1. kendimce, küresel anlamda yaşanan arasında değerlendirdiğim, ancak hem çıkış noktasının absürtlüğü ve bu nedenle algılanması, değerlendirilmesi ve incelenmesi açısından küresel örneklerinden farklı bir durumda bulunan ve tüm bu faktörler hususunda geç kalınan, bununla birlikte tüm propaganda araçlarını elinde tutan iktidarın bu araçları nispeten daha doğru yönlendirmesi nedeni ile de yanlış değerlendirilmesi sağlanmış, başta da belirttiğim gibi aslında küresel örneklerinden farklı görmediğim sosyal adalet ihtiyacı sonrası ortaya çıkmış harekettir.

    türkiye 'de ki etkinliği, özellikle eylemler sırasında sendikaların pratiği olmaması nedeni ile aslında yaptırım gücü bulamamıştır. bununla birlikte, küresel örneklerinin tanımı yapılırken, ortak noktaları alt alta sıralandığında, (başta da belirttiğim algı problemi nedeni ile ne olduğu tam olarak anlaşılamadı ama) nazarımda diğer örneklerden farkı yoktur. küresel ölçekte karşılaşılan "sosyal adalet hareketleri" nin ortak paydalarını soru haline getirip, gezi parkı eylemlerine uyarladığımızda, aslında karşılaşılan cevap eylemin amacına ve ulaştığı sonuca ışık tutabilir diye düşünüyorum:

    1. gezi olayları, çoğunluğa sağlanan yararlardan, azınlığa sağlanan yararlar yönüne doğru oluşmuş bir tepki midir?
    2. olup bitenlerin bir parçası ve sonucu olarak sendikalar daha militan bir pozisyona geçerek sürdürebilirlik kazanabildi mi?
    3. protestolarda söz konusu kaygı ifadesi, sınıf mücadelesinin bir ürünü olarak mı algılandı ?
    4. küçük tavizler verildi mi, sonrasında baskının dozu arttırılarak sistematik bir polis müdahalesinden söz edilebilir mi?
    5. gösteriler sonrası sürdürülebilir bir yatay strateji oluşturulabildi mi?
    6. liderliği ve kolektif disiplini olan yeni bir dikey hareket doğdu mu, böyle bir harekete bakış ne idi?
    7. taktikler ve öncelikler tartışıldı mı ( forumları hatırlayalım) dışlayıcı olmaya karşı direnç gösterildi mi?
    #4327 fly | 8 yıl önce
    0olay 
  2. 'ın önemli bir tespiti, gezi parkı eylemlerini salt iktidara karşı hareket olarak görmek, eylemlerin çıkış noktası olan çevre koruma bilincine haksızlık olduğu gibi bundan sonra gelecek iktidarların rant hareketine de açık kapı bırakmak anlamına geliyor.
    Yani mesele, hem sadece ağaç, hem de sadece ağaç değil diyor ve ekliyor; gezi sonrası çevre sorunları ve özgürlükler (bkz: ) üzerinden yeni bir siyasi platform oluşturulması fırsatı kaçırıldı.
    #4597 fly | 8 yıl önce
    0olay 
  3. benim kuşağımın -bizim kuşağımızın- karşılaştığı-yaşadığı yaşanan en umut verici ve çok fazla umuda neden olduğu için de vardığı sonuçla en çok hayal kırıklığı yaşatan eylemlerdir. türkiye'de örneğinin yaşanması çok zor bir durum yaşanmış, bütün fikirler ortak bir paydada mevcut duruma isyan etmiştir. eylemin başlangıcı tepkiseldir. ama devamı bilinçlidir. bu eylemin umut vermesinin nedeni de bu "bilinç"tir bana göre. eylemin sonunda, onca potansiyel "yönü olmamak" nedeniyle heba edilmiştir-heba olmuştur. bahsettiğim ortak paydada birleşme durumunun politik bir nitelik kazanamaması, türkiye'deki hiçbir siyasi partinin böyle bir eyleme "öncü" olabilecek öncü bir nitelik gösterememesi eylemi varışsız kılmıştır.

    mücadelesiyle anılacak haklı, insani ve ardında hem maddi olarak hem de manevi olarak yaralılar ve kurbanlar bırakmış onurlu bir eylemdir. insan onuru bu eylemle yaşadığını-canlı olduğunu kanıtlamıştır. hatırlatmıştır.
    #8412 ma icari | 8 yıl önce
    0olay 
  4. kendi yazdıklarımı terslemiş olacağım ama artık türkiye halkının-türkiye'nin (aslında tabii doğal olarak) dengesizliğinin ve hasta oluşunun kanıtı olduğunu düşündüğüm eylemlerden biri. doğal felaketlerde, toplu yıkımlarda vb. bir süre topluca insanlaşan insanlar, gezi parkı eylemlerinde bir süre insanlanmıştır. hepsi bu kadar.
    #8413 ma icari | 8 yıl önce
    0olay 
  5. kimin olduğunu hatırlayamadığım güzel de bir tespit vardır eylemleri gerçekleştirenlerin tepkisine dair. eylemlerin kökeninde "sana ne" deme hakkımızın alındığından ve buna tepki verildiğinden dem vurularak ve temelinde şöyle bir örnek sunuldu :

    - kara murat hanginiz?
    - ( 68 kuşağı) ben, ben, ben...

    - kara murat hanginiz?
    - ( gezi kuşağı) sana ne!'

    (bkz: )
    #16001 fly | 8 yıl önce
    0olay 
  6. o dönem eylemcilere terörist diyenlerin büyük kısmı bugün terörist (fetöcü) olmakla suçlanıyor/yargılanıyor.

    ve gün gelecek o gün o gençlere çapulcu diyenler de vatana ihanetten yargılansın?
    0olay 
  7. favori sloganım: çare drogba!
    en sevdiğim sloganlardan biri: "kahrolsun bağzı şeyler!"
    bi de angaralı slogan vardı unutulmazlarımdan: diren la ankara!
    #33402 morgase | 8 yıl önce
    0olay 
  8. o zamanlar internete erişimim olmadığından çook dışında kaldığım olaylar bütünü.
    haber kanallarında polisin müdahale etmeye çalıştığı insanlar gösteriliyordu sadece. tomalar, biber gazları ve bunların karşısında da maskeli insanlar.

    bi de penguenler tabi ki.

    eylemlerde birilerinden emir almaksızın sokağa dökülen insanları terörist olarak yaftalayan tayfa, birisinden aldığı emirle sokaklara çıktığında kahraman ilan edilmiştir, o da ayrı bi hikaye.
    #42045 İyi adamdim ben | 8 yıl önce
    0olay 
  9. ibb.co/...

    yukarıdaki spreyin yazılmaya başlanma anına şahitlik ettiğim, 20'li yaşlarımın en güzel dönemini barındıran direniş. eylem demek, bu direnişi küçük görmek gibi geliyor bana.

    haziran'ın ilk 3 haftasında izmir'de kordon'a ve basmane'deki akp ilçe başkanlığı'na akın akın gitti millet. kordon'da çadırlar kurularak taksim gezi parkı'ndakilere destek verilmeye çalışılmıştı. haziran'ın ortalarında ise, çevik kuvvet üzerimizden geçmişti adeta. 2 arkadaşımı berbat ünü isminden evla 'nun rutubeti adam öldüren nezaretinden çıkartmamı, eski itfaiye'nin çevresinde toplanan insanlara polisin düşmanmışçasına saldırmasını (behçet uz hastanesi'nin bahçesine bile onlarca gaz fişeği atılmasını), kıytırık bez maskem ve iki elimde tuttuğum talcidli karışımla "gözü yanan, nefes alamayan var mı?" diye bağıra bağıra insanların arasında gezmemi ve tüm heybetiyle çocukluğumdan çıkıp gelmiş kabuslarla eşdeğer olan tomaların hedef gözeterek insanlara portakal rengi bir karışım püskürterek derilerini yaktığını (portakal gazı söylentilerinin ilk ortaya çıktığı yer de izmir'di) unutamıyorum. unutamadığım daha çok anı ve görüntüler var. aşağıda bir özeti mevcut:

    cennetin düşüşü

    beni sokağa çıkaran temel şey polis şiddetiydi. zaten alışkın olma ile karşı çıkma arasında bir yerlerde olan benim neslim için elbette ki "olay ağaç değil, halâ anlamadın mı kardeş?" mottosu çok önemli. arkasındaki numarası bantlanmış kaskıyla birlikte orta yaşlı, emekli bir öğretmene kafa atan çevik kuvvetin, kordon'da sahilde sevgilisiyle oturup denizi seyreden gençleri saçlarından sürükleyerek sözüm ona aşayişi sağlayan polisciklerin, "höt, zöt"ten başka bir dilden anlamayan sivil polislerin gerçek yüzlerini görmek büyük şok yaratmıştı birçok direnişçide. ama gecenin köründe alsancak'taki bar kapılarını kırıp içeriye sığınmış olan insanların kalbine korku salma amaçlarını yerine getirmiş savunucuları hakkında, gözlerini bağnazlık ve "onlar da insan!" kör bakış açısı karartmış insanların gördüğü bir tek gariplik, polislere bakışı tamamen değiştirdi izmir'de: gece yarılarında ortaya salıverilen, eli sopalı, bıçaklı ak-itler ve onları hilal taktiğiyle korumaya and içmiş çevik kuvvet.

    izmir'den başka bir yerde bu cehennem zebanilerinin ortaya çıktığını duymadım ben (tek tük değil, grup olarak ve düzenli olarak her gün sokağa salıverilmelerinden bahsediyorum). saat gece 12'yi geçtikten sonra, bu eli sopalılar alsancak'ın karanlık sokaklarına gruplar haline salınıyor, zaten polis şiddetinden dolayı zor nefes alan, korkmuş direnişçileri avlıyorlardı. ben bu zebanileri tek tük de olsa yakalamayı başaranlardanım. sadece onları yakalamak için küçük gruplar kurulmuştu direnişçiler arasında. tek amaçları da, gece ortaya çıkan bu ak-itleri bulmaktı. birkaç gece onlara katılmıştım. yakalanan birinin akp konak ilçe teşkilatında olduğunu söylemesini, kendilerine "şuraya, şu saatte, gruplar halinde gidin" diyenlerin teşkilatın "abi"leri olduğunu ve polis telsizlerine erişimlerinin olduğunu anlatmasını hatırlıyorum. sonraki günlerde de, bu zebanilerin yakalandıkları yerde eşek sudan gelinceye kadar dövülüp çöp tenekelerine atıldıklarını duydum sık sık. bu anlatılanlar, şehir efsanesi de olabilir çünkü bu zebanileri grup halinde değil de, tek tek bulabilmek çok zordu. polisten kaçarken alsancak'ın ara sokaklarına daldığınız anda, bir diğer korku unsuru bu kalabalık gruplar halinde gezen zebaniler oluyordu. bornova sokakı'ndaki travestilerin civarına pek yaklaşamadıkları için en güvenilir bölge bu civardı. oradaki travestilerin yüzlerce insanı hem polis hem de zebani şiddetinden koruyup kurtardıklarını da birçoğumuz unuttu.

    gezi direnişi çocuğu olan anne kedime baktığım her gün, direniş zamanında öldürülenlerin ve şiddete maruz bırakılanların hikayelerini görüyorum. gibi birçok insanın hayatı kökünden değişti (en az bir uzvunu kaybedenler, travma geçirip çocukluklarına geri dönenler, polisi kafasında oturttuğu yerin gerçeklikle taban tabana zıt olduğunu görüp sinir krizi geçirenler), birçok insan da hunharca öldürüldü (bkz: ). hatta, direnişle hiçbir alakası olmayan gibi insanlar, sadece yanlış zamanda yanlış yerde oldukları için bile isteye sakat bırakıldı. bütün bu insanları sadece 5 yıl aradan sonra unutmak, benim adıma büyük bir ikiyüzlülük olur.

    5 yıl geçti. ben halâ her gün kordon'dan basmane'ye yürürken 'nı mırıldandığımı, direnişin izmir ayağı için ilk günlerde 'nda gezi'de kaybedilenlerin isimlerinin yüksek sesle okunmasının ardından "burada!" diye haykırılmasını ve basmane'deki o hengamenin içinde ne yapacağını bilmez bir halde insanların ayağına dolanan sokak köpeğinin gözlerine talcidli karışım sıkılıp güvenli bir yere ulaşmasının sağlanmaya çalışıldığını unutmayacağım. lütfen siz de, en azından o günleri hatırlamayı ve anmayı unutmayın.

    ben, gezi parkı'nda kanat çırpan kelebeğin kızılay'da yarattığı fırtınayı istiyorum
    #94118 lake of the hell | 7 yıl önce
    0olay 
  10. pazar gecesi parkın askerocağı caddesine bakan duvarı yıkıldıktan sonra başlayan eylem/direniş/halk hareketi ne derseniz diyin. benim gördüğün en büyük halk hareketiydi. yıllarca kitaplardan okuduğum sivil halk hareketleri sonucu hükumetlerin, iktidarların, kanunların değişmesi gibi olaylar ilk defa bizde de olacak mı diye ümitlenmiştim. en son şili'de duymuştum, öğrenciler direniş başlattı ve sonucunda hükümet istifa etmek zorunda kaldı diye. acaba demiştim bizde de olacak mı diye.

    hanımla, o zaman sevgiliydik salı günü gittik parka 3 gün izin almıştık, biz gittiğimizde sırrı süreyya önder çoktan kepçenin önüne geçmişti, kırmızı elbiseli kadın çoktan polis gazına maruz kalmıştı. ama olaylar devam ediyordu. hafta sonuna kadar oralardaydık, yani diyebilirim ki olayların ilk 1 haftasına birebir tanık oldum.

    çok değişik bir deneyimdi benim için. polis zorbalığını saymazsanız parkın içi yaşamak için muazzam biryerdi. herkes birbiriyle dayanışma halinde zorlukların üstesinden geliyordu. ortak yemek alanları/çadırları vardı. parka her gelen illa ki bir ihtiyacı getiriyordu (yemek, içecek, ilk yardım malzemesi, battaniye...aklınıza ne gelirse). yiyecekler bedavaydı. birileri gelen erzakla yemek yapıyordu, birileri o yemekleri dağıtıyordu, birileri çadırlarda birilerini tedavi ediyordu. gece çıkan olaylar neticesinde zarar gören kaldırım, cam çereve vs gündüz parkta kalanlar tarafından onarılıyordu. biz parkta hiç kalmadık ama hergün sabah erken gidiyorduk gece geç saatte geri dönüyrduk. bir gün gümüşsuyundan yukarı çıkarken 8-10 kişinin el ele çember yaptığını gördük, ulan ne oluyor diye gittik baktık, meğerse çemberin ortasında birileri kaldırım taşlarını döşüyor tekrardan, etrafında çember olanlar da koruyor onları. hele bir de cuma günü bir olay yaşadık ki anlatılmaz yaşanır. namaz vakti geldi parkta kalanlardan bazıları namaz kılmak istedi ama o aralar poliste parkın içine girmeye çalışıyor falan tam bir arbede. kimse namaza duramıyor. normalde birbirlerine selam bile vermeyecek insanlar, geyler, lezbiyenler, doğulular, batılılar herkes yine bi çember yaptılar ama bu sefer baya kalabalık ve güçlü bi çemberdi. çemberde kol kola girmiş bu insanlar polise karşı koymaya çalışırken ortasında diğerleri cuma namazı kıldılar. çember polise zor dayandı namazın ortasında polis çemberi dağıttı ve namaz kılanları tek tek toplamaya çalışırken o çember olanların bir çırpınışı vardı ki herkes keşke görebilseydi. o gey kardeşim, o lezbiyen kardeşim, o büstiyerli kardeşim, o kulağı küpeli kardeşim namaz kılan kişileri polis götürmesin diye ne mücadele verdiler.

    ilk bir hafta inanılmazdı, çalıştığımız için pazar günü ayrıldık ve ertesi hafta cuma gecesi tekrar parka gittik. işte o zaman işin şekli değişmişti. parkın batı tarafında terör örgütü bayrakları, apo posterleri, terör propagandaları vs vardı. zaten parkın içinde yaşayan insan profili de değişmişti bu bir hafta içerisinde. zaten şiddetin boyutu ve şekli de değişmişti. maalesef olaylar artık parkı korumaktan çıkıp etrafa zarar vermeye dönüşmüştü. zaten olaylar taksimden tunele kadar yayılmıştı. ilk bir hafta polis müdahale etmezse kimse kimseye karışmıyor olay çıkmıyordu ama ikinci hafta öyle değildi. cuma durduk cumartesi zor durduk, artık orası bizi (hanımla beni) temsil etmiyordu hayal kırıklığı içerisinde evimize geri döndük.

    benim için bir hayal 1 hafta içerisinde son bulmuştu. evet oluyor, işte bu sefer evinde oturan, etliye sütlüye karışmayan, ben dalgama bakarım diyen herkes sokaktaydı. tam bi halk direnişiydi. eğitimlisi, liberali, solcusu, dincisi, sağcısı, eliti, beyaz türk'ü kim varsa ilk bir hafta oradaydı, ama sonra benim hayallerimle birlikte kayboldular. umarım o insanlar tekrar ortak payda da buluşabilirler.

    #94127 11001 | 7 yıl önce (  7 yıl önce)
    0olay 
  11. Dolar'ın 1.80tl olduğu yıllar
    Teey teeey...
    #94173 fly | 7 yıl önce (  7 yıl önce)
    0olay 
  12. henüz küçük sayılabilecek yaştaydım, bir şeylere dair inancımız vardı. umudumuz vardı. parktaki insanların birliği beni öylesine mutlu ediyor, etrafa o kadar büyük bir huzur yayıyordu ki.

    şimdi dönüp bakıyorum, kanımız bile doğru düzgün akmamış. bir sürü çocuğu öldürmüşler.

    isyan günlerinde yaşamak güzeldi, gezi güzeldi. sonra da pek güzel bir şey olmadı zaten bu ülkede.
    #94189 ofelia | 7 yıl önce
    0olay 
  13. bugün manşetlere düşen 'ya gezi parkı eylemlerindeki tutumu nedeniyle tutuklama kararı sayesinde bir kez daha iktidarın kendi seçmeni üzerinde yaratmaya çalıştığı "bakın gezi organize ve finanse edildi" algısının devam ettiğini görmüş olduk. gezi parkı eylemleri amaç ve nedenlerinin (çevre duyarlılığı, özgürlük arayışı vs.) bilerek ve istenerek iktidar tarafından kendi kitlesi üzerinden çarpıtılmasına engel olmak için hiç bir direnç göstermeyen muhalefet de en büyük suçu işliyor.

    dolar o günlerde 1.80'di bu arada.
    #118599 fly | 6 yıl önce
    0olay 
  14. hakkındaki en kapsamlı iddianame 657 sayfa olarak hazırlanmış, , ve 'nın da dahil olduğu 16 kişinin "her şeyi organize eden elebaşları" olarak bütün her şeyden sorumlu tutuldukları, 1 buçuk yılı aşkın bir süredir cezaevinde neyle suçlandığını bile bilmeden tutulan kavala'nın iddianemeye karşı bireysel başvurusu anayasa mahkemesi tarafından oy çokluğuyla (10'a 5) reddedilmiş, türkiye'nin yakın tarihinin en önemli toplumsal direnişi. bugün ise, başlangıcının 6. yıl dönümü.

    o günlerde atılmayan adımlar devlet eliyle gerçekleşen polis şiddetini normalleştirdi. tek suçları denize karşı oturarak goy goy yapmak olan gencecik çocuklar saçlarından çekilerek yerlerde sürüklendi, coplandı. "parkın yerine beton dökmeyin, nefes alabilelim" diyenler acımasızca dövüldü, sokak ortasında işkenceye maruz kaldı. kimisinin gözleri oyuldu, kimisi hayatını kaybetti, kimisi engelli olarak hayatını devam ettirmek zorunda bırakıldı, kimisi kafasına bilinçli olarak atılan gaz bombası kapsülü sebebiyle kalıcı hafıza kaybı yaşadı. her şeyin sonunda, 6 yıl önceyi birçoğumuz unuttu. sadece evdeki ışıkları kapatıp açarak yolsuzluklara tepki göstermiş insanların gözleri biraz da olsa açılmış diye umuyordum ben ama bu 6 yıl içinde her şeyin eskiye döndüğünü, insanların ışık açıp kapatmaktan bile korktuklarını gözlemliyorum. aşağıya birkaç link bırakıp gideyim. ne sizin moralinizi bozayım ne de kendi moralimi bozayım.

    657 sayfalık iddianame ve geniş özet

    iddianameyle ilgili bilgiler

    osman kavala'nın reddedilen başvurusu

    iddianamenin sayfa sayfa önemli notları

    avukat özgür karaduman'ın iddianame ile ilgili görüşleri

    umudunu halâ sağlıklı ve dimdik ayakta tutabilenlere selam olsun.
    #147540 lake of the hell | 6 yıl önce
    2olay 
  15. en güzel görseli
    #147664 keskelimonolsaymisim | 6 yıl önce
    2olay 
  16. Bunca yıllık hayatım boyunca ülkemde mutlu olduğum tek dönemdi.

    Çok güzel insanlar tanıdım, çok iyi arkadaşlıklar kurdum. Bazen oradaki ortamı özlüyorum. ülkeye dair en ufak umut kalmamışken ve “çok geç” denmişken; bi anda bu ülkenin gençleri sokağa çıkıp, umut yarattı. ne büyük onurdur o nesilden olmak. Ayrıca Üzerinden onca zaman geçmesine rağmen hala bu konuda bize sataşılması da, ne kadar derin bi iz bıraktığımızın göstergesidir. Yar-gı-la-na-cak-sı-nız.

    Arada bi sizin de rüyalarınıza giriyor, değil mi? Hiç çıkmasın.

    Benim için gezi parkı şu 2 mevzudur:

    1-insanların, kollarına kan gruplarını yazmasıydı. resmen göze almışlığın zirvesi.

    2-ibb.co/...
    #152938 bulamadimbirnick | 6 yıl önce (  6 yıl önce)
    0olay 
  17. davasının ilk duruşması, başlangıcının üzerinden tam 6 yıl geçtikten sonra görülmeye 24 haziran 2019'da başlanan, üzerilerine suç atılı bazı sanıkların yaklaşık 1 buçuk yıldır tutuklu yargılan(ama)maya devam ettiği ve bu yılın şubat ayında 657 sayfa olarak sunulan ile darbe teşebbüsüyle bir tutularak "türkiye cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlamasıyla , ve 'nın da içinde bulunduğu 16 kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen direniştir.

    devasa iddianameyi şuradan çevrimiçi olarak okuyabilirsiniz. eğer bilgisayarınıza indirip uzun sürelere yayarak okumak isterseniz de, dosya.co'ya yükledim, onu da buradan edinebilirsiniz. kısa bir google aramasıyla kendiniz de bulabilirsiniz zaten.

    iddianameyi okudum. 2 haftamı aldı ama "keşke hepsini okumasaydım da özetleri izleseydim" diye de düşündüm çünkü korkunç boyutlarda çarpıtma ve algı saptırma mevcut. gezi ile ilişkilendiğiniz her şeyi savcı iddianamenin içinde "suç unsuru oluşturabileceği varsayılan ayrıntılar"ın içine sokmuş. en iyisi, ben de özetlemeyeyim, özetleyebilenlerin ağzından ya da kaleminden aktarılanları aşağıya link olarak vereyim.

    hakkında ağırlaştırılmış müebbet istenenlerden biri olan avukat can atalay'ın ağzından iddianamenin özeti (yaklaşık 4 dakika kendisi açıklıyor, ardından gazeteci 'un "daha halâ okuyorum, bitiremedim" diyerek başlayıp güzelce açıkladığı konuşması mevcut. toplamda linkin ilk 10-11 dakikası iddianameyle alakalı)

    avukat özgür karaduman'ın çepeçevre iddianame özeti (yaklaşık yarım saatlik videonun tamamında iddianame masaya yatırılıyor)

    iddianemanin genel bir özeti (konuyla ilgili fikri olmayanlar için güzel bir özet olmuş. bu kadar genel bir özet sizi kesmezse, şurada biraz daha özele indirgenmiş bir açıklama daha mevcut)

    uluslararası yazarlar birliği olan pen international'ın iddianameden sonraki açıklaması

    yorumlarla bezeli bir iddianame özeti daha ('ı sevmiyorsanız, tıklamayın)

    gazeteci dinçer demirkent'in açıklamaları

    sezgin tanrıkulu'nun açıklamaları

    yaklaşık 8 aydır tutuklu olan, geçen ayki duruşmada tahliye edilen yiğit aksakoğlu'nun eşinin açıklamaları (iddianameyle pek ilgili değil ama güzel açıklamış "tutuklu eşi olan insan" kısmını)

    müthiş avukat evren işler ve gazeteciler çağlar tekin ile mustafa necati yıldırım'ın iddianameyle ilgili açıklamaları

    galiba bu kadar link yeterli olacaktır. 'nün 18 temmuz'daki son duruşmadaki gözlemleri de şu şekilde. 8-9 ekim'e ertelenen duruşmanın önemli ayrıntıları da şurada . gezi direnişi'nin finansörü olduğunu iddiasını penguen medyanın bas bas bağırdığı 'nın tahliyesini isteyen avukatı 'nun "bu duruşmada tahliye verseniz bile tahliye edilecek mi; bilmiyoruz. kavala başka bir dosyadan daha tutuklu olduğu için heyetiniz hem tahliye verip hem de 1. sulh ceza'nın kararını kaldırabilir" açıklaması müthiş olmuş ama kavala'nın tutuklu yargılanmasına devam edilmesi kararı çıkmış. şaşırmadım.

    ekim'deki duruşmayla ilgili gene bilgilendiririm sizi.
    #155059 lake of the hell | 6 yıl önce
    3olay 
  18. bugünkü duruşmasında ülke içindeki bütün sanıklarına beraat verilmişken firari olanların dosyaları ayrılmıştır. kaynak
    #173084 tranecriss | 5 yıl önce
    0olay 
  19. neredeyse yedi yıl geçmiş üstünden. ilk gününden itibaren sokaktaydım. akşam işten dönüp lastik ayakkabıları giyip tekrar çıkıyordum. yaşımı bilen biliyor, o zaman bile yaşlıydım. gümüşsuyu bayırından tırmanmaya çabalarken çocuğumun arkadaşları el verip çekiştiriyordu beni. gaz da yedim, başımdan aşağı tazyikli su da. kalabalık arasında ezilme tehlikesi de yaşadım. iyi ki de oradaydım. türkiye tarihinin en büyük sivil direnişine birebir tanıklık ettim.
    olup olacağı seni istemiyoruz demiştik. yapmak istediklerini yapmanı istemiyoruz. devlet babamız, devletimizin babası yalnızca hoşnutsuzluğun dile getirilmesi olarak başlayan bu hareketi bir terör eylemi olarak gördü. ben orada dünyanın en güzel insanlarını gördüm halbuki.
    neyse işte. faturayı herkesin tanıdığı bir kaç popüler insana çıkardılar, davalar açıldı. yıllarca tutuklu kaldı o insanlar. sonunda beraat etmişler. başka bir ihtimal yoktu zaten. hayatlarından çalınan senelerin hesabı ise verilmeyecek.
    #173091 laedri | 5 yıl önce
    0olay 
  20. içinde bulunmaktan gurur duyduğum eylem. bunu yazarken çalıyor, karaca'dan "durduramayacaklar halkın coşkun akan selini"
    gelecek elbet güzel günler.
    #173129 sekertv | 5 yıl önce
    0olay 
  21. bir "nesil" eylemi değildi. her yaştan insan vardı. zaten bu "nesil" goygoyuna pek inanmıyorum.

    - en önemli yönü, "bunların rahatı iyi tuzu kuru, sesleri çıkmaz" denilen kitlelerin gaz, sopa yeme, sakat kalma, hasta olma uğruna sokağa dökülmesinin şokuydu. 30 senedir ilk defa ülke çapında böyle bir ayaklanma gördük.
    - polisin meslek içi eğitim açığı ortaya çıktı. bunu şiddeti arttırarak kapattılar.
    - pek konuşulmadı ama bülent arınç "orduyu kullanabiliriz" deyince, bir de tank görüntüleri çıkınca kesildi. etkisi nedir bilemiyorum.
    - yurtdışındaki muhalifler kendilerinden beklenmeyecek kadar politize olup konuyu sıcak tuttular. bunun, dünya medyasının ilgisinin korunmasında büyük etkisi oldu.
    - muhalefetin daha zeki ve eğitimli olduğu alenen belli oldu. penguenciler ve satırlıların en çok zoruna giden buydu.

    penguenciler demişken, ne yazık ki sokaktan düştükten sonra büyük bir ekonomik boykota evrilemedi. ntv yayın aracını yakanlar evlerine döndükten sonra "canım öylesine" diye diye ntv, cnn izlemeye, reyting kazandırmaya devam ettiler. alım gücü yüksek olan gezi kitlesi sermayeyi cezalandıracak, 3 lira eksik yiyecek, kumandaya basacak iradeyi gösteremedi.

    bu açıdan pek açıklama yapmadan olayların sönmesini bekleyen erdoğan haklı çıkmış oldu.

    gezi parkı yıkılmadı.
    #173156 son kurtadam | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0olay 
  22. Amerika'da siyahi bir vatandaşın polis tarafından canice öldürülüşünün ardından gelişen olaylar ve dünyanın bazı bölgelerinde baş gösteren eylem haberlerini izledikten sonra aklıma geldi o günler, Haziran 2013.

    şimdi bunu dile getirmeyi bırak, düşünürken bile insan tedirgin oluyor başıma bir iş gelir mi diye. ben peşinen söyleyeyim; vatan haini değilim, terörist değilim. maaşıyla vergisini ödeyen, askerlik vazifesini yerine getirip devlete hizmet etmiş anlı şanlı Türk'üm.

    gezi hakkında konuşulacak, yazılacak çok şey var ama ben gezi eylemleri denince derin bir soluk alıp boşver diyorum soranlara, boşver güzel bir yaz mevsimi aylardan haziran güneşten de sıcak bir vatan, millet aşkıyla oradaydım, mutluyum.

    Çarşının gezi parkına girişi, dozer ile toma kovalanması, tıp öğrencilerinin o barikatlardan zıplayarak gözü kara şekilde çatışmanın ortasına dalıp ilk yardım yapması, gezi parkında kurulan erzak pazarı, kadıköy'den beşiktaş'a geçerken maske almadığımızı farketmemiz ve beşiktaşta geziden dönenlerin maskelerini bizlere uzatması... daha neler neler. hepsi güzel bir anıydı.

    Gezinirken bir kaç videoya denk geldim tüylerim diken diken oldu, gözlerim doldu.

    çarşının girişi

    biber gazı oley
    #183080 anvene | 5 yıl önce
    0olay 
  23. ne garip değil mi arkadaşlar, amerika'daki olayları gayet saniyesi saniyesine izleyebiliyorken; kendi ülkemizdeki benzer, hatta çok daha az vandal olan olayları unutuyoruz. yıllar geçmesine rağmen anamıyoruz. anınca, destekleyince terör sevici ilan ediliyoruz.
    0olay 
  24. 27-28 mayısta (2013) başlayıp temmuz-ağustos 2013 tarihleri arasında geçen toplumsal olaylar silsilesinin 8. sene-i devriyesi... direniş güçlü başladı ama süre içinde farklı mecralara sürüklenince bu gücünü kaybetti.. ana damar gidince, bugünlere geldik.. acaba gerçek ruhunu koruyabilse, üstünde tepinilmese, kimbilir nerelere evrilirdi.. çok yazık olmuştur, 68 mayıs (paris) olaylarının bir benzerini yaşadık, zamanı gelince anlamı belki daha iyi anlaşılır... işçiler katılsaydı, grev dalgası yaşansaydı acaba sonu nasıl gelişirdi.. daha otokratik ya da demokratik bir yönetim, bundan kötü olabilir miydi? tartışılır...
    #258807 alpali62 | 4 yıl önce
    0olay 
  25. o eylem olduğu zaman akp hükümetinin bilerek devlet yurtlarında kontenjan açmadığı zamanlardı ve ben bir tarikat yurdunda mecburi kalıyordum.
    arkadaşlar o sakallı ibnelerin nasıl 3,5 attıklarını görmenizi isterdim. haberlerde eylemcilere nasıl küfürler ettiklerini, nasıl beddua ettiklerini, gezi'yi savunan öğrencilerle nasıl kavga ettiklerini görmenizi isterdim. ben o zamanlar politikanın p'sini anlamazdım, tek bildiğim şey akp'den ve tarikatlardan nefret etmekti.
    düz mantıkla bunlar eylemcilere küfür ediyorsa kesin eylemciler haklıdır, dedim ve doğru düşündüğümü gelecekte anlayacaktım.
    emin olun, şimdi aslan kesilenlerin aslanlığı halk tepki koyana kadardır.
    #258808 migfer tokmakel | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0olay