1. "sefiller", 1980 yılında fransız besteci claude-michel schönberg tarafından bestelenmiş, dünyada en çok gösterimi yapılan müzikallerden biridir.

    "victor hugo"nun edebiyatta klasikleşen romanı, daha önce de birçok kez tiyatroya ve sinemaya uyarlanmıştır. kitabın müzikal uyarlamasından yola çıkılarak son olarak 2012 yılında ingiltere'de aynı adla müzikal drama türünde bir sinema filmi hazırlanmıştır. yönetmenliğini tom hooper'in yaptığı, oyuncu kadrosunu ise hugh jackman, russell crowe, anne hathaway, amanda seyfried, samantha barks ve eddie redmayne gibi isimlerin oluşturduğu filmin müziklerini claude-michel schönberg hazırlamıştır. film, müzikal film dalında altın küre ödülü'ne ayrıca dört dalda bafta ve sekiz dalda akademi ödülü'ne sahiptir.
    #4323 ma icari | 8 yıl önce
    0müzikal 
  2. , , , , gibi dev bir kadronun yer aldığı 2012 yapımı müzikal türünde film.
    #5812 thedirector | 8 yıl önce (  8 yıl önce)
    0film 
  3. fransız edebiyatının yazılmış en uzun cümlesi bu eserde yer almaktadır. Eserin orijinal dilindeki cümle 823 kelimeden oluşuyormuş.

    *****
    cümlenin türkçeye çevirisi:

    Tarihin mutlaka hafifletici nedenler bulacağı bir babanın oğluydu, ama bu baba, ayıplanmaya layık olduğu kadar, saygıya da layıktı, özel erdemlerinin hepsine, kamuyu ilgilendiren erdemlerin de birçoğuna sahipti; sağlığına, servetine, şahsına, işlerine büyük özen gösterir, bir dakikanın bile değerini bilirdi, ama bir yılın değerini her zaman bilmezdi; itidalli, sakin, uysal, sabırlıydı; babacan adam, iyi bir prensti; eşiyle yatardı ve sarayında evlilik yatağını burjuvalara göstermekle görevli uşakları vardı, çünkü eskiden ailenin büyük kardeş kolunun gayrimeşru ilişkilerini açıkça sergilemelerinden sonra, düzenli karı koca yatağının iftiharla teşhiri faydalı olmuştu; bütün Avrupa dillerini bilirdi, daha ender görülmüş bir durumdur bütün imtiyaz ve çıkarların dillerini bilir, konuşurdu; orta sınıfın olağanüstü bir temsilcisiydi, ama onu aşardı ve sonuçta ondan daha büyüktü; kanının değerini takdir etmekle birlikte, özellikle kendi özdeğerine güvenmek ve kendi soyu sorununda, bu çok özel sorunda Bourbonlar'dan değil, Orleanslar'dan olduğunu ilan etmek dirayetini göstermişti; ancak Zat-ı Sanileri iken soyunun en birinci prensiydi, ama majeste olduğu gün gerçek bir burjuva oldu; toplum içinde uzun ve dağınık, özel hayatında kısa ve özlü konuşurdu; cimri olduğu söylenirdi, ama bunun kanıtı yoktu; aslında kendi fantezileri ya da görevleri söz konusuysa, müsrifliğe karşı pek duyarlı değildi; asilzadeydi, ama şövalye değildi; sade, sakin ve güçlüydü, ailesi ve saray halkı tarafından çok sevilirdi, hoşsohbetti, doğru yolda bir devlet adamıydı, içten soğuktu, o an ilgi duyduğu konuya kendisini tamamen verirdi, daima mümkün olduğu kadar yakından idare ederdi, kin duymak da, minnet duymak da elinden gelmezdi, üstünleri sıradan olanlara karşı merhametsizce kullanırdı, tahtların altında sağır bir uğultuyla homurdanan o esrarlı ittifakları parlamento çoğunluklanyla oyuna getirmekte ustaydı, açıkyürekliydi, bazen açılmakta ihtiyatsızlığa kadar vardı, ama bu ihtiyatsızlık içinde bile fevkalade becerikliydi; tedbiri, çehresi, maskesi boldu; Fransa'yı Avrupa'yla, Avrupa'yı da Fransa'yla korkuturdu, ülkesini sevdiği kesindi, ama ailesini tercih ederdi; otoriteden çok, hakimiyete ve kibirden çok otoriteye değer verirdi, ki böyle bir tutumun şu felaket yanı vardır: her şeyi başarıya çevirdiğinden hileyi kabul eder ve alçaklığı kesinlikle reddetmez, buna karşılık şu faydalı yanı da vardır: siyaseti şiddetli çatışmalardan, devleti kopmalardan, toplumu bela ve sıkıntıdan korur, titiz, dürüst, uyanık, dikkatli, nüfuzlu, yorulmak bilmezdi, bazen kendi kendini yok saydığı, yalanladığı olurdu; az önce de Avusturya'ya karşı cesur, İspanya'da İngiltere'ye karşı sebatkârdı, Anvers'i bombaladı, Pritchard'a tazminat ödedi; Mar-seillaise'i tam bir inançla söylerdi; yorgunluğa, bitkinliğe, güzellik ve ideal zevkine, cüretkârca cömertliklere, ütopyaya, ham hayale, öfkeye, boş gurura, korkuya yabancıydı; gözüpekliğin her türlüsüne sahipti; Valmy'de general, Jemmapes'da askerdi; sekiz defa suikaste uğradı ve hepsinden gülümseyerek çıktı; bir humbaracı kadar sert, bir düşünür kadar cesurdu; sadece Avrupa'nın sarsıntıya uğraması ihtimalleri karşısında endişelenirdi, büyük siyasi maceralara göre değildi; hayatını tehlikeye atmaya daima hazırdı, ama eserini asla, kendisine bir kral olarak değil, bir zekâ olarak itaat edilmesini sağlamak için iradesini etki kılığına sokardı; gözlem yeteneği vardı, ama kehanet yeteneği yoktu; düşüncelere pek önem vermezdi, ama insanları değerlendirmesini bilirdi, yani hüküm vermek için görmesi gerekirdi; süratli ve keskin bir sağduyusu, pratik bir zekâsı vardı, kolay konuşurdu, belleği çok güçlüydü; Sezar, İskender ve Napoleon'la tek benzer noktası olan bu güçlü bellekten daima yararlanırdı; olayları, ayrıntıları, tarihleri, özel isimleri bilir, kitlenin eğilimlerini, tutkularını, dehalarını, ruhların iç özdeyişlerini, gizli ve karanlık isyanlarını, tek kelimeyle, bilincin görünmez akımları diyebileceğimiz şeylerin hiçbirini bilmezdi; Fransa'nın üst tabakasında kabul görüyordu, ama alt tabakalarıyla pek uyuşmuş değildi; incelikle her işin içinden sıyrılırdı, fazla hükümet eder, yeterince saltanat sürmezdi; kendi kendisinin başbakanıydı; büyük fikirlerin karşısına küçük gerçeklerden engel çıkarmakta pek ustaydı; uygarlık, düzen ve organizasyon konusunda ki yaratıcılığını bir melekeyi, bir çeşit formalite ve çekişme esprisiyle birleştirirdi, bir hanedanın kurucusu ve hakkın savunucusuydu; biraz Charlemagne'e, biraz da bir avukata benzerdi, kısaca yüksek ve orijinal bir kişilikti; Fransa'nın kaygılanmasına rağmen güçlü devlet olmayı bilen bir hükümdardı, Louis-Philippe yüzyılın en seçkin kişileri arasında yer alacaktır ve şan ve ünü biraz sevseydi, yararlılık duygusuna sahip olduğu kadar azamet duygusu da taşısaydı, tarihin en ünlü yöneticileri sırasına geçerdi.
    #29273 kesret | 8 yıl önce
    0roman 
  4. kitapta sokak çocukların tanımı muazzam olan viktor hugo kitabı.
    '' yıllarını beşer beşer atlayarak, sanki sonlarına bir an evvel ulaşmak için yaşayan çocuklardır.12 yaşındaki bir sokak çocuğu* 20 sindeymiş gibi gösterir.17 sinde 20li yaşlarının sonlarında.20 sine geldiğinde zaten çocuk değildir, ki büyük çoğunlukla gelemez zaten.''
    0roman 
  5. ’nun ölümsüzlük eseri. Karşımızda ekmek çaldığı için 19 yıl kürek mahkumiyetine çarpılan ’nın hikayesi anlatılıyor gibi gözükse de, Fransız ihtilalinin nasıl yavaş yavaş geldiğini alt metin olarak aktarılmaktadır.
    #50044 thedirector | 8 yıl önce (  6 yıl önce)
    0film 
  6. Uzun zaman önce okuduğum victor hugo başyapıtı. o zaman henüz çok küçük olduğum için sanırım, aslında hayatlarımız birbirine hiç benzemese de karakteriyle öyle özdeşleştirmiştim ki kendimi, hala unutamam kitabı okurken hissettiklerimi, bıraktığı derin izleri.

    yalnızca bir kez okuduğum ve üzerinden de yıllar geçtiği için kitapla ilgili öyle derin analizler yapamam şu an ama bende bıraktığı tadı, hayatıma yön vermemdeki etkisini düşündüğümde tek söyleyebileceğim bu romanın gerçek bir başyapıt olduğudur.
    #59728 petra von kant | 7 yıl önce
    0roman 
  7. bbc dizisi geliyormuş
    #101965 kerem | 7 yıl önce
    0roman 
  8. Bugün itibariyle tam üçüncü kez bitirişimin ardından, 1500 sayfadan referans alıntılarım olarak arşivlediğim ve aşağıda paylaşmak istediğim; yüzyılın romanı, eleştirisidir.


    -- spoiler --


    1. Haydutlar, yoksulluğun ürünüdür.
    2. İnsanlığın yurttaşı olmak istiyorum.
    3. Matmazel Baptistine, saygıdeğer sözcüğünün ifade ettiği tüm değerleri kendinde toplamıştı ama yine de yüce bir kadın olarak anılması için anne olması gerekiyordu.
    4. Madam Magloire, rahip Myriel'e "yüce efendim" diye hitap ettiği bir gün rahip, tüm tevazusuyla birlikte kısa boyuna göndermede bulunarak "madam magloire, yüceliğim şu rafa uzanmama yetişmiyor; bir iskemle getirir misiniz lütfen." diye cevap verir.
    5. Umutlarınızı, sadece size miras bırakamayacak birisine bağlayın. "Saint Augustine"
    6. Hiçbir şeyi koşulları dikkate almadan aceleyle suçlamayın; önce hatanın hangi yoldan geldiğine bakın.
    7. Bir ermiş olmak istisnadır, dürüst bir insan olmak kuraldır. Yanılın, gücünüzü kaybedin, günah işleyin ama dürüst olun.
    8. Dünyevi olan her şey günaha boyun eğer. Günah, yerçekimine benzer.
    9. Cahillere elinizden geldiğince çok şey öğretin; toplum ücretsiz eğitim vermediği için suçludur ve kendi karanlığını kendi yaratıyor. Günah, karanlık ruhlarda işini daha rahat görür. Suçlu günahı işleyen değil; karanlığı yaratandır.
    10. En ulvi şeyler, en az anlaşılan şeyler olduğu için gösteriş ile oldukça karıştırılır.
    11. Din adamları size "Her şeye kadir rabbim" diye,
    Makkabiler size "Yaradan" diye,
    Efesli Havariler size "Özgürlük" diye,
    Baruch Spinoza size "Sonsuz Büyüklük" diye,
    Mezamirler size "Bilgelik ve Gerçeklik" diye,
    Jean size "Işık" diye,
    Krallar size "Tanrılar" diye,
    İsrailoğulları size "Koruyucu" diye,
    Kullanırız size "Tanrı" diye hitap ediyor ama;
    Hz. Süleyman size "merhamet" diyor, işte isimlerin en güzeli.
    12. Başkalarının burnunun ucundan ötesi görünmüyorsa, yukarıda olmak neye yarar.
    13. Dünyayı cennet uğruna feda etmek; bir avı gölge yüzünden kaçırmak gibidir. Sonsuzluğa aldanmak. O kadar ahmak biri değilim.
    14. İnsanların başında cehalet denen bir tiran var. Ben bu tiranin ölümü için oy verdim. Bu tiran, haksız bir otorite anlamına gelen "krallığı" doğurdu; oysa gerçek otorite bilimdir.
    15. Fransız Devrimi, İsa'dan beri insanlığın attığı en güçlü adımdır.
    16. Çağdaş beğeni anlayışı, miyopluktan ibarettir.
    17. Karmaşık düşünceler, kafa karışıklığını da beraberlerinde getirirler. Az felsefe, çok iş .
    18. Londra'da yapılan beş hırsızlıktan dördünün sebebi açlıktı.
    19. Tesadüfün sihirli değneğiyle gelen refah.
    20. Değirmen taşının altındaki buğday tanesi ne düşünebilirse; jean valjean de onu düşünürdü.
    21. Cezaevinden çıkılsa da mahkumluğun ruh halinden çıkılmaz
    22. Kötülüğün kalesi, kibirdir.
    23. Hiçbir şeyi olmayanın ulu Tanrısı vardır.
    24. Kadınların değişken yüreği ve doğaları gereği yılanları rakip olarak görürler.
    25. Evlilik, tutup tutmayacağı belli olmayan aşıdır.
    26. Aşkın olduğu yerde dostluk olmaz; güzel bir kadının olduğu her yer de düşmanlık vardır.
    27. Oburluk, oburu cezalandırır.
    28. Bazı polis memurlarında, alçaklıkla otoritenin iç içe geçtiği bir yüz ifadesi vardır.
    29. Bazı kişiler birinden nefret etmeden, birini sevemez.
    30. Hayattaki en yüce mutluluk; kendine rağmen sevildiğini hissetmektir.
    31. Ayaktakımı için argo; saygınlar için anlaşılmaz sözcükler.
    32. Toplum, sefaletten bir köle satın almıştı.
    33. Sefalet arz ediyor, toplum talep.
    34. Çıktığınız cehennem; cennetin giriş bölgesidir.
    35. Korkunun büyüteci.
    36. Vahşi bir naiflik.
    37. Kürak zindanları, kürek mahkumları yaratır.
    38. İnsanlığın yurttaşı olmak istiyorum.
    39. Evrensel keder.
    40. Eksik olan sevebilme yetisi değil, sevecek kimsenin olmayışıydı.
    41. Sadaka veren dilenci.
    42. Hiçbir şeyi olmayanın Ulu Tanrı'sı vardır.
    43. Oburluk, oburu cezalandırır.
    44. Kadınların değişken yüreği vardır. Doğaları gereği yılanı en büyük rakipleri olarak görürler.
    45. Evlilik, tutup tutmayacağı belli olmayan bir aşıdır.
    46. Aşkın olduğu yerde dostluk olmaz; güzel bir kadının olduğu her yerde düşmanlık vardır.



    -- spoiler --

    #267547 becoolnotfool | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    12roman