Bu başlıkta asıl yazmak istediğim ise, banyodayken aklıma gelen bir olay. Şimdi bu sabunlar zamanla ufalır ve küçülür. Hatta bir raddeden sonra artık eğilip bükülmeye ve kırılmaya başlar. İşte o ufak sabunları heba etmemek adına yaptığım şey şu.
Sabunla işim bitince yeni daha büyük bir sabunun üzerine ufak sabunu koyuyorum. Daha sonra üzerlerine bir miktar su döküyorum. Ve zamanla ikisi birbirine yapışıyor ve böylece sabun boşa gitmiyor.
Kayganlaştırıcı olarak da kullanılan temizlik maddesi. Neyi mi kayganlaştırıyor? İşte misal sıkışmış fermuarı falan, biraz sabun sürerek fermuar dişlerine kolayca açabilirsiniz. Sonra hazır fermuar açık, ellerde sabunlu diye...
Son dönemlerde üretimine soyunduğum zımbırtı. Hem gliserinli, hem zeytinyağlı üretiyorum. Kimya çok zevkli bir alan, iki madde birleşip üçüncü yeni bir maddeye dönüşüyorlar. Kendimi zaman zaman Tyler Durden efendime söyliyim Walter White gibi hissediyorum dev gözlüklerimle. Bir yerim yok, evin mutfağında yapıyorum. Çok acaip bir süreç. Gliserinli baya baya işe dönüşüyor, düğünlere derneklere yapıyorum 300 500, ötekinde uzmanlaşmam lazım. Çok harika bir hobi, ama herkese göre değil. Özenli ve titiz olacaksın, yoksa gözünü başını yakarsın. (Umarım bunu yazdığım için silinmez bu tatlı girdi)
En usta sabuncular Japonlar, öyle motifler yapıyorlar ki, aklınız uçar.
Market sabunlarında bolca köpürtücü, gereksiz katkı var. Yeraltı sularını,denizi filan kirletiyor tüm kullandığımız deterjan, temizleyiciler.
Havuzda yüzüyorsanız, bedene yapışan kloru en iyi temizleyen şey zeytinyağı sabunudur.
Nazi kamplarında öldürülen yahudilerin bedenlerinden yapıldığı iddia edilen temizlik maddesi. Eğer naziler temizlik için nefret ettikleri insanların bedenlerini kullanmışsa çok ironik olur.