sadece dünya edebiyatı klasiklerini türkçe'ye çevirttirmek için verdiği teşvik bile kendisini takdir etmeye yetecek olan şahıs.
zamanla zaten çevrilmez miydi? çevrilirdi. ama öyle çeviriler olurdu ki ya kitap okumaktan nefret ederdiniz ya da kitaplara servet harcamanız gerekirdi ya da benim gibi psikopata bağlayıp "benim bir sürü dil öğrenmem lan!!!" derdiniz.
ayrıca sayesinde "klasik" adı verilen eserlere neden klasik dendiğini de daha iyi anlamış oldum. adamların yazdığı şeyleri günümüz dünyasında bile görebiliyoruz rahatça. torunlarımızın torunları da aynı şeyleri okuyunca benzer duygulara kapılacaklar bence. eğer 1000 yılda dünya hiç değişmediyse önümüzdeki 1000 yılda da değişmez. önemli olan her bin yılda okunacak eserler bırakmak.
CHP içindeki bir takım zevatın Köy Enstitülerinin kapanması gerektiği yönündeki görüşlerine tepki olarak, milli eğitim bakanlığından 05 Aralık 1946'da istifa etmiştir.
Yerine getirilen Reşat Şemsettin Sirer; Hasan Ali Yücel'in kurduğu ve aydınlık nesillerin yetiştiği, öğrencilerin dünya klasiklerini okuduğu, okul yönetimine öğrenci temsilcisi seçtiği Köy Enstitülerini birer birer kapatmıştır. Her köyden bir muallim çıkaran cumhuriyet; bu saçmalıklar yüzünden "her mahalleden bir milyoner" çıkartma yoluna itilmiştir. Üstelik her ilçeye bir imam hatip kampanyasıyla birlikte!
hasan ali yücel'in kültür yayınları'ındaki o çok çok değerli ön sözünü olduğu gibi aktarıyorum:
"hümanizm ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığının en müşahhas şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar. sanat şubeleri içinde edebiyat, bu ifadenin zihin unsurları en zengin olanıdır. bunun içindir ki bir milletin, diğer milletler edebiyatını kendi dilinde, daha doğrusu kendi idrakinde tekrar etmesi; zekâ ve anlama kudretini o eserler nispetinde artırması, canlandırması ve yeniden yaratmasıdır. işte tercüme faaliyetini, biz, ehemniyetli ve medeniyet dâvamız için müessir bellemekteyiz. zekâsının her cephesini bu türlü eserlerin her türlüsüne tevcih edebilmiş milletlerde düşüncenin en silinmez vasıtası olan yazı ve onun mimarisi olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işleyen ve sinen bir tesire sahiptir. bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve mekânda bütün hudutları delip aşacak bir sağlamlık ve yaygınlığı gösterir. hangi milletin kütüphanesi bu yönden zenginse o millet, medeniyet âleminde daha yüksek bir idrak seviyesinde demektir. bu itibarla tercüme hareketini sistemli ve dikkatli bir surette idare etmek, türk irfanının en önemli bir cephesini kuvvetlendirmek, onun gelişmesine, ilerlemesine hizmet etmektir. bu yolda bilgi ve emeklerini esirgemeyen türk münevverlerine şükranla duyguluyum. onların hizmetleri ile beş sene içinde, hiç değilse, devlet eli ile yüz ciltlik, hususi teşebbüslerin gayreti ve gene devletin yardımı ile onun dört beş misli fazla olmak üzere zengin bir tercüme kütüphanemiz olacaktır. bilhassa türk dilinin, bu emeklerden elde edeceği büyük faydayı düşünüp de şimdiden tercüme faaliyetine yakın ilgi ve sevgi duymamak, hiçbir türk okuru için mümkün olamıyacaktır."
eğitimi, öğrenmeyi bu denli yücelten ve bu uğurda canla başla çalışan vekillerden nerelere geldik... şu vizyona bakın, bir de affedersiniz malum şahsın vizyonuna...