1. "kimsenin kimseye gözü değmiyorsa şiir niye?" mısrası ile sonlanan bir şiiri.

    *****

    iki şehri var gecenin, biri gözümde
    tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur
    gibi çöken siste, bana bu uykusuz
    şehri niye bıraktın, göze alamadığım
    bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,
    gece değil istediğin hayli karanlık
    bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak
    hevesindesin! gözlerini anlıyorum henüz
    bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
    gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
    göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
    ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
    öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,
    sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
    şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim:
    biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,
    biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,
    bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
    konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
    gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde

    kimsenin kimseye gözü değmiyorsa, şiir niye?
    #4181 kesret | 8 yıl önce
    0şiir 
  2. tevfik fikret'in bir şiiri. esefle belirtirim ki el emeği değil, copy paste. ne var ki, pek hoş bir şiir de değil, bu kadar ey fazla geliyor insana. ey duymaktan usanmışız zaten. otur yaz deseler üşenirdim. yaşasın copy paste.

    Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman,
    beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan
    ağırlığının altında herşey silinmiş gibi,
    bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü;
    tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar
    onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar!
    Ama bu derin karanlık örtü sana çok layık;
    layık bu örtünüş sana, ey zulümler sahası!
    Ey zulümler sahası... Evet, ey parlak alan,
    ey facialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı saha!
    Ey parlaklığın ve ihtişamın beşiği ve mezarı olan,
    Doğu'nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi!
    Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden
    sefahate susamış bağrında yaşatan.
    Ey Marmara'nın mavi kucaklayışı içinde
    sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.
    Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak,
    ey bin kocadan artakalan dul kız;
    güzelliğindeki tazelik büyüsü henüz besbelli,
    sana bakan gözler hala üstüne titriyor.
    Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün
    iki lacivert gözünle ne kadar canayakın görünüyorsun!
    Canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi;
    içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden.
    Sanki bir hain el, daha sen şehir olarak kuruluyorken,
    lanetin zehirli suyunu yapına katmış gibi!
    Zerrelerinde hep riyakarlığın pislikleri dalgalanır,
    İçerinde temiz bir zerre asla bulamazsın.
    Hep riyanın çirkefi; hasedin, kargüdmenin çirkeflikleri;
    Yalnız işte bu... Ve sanki hep bunlarla yükselinecek.
    Milyonla barındırdığın insan kılıklarından
    Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?


    Örtün, evet ey felaket sahnesi... Örtün artık ey şehir;
    örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi!
    Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;
    Kaatil kuleler, kal'ali ve zindanlı saraylar.
    Ey hatıraların kurşun kaplı kümbetlerini andıran, camiler;
    ey bağlanmış birer dev gibi duran mağrur sütunlar ki,
    geçmişleri geleceklere anlatmıya memurdur;
    ey dişleri düşmüş, sırıtan sur kafilesi.
    Ey kubbeler, ey şanlı dilek evleri;
    ey doğruluğun sözlerini taşıyan minareler.
    Ey basık tavanlı medreseler, mahkemecikler;
    ey servilerin kara gölgelerinde birer yer
    edinen nice bin sabırlı dilenci güruhu;
    "Geçmişlere Rahmet!" diye yazılı kabir taşları.
    Ey türbeler, ey herbiri velvele koparan bir hatıra
    canlandırdığı halde sessiz ve sadâsız yatan dedeler!
    Ey tozla çamurun çarpıştığı eski sokaklar;
    ey her açılan gediği bir vak'a sayıklıyan
    viraneler, ey azılıların uykuya girdikleri yer.
    Ey kapkara damlariyle ayağa kalkmış birer matemi
    sembole eden harap ve sessiz evler;
    ey herbiri bir leyleğe yahut bir çaylağa yuva olan
    kederli ocaklar ki, bütün acılıklariyle somutmuş,
    ve yıllardır tütmek ne... çoktan unutulmuş!
    Ey midelerin zorlaması zehirinden ötürü
    her aşağılığı yiyip yutan köhne ağızlar!
    Ey tabi'atin gürlükleri ve nimetleriyle dolu
    bir hayata sahip iken, aç, işsiz ve verimsiz kalıp
    her nameti, bütün gürlükleri, hep kurtuluş sebeplerini
    gökten dilenen tevekkül zilleti ki.. sahtadir!
    Ey köpek havlamaları, ey konuşma şerefiyle yükselmiş
    olan insanda şu nankörlüğe lanet yağdıran feryat!
    Ey faydasız ağlayışlar, ey zehirli gülüşler;
    ey eksinlik ve kaderin açık ifadesi, nefretli bakışlar!
    Ey ancak masalların tanıdığı bir hâtıra: Namus;
    ey adamı ikbal kıblesine götüren yol: Ayak öpme yolu.
    Ey silahlı korku ki, öksüz ve dulların ağzındaki
    her talih şikayeti yapageldiğin yıkımlardan ötürüdür!
    Ey bir adamı korumak ve hürriyete kavuşturmak için
    yalnız teneffüs hakkı veren kanun masalı!
    Ey tutulmıyan vaitler, ey sonsuz muhakkak yalan,
    ey mahkemelerden biteviye kovulan 'hak'!
    Ey en şiddetli kuşkularla duygusu körleşerek
    vicdanlara uzatılan gizli kulaklar;
    ey işitilmek korkusuyle kilitlenmiş ağızlar.
    Ey nefret edilen, hakîr görülen milli gayret!
    Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasi mahkum;
    ey fazilet ve nezaketin payı, ey çoktan unutulan bu çehre!
    Ey korku ağırlığından iki büklüm gemeye alışmış
    zengin - fakir herkes, meşhur koca bir millet!
    Ey eğilmiş esir baş, ki ak-pak, fakat iğrenç;
    ey taze kadın, ey onu takibe koşan genç!
    Ey hicran üzgünü ana, ey küskün karı-koca;
    ey kimsesiz; avare çocuklar... Hele sizler,
    hele sizler...


    Örtün, evet, ey felaket sahnesi... Örtün artık ey şehir;
    Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi!
    #4184 laedri | 8 yıl önce
    0şiir 
  3. 'a ait bir şiirdir,


    kurt koşarak gelir, koşarak gelsin
    tilki sinsice sürünerek
    sürünerek gelsin
    sürümüz ağılda bağlı bağlı da
    umarımız uzaksa
    yola inen sisi benimsedikse
    ister kurt gelsin ister tilki gelsin
    #7587 ma icari | 8 yıl önce
    0şiir 
  4. 'nin 'i "sis şairi" olarak anmasına neden olan tevfik fikret şiiridir. vedat türkali "istanbul" şiirini tevfik fikret'e -sis şairine- ithaf ederek yazmıştır.

    (bkz: )
    #7950 ma icari | 8 yıl önce
    0şiir 
  5. istanbul'un karanlığını "beyaz" bir bulut örtüsü ile -böyle başarılı bir tezatlıkla- betimleyen şiir.

    tevfik fikret, istanbul'a değil istanbul'un içindeki ahlak çöküşüne olan nefretini bir bakışla sunmuş.
    #24422 kesret | 8 yıl önce
    0şiir 
  6. bir şiiri.

    *****

    sisin defteri
    silgisi sisin
    sisin gözleri
    uçuculuğu yumar kendini
    dağılır, görünen yüzü
    görünmeyenlerin

    dağılmadan önce, dağıldıktan sonra
    uçurumuna inen sisin derinliği
    silinmezin görünmezin
    kuşkunun var oluşun
    sisteki tedirginliği
    beyaz yoğunluk
    uçurum yontusu
    tekin olmayan
    uykunun gecenin dilin

    ne çok şey sise borçludur yeniliğini
    #31074 kesret | 8 yıl önce
    0şiir 
  7. Bir Tevfik Fikret şiiridir. Ayrıca Atatürk'ün not defterinde kendi el yazısıyla not alındığını biliyoruz. Atatürk sevmiştir bu şiiri.
    #132607 ulvi | 6 yıl önce
    0şiir