gece yarısı, yıldızlar ak, gök kara
yaslanmışım bir kocaman çınara
bir yanımdan ömür gibi akar, su
kaçmış bu gün tabiatın uykusu
ağaçlarda serin yelin hoş sesi
yaprakların hazin hazin nağmesi
yüreğimse kanatlanmış kuş gibi
durmadan çarpar, tesellisiz, asabi
ulu çınar budak vermiş, kol yetirmiş
bir ömür ki yüzyılları bitirmiş
karlı dağlara eş, onun vakarı
başı bütün ağaçlardan yukarı
tufan olur, yağmur iner, kar yağar
od kırbaçlı yıldırım gökleri yakar
bazen çayda, taşlar taşı kovalar
sele gider, gök ekinli ovalar
vadi, yarar sinesini dağların
sular, oyar gövdesini dağların
kervan olur gökte kara bulutlar
rüzgâr eser, ayaz keser, buz tutar
han çınarım eğmez mağrur başını
kimse bilmez han çınarın yaşını
karanlıkta durup düşündüm biraz
dedim ulu çınar neden yıkılmaz
birden dile geldi çınar, dedi: bak
bu toprağa derinden kök salarak
her tarafa uzatmışım kolumu
evlatlarım sarmış sağımı solumu
böyle mağrur duruyorsam, haklıyım
ben kökümle bu toprağa bağlıyım.
Geniş gölgesinin altında filozoflar öğrencilerine ders verip birbirleriyle sohbet ettiklerinden Eski yunan'da zekanın sembolüdür. Yine antik yunanlı sevgililer ayrı kalmak zorunda olduklarında çınar ağacının bir yaprağını yarıya bölüp birbirlerine verirlermiş. Sadakat sembolü yarım yapraklar kavuştuklarında bir araya getirilirmiş.
Antik mısır ölüler kitabında ruhların yolculuk ederken karşılaştıkları tanrıça nut'un bir çınar ağacının yanında durduğu tasvir edilir.
çınarlar bulvar ağaçlarıdır. uzun ömürlü, geniş gölgeli, sokakları kirteletecek meyvesi, fazlaca çöpü olmayan ağaçlar. istanbul'un çok yeni olmayan caddelerinin iki yanında çınarlar vardır. ve lakin istanbul belediyesi bunları hunharca budamakta. budama işi ağacın formunu korumak, yatay veya dikey büyümeye yönlerdirmek için, ölü dallardan arındırmak için yapılır. gövdeden ayrılan ilk çatalın hizasından yukarıda ne var ne yok kesilerek yapılmaz. zavallı ağaçlar nefes alabilmek için yaşlı gövdelerinden yaprak çıkarmaya çabalıyor. çok zorlanıyorlar.