Veganizm (veganlık) bir yaşam biçimidir. Veganlar tüm hayvansal besinleri tüketmeyi reddettikleri gibi, üretiminde herhangi bir hayvanın zarar gördüğü hiç bir ürünü de kullanmazlar. Yani felsefenin temeli beslenmeyle değil tüketimle ilgilidir.
Bir Vegan, sinir sistemi olan hiç bir canlıyı ve ondan elde edilen hiç bir besini yemez ve hiçbir ürününü kullanmaz. Bitkilerin sinir sistemi olmadığı için bitki tüketmekten çekinmezler. Ancak ipek, deri, kuş tüyü gibi hayvanlara zarar vererek üretilen hiçbir ürünü de kullanmazlar. Özünde bu felsefe; canlılara eziyet edilmesine ve köleleştirilmelerine karşıdır yani sıkı bir hayvan hakları savunucusudur.
Felsefelerine saygı duymakla birlikte aynı zamanda ütopik buluyorum veganlığı. Dünya üzerinde veganizmi gerçek anlamda yaşamına uygulayabilen çok fazla insan olduğunu düşünmüyorum. Böyle bir hayat için izole bir yaşam sürüyor olmak gerekli. Günümüz şartlarında da bunu başarabilen kaç insan vardır ki? Tükettiği her ürünün içeriğini ve kaynağını sorgulayabilen, tüketmeme şansı ve özgürlüğü olan ve bunu gerçekten başarabilen kaç kişi vardır? Örneğin aldığınız bir giyside kullanılan kumaşın üretimi bir veganın istediği şekilde hayvan dostu olmasına rağmen düğmesinin üretiminde kullanılan yöntem dolaylı olarak bir hayvana zarar vermiş olabilir. Aslında endüstri bazen doğrudan olmasa bile dolaylı yoldan doğaya ve hayvanlara zarar veriyor zaten, o yüzden endüstriyel hiçbir ürünü kullanmamak yani ilkel yaşamak gerek gerçek anlamda veganlıktan bahsedebilmek için, işte bu yüzden ütopik buluyorum veganlığı. Ancak yine de her zaman bir, sıfırdan iyidir, hiçbir şey yapmamaktan yeğdir çabalamak. Sonuç olarak veganlık benim de saygı duyduğum ancak kendi adıma hiçbir şekilde uygulayamayacağım bir yaşam biçimi.
Yalnız bu noktada veganların ya da Vegan bir yaşam için çabalayanların da (hepsinin değil ama bir kısmının) Vegan olmayanlara ikinci sınıf, duyarsız birey muamelesi yapmalarını da çok samimiyetsiz ve itici buluyorum. Sen kendi yaşam tercihine saygı istiyorsan diğerine de bunu borçlusun. Yeme ve tüketim alışkanlıkları pek çok değişkene bağımlıyken (yaşadığınız yer, ırk, kültür, sosyal çevre, gelir düzeyi gibi), bunun için insanları acımasızca eleştirmek de başka bir yanlışın konusu sonuçta. Ki, "Vegan beslenerek mens periyodunuzu kanamasız geçirebilirsiniz" diyen akıl yoksunu, şöhret peşinde koşan sözde veganları, özentileri kapsam içine almıyorum bile.
Özünde savaş verdiğimiz şey yaşam tercihlerine saygı değil mi zaten? O yüzden mümkün olduğunca ilkel, doğa ve hayvan dostu bir yaşam en güzel ve keyiflisi bence.
gezegende başka canlıların da olduğunun farkında varabilen öğretidir. evet öğretidir bence başlı başına kendisi. yaşam pratiği olarak ele almıyorum bunu. yani dini gerekçelerle ya da sağlık için vegan olanlar benim için bir şey ifade etmiyor. olayın özünü kaçırmış oluyorlar. olayın özü başka canlılar olduğunu da fark etmek ve onların hislerine önem vermek, kişiliklerine, doğalarına ve var olma haklarına saygı duymak. bunu gizemciliğe indirgerseniz vegan olamazsınız.
ayrıca lüks ya da tercih olarak görmediğim öğretidir. bu bir yaşam tarzı değildir! günü gelince herkes için zorunlu olacaktır bugün için ise yalnızca gücümüz yettiğince zorunludur. bir cana kıymak tercih olamaz. saygı beklenemez böyle bir şeye!
sağlık vb. sebeplerle degil de ahlaki acıdan doğru bulduğu için benimseyenlerin kaçınılmaz olarak aktivizme yönelecekleri vicdani duruştur.
zira, kişinin kendi davranışlarından sorumlu olması ahlaki yaşayışın ön koşulu, hareket noktasıyken, yöneldiği ahlaki ideale ulaşmada etkisi yine de sınırlıdır. bu yüzden köleligin normlara aykırı olduğunu düşünenler sadece köle sahibi olmamakla yetinemezler. köleliğe karşı çıkan biri köleliğe her platformda kategorik olarak karşı çıkmadan, diğer köleleri kurtarmak için harekete gecmeden ahlaki görevini yerine getirmiş sayılmaz. konu hayvanlara geldiğinde bunun kişisel bir mesele olduğunu söyleyemeyiz.
şüphesiz aktivistlerin dusunce ve eylemlerini en dogru şekilde temellendirmeleri gerekir. bu çerçevede, hangi konu olursa olsun fikirler titizlikle ve gerçeğe sadık kalarak inşa edilmeli ancak bu fikirler aktarılırken, başka bir ahlak kuralını da akılda tutarak, karşı görüştekiler incitilmemelidir. bu ikincisinin hayvan sömürüsünün tüm boyutlarıyla yüzleşmiş, dehşete düşmüş, acıyı hissetmiş insanlar için çok zor olduğunu kabul etmeliyiz. yine de hayvanlara karşı işlenen suçlardaki sorumlulukları nedeniyle insanlardan nefret etmek doğru olmaz. ben pek çok insan için sorunun merhamet ve vicdan eksikliğinden değil bilgi eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. hem ben de daha birkaç yıl önce onlardan biri değil miydim? kimden neden nefret edeyim...
sonuç olarak, ozellikle türkiye gibi bir ülkede, bir avuç insanın hayatlarını vegan aktivizmine adamalarini takdirle karşılıyorum. yeter ki popülizmin ve nefret dilinin tuzağına düşülmesin.
sonuna -izm eki alan bir baska asiriya kacmis yasam bicimi.
bu kisiler hayvanlardan elde edilen neredeyse hicbir yiyecek ve esyayi tuketmezler. buna deri ceket ve deri ayakkabi dahil.
hatta icinde genel olarak sigir jelatini bulunan jelibon dahil. turkiye'de feministlerin (aslinda feminazilerin) cogunlugu veganligi sectigini soylerler ama tam olarak bunu basardiklarini soyleyemem.
cunku turkiye'de tanidigim veganlarin %70-80'i vegan olmayan alkol tuketiciydiler. ve bunlar gayet iyi icici tayfa.
ayrica tutun urunlerinin de vegan olmadigini duymustum. veganlarin bir cogunun sigara ictigini de cok cok iyi biliyorum.
tam anlamiyla %100 vegan olmak inanilmaz zor ve inanilmaz bir caba gerektiriyor. bunu yapabilen insanlarin cabalarini takdir etmekten baska bir sey yapamam acikcasi. alinan her yeni urunun icerigine tek tek bakmak ve gidilen yerlerde vegan bir restaurant aramak vs cok cok zaman alan ve can sikici bir surec.