Oruç Arıoba'nın "Uzak" adlı şiir kitabının ikinci bölümü olan "özlem çekene kılavuz"u geldi aklıma. Bilmem kaç yıl oldu okuyalı; hala aklımda:" özlemek yanında olamamaktır. Her bir edimde ve adımda. Özlem, olamamaktır. "
bazen içten içe haykırmak, sessizce saatlerce bağırmak, gözlerinin öylece boşluğa dalması, içinin deli gibi daralması, bütün bir şehri bir nefeste koşma isteğinin ansızın uyanması, hiçbir tesellinin avutmaması, dokunmak, görmek hatta sadece sesini duymak için dahi kalbinin deli gibi atması ve bütün bunları hissederken hiçbir şey yapamamaktır.
gözünün görmeyip özlediğini, yine gözünün görmeyip hissettiğine sığınarak geçireceksin. yaratana mesela. "hayırlısı" deyip, şapkayı önüne koyup, sessizce oturmak, ıssız bir haykırışla boş boş bakmak da varmış. nasip, kısmet.
Uzunca zaman yaşamaktan mahrum kaldığınız; Sıcak bir gülümsemenin, Gönülden merakla sorulmuş "nasılsın?" sorusunun, Belki bir vapurda uçan martının komşu koltukta oturan adamın omzuna bıraktığının sizdeki karşılığı tebessümün, Yüzünüzü ısıtan sıcak güneşin, Sıcak simitin yaydığı susam kokusunun, İçtenlikle söylenmiş bir günaydının, Sek sek veya misket oynadığınız kaygısız günlerin, Enerjinizi üst seviyelere çıkaran hiç bitmesin dediğiniz sohbetlerin, Vicdanınız olduğunu hatırlatan, bir hayvanın yardım isteyen bakışlarının, Yeni pişirilmiş tarhana kokusunun, Huzur, sessizlik belki eylemsizliğin, Kapınızı gülümseyerek açan sevgi dolu insanın yokluğunun yarattığı boşluktur.
bir canlının onu mutlu eden heyecanlandıran hatta bazen üzen,yoran belki de çok yıpratan şeylere karşı beslediği duygularından sadece bir tanesidir,elbette içtendir.fazlası zararlıdır insanı zorlar ve yıpratır.
kelimenin kökeni sanırım özden geliyor. sözlük anlamına baktım. öz'ün anlamlarından biri de 'Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun'muş.
bu anlam esas alındığında, muhatabı kendiyle birleştirme, eşleştirme, aynılaştırma, içselleştirme gibi anlamlar taşıyor da diyebiliriz.
özlenen varlığın bir insan olduğunu düşünecek olursak, özlemek tek başına bir kelimeyken bile şiirsel bir ifade aslında.
Bazen birini ne kadar özlediğini ona tekrar sarılana kadar fark etmiyor insan, hele bir de bu sarılma bana bir daha kimse böyle sıkı sıkı, içten sarılamaz dedirtiyorsa.
türkçedeki en güzel kelimelerden biridir. öz'den gelir.
özlemek zaman zaman öylesine fazla gelir ki insanın benliğine, bu özlem bir nokta halinde başlayıp zamanla bütün vücudu ele geçirecekmiş gibi hissettirir. ilk başta açık bir renk olarak başlayan bu nokta büyüdükçe kararıyormuş gibi gelir. artar. düşündükçe artar, durdukça artar, unutuşla bile artar. engellenemezdir. öyle eşsizdir.
geçmişle ilgili birçok şey daha güzel durur olduğundan. özlem basit anlamda geçmişe duyulan bir çekim gibiyse de aslında bundan daha büyük ve farklıdır. birini veya bir şeyi geçmişi düşünmeden özlemek; geleceği, henüz yaşanmamış yerleri, şeyleri özlemek, bunu asıl büyütendir. yeri geldiğinde karşı karşı dururken yüzüne hasret kalmaktır.
eski defterin hesapta olmayan yerlerinden birinde, sorulmuş bir soru vardı hatırlıyorum. "saklar mı yüreğin, yüreğimi içinin her yerinde?"