arapça kökenli tebliğden türemiş, "ulaştırılan mesaj" anlamındaki sözcük. hukuk terimi olması ise bambaşka bir yönü çünkü kökündeki mesajın edilgen anlamını düşünmek zorundasınız.
bir mahkemenin size ulaşan tebligatı, kağıt üzerinde doğrudan sizi muhatap alır ama bu noktada, evde bulunmama, ikamet adresinizin sistemde görünmesine rağmen tebligatın dolaşıma çıkmaması gibi nedenler de söz konusu. hatta, "kapalı tebligat" denilen nanenin uyap'ta görünebilmesi nedeniyle tebligat size fiziki olarak ulaşmadan içeriğini de okumanız mümkün. yani, arapça anlamındaki edilgenlik burada devreye giriyor. mahkeme kısaca "ben tebliğ ettim, sana ulaşmadıysa beni bağlamaz" diyebiliyor. ancak bunun belli kıstasları var.
"usülsüz tebligat" kısaca ikamet adresine ve muhatabın ad ve soyadına uygun yapılmayan ya da muhatabın erişebilmesinin mümkün olmadığı tebligat türü oluyor. adınız yanlış yazılmış, adresinizdeki bir numara yanlış yazılmış ya da komple yanlış şehre ulaşmış bir tebligattan sorumlu tutulamazsınız. ancak bunun şartı da, tebligatın yanlış kişiye, adrese ya da şehre ulaşmasından sonra 7 gün içinde şikayet etmeniz çünkü mahkemenin muhatap aldığı kişi kağıt üzerinde halen sizsiniz. mantığı anladınız sanırım. tebligatın edilgenliğini daha iyi anlatan bir örnek olamaz herhalde.
bir de "tebligat'ı uyap'ta gördüm ama elime ulaşmadı" diye sızlanmanız da işe yaramıyor. uyap'ta tebligatın da içinde olduğu dava dosyalarındaki eke tıkladığınız anda, tebligat fiziken elinize ulaşmasa bile artık usülsüz tebligattan bahsedemiyorsunuz. 2009 öncesindeki hukuk sisteminde uyap falan yoktu tabii. bütün mahkeme işleri adliyelere fiziken müracaatla gerçekleşiyordu. o zamanlarda elinize ulaşmamış bir tebligatın içeriğini görme ihtimaliniz de yoktu. ancak, burada da şöyle bi' katakulli var: işteydiniz ve tebligat adresinize geldi. karakol sizi aramadı, muhtar da telefon numaranızı bilmediği için aramadı. adresinize gelen tebligat, evde bulunamamanız gerekçesiyle önce muhtara bırakılıyor ya da orada kaşeleniyor. ardından karakola geliyor (bazen sıralama değişebiliyor ama muhtarın tebligattan haberi olması, evde bulunamama koşulunuzun belini büken şey). tebligattan sonraki itiraz süreniz de şöyle başlamış oluyor: muhtarın sizin adınıza olan tebligatı alması, sizin tebligatı kabul ettiğiniz anlamına geliyor. nasıl ama? çok saçma di' mi? bunun illa ki bazı kıstasları vardır, hukuku meslek alanında pratik edenler benden daha iyi açıklayacaktır ama genel olarak usülsüz tebligat nedeniyle itiraz etmenizi muhtarın kaşesi engelliyor. bu noktada ptt'nin memuruna mı, muhtara mı saydıracağınıza kendiniz karar verin. itiraz etseniz bile "görevi, ikamet adresinizi içeren muhtarın kaşesi var, tebligatı kabul etmiş sayılırsınız" cevabı alırsınız.
arada bir uyap'a bakmak iyi olabilir. adıma 2014'te açılmış, sanık (borçlu) olarak görüldüğüm ve taraflardan birinin de izmir büyükşehir belediyesi olduğu bir icra davam varmış. 3 ay içinde takipsizlikle kapanmış dosya. bi' avukat arkadaşa bakmasını rica ettim. "o dönemlerdeki dosyaların hepsi uyap'ta taranmadığı için içeriğine erişemiyorum. sana neden dava açıldığını bile göremiyorum. istersen icra dairesini ara, şansını dene ama telefonu açıp bi' köşeye bırakırlarsa da kızma" demişti. dava dosyalarının içinde tebligatlar falan da var. mal varlığımı bile araştırmışlar. adli sicil kaydını zaten ilk duruşmada dosyaya eklemişler. sanırım ya isim benzerliğine kurban gittim ya da yanlış bir tc kimlik numarası yazan parmakların gazabına uğradım. mahkeme de bunu anladığı gibi takipsizlik verip dosyayı kapatmış. bu noktada "insan bi' haber verir" de diyebilirsiniz ama belki de adınıza gönderilen tebligatı muhtar kaşeledi, bunu nereden bilebilirsiniz ki =) böyle şeylerin başınıza geldiğini neredeyse 10 yıl sonra fark etmemek için arada bir uyap'a girip dava dosyası aramadan bütün hukuk kollarında karşınıza çıkabilecek muhtemel davalarınıza bakmanızı şiddetle öneririm. bu ülkedeki hukuk sistemi hakkında da bilgi sahibi olursunuz hem.
peşin not: bilgilerim çok eskide kaldı. karşıma çıkan durumları yorumladım yukarıda. bazı noktalarda fahiş hatalar yaptıysam ya başlığa ya da yorumlara yazın; doğrusunu sadece ben değil, sözlükçe öğrenmiş olalım.