Chicago blues stili 1940'ların sonlarına doğru ve 1950'lerin başlarında Delta Blues'u da içeriğine dahil edip, onu genişletip küçük grup konseptine sokarak gelişmiştir. Davul, bas gitar, piyano, (bazen saksafon) ve temel telli çalgılar eklentisiyle şimdiki standart blues grupları yaratılmıştır.
Bu stil piyanist, gitarist, armonika sanatçılarını ve solisti bağdaştırma (birbirine uydurma) konusunda son derece esnektir. Daha sonra bu stilin permutasyonu, 1950'lerin sonları ve 1960'ların başlarında b.b. king ve T-Bone Walker gibi yeni efsanlerin çalışmaları ve temel ritm kısmın eklenmesiyle popüler Batı Tarzı jenerasyonunu yaratmıştır. 80?ler ve 90?lara gelindiğinde rock ve funk ritimlerini kapsamasına rağmen, 50'lerden bu yana kendi ana hatlarındada gelişmeye devam etmiştir.
afro-amerikanların tarım sektöründen endüstriyel sektöre geçişiyle birlikte doğmuş olan müzik türü. zaten akustik gitardan elektro gitara geçiş de bir nevi bu sanayileşmenin sembolüdür.
hatta bu geçiş muddy waters'da daha bir belirgindir. çünkü kendisi köylü olarak delta blues ile müziğe başlamış ve ardından chicago'ya göç ettiğinde de elektro gitara geçmiştir.
haliyle sözler de değişmiştir. daha çok şehir hayatına yönelik sözler şarkılara girmeye başlamıştır. eskiden karı dırdırından bıkan, "hay seninle evleneceğime cehenneme gitseydim" diyen adamlar "bana karı mı yok amk, hem evlilik de neymiş?" demeye başlamışlardır.
bu sebeple blues, daha az ağıta sahip olmaya başlamıştır. biraz daha kavgacı ve hırçın bir müziğe doğru evrilmiştir chicago blues'da. bu da diğer blues türlerini de etkilemiştir elbette.