mısır ekmeği yemeye devam edebilmek için yerli tohumun korunması şart. piyasada satılan tohumdan yetişen mısırlar tanesini olgunlaştırmıyor, tohuma durmuyor, öğütülüp ekmek yapılacak tane vermiyor.
kokusu yaşam sevincini artıran şeylerin başında gelir.
karadenize özgü bir şey olmasına rağmen, yazısız bir kuralı var sanırım, karadeniz fırınlarında, pastanelerinde ya da lokantalarında denk gelmezsiniz. ben de sadece evde pişirileni yedim. tavada kızartılarak ya da fırında yapılabilir. yağdan ve işten kısmak adına fırını tercih ederim. iki dakika almaz hazırlaması. çoğu kişinin aksine buğday unu hiç katmam ekmeğime, bence tadını seyreltiyor.
doğu karadenizliler dışında pek seveni yoktur zaten. dışarıdan yedirdiğim kimsenin çok bayıldığını görmedim şimdiye kadar. tadı yoğun, kalorisi yüksek, kokusu baş döndürücüdür. her sene 3-5 kilo fırınlanmış unu bin bir zahmet yüzlerce kilometreden taşıdığım için insanların sevmemesi benim için büyük avantaj. yemeğe misafir gelecekse mutlaka yapıyorum, büyük bir işmiş gibi de "bakın size karadeniz usulü mısır ekmeği yaptım" diye sunuyorum. sonra kimse beğenmeyince de tamamını gömüyorum.
İş yemeğe geldiğinde çok sinsi birine dönüştüğüm doğrudur.
İstanbul Fındıkzade'de oturuyorduk o zamanlar. Eşim Kartal tarafında bir hastanede ameliyat olmuştu. Ameliyat sonrası kontroller için hastaneye gittik ama bir karnımız acıktı. Dönüş yolunda kebap, lahmacun yapan yer arıyoruz. Aksi gibi önümüze denk gelmedi. Daha sonra "Nayla" isimli bir restoran gördük. Koşarak girdik. Hemen masaya oturduk. Garson geldi. Neler var dedim. "Turşu kavurma, mıhlama, hamsili pilav ..." la bunlar ne, dedim içimden. Ya kardeş ben bunları bilmiyorum dedim. Garson isterseniz herbirinden azar azar yapalım dedi. Kabul ettik. İlk mısır ekmeğini getirdi masaya. Bu kek mi dedim. Bi tadına baktım, olamaz böyle bir lezzet. Efsane. İri çekilmiş mısırdan yumuşacık ekmek. Bi de mıhlama gelince o ekmek ana yemek oldu. Sonra 10 farklı yerden aldım, aynı tadı yakalayamadım. Mısırın un gibi olanı değilde irmik gibi çekilmişinden çok daha lezzetli oluyor. Şekli de keke benziyor.
tereyağıyla kavurunca da pek bir güzel olan başyapıt. ezme kara lahana yemeğinin yanında da çok güzel gider. dudi adlı yemeğin yanında da çok güzel gider. velhasılıkelam her türlü güzel gider. ekmeğin lezzetini, mısır ununun kalitesi belirler.
Buğday ekmeğine göre pişimi ve lezzeti farklı olan bir karadeniz ekmeği. Gerçek bir karadenizli iseniz kara lahana(pancar) çorbasıyla veya gece uyumadan önce taze yoğurtla yenildiğinde nasıl lezzetli olduğunu bilirsiniz. Karadenizli değilseniz Karadeniz'e özgü bir ekmek çeşidi der geçersiniz.
Amerika'da yapılan versiyonu kek gibi tatlı olur. İçine beyaz un da karıştırıyorlar çoğu zaman. Karadeniz mısır ekmeğine hiç benzemez. Karadeniz mısır ekmeğine benzeyenini meksilalilar yapıyor ama o da aynı şey değil.
Severek yerim ancak kendi orijinal bölgesi dışında hakkıyla yapanını görmedim. Mısır unu ekmeği sert olur, o nedenle başka unlar katarak seyreltiliyor ve hibrit ekmekler satılıyor. Ayrıca kullanılan mısır da önemli sanıyorum, glikoz şurubu için ekilen mısırdan yapılanı basbayağı tatlımsı oluyor... Daha çok bilenlerden açıklama rica ederim.
Gluten içermediğinden çölyak hastalarının rahatça tüketebileceği ancak tüketmeden önce karışım un kullanılmadığından emin olunması gereken ekmektir. Koyu kıvamda sulandırılmış süzme yoğurdun içine doğrayarak denemenizi tavsiye ederim.
Buram buram bana anne kokusunu hatırlatır. Bir çok farklı türde yiyebilirsiniz . Bunlardan bazıları 1. Ekmek olarak 2 . Yoğurdun içine doğrayarak 3 . Ekmeğin yumuşak kısımlarını ufalayıp tereyağ ile biraz kavurduktan sonra içine peynirli ya da peynirsiz olarak. 4. Karalahana yemeğininin içinde 5. Mısır unundan yapılan kuymağın Mısır ekmekli versiyonunu da deneyebilirsiniz. Yapması daha kolay . Lezzet olarak hemen hemen birbirine yakınlar
kanada'da yapilan versiyonu da tatlidir. bizim damak tadimiza gore yemegin yaninda yemek mumkun olmaz haliyle.
bununla ilgili yazilmis bir makalemsi buldum . amerika'nin guneyinde sekersiz, kuzeyinde sekerli misir ekmegi yapilma gelenegi olmasi acikcasi ilginc ve ulkedeki kolelik tarihine de deginiyor.
kolonilesme doneminde yerlilerden misir ekmegi yapmayi ogrenenler, daha sonra sari misirdan daha sekerli olan beyaz misir kullanmaya baslamislar. fukara olan zenciler de daha ucuz olan sari misiri kullanmaya devam etmisler ve bu gelenek boyle devam edip gitmis.
italya'daki pizza durumuna benziyor biraz. kuzeyden: venedik, verona civarindan kesfe baslarsaniz; bol malzemeli, lahmacun gibi incecik hamurlu, citir pizzalar diyarinda bulursunuz kendinizi. guneye dogru gittikce hamurun kalinligi artar, malzeme azalir; yemegin tadi degil sokaklarin les kokusu hafizanizda kalir.
Bunun için arkadaş hatırı bile kırabilirim deyim yerindeyse :)
Şöyle sobanın üstünde pişirilmiş. mayası ve mısır unu oranı güzel tutmuş yazın kendi bahçenizden hasat ettiğiniz. Yağmur ve güneşini tam zamanında en güzel şekilde yemiş ,su değirmeninde öğütülerek yapılmış süt mısırından, mısır ekmeğiyle.
Ahıra hapsedilmediği için strese girmemiş yaylanın taze çimeniyle beslenmiş mutlu güzel ineciğimizin taptaze sütünden yapılmış buz gibi köy yoğurduyla olan birlikteliğiyle çok güzel giden yerel karadeniz yemeğidir.