1. 1898 -1948 yılları arasında yaşamış rus yönetmen ve sinema kuramcısı.

    kendisi bir sinema dahisi olarak kabul edilir. özellikle de yaptığı propaganda filmleriyle sinema tarihi açısından son derece önemli bir isimdir. hem teorisyenliği hem de uygulamalarıyla sinema sanatına büyük katkılar sağlamıştır.

    yönetmen, daha ilk filmi 'de (stachka, 1924) kullandığı metaforlar, hiciv unsurları ve kurgusuyla kendi tarzını ortaya koymuştur.

    'nın (bronenosets potyomkin, 1925) meşhur sekansında ise dinamik kurgu olarak tanımladığı seri kesmelerle etkiyi arttırmayı başarmıştır.

    eisenstein izleyiciyi şaşırtarak düşünmeye iten tarzını (oktyabr, 1927) filminde özellikle ortaya koymuş ve 3200 plandan oluşan bu filmle ni de tamamlamıştır.

    sanatının tüm birikimini ortaya koyduğu ve üç bölüm olarak planladığı 'ın (ivan groznyy 1-2, 1944-46) ise yalnızca iki bölümünü tamamlayabilmiştir. ancak stalin filmin ikinci bölümünü eisenstein'ın kendisini hedef aldığını düşünerek yasaklatmıştır. bu yüzden filmin ikinci bölümü ancak hem stalin hem de eisenstein'ın ölümlerinden sonra gösterilebilmiştir.

    yönetmen hem rus hem de dünya sineması açısından mihenk taşlarından birisidir. hem kendine özgü üslubu hem de epik ve muhalif eserleriyle sinemanın ekol isimlerinden birisidir.
    #36700 petra von kant | 8 yıl önce
    0yönetmen 
  2. nın babalarından biri olarak görülen rus yönetmen.
    #53554 thedirector | 8 yıl önce
    0yönetmen 
  3. filmiyle sinema tarihinin kilometre taşlarından biri olmuş sovyet yönetmen.

    ilk filmi grev değil glumov'un günlüğü isimli dadaistik bir kısa filmdir. ancak grev, yönetmenin ilk uzun metraj filmidir ve aynı zamanda bilinen tarzının hâkim olduğu ilk filmdir.

    amerika'da bulunduğu esnada yazar upton sinclair'in tavsiyesiyle isimli, meksika'yı anlatan bir belgesel çekmişliği de vardır.
    #133825 charles dexter ward | 6 yıl önce
    0yönetmen 
  4. (bkz: )

    Edit: başlığın ilk hali "sergei eisenstein" idi. Ama pes ediyorum.

    Not: 16. ve 17.kural standart bir şekilde uygulanamıyor.
    #227672 sekeseke | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    4yönetmen 
  5. başlıkta adının doğru transliterasyonunun bulunmasının beni oldukça şaşırttığı büyük sovyet yönetmeni ve film teorisyeni. adını yıllarca "ayzenştayn" olarak telaffuz ettim. rusça bilen ve sinemayla ilgilenen arkadaşlarımın düzeltmesiyle doğru yolu(!) buldum. gerçi onlara kalırsa "pıtyıomkin zırhlısı" demek gerekiyor. günlük hayatta "potemkin" demeye devam etmekle birlikte züppelik yapmak istediğimde rusça tellaffuzunu kullanıyorum.

    pek bilinmez fakat yönetmen burjuva sınıfından gelmesine rağmen iç savaşta taraf olmuş ve kızıl ordu saflarına katılmıştır. mimar babası ise batıda iç savaş kaybedilince yurt dışına kaçan karşı devrimci bir beyaz ordu üyesidir. eyzenşteyn anılarında; yeni bir ülke kurmanın sancılarının yaşandığı iç savaş sırasında, sırtında tüfeği elinde kitabı nöbet tuttuğu, dostlarıyla derin tartışmalara girdiği günlerin çok güzel olduğundan bahseder.

    kariyerine tiyatroyla başlayan yönetmen, o dönemde rusya federatif sovyet sosyalist cumhuriyeti'nde(sovyetler birliği'nin öncülü olan devlet) devlet tarafından desteklenen bir çatı sanat örgütü olan proletkult'un(proletarya kültürünün kısaltması) içinde yer aldı. aynı dönemde lef dergisinde kurgu konusunda ilk makalesi yayımlandı.

    eyzenşteyn ilk uzun metrajlı filmini 'yı(grev) 1925 yılında çekti. film 1905 devrimi'nden birkaç yıl önce greve çıkan işçilerin; patronlara, grev kırıcı lumpen proletaryaya, polislere, askerlere ve ajan provokatörlere, açlığa ve ölüme karşı dayanışmasını anlatır. yukarıda bir girdide yönetmenin kullandığı metaforlardan(entelektüel kurgu) bahsedilmiş, fakat ayrıntı verilmemiş. grev filminde askerler tarafından katledilen işçilerin bulunduğu sahneyle mezbahada hayvanların boğazlanmasını paralel kurgulanması, sinema tarihinde oldukça erken bir dönemde(belki de ilk) yapılan çok önemli bir metafor olarak değerlendirilmeli. chaplin'in de modern times(asri zamanlar) filminde koyun sürüsü sahnesinden hemen sonra metrodan sürü hâlinde çıkan işçileri betimlemesi de benzer bir kurgudur ve dahiyanedir. bu sahneler bugünden değerlendirildiğinde basit gelebilir. fakat sinema sanatının çocukluk döneminde, günümüzden yaklaşık doksan beş yıl önce böyle sahneler çekilmesi, bu iki büyük sanatçının sinemaya devrimci birer armağanıdır.

    yönetmen isimli ikinci uzun metrajlı filmini aynı yıl çekti. film, 1905 devrimi sırasında bir savaş gemisini komuta eden subayların gaddar tutumuna ve kurtlu et yemeğinin kendilerine zorla yedirilmeye çalışılmasına karşı isyan eden üniforma giymiş işçilerin ve köylülerin öyküsünü anlatır. gemideki isyan, geminin demirlediği odessa kentine yayılır. halk kayıklarla gemiye erzak yardımında bulunur. aynı zamanda denizcilere desteğini sunar. halkın bir kısmı da odessa merdivenlerinden olan biteni izlemektedir. kazaklar halka ateş açar. içlerinde kadın ve çocuklarında bulunduğu da silahsız yüzlerce insan katledilir. filmin, odessa merdivenlerinin üst kısmından aşağıya doğru düşen bebek arabası sahnesi çokça övülmüştür. 1987 yapımı brian de palma'nın yönettiği 'da filme saygı duruşu niteliğindeki benzer sahne, chicago tren istasyonunda çekilmiştir. katliam sırasında gemiden şehre top ateşi açılmasıyla egemen sınıfın kurumları yerle bir olurken, sırasıyla uyuyan, uyanan ve ayağa kalkan üç aslan figürünün kullanımı sınıf çatışmasının keskinleşmesini ve işçi sınıfının mücadelesinin yükselmesini anlatır. odessa merdivenlerindeki ritmik kurgu yerini entelektüel kurguya bırakır. 1925 yapımı bir film için müthiş bir kurgu yöntemi olduğunu belirtmek gerekir. yönetmenin diyalektik kurgu anlayışı; çekilen sahnelerin ardı ardına birleştirilmesinden çok, birbiriyle karşıt unsurların çarpışmasının yeni bir anlam ortaya çıkarmasını merkeze alır. filmlerin tamamının böyle kurgulanması mümkün olmamakla birlikte, bir veya birkaç sahnede entelektüel/diyalektik kurgunun kullanılması filmin sanatsal ve politik yönünü derinleştirmektedir.

    eyzenşteyn büyük 'nin onuncu yıl dönümü için üçüncü filmi octyabr'ı(ekim) aleksandrov'la beraber yönetir. potemkin'deki entelektüel kurgu örnekleri bu filmde de vardır. dönemin bütün yazılı kaynaklarında kendini beğenmiş bir insan olan tarif edilen geçici hükümetin başkanı kerenskiy'in görüntüsünün mekanik bir tavus kuşuyla ardı ardına verilmesi entelektüel kurgunun mükemmel bir örneğidir. bu iki sahneyi izleyen biri, kerenskiy'in kendini beğenmiş götün teki olduğu yorumunu yapabilir! bu kurgu yöntemi, diyalektik olduğu kadar izleyiciyi de yorum yapmaya sevk ettiği için devrimcidir de.

    yönetmen 1928-1933 yılları arasında çeşitli avrupa ülkelerinde, abd'de ve meksika'da bulunur. istekli olmasına rağmen, sovyet iktidarını desteklemesi nedeniyle, hollywood'da başladığı çeşitli film projeleri yarım kalır. abd'li solcu yazar upton sinclair'le tanışmasından sonra onun eserlerini filme çekmek için beraber meksika'ya giderler. birtakım sahneler çekerler fakat sinclair'le aralarında anlaşmazlık çıktığı için film tamamlanamaz. filmin birçok sahnesi sinclair tarafından başka filmlerde kullanılmak üzere satılır. kurgusu başkaları tarafından yapılan ve yönetmenin aklındaki filmle çok az ilgisi olan "que viva mexico" filmi ancak 1979 yılında gösterime girer.

    eyzenşteyn beş yıllık yolculuktan neredeyse hiçbir somut çıktı olmadan 'ne geri döner. bir süre mental rahatsızlıklarla boğuşur ve tedavi görür. sonrasında aleksandr nevskiy ve korkunç ivan i-ii'yi çeker. ilk film orta çağda alman töton şovalyelerini yenen "yurtsever" rus komutan nevskiy'in hikayesine odaklanır. diğer film ise büyümek ve güçlenmek için merkeziyetçileşmek zorunda olan rusya'nın, çarın feodal beylerle(boyarlar) mücadelesini ve onların tasfiye sürecini anlatır. film çeşitli yönleriyle modern sovyetler birliği'yle benzerlikler taşımaktadır. rusya'da ilk kez kurulan gizli polis örgütü, bu örgüt eliyle ve başka araçlarla ve yöntemlerle iktidarı elinde toplamak isteyen merkeziyetçi çarın geniş çaplı tasfiyeler gerçekleştirmesi gibi olayları anti-tarihselci bir biçimde ele aldığı gerekçesiyle film, sbkp merkez komitesi tarafından uygunsuz bulunmuş, yapım süreci 1946'da bitmesine rağmen ancak 1958'de sovyetler birliği'nde gösterime girebilmiştir. 1948 yılında geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayatını kaybeden yönetmen filmin gösterime girmesini görememiştir.

    türkiye'den 'in de mezun olduğu dünyanın ilk sinema yüksek öğretim kurumu olan tüm birlik devlet sinema enstitüsü'nde (vgik) uzun yıllar ders veren eyzenşteyn'in, burada verdiği derslerden ve diğer materyallerden derlenen "film biçimi" ve "film duyumu" başlıklı iki çok önemli teorik kitabı bulunmaktadır. yalnız kitabın çevirmeni nijat özön, sinema eleştirmeni ve teorisyeni olmasına rağmen ileri derecede öztürkçeci bir dilbilimci olduğu için garip kavramlar kullanır. diyalektik materyalizm yerine eytişimsel özdekçilik kavramını kullanması bu duruma örnek olarak verilebilir. bu nedenle kitapları imkanınız varsa, başta rusça olmak üzere bildiğiniz yabancı bir dilde okumanızda fayda var.
    #256281 ozel universitede calisan leninist akademisyen | 4 yıl önce (  2 yıl önce)
    0kuramcı, yönetmen