nobel ödülü almasına edebiyat profesörlerinin uyuz olduğu, müzisyen veya şarkıcı olarak sınırlandıramadığım insan. belki de yaşayan edebiyattır kendisi kim bilir? "oldu olacak serdar ortaç'a da nobel verilsin" diyenler tarafından hiçbir zaman anlaşılamaycak bir insandır kendisi.
evet zaman zaman bozmuştur, "sen bunu ne amaçla yazdın ki şimdi?" diyebileceğiniz bir sürü şarkısı da vardır kendisinin. ama bu adamın tek bir amacı vardır o da kendisini ifade etmek.
bu sebeple kendisini bir kalıba oturtmaya çalışanlar hiçbir zaman anlamazlar bu adamı. çünkü bu adam kendini ifade ederken yeri gelir türkücü olur, yeri gelir solcu olur, yeri gelir rock'n roll'cu olur... bu sebeple kendisi ne folk müzisyenidir, ne solcudur, ne rock'çıdır... kalıpsızdır bu adam. edebiyatçı da diyemeyiz kendisine. adeta bir rönesans insanıdır ama bilim insanı değildir o sebeple tam da rönesans insanı diyemiyoruz işte...
bir de hayatımda söylediğim ilk şarkıyı yazmış insandır kendisi.
gençliğinde kendisini herkese farklı biriymiş gibi tanıtırmış. sürekli kimliğini gizlermiş. kendi adı yerine "bob dylan" ismini kullanması da buradan geliyor zaten. tam bir kolpacıymış. piyanoda sadece akor basabildiği halde kendisini piyanist olarak tanıtıp bir rock'n roll grubuna bile girmiş. adamı şutlamışlar tabii sonra.
ikinci büyük kolpası ise, solcu ayağına yatıp 60'larda abd'de yükselen solun ekmeğini yemesidir. daha sonra bunu çeşitli biyografik işlerinde itiraf etmiştir.
1965 yılında adam elektriğe geçince gerçek yüzü ortaya çıkar zaten. bu sebepledir ki elektrikli bob dylan, zamanında fanları arasında epey tartışma çıkartmış ve davayı satmakla suçlanmıştır. ama zaten bob dylan'ın fanlarının zannettiği gibi bir davası yoktur. adamın tek derdi kendisini ifade etmektir bir şekilde.