hakkında "arkadaşın daha iyisi" gibi genel bir kabul bulunan, arkadaş olarak görmediklerinizi içine soktuğunuzda değer yargılarınızın yok olmasına fırsat verebileceğiniz, en yakın akrabadan daha yakınmış gibi hissettirebilmesiyle önemini ortaya çıkaran kişi.
hitap şekli olan "dostum" bu dost kelimesinin içine sıçmış durumda. ota boka "haklısın dostum" kalıbını yapıştıran ergen olmayan entelellalardan ötürü, günümüzde içi boşalmaya devam eden bir isme dönüştü. ben sevgili ile dostun cinsel çekim dışında hemen hemen aynı hissettiğim yönlerini yazacağım.
- her ikisi de bir bakıştan, küçük bir tepkiden sizi neyin, ne kadar etkileyebileceği hakkında bilgi sahibidir. birkaç kadeh bi' şeyler içip karşılıklı dertleşmek istediğiniz bir gün, sizinle aynı ortama pek hazzetmediğiniz biri girdiğinde, ensenizde dikleşmeye başlayan tüyleri ilk karşınızdaki dost ya da sevgiliniz görür, hisseder ya da bilir. kalabalık arkadaş ortamlarında zaman geçirmekten hoşlanmadığınızı da, siz ona söylemeden bilen kişidir.
- ortam kontrolünü en az sizin kadar yapabilendir. "sağ duvar kenarı, en son masadakiler arıza. çok oturmayalım burada" demesinin üzerinden 10-15 dakika geçtikten sonra aynı masadakilerin mekanın garsonları tarafından zopalandığı birini tanıyordum. sadece ortamda çıkabilecek arızalara karşı değil, empati yeteneğinden ötürü çevresindekilerin hassasiyetlerine karşı da "örümcek hissi" geliştirmiştir.
- kötü hissettiğinizde aramanızı beklememesi bir yana, siz yanınızda kimseyi istemezken de bu kararınıza saygı duyabilecek kişidir. hoş, hayatıma girmiş sevdiceklerde bunu çok az görebildim ama dostlarımın hepsinde var olan bir özellik bu.
- zevklerinizi sizin kadar iyi bildiği için içinde rahat edemeyeceğiniz ortamlara sizi sokmaz, ortak paydada buluşmaya gayret eder. ben bunu özellikle sevgililik müessesesinin temel taşlarından biri olarak görüyorum. sikko bir popçu konserine benimle gitmek isteyen hiçbir sevgilim ve dostum olmadı, odin'e şükür. aynı şekilde ben de metali ilgi alanlarının içine sokmamış bir sevgilimi ya da dostumu metal konserine çağırmadım. caz ya da blues konseri varsa, sessiz bir anlaşma gereği, o zaman birbirimizi çağırmışızdır.
demem o ki; herkese "dostum, n'aber yaae" demek yerine, "az arkadaş, daha az dost" mottosunu hayat dayanaklarınızdan biri olarak belirleyin bence.
ilişkilerinizin kalitesi ne kadar iyi olursa, mutlu olmanız o kadar olasıdır. kaliteli ilişki ise sevgi temellidir.
dost, hayatın en değerli armağanlarından biri. ne olursa olsun, benim için orada olduğunu bildiğim insan. Onun yanında % 100 kendim olabilirim çünkü yargılamaz. Koşulsuz olarak sevendir. çatışmayı saygıyla ele alır ve sınırlara saygı gösterir.
Sizin için çok fazla bir şey yapmak zorunda da değildir. onun için ne derece değerli olduğunuzu hissettirmesi bile fark yaratacaktır (Güven!). Bu öyle süslü laflarla ölçülecek, gösterilecek değer de değildir. Gözlerinde görürsünüz, sesinde duyarsınız, dokunuşunda hissedersiniz.
Aynı şehirlerde olmasanız dahi iyi olmadığınızı hisseder ve arar. aranızdaki iletişimin gücü tepe noktasındadır. iki dost arasındaki bu benzersiz iletişim karı koca arasında da iki sevgili arasında da yoktur. ha, sevgilinizle aynı zamanda iki dost da olabilmişseniz ne mutlu size.
Duyduğumda hoşuma gitmeyeceğini bildiği halde bana gerçeği söyler. İnatçı olup anlamadığımda bana bir şekilde duyurur, gerekirse bağırır. Her şeyi bildiğimi, emin olduğumu sandığımda yanıldığımı söyler. Benim için savaşır, ihtiyacım olduğunu söylemeden hisseder.
hem öyle uzunca yıllar birliktelik de gerektirmez. öyle bir samimiyet yakalamışsınızdır ki yıllarca tanıyanlarınızdan daha iyi anlar sizi. yani hiç kimsenin olmadığı kadar açık ve nettir de...
en başta da yazdığım gibi sevmeyi öğrenebilmiş, değer vermeyi bilen, empati kurabilen, mutlu ettiğinde mutlu olabilen insanlar bir araya geldiğinde dostluk olur.