2007'de eskişehir'e geldiklerinde henüz yeni tanıştığım eşim sayesinde tanıdığım, birlikte konserine gittiğimiz yunan black metal grubu. "nemecic, nemecic" diyişlerini çok severim. ingilizceleri pek iyi değildi o zamanlar, o yüzden biraz abuk sözler vardı şarkılarda, son albümlerini dinlemedim. amaaan biz ne kadar iyi biliyoz ki dimia, müzikler iyi olsun. müziklerinde bizim ezgilerimize rastlanır, threnody buna iyi bir örnek. yunan olmalarının da bu ezgilerde payı büyük tabi. ha bi de athanati este var böyle accık oryantal ezgili, çok şahane şarkıdır, ben en çok bunu severim.
şubat'ta satışa sundukları son albümleri the heretics ile 2004'ten beri "3 yılda 1 albüm çıkarma" ritüeline devam etmiş yunan melodik black metal grubu.
yaklaşık 1 ay önce izmir'e konsere geldiler ama gidememiştim*. sonradan pişman da oldum açıkçası. borç harç, bi' şekilde gitmek lazımmış çünkü son albümleri, kendileri adına belki de son 10 yılda ürettikleri en iyi şarkıları içeren albüm olmuş. tolis kardeşlerden sakis tolis'in en iyi black metal vokallerinden birine sahip olduğunu, çok yönlülüğü ile de takdir toplaması gerektiğini yıllardır söyleyen benim gibileri her albümlerinde haklı çıkarmaya devam ediyorlar. yıllar içinde gitgide senfonik black metale de sıklıkla göz kırpmaya başladılar. grindcore üreterek başladığı yolda rotting christ, yıllar sonra kült bir grup olarak kendinden söz ettirecek. 10 yıl önce de bundan emindim, şimdi de eminim.
the heretics tam bir black metal marşı olan vetry zlye*'si, ilahi altyapılı hallowed be thy name'i, sakis'in yunanca bir şiiri şarkı boyunca okuduğu, şarkıdan çok ruhani bir his aşılamaya çalışan büyü olduğuna inanabileceğiniz i believe*'i, ritmiklikten kırılıp kafa sallamayı rahatlıkla tüm şarkıya yayabilen fire god and fear'ı, doğrudan (bkz: edgar allan poe) güzellemesi olarak gönlümü çalan the raven'ı ile bütünüyle nefis bir albüm olmuş. rotting christ'ı tanımayanlara ilk elden önerilebilecek bir albüm olarak bile düşünülebilir. albümün genelindeki sertliği ben biraz az buldum ama sözlerle bunu iyi gizlemişler (ya da sözler şarkıları o kadar yoğun bir kalıba sokmuş ki, albümü dinlerken bir yerden sonra müziğe yönelttiğiniz dikkat azalıyor).
komşuya itelemek yerine, komşuyla gurur duyma hislerinizi şiddetli bir şekilde artıran rotting christ'ın başyapıtlarından biri olmuş the heredics. açın, dinleyin ve şehrinize konsere gelirlerse benim yaptığım gibi kaçırmayın, izleyin.
alt grup olarak da iyi işler çıkaran bursalı black metal grubu maledictory sahne alacak. geçen yıl ep çıkarmışlardı, 1 de klipleri var. baya umut vaad eden bir grup olarak aklıma kazımıştım kendilerini. rotting'le birlikte onları izlemek büyük keyif olacak.
biletler biletix'te falan değil, afişin sağ alt kısmında gördüğünüz mekanlarda elden satılacak. kaç lira olduğunu bilmiyorum henüz. sorup onu da editlerim. hangout'un internet sitesinde konserin reklamı bile yapılmamış durumda henüz. tarihin sevgililer günü'nden hemen sonra olması biraz şanssızlık olmuş ama öncesinde olsa o gün büyük kavgalar çıkabilirdi ("bütün paranı konserde harcadın ne demek ya?"). izmir'den ya da çevre illerden konsere gelecek olanlarla dirsek teması kuralım, birlikte kafa sallamadan önce piiz eşliğinde kaynaşalım.
not: rotting büyük ihtimalle 3 yıl kadar önce yayınladıkları the heretics 'ten şarkılar çalacak. the sons of hell, part 2 ve in the name of god gibi şarkılarla hangout psm inleyecektir. son albümü tekrar hatim etmeye başlamak için iyi bir bahaneniz var artık.
19 şubat 'taki izmir konserleri biletleri 120 liradan satışa çıkmış, 2022'ye kadar aynı fiyattan satışa sunulmuş, bu ay sonuna kadar da bilet fiyatları 160 lira olarak sabit kalacak olan yunan kardeşler. kampanya olarak 2 bilet alırsanız kişi başı 140 liraya geliyor.
the heretics'ten 1 şarkı çalmaları çok şaşırttı beni. yeni albüm de görünmüyor ufukta (zaten öyle olsa, en azından izmir'deki konser lansman gibi olabilirdi). p'unchaw kachun gibi gereğinden fazla power metal tınlayan bir şarkı, intro olan Χ Ξ Σ (666)'ten sonra biraz garip kaçmış. athanati este ile sanctus diavolos'u yad etmek güzel olacak (şarkının remastered halindeki kaydı bile küflendi artık ya). dies irae heretics'in hiti olarak pazarlanmıştı, illa ki konserde çalarlar diye tahmin ediyordum, yanıltmadı. ama insan bi' the sons of hell ve/veya in the name of god bekliyor tabii. bisten sonra belki kalan son sesimle bağırırım da çaldırırım. odin büyük.
kendilerini dinlemek isteyenler varsa, birlikte gidebiliriz. sözlükten 2 kişi gidiyoruz biz, soğukta bira tokuşturup kafa sallar, covid'e de ağız dolusu küfürler ederiz.
edit: heretics'in the'sını unutmuşum, onu ekledim.
dün gece izmir'de şanslı bir azınlığa güzel bir gece yaşatmış yunan grup. sakis*'in yaşlandığını yakından görmek üzdü beni biraz. themis* halâ 15 yıl önceki haline benziyor ama sakis öyle değil. aralarında sadece 2 yaş olması ama sakis'in biraz çöküş dönemine girmesi de garip geldi bana. neyse, konserden bahsedeyim biraz.
konser hangout psm'deydi (eski container hall) ama ana sahnede değil (performans live), yan sahnedeydi (elektronik cure. evet, elektronik). 300 kişi civarında insanın rotting'i izlemeye geldiğini tahmin ediyorum. biraz organizasyonsuzluğa kurban giderek alt grup maledictory'den sonra 21:15 civarında sahne aldılar. biz @rekoba'yla 21:30 gibi mekandaydık, yeni başlamış gibilerdi. setlist buna benzerdi (görseldeki 20 kasım leipzig konserinin setlisti). mekanın berbat bi' akustiği var. bu yetmemiş gibi, ya grubun tonmeister'ı baya kötüydü ya da mekanın ses sistemi tamamen bas ve tiz üzerine inşa edilmişti çünkü sakis'in çığlıkları 4 eko halinde duyuluyordu. rotting'in konser basçısı kostas'ı duyabilen oldu mu, bilmiyorum. ben hiç duymadım. athanati este , king of a stellar war ve tabii ki non serviam çaldığındaki ortam görülmeye değerdi. grupla foto çektirme ve imza alma kısmını konserden sonra yapmak da organizasyonsuzluktu gene. sanırım birçoğumuz hayatında ilk kez 22:30'da biten bir metal konseri izledi. daha önce 2 kere rotting konseri izlemiş biri olarak grubun canlı performansını da değerlendireyim:
- sakis yaşlanmış olsa bile, mikrofonsuz olarak sesini mekandaki herkese dinletebilecek çapta olmaya devam ediyor. bis'ten sonra sahneye çıktığında ya mikrofonu unuttu ya da sesinin halen 10 kaplan gücünde olduğunu göstermek istedi ve mikrofonsuz olarak 2-3 cümle kurdu. benim gözümde kendisi halen en iyi black metal solistlerinden biri.
- mekanın berbat ses sistemi ve akustiğine rağmen, ritmik şarkıları halen stüdyo hızına yakın çalabiliyorlar. non serviam grubun marşlarından biri zaten, onu geçiyorum. king of a stellar war'un bis'ten sonraki 2. çalınışında bile hıza yenik düşmemeleri ve sakis'in de bu hızı dikme etmemesi müthişti. genelde stüdyo halinden hızlı çalınan şarkılara alışık olan benim yaşımdaki rotting hayranları için güzel bir sürprizdi.
- themis, hemen hemen her şarkısında davul odaklı ilerleyen rotting için bulunmaz nimet bence. kicklere hayvan evladı gibi abanmayan, hi-hatle ritmi belirlediğini zar zor anlayabildiğiniz bir davulcu olarak sakis'le olan kardeşlik bağını ruh bağına dönüştürmüş, sakis'in nerede ve nasıl söze gireceğini tam olarak bildiği için (hiç sekmedi, tek hata duymadım) şarkıları da ona hazırlıyormuş gibi hissediyorsunuz. hiçbir zaman en iyi black metal davulcularından biri olmadı ve olamayacak ama rotting için kendisinden başka davulcu söz konusu bile olamaz.
- sahne enerjileri 15 yıl önce izlediğim rotting'e göre biraz düşmüş ama gene de "come on beautiful izmir" diye böğüren bir sakis dünya'nın her şehrine lazım.
rotting'in geçmişle geleceği bağlayan grupların en ritmik olanlarından biri olduğunu düşünüyorum. metalci ergenlerle metalci dedelerin birleştiği noktanın rotting olması gözlerimi yaşartıyor. dün bu ergenlerin hepsi benim gibi dedelerle dev bir bağ daha kurdu. "sikko 80'ler-90'lar konserlerinizi götünüze sokun!" diyebilecek kitlenin neferlerinin yaş ortalaması biraz daha düşük artık. bunu da rotting'in başardığı unutulmamalı.
3 yıl ara vermeden tekrar gelin be sakis, bu yetmedi hiçbirimize.
seneler önce, orphaned land hacettepe'nin rock şenliğine gelecek diye haber aldık. (dışarıdan gelenlere de biletler iki tavuk dürüm fiyatı falan.) başka kim var listede diye bakmadan aldık biletleri gittik. Bu arkadaşlar orphaned land'den önceki çıktı. yunan bir grup bilgisi dışında kimdir nedir bilmiyoruz, burnumuz havada, bir an önce bitse de esas grup gelse diye bekliyoruz.
adamlar bir çalmaya başladı, aman allahım. boynumuzu sakatlayana kadar kafa salladık. topuklarımız aşınana kadar zıpladık. yüzelli kiloluk, iki metrelik yağlı saçlı metalcilerle mosh pit yapacak cesareti bile topladık. hiç bir şarkısını bilmememize rağmen en eğlendiğimiz konserlerden birisi oldu.
sonra ne mi oldu? tüm enerjimizi sakladığımız orphaned land'i sakin sakin, eller havaya modunda dinledik.*
o organizasyona bu arkadaşları kim getirdiyse allah razı olsun. büyük sevap işlediler.