1. nin halka pompaladığı fikirdir. kurtlar vadisi nesli büyüdü ve artık parmak kırıyor.

    haber

    edit: sahnenin uzun hali
    #72878 lake of the hell | 7 yıl önce (  7 yıl önce)
    1kavram 
  2. özgecan'ın öldüğü günden bugüne 1501 kadın daha erkek terörüne kurban gitti. 1501 kez isyan edildi, önlem alınacak dendi, hadımlar, idamlar konuşuldu ama bu rakam her geçen gün 1 daha arttı. sözüm ona adalet şiddet yapana ceza vermek yerine kadına kusur aramak için çabaladı. tahrik, istek, karşı koymamak, etek, şort, tayt, olayın saati bunlar hep hafifletici suç idi. bir de şey var, takım elbiseli tecavüzcü katil. ne oldu hoooop al sana iyi hal indirimi.

    bu ülkede tarikatlar, cemaatler, sahte hocalar fetva verdiği ve aktif halde çalışmaya devam ettikçe orantılı olarak bu tip sapıklıklar ve cinayetler durmayacaktır. klavuzu karga olanın burnu boktan çıkmaz derler. buyrun ;

    “Bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem.”
    Recep Tayyip Erdoğan / Dilşat Aktaş hakkında.
    ( bunun ne demek istediğini açıklamaya gerek yok. anladınız.)

    “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum.”
    Ayhan Sefer Üstün / Akp Milletvekili, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı
    (elin sapığı gelsin senin hayallerini, geleceğini, bedenini yıksın. içine o pis tohumlarını serpsin sonra sende gel bunu doğur demek istiyor sözde insan hakları başkanı)

    “Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak zorunda kalmasın.”
    Melih Gökçek / Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
    (ahlak nedir? sadece kılık kıyafetin mi ahlakı vardır? dilin, beynin, insan olmanın ahlakı yok mudur?)

    “Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya.”
    Recep Tayyip Erdoğan / Münevver Karabulut cinayeti hakkında.
    (ne yapmak gerek? 13 ünde 60 yaşında adamlamı evlendirelim?, sokağa mı salmayalım?, tasma mı takalım?, kilit mi vuralım?)

    “Kadınsa o da iffetli olacak. Mahrem namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak”
    Bülent Arınç - dönemin Başbakan Yardımcısı
    (sen üzerinde taşıdığın 13 cm penise sahip çıkamıyorsan, zihnindeki sapıklıkları dindiremiyorsan kadın ne yapsın)

    ve diğerleri ;

    “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.”
    Mehmet Şimşek / Ekonomi Bakanı

    “Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet algıda seçicilik.”
    Fatma Şahin / Dönemin bakanı
    ( bunu söyleyenin kadın olması beni kahrediyor)

    “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün.”
    Melih Gökçek /Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı

    Bu sözleri sarf eden insanlar hepimizi dünya da temsil etmek için ve bize daha yaşanabilir ülke sunmak için seçimle gelmiş insanlar. Üzen kısmı da seçilmiş olmaları. Bu sözleri duyan, okuyan baba nasıl olurda kızını, eşi olan karısını, kardeş olan ablasını düşünmeden seçer. onlar düşünmüyorsa bu kadını kim korur? kocasından şiddet gören kadına çağırmalı koruma veren devlet, bu kadın ölümle burun buruna geldiğinde hangi telefonla korumasını aramasını bekler? beni koruyun kocam beni öldürecek diyen kadın, gerçekten kocası tarafından öldürülüyorsa adaleti kim sağlar?

    şiddet gör devlete sığın devlet sana bakmasın : ÖL
    şort giy dışarı çık, tecavüze uğra : ÖL
    istemediğin bir evliliğe zorlan, kaçmaya çalış : ÖL
    sevmediğini söyle, ayrıl : ÖL
    çalış para kazan, kocan kıskansın : ÖL
    birini sev, kaç evlen, töre desinler : ÖL
    iftiraya uğra : ÖL
    Büyü, oku, başarılı ol : ÖL

    Ne zor işmiş kadın olmak düşününce, bir de düşünemeyenlerin eline düşünce.
    #127210 anvene | 6 yıl önce
    9kavram 
  3. bu yazıma şu sözle giriş yapmak istiyorum. "kirli olan hayat değil zihindir" . hep uzaklara dalıyoruz, mesela evreni keşfetmeye çalışıyoruz. biz daha insanlık olarak kendimizi,hemen yanımızdakini keşfedememişken. bir insan neden uzakları keşfetmek ister, bir suç işleyip uzaklara gitmek için mi, tabi bu sorunun cevabı çok fazla. şunu unutmamak gerekir hepimiz bir kadın tarafından dünyaya geldik.milenyum çağı sadece sözde bir çağ,sadece internet yaygın olarak kullanılmaya başlanıldı diye bu çağa milenyum adı verilemez. tabi bu yazı herkese yönelik değil,çoğunluğa yönelik. bazı istatistikleri incelediğimde şu tabloyla karşılaştım. 2019'un ilk dokuz ayında öldürülen ve fiziksel şiddete maruz kalan kadın sayısı,bir önceki yılın tamamında kaydedilmiş öldürülen ve fiziksel şiddete maruz kalan kadın sayısını geçti. kas gücüne yönelik bir yaşam şekli yaşıyor toplum resmen, böyle bir hak nasıl veriliyor bunu yapanlara. bu hakkı nasıl elde ediyor bu kişiler. suçlu kim ? 2018 yılında kadınlara şiddet uygulayanların %91 inin tanıdıkları erkekler olduğuna ve bunların %55 ininde bu erkeğin kadının kocası olduğuna işaret ediyor. en büyük yaş gurup %36 lık durumla 25-34 yaş arasındakiler oluşturuyor. 2010 dan ekim 2019 a kadar en az 2485 kadın öldürüldü,en az 3382 kadın ve çocuk fiziksel şiddet gördü,en az 3237 kadın ve çocuk tacize,en az 1204 kadın ve çocuk ise tecavüze uğradı.
    topluma şu soru sorulmalı. kadın kimdir? bu sorunun cevabını kaç kişi verebilir.
    #164694 ooogooo | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0kavram 
  4. Kadına yönelik şiddeti bitirecek olan yine kadındır. Öyle çocuklar yetiştirmelidir ki kadın, ne kız çocuğu eksik etek görmelidir kendini, ne de küçük oğlan kendini dünyanın efendisi. Bu durumda ebeveynlerin aydınlanmış olmaları gerekir ki bu da ancak yıllar alacak olan nitelikli eğitimle mümkündür. Yani bu coğrafyada yakın gelecek için maalesef hala umut yok.
    #164705 petra von kant | 5 yıl önce
    0kavram 
  5. kafa karıştıran yönü de var

    vaka 1:
    yaşım 16-17 avrupa'da bir kulüpteyiz, kalabalık bir grubuz. dışarıdan elemanın biri çok da samimi olmadığım kızlardan birini sıkıştırıp duruyor, kız iteliyor bu işi fiziksel tacize, kıstırmaya döktü. araya girdim, elemanın önünde durdum. adam tam bir alman yarması. bir girişse yere paspas eder. zaten kim haplı kim değil belirsiz. sağımdan solumdan geçmeye kalktı, küfretti, geçirmedim. en son beni iteledi sendeledim geri durdum, döndü gitti. kız teşekkür bile etmedi. mal mal sırıtıyor. yarım saat sonra baktım kenarda bankta adam oturmuş, kız bunun kucağına ters oturmuş yiyişiyorlar. hatunun cilvesiymiş o, epey de eğlenmiş. orada sakat kalsam kız bugün yine vegan ürünleri falan satıp havalı instagram hesabı açacak, beni hatırlamayacak bile. ağlarsa anam ağlar.

    vaka 2:
    ankara'da üst komşu karısını dövüyor, iki kişi kapısına dayanıyoruz. eleman benim iri arkadaşı görünce siniyor. ses kesiliyor. iki hafta sonra biz evde içerken, kadın polise "gürültü yapıyorlar" diye şikayet ediyor, kapımıza polis dayanıyor. bu merdivenin yukarısından bakıyor sinsi sinsi.

    vaka 3:
    izmir'de sokak ortasında eleman kız arkadaşını dövüyor. en son kafa kola alıp resmen sürüklüyor, kaçırır gibi arabaya sokmaya çalışıyor. arkadaş "hop" diyor eleman kızı resmen yere atıyor. bize dönüp dikleniyor. kız "seni siktiririm çocuk" diye arkadaşa küfrediyor biz kavga ederken. polis gelince biz bir yöne, onlar beraber diğer yöne uzaklaşıyoruz.

    alın size üç serin olmayan hikaye. daha var da havalı sayı olsun diye üç tane anlattım. şimdi "niye o kadar insan öylece izliyor" deniyor ya, ne demek lazım hala karar verebilmiş değilim.

    #172519 son kurtadam | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    3kavram 
  6. geçtiğimiz günlerde yaşanan bir olayla iyice gündem olan konu. bir çift arasındaki kavgayı önlemek için oradan geçen 20 yaşında bir genç, kadını korumak için olaya müdahil oluyor ve adamla yaşadığı kavgada adamı bıçaklayarak ölümüne sebebiyet veriyor. olayın detayları var tabii. çocuk kaçmış, adam peşinden gidip yakalayınca bıçağı kullanmış, kendi bıçağı mıymış, acaba nasıl bir pozisyondalardı bıçağı sapladığında, tabii bir de kalbine isabet etmiş meşru müdafaa sınırının aşılması mı gündeme gelir falan. bunlar olayın tartışılmaya başlanan detayları, olaya ilişkin bir sürü de farklı şey söyleniyor haber sitelerinde. olayın detaylarını bilmeden hukuki boyutunu değerlendirmek pek makul değil.
    gelelim konunun genel hatlarına. eğer olay çocuğun anlattığı gibiyse çok üzücü çünkü genç bir çocuğun geleceği söz konusu. kavgaya müdahalesini de çocuğun gençliğine, daha çok duygularıyla hareket ettiği bir yaşta olmasına yoruyorum ben. gerçekten ülkemizde her gün şiddet olayları yaşanıyor, çok korkunç. bu konuda bilinçli olmak ve insanları bilinçlendirmek çok önemli ama fiziksel müdahale ne kadar doğru? hele ki karşıdan ne çıkacağı tamamen sürprizken? misal bu adamın 19 suçtan sabıka kaydı varmış. aslında sokak ortasında eşine, sevgilisine bunu yapmaya cüret eden adam size ne yapmaz. bu kadarı öngörülemez değil. habere göre kadın ifadesini değiştirmiş ve adamın kendisini dövmediğini, sadece tartıştıklarını söylemiş. kadın tehdit mi edildi de ifadesini değiştirdi diye tartışılıyor şimdi. kadının ifadesine baktım. adamı sevdiğini ve onun için üç çocuğunu terk edip boşandığını söylüyor. bana pek tehditle olacak iş gibi gelmedi, adam zaten ölmüş. zaten ifadesinde 'bana değil çardağa vuruyordu, ben ağlıyordum.' gibi laflar var. ifadeye bakınca benim aklıma gelen en kuvvetli olasılık çocuktan tazminat isteyeceği yönünde. tabii yeni bir olay ve detayları bilmiyoruz, konuştuklarımız da sadece olasılıklar. yani kadın doğru söylüyor da olabilir. en nihayetinde suça mahkeme karar verecek.
    bazen boşanma davalarında, şiddet nedeniyle de açılmış olsa eşler barışabiliyor. tabii evlilik içerisinde yaşanan olayların yer aldığı bir dilekçe hazırlanmış ki dava açılabilmiş. sonra barışsalar da koca gördü artık o dilekçeyi. kadın gidip 'dilekçede yazılanlar benim beyanlarım değil, kocam bana öyle şeyler yapmadı.' diyerek kendi avukatından şikayetçi olabiliyor. zaten tonla haber var bu konularda hepsini sıralamayalım ama bir de öğrencilik anısı olsun. üniversite yıllarımız, arkadaşlarım kızı kendisini hastanelik eden sevgilisinden vazgeçiremediler. hani haberlerde görüp 'yazık nasıl tehdit ettilerse kız şikayetçi de olamıyor.' dediğimiz olaylar her zaman öyle değil. çünkü insanımız kadınıyla erkeğiyle cahil. şurada bir sokak röportajı var: www.youtube.com/... maço erkek bir bok sanılıyor. kadınlarda hala 'sert olsun, masaya elini vurdu mu yeri göğü inletsin.' arzusu var. düşünemiyor ki bugün masaya vuran o el yarın kendisine vuracak. kaba bir baba, cahil bir anne, tırt dizilerden öğrenilen aşklar ve sonuç bu.
    biz zaten zorla evlendirilen, tecavüze uğrayan, ailesindeki erkeklerden şiddet gören, reddettiği erkek tarafından öldürülen kadınların haberlerini her gün duyuyoruz, biliyoruz. ben biraz da madalyonun öbür yüzünden bahsetmek istedim. bu zihniyetin eğitimle değiştirilmesi, kadınların hukukla, güvenlik güçleriyle korunması lazım. ben başka şehirde öğrenci evindeyken kardeşim aradı. üst kattaki çiftin kavgasını duymuş ve adamın kadını dövdüğünü düşünmüş, kapılarını çalmak istemiş. onun soyunduğu görev kolluk kuvvetlerinin, 18 yaşında bir çocuğun değil. bireysel olarak nasıl sonuçlanacağını bilmediğin bir kavganın içine girmek çok riskli. açıkçası ben de bazen müdahale etme ihtiyacı duyuyorum, anlıyorum da, hepimizin vicdanı devreye giriyor ama daha çok duygularıyla hareket etme eğilimindeki, insana ve hayata henüz toy olan gençleri düşününce de konuyu her boyutuyla ele alalım istedim.
    #172650 pretending | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0kavram 
  7. maalesef her zaman ve her yerde karşımıza çıkandır. fiziksel şiddetin ne ölçülere ulaştığını beraber tekrar hatırladığımız bugünlerde, özellikle bazı kadınların maruz kaldığı şiddetin psikolojik tarafını düşünmeyi bile aklım almıyor benim. aklım almıyor diyorum çünkü bence her kadın psikolojik şiddete maruz kalmıştır, bunun bir istisnası olduğuna çok zor inanırım. çevremden, kendimden gördüklerimin üzerinden pay biçtiğimde ortaya çıkan sonuç hiç iç açıcı değil.

    ben bu başlığa defalarca kez gelip gelip bir şeyler yazdım. her seferinde sinirlendim, okuyamadım, toparlayamadım, çıktım. kimilerinde taslağı bile sildim. ama şu an, bunları söylemek için uygun bir zaman gibi geliyor. bu sefer bir şeyleri kanıtlama çabasıyla yazmayacağımı hatırlattım kendime, bunu çokça kez söylesem de önceki seferlerde yaptığım yanlış buydu sanırım.

    bahsettiğim kanıtlama çabasının ne olduğunu anlatmak için "ayrımcılık" denilince akla gelen başka bir konu üzerinden örnek vereceğim, mesela ırkçılık. ırkçılığa karşı çıksam da, buna maruz kalan birinin neler yaşamış olabileceğini asla tam olarak anlayamayacağımı fark ettim. bu karşı çıkmama veya düzeltmeye çalışmama engel değil, bahsettiğim şey şu ki ırkçılığa maruz kalmamış birisi olarak, bunu yaşayan birinin günlük hayatta bile kim bilir kaç kere ırkıyla ilgili bir cümleye, davranışa maruz kaldığını; kaç kere aklından sırf bununla bağlantılı bir şey geçtiğini tahmin etmem bile mümkün değil. bunu tam olarak anladığımı iddia etmek de son derece yanlış olur bence.

    şu anki durumumuza belki daha uzak bir örnek olmuş olsa da bunun gibi, 'günlük hayatta' bile kadın olmak ne demek, hatta kız çocuğu olmak ne demek bunları yaşamayan birinin tam olarak anlaması ne kadar mümkün inanın bilmiyorum. çünkü hayatımıza o kadar işlemiş bir şeyden bahsediyoruz ki, ayıklamak... bilemiyorum.

    dediğim gibi, bu karşı çıkmaya ve değiştirmeye çalışmaya bir engel değil. hatta yalnızca "anlamaya çalışan"lara karşı büyük bir sevgi var içimde, gerçekten. bunu olayın boyutu hakkında bir fikir yaratabilmek için yazdım, maalesef hemcinslerimin de beni bu noktada tam olarak anladıklarından eminim.

    ben de çok uzun zaman önce kendime anlamayan birine karşı "anlatmaya çalışmayı bıraktım" desem de, hiçbir zaman kabullenemedim bunu. hala (yakın çevremden, cinsiyetçi olmadığını düşünen insanlardan bile) küçük ve önemsiz olduğunu düşündükleri ufacık bir cümle duyuyorum ve o cümle beni yıkıyor, paramparça oluyorum, hiç beklemediğim biriyse gözlerim doluyor hala. tüm gerçeklik aniden görmek istemediğim kadar net bir şekilde seriliyor önüme "dünya bu işte" diyorum, "kime ne anlatıyorsun ki."

    sevgili nolu girdisinde birçok şeyden bahsetmişti, maalesef birçoğumuz da çok iyi anladık anlattıklarını. tekrar tekrar aynı şeyleri yazmış olmak istemiyorum, olabildiğince. eğer okumadıysanız bu girdiyle de bir bağlantı bırakmış olmak istedim.

    çocukluktan yavaş yavaş çıkmaya başladığınızda baskı üzerinize etki etmeye başlamıştır. o yaşlarda güzel olmaya utanırdım ben. belli zamanlarda geçemezdim bazı yollardan. kesin geçmem gerekiyorsa bilerek çirkin yapardım saçımı, olabildiğince bol şeyler giyerdim bunu hesaplayarak. uzun uzun baktıklarını bilir, olur da birisi bir şey derse diye korkardım çünkü.

    ben 18 yaşına girene kadar tacize uğramamış bir kızı (çocuğu) düşünürken çok zorlanıyorum mesela, çünkü çok yüksek ihtimalle uğramıştır. hadi gerçek hayatı geçtim, sosyal medyada boşverip geçmiş olsa bile rahatsız olduğu bir mesaj almıştır çoğu.

    dediğim gibi, söylenecek çok fazla şey var ama hepsini tek tek yazmak istemiyorum. küçük yaşta başlamıştır hayatla mücadeleniz ama kötü olan kısmı bunun bir mücadele olduğunun bilincinde olmak için bile çok küçük olmanızdır. zaman geçip büyüdükçe "ben neler yaşamışım, biz neler yaşamışız" diyebilirsiniz, o da şanslıysanız (!) ve bakış açınızı değiştirmeye müsait ortamlarda büyüdüyseniz. bazı hemcinslerime "saygısızlık" etmemek adına söylemediğim şeyler, onlarınsa son derece normalmiş gibi söyledikleri cinsiyetçi cümleler aklıma geldiği için 'şanslıysanız' koşulunu ekleme ihtiyacı hissettim cümleye.

    çocukken alınıyor bu konudaki yaraların birçoğu. hiç "keşke erkek olsaydım" diye ağlamayan bir çocuğa bunu anlatmanız mümkün değil. artık çocuk değilim, itiraf etmem gerekir benim bile bunları birilerine anlatmaktan yorulup "keşke erkek olsaydım" dediğim anların sayısı o kadar fazladır ki.
    siz bu cümledeki ağırlığı duyabiliyor musunuz?

    baştan sona sadece 1 günde, ne kadar çok kez kadın olduğum için normalden farklı davranmam gerektiğinin belki ben bile farkında değilim. kaç kere tedirgin olduğumu, şimdiye kadar kaç kez "o saatte o yoldan geri dönemem" diye bir şeyleri ertelediğimi ya da "yok ben gelmeyim ya" deyip geçiştirdiğimi, beğendiğim bir kıyafeti "hiçbir yerde giyemem ki ben bunu" diye kaç kere yerine bıraktığımı, kaç kere yemek yapmak bulaşık yıkamak bana doğumumla beraber atanan görevlermiş gibi bunları yapmadığım için yargılandığımı, hatta bazen sırf bu muhabbetlere maruz kalmamak için rol yaptığımı, kaç kere hemcinslerimle bile konuşurken düşüncelerimi sansürlediğimi, kaç kere arkamdan biri yürüyor mu diye sokak lambasının önüme düşürdüğü gölgeleri izlediğimi, arkamdan biri geliyorsa gündüz vaktiyse bile türlü türlü şeyler düşündüğümü ben bile saymadım. bence zaten sayamazdım.

    sadece 1 gün içinde kaç kez cinsiyetimle ilgili düşünceler geçtiğini aklımdan, benim bile tam olarak anlamam mümkün değil sanırım. çünkü ben kendimi bildim bileli olan bir şey bu, orada olduğunu fark etmek çok kolay olmuyor.
    en korkunç olanı da şu an bu anlattıklarımın çok olağan olması. son derece 'normal' bir hayattan alıntılar bu yazdıklarım. bunların kaç katı hayatlarının parçası olmuş kadınlar, kız çocukları var. iki gündür sol frame'de yazılanları okudukça bunlar solda sıfır kalıyor, ister istemez 'halinize şükrederken' buluyorsunuz kendinizi. çocuk yaşta evlendirilmediğiniz, tecavüze uğramadığınız, öldürülmediğiniz için.

    aklım almıyor gerçekten. hiçbir zaman alışmayacağım. elimden gelenle de bizden sonrakiler bizim anlattıklarımızı "tam olarak" anlayabilecek deneyimlere sahip olmasın diye uğraşacağım.

    edit: "anlamaya çalışmak" ve "anlamak istememek" taban tabana zıt şeyler. umarım yanlış anlaşılmam.
    #250205 cassiopeia | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    2kavram