Külleri üstünde durduğumuz yönetim biçimi. Maalesef içeriden çökertilmiştir. Bundan sonra ya daha gerisine gitmek vardır ya daha ilerisine. Fakat küllerin üstünde ne yaptığı belirsiz bir çocuk gibi afallayacak vaktimiz gün geçtikçe azalmaktadır
Hukuk devrimi sürecinde yeni yasalar, yeni kanunlar çıkarılırken bu çalışmaların başında Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt vardır.
Peki Kimdir bu Mahmut Esat Bozkurt. Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşlarından birsidir ve hukuki temellerinin atılmasında önemli rol oynamışbir devlet adamıdır.
İzmirlidir Gençlik yıllarında Abdülhamidin baskıcı yönetimine karşı mücadele etmiştir. Önce İstanbul Hukuk daha sonra İsviçre’de Lozan ve Freiburg üniversitelerinde öğrenim görmüştür. Doktorasını kapitülasyonlar konusunda tamamlamıştır. İzmir’in işgal edildiğini öğrenince herşeyi bırakarak izmir e dönmüştür. Kuva-yi Milliye ve Kurtuluş Savaşı na katılmıştır. Cumhuriyet’in ilanından sonra gazi Mustafa Kemal in emriyle hukuk reformunun temellerini atmıştır. Hatta bu süreçte “Cumhuriyet Savcısı” kavramını ortaya atmıştır. Bu kavram bir çok kişiyi rahatsız etmiştir, zira cumhuriyet valisi, belediye başkanı, memuru yoktur ama cumhuriyet savcısı diye birşey icad olmuştur. Şikayetler yüksek perdeden seslendirilince konu gazi ye kadar ulaşır. Gazi yanına çağırır ve sorar, Neden “Cumhuriyet Savcısı” Bozkurt? Cevap aynen mahmut esadın ağzından
“Cumhuriyet’i korumak için, gerekirse herkesden, her makamdan hesap sormak için. Devletin her kademesinde olanlar yanlış yapabilirler. Hukuk dışına çıkabilirler. Onlara millet, devlet ve ikisini de kucaklayan cumhuriyet adına hesap soracak olan savcılardır. Onun içindir ki sadece savcılar için -cumhuriyet savcısı- denilmelidir.”
Mustafa kemal fikri çok beğenir “devam et Bozkurt” der. Savcılara “cumhuriyet savcısı” unvanının verilmesi ve bu unvanın içinin de “yetkiyle” doldurulması işte böyle bir hikaye ile başlar belki de taa o zamanlardan görmüşler bugün olacakları.
Bir dönem yaşanan charlie hebdo baskısı yüzünden gazeteye çıkan yolların kapatıldığı, dağıtıma çıkmadan kamyonların durdurularak gazete sayfalarının polislerce kontrol edildiği gazete. O dönem cumhuriyette yazdığına göre polislerin elinde herhangi bir yargı kararı da yoktu.
Kral cumhuriyetçiye sordu,- benim arkamda kraliyet ordusu var, kilise var nasıl insanları bir arada tutacaksın, nasıl peşinden gelecekler ?
Cumhuriyetçi krala şöyle dedi, -senin yönetiminde katolikler ve protestanlar birbirine düşman ayrı okullara gidiyorlar fakat ben bunları kardeşleştireceğim, kaynaştıracağım hepsine aynı okulda eşit imkanda ders vereceğim.
( sonra eline bir ekmek aldı ve ekmeği eşit parçada ikiye böldü )
- görüyorsun, dedi; ekmeği eşit parçada ikiye böldüğün zaman ortasından aydınlık bir buhar çıkar işte bu buhar insanların önündeki ışıktır, insanları birleştirecektir.
"yani monarşinin tüm ahlâksızlıkları yerine cumhuriyetin tüm erdemlerini ve tüm mucizelerini koymak istiyoruz. ...
ne tür bir hükümet bu mucizeleri gerçekleştirebilir? yalnızca demokratik ya da cumhuriyetçi bir hükümet -bu iki kelime yaygın söylemdeki suistimallere rağmen eşanlamlıdır- çünkü bir aristokrasi cumhuriyet olmaya monarşiden daha yakın değildir.
şimdi, halk yönetiminin ya da demokratik yönetimin temel ilkesi, yani onu ayakta tutan ve hareket ettiren temel dayanak noktası nedir? erdemdir. yunanistan ve roma'da pek çok harikalar yaratan ve cumhuriyetçi fransa'da daha da şaşırtıcı şeyler üretmesi gereken kamusal erdemden söz ediyorum - ulusun ve yasalarının sevgisinden başka bir şey olmayan o erdemden. ...
cumhuriyetin ruhu erdem ve eşitlik olduğuna göre ve amacınız cumhuriyeti kurmak, sağlamlaştırmak olduğuna göre, siyasi davranışınızın ilk kuralı, tüm çabalarınızı eşitliği korumak ve erdemi geliştirmekle ilişkilendirmek olmalıdır; çünkü yasa koyucunun ilk kaygısı hükümetin ilkesini güçlendirmek olmalıdır."
-maximilien robespierre.
"bugünkü hükûmetimiz, teşkilâtı devletimiz doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir teşkilâtı devlet ve hükûmettir ki, onun ismi cumhuriyettir. artık hükûmet ile millet arasında mazideki ayrılık kalmamıştır. hükûmet millettir ve millet hükûmettir. artık hükûmet ve hükûmet mensupları kendilerinin milletten gayri olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır. (14.10.1925 – izmir, üst düzey devlet memurlarına yapılan konuşma)."
"cumhuriyet nedir ve sultanlıktan farkı nedir?
cumhuriyet fazileti ahlâkiyeye müstenit (ahlâka dayanan) bir idaredir. cumhuriyet fazilettir (erdemdir). sultanlık korku ve tehdide müstenit bir idaredir. cumhuriyet idaresi faziletli ve namuskâr (erdemli ve namuslu) insanlar yetiştirir. sultanlık korkuya, tehdide müstenit olduğu için korkak, zelil, sefil, rezil insanlar yetiştirir. aradaki fark bunlardan ibarettir (14.10.1925 – izmir, kız öğretmen okulu’nda yapılan konuşma)."
Başlığın dayanılmaz cazibesine kapılıp girilen bir girdi daha,
"ya cumhuriyetin içeride ve dışarıdaki düşmanlarını boğacağız ya da cumhuriyetle birlikte yok olup gideceğiz. bu durumda politikamızın ilk adımı halkı akıl, düşmanları da zor yoluyla yönetmek olmalıdır."
-Maximilien Robespierre.
"Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lazım olanı yapmaya hazırız."