7-7.9 büyüklükleri aralığındaki depremler her sene 10-15 kez gerçekleşir. (6 olduğu, 18 olduğu seneler de var.) yani ortalama ayda bir gerçekleşir. bu sene (2024 başından beri) de şu ana kadar 3 kere gerçekleşmiştir.
6- 6.9 büyüklükleri aralığındaki depremler ise her sene 100-130 kez meydana gelir. yani ayda ortalama 8-10 kere meydana gelir. birisi "bu hafta bir yerlerde 6+ deprem olacak" derse çok büyük olasılıkla tutturur. bu zaten beklenen bir şeydir. bu sene şu ana kadar tüm dünyada 29 tane gerçekleşmiştir.
5-5.9 arası ise senede 1500'den fazla kez olabilir. o da bu sene şu ana kadar 423 kez gerçekleşmiştir.
4 Kasım Cuma 3:29'da izmir'de oldu. Gürültüsüne uyandım önce. Kısa sürdü ama merkezi Buca imiş, o yüzden fena salladı. 5.1 diyorlar. Hepimize geçmiş olsun.
Yaşam üçgeni oluşturmak için sabahın beşinde yataktan fırlayıp koltuk taşıttıran doğa olayı.
Evet, koltuk.
Çalışma masası ve koltuk, yatakla paralel şekilde ve birbiriyle yanyana dizili. Ona dik olarak da koltuğun öbür tarafında bir masa daha var. Koltuğu diğer çalışma masası ile yatak arasına çekince üstten düşen geniş bir bloğu tutabilecek kadar mobilya yığını oluyor.
Bir de kocaman bir dolap var. Sallanma yönüne göre kapağı açılırsa kapaklar destek haline gelip dolabı tutabilir. İçinden acil durum çantasını çıkardıktan sonra kapakları açık bıraktım.
Gördüğüm osuruklu rüyadan milisaniyeler içerisinde uyanıp bunları düşündüm.
biraz önce adalar ile ilgili birkaç şeye bakınırken, hepimizin duyduğu ''büyük istanbul depremi'' ile ilgili ekşi şeyler'de yayınlanmış bir yazı gördüm. olası bir istanbul depremi için verilen ''felaket senaryolarını'' okumak isterseniz;
Merkez üssü, dalgaları tespit eden en az üç adet sismografın devreye girmesiyle şu şekilde tespit edilir:
Primer ve sekonder dalgaların merkez üssünden belli bir noktaya varışı arasındaki zaman farkı merkez üssüne olan uzaklıkla doğru orantılıdır. Yani uzaklık arttıkça aradaki zaman farkı da artar. Bu zaman farkını tespit eden sismograflar uzaklığı buna bağlı olarak tespit eder ve bulunan uzaklığa eşit yarıçapa sahip olan çemberler çizer. Bu şekilde çizilen en az üç adet çember; tek bir noktada, yani depremin merkez üssünde kesişir.
1939 erzincan depreminde, savcı izzet çakal arama kurtarmaya yardımcı olmaları için mahkumları salıvermiş. mahkumlar söz verdikleri gibi yardım ederek eksiksiz geri dönmüş. gösterdikleri bu iyi hal ve güveni kötüye kullanmadıkları için 1940'ta özel bir yasa ile affedilmişler.
eski türkiye'nin hükmü kesinleşmiş mahkumları ile yeni türkiye'nin deprem yardımlarını stoklayan büfecisini karşılaştırınca, ülkenin geçirdiği tersine evrimi ve ahlaki yozlaşmayı daha iyi anlıyor insan.
Dünya üzerinde en çok can alan 5 deprem aşağıdadır;
1556 senesinde şensi/çin'de 8 magnitüd büyüklüğünde gerçekleşmiş ve yaklaşık 830,000 kişi hayatını kaybetmiş.
2010 senesinde Port-au-Prince/Haiti'de 7 magnitüd büyüklüğünde gerçekleşmiş ve yaklaşık 316,000 kişi hayatını kaybetmiş.
115 senesinde Antakya/Türkiye'de (o zamanlar "büyük roma imparatorluğu" var tabi ki) 7.5 magnitüd büyüklüğünde gerçekleşmiş ve yaklaşık 260000 kişi hayatını kaybetmiş.
525 senesinde Antakya/Türkiye'de (bu sefer "bizans imparatorluğu" var tabi ki) 7 magnitüd büyüklüğünde gerçekleşmiş ve yaklaşık 250000 kişi hayatını kaybetmiş.
1976 senesinde tangshan/çin'de 7.5 magnitüd büyüklüğünde gerçekleşmiş ve yaklaşık 242,769 kişi hayatını kaybetmiş.
Yerin altında bir şeyler oluyor buna karşılık yukarıdaki binalar yıkılıyor. Hepsi değil ama bazıları. Bir şehirde binlerce bina var, bazıları sakat. Hangileri sakat diye sorunca devlet diyor ki "biz kendi kendimize denetim yapıp söyleyemeyiz, bina sakinleri istekte bulunsun." Televizyon kumandasını bile kullanmayı bilmeyen, iki satır yeni bir şey öğrenmeyi istemeyen, araştırma yapmayı bilmeyen, hatta düşünmeyi bile bilmeyen insanlar için, bina nasıl ayakta durur, hangi binalar yıkılır bunu bilmeli diyor devlet.
Adam market alanını 3-5 m2 büyütmek için taşıyıcı kolonları kesiyor. E kardeşim o binayı sakatladın, ya kafana düşerse? Hadi sen giriş kattaydin kaçtın kurtuldun, malların kullanılamaz hale gelmeyecek mi? Bunu bile düşünemeyen tipler var.
Halkın bina nasıl olmalı, bina nasıl ayakta durur bilmesi gerekmiyor. Zaten böyle bir sorumluluğu da kimse halka yukleyemez. Ama devlet yüklüyor. Neden? Sıradan teker teker binaları kontrol etmek zor bir iş mi? Zor olsa da bunu yapmakla yükümlü olmalı değil mi devlet.
Bundan başka, yok 75 yönetmeliği yok 99 yönetmeliği yok efendim yeni yönetmelikler vs. vs. Hayır yani, deprem binlerce yıldır var, binalar da uzun zamandır var. Her şey biliniyor. 75 de ayrı 99 da ayrı yönetmelik saçmalığı nerden geliyor? Deprem mi değişiyor. Mesela 75 senesindeki 7 büyüklüğündeki depremle 99 daki 7 büyüklüğündeki deprem farklı mıymış? Aynı şey, yeni bir şey ortaya çıkmıyorsa illaki sağlam bina yapmayı depremden sonra mı akıl edeceğiz? Adamakıllı bir tane yönetmelik yapsaydınız ya eskiden.
Sonra, Deprem oluyor hayatta kalanlara üç-bes kuruş veriyorlar, kamuda iş vericez diyorlar vs. Vs. Şeker veriyorlar yani. Sen devlet olarak yapılması gerekeni yapma sonra da sus payı, rüşvet ya da toplumsal vicdani rahatlatmak için birkaç kuruş ateşle. Olmasi gereken bu mu?
İzmir'de bir deprem oluyor ülkenin her yerinden yardımlar ekipler vs toplanıyor. Şurada yıkılan bina sayısı 30 tane falan, etkilenen insan sayısı da vardır 200 bin. Daha dehşetli bir depremde, mesela İstanbul depreminde napacagiz? Vatandaştan bu çok da büyük olmayan depremde bile para isteyen bir sistem hiç güven vermiyor.
Medya sürekli elif'di idil'di döndürüp duruyor. Sonra, olay yerini çekip yayınlıyor vs. iyi insanları gösteriyor. İşte su kadar yardım yapıldı, işte ülkenin her yerinde İzmir insanların kalbinde falan diyor. Eyvallah, iyi insanlar var, tamam mucizeler mutlu haberler var da. Kötü insanlar yok mu, hani sorumluluk almayanlar, gerekeni yapmayanlar. Ne diye insanların duygularına oynayıp, iyileri gösterip kötüleri arka planda bırakıyorsunuz? Yalancisiniz.
Ben bunları söylerken kimseye üzülmedim ya da "mucizeler" yaşandı diye de sevinmedim. Biraz sinirliyim sadece o da halka orantısız sorumluluk yükleyen ve günü kurtarmaya çalışan sisteme. yoksa kimse umrumda değil.
akılda kalacak şekilde yaşanmış bir tanesi ve simülasyonu arasında kütleden kaynaklı momentum farkı olabileceğini tahmin ettiğim doğa olayı.
sebebi ise kayıtlara geçen bir depremin faylarda ne kadar sürede ne kadar kaymaya sebep olduğunun bilinirken kütlenin aynı ol(a)maması. yani hız neredeyse kusursuz bir şekilde taklit edilebilir fakat simülatörün kütlesiyle hareket eden yer kabuğu bölümünün kütlesi arasında çok büyük fark vardır.
belki de gerçek bir depremde momentumun çok büyük olması sebebiyle görünürde hiçbir harekete sebep olmayan uzak bir depremi oturduğumuz yerden hissediyoruz.
lise coğrafya dersinde iç kuvvetlerin dove kodundaki d harfi, aynı anda alp-himalaya dağ kuşağının üzerinde bulunan türkiye'nin bir gerçeği olan doğal afet.
Kucuk siddetlerde "hicbirsey olmasa bile kesin birseyler oldu" önermesini ortaya cikaran, bilim adamlarinin olabilir de olmayabilir de seklinde yaklastigi ,adini depreşme fiilinden alan doğa olayi
Son 2 yıldır tedirginliğinden mütevellit acil toplanma alanı denilen bir şey çıkarmışlar. Daracık sokaklar, yıkıldığında sağdan soldan yolu kapatacak ya da direkt üstüne çökecek yerler… Deprem olduğunda insanlar tepesine çökmeyecek yapılardan uzak durmak isterken böyle bir girişimin yapılması trajikomik.
bu yıl istanbul'da 7 ile 7.4 (nostradamus'a göre) arasında şiddetle beklenendir. allah başımıza bu depremle bela vermesin. açıkçası oturduğum 97 yapım 8 katlı apartmandan şüphe duyuyorum. 99 depremini atlattı bu bina ama buna dayanır mı emin değilim. o yüzden korkuyorum. evde deprem çantası da yok. sahi aklıma geldi iyi fikir, yakında hazırlayalım bir tane.
Yapı stoğumuzu halen yenilemediğimiz için yıllardır geyik muhabbetinin ötesine geçemediğimiz doğa olayı.Türkiye Cumhuriyeti'nde özellikle de büyükşehirlerde yapı stoğunun ciddi bir kısmında 1.derece deprem riski bulunuyor.99 depremine kadar doğru düzgün bir deprem yönetmeliğimiz bile bulunmuyorken yapılmış tonla bina var.Bu binaların yenilenmesi için hem kentsel dönüşüm hem de deprem vergileri gibi çok önemli tedbirler de maalesef rant hırsına kurban olmuş durumda.Buna şehirlerde benzer rant hırsıyla denetimsiz ve kaçak yapılaşmaya göz yumulması da eklenirse ortaya çıkan tablo korkunç.Ve bu tablo ister Erzurum'da olsun ister Bingöl'de olsun,ister İstanbul'da olsun her depremde kendini tekrar tekrar göstermeye devam edecek.
Deprem öldürmez.Bina hiç öldürmez.Rant hırsı öldürür.Şark kurnazlığı öldürür.Kanunsuzluk öldürür.Kadercilik öldürür.
bu gün (14 haziran 2020 saat 17:24) bingöl karlıovada meydana gelen 5.7 büyüklüğünde deprem yüzünden, sözlüklerde neredeyse hiç bir vatandaş için bu olayın haber değeri bile taşımaması ve oynanan maçlar kadar bile konu edilmediğini gördüğüm için deprem konusu yeniden takıldı kafama.
bu ülkenin akla gelebilecek bütün sorunlarından çok daha önemli ve büyük sorunu. deprem ülkesi olduğumuzu herkes biliyor ama hiç kimse hiç bir şey yapmıyor. her insanımızın üzerine bi alışılmışlık, boşvermişlik çökmüş durumda, siyaset deseniz atalet ve adam kayırma, cebini doldurma veya sıra bana gelsin de ben cebimi doldurayım derdinde.
bu ülke için bütün partiler bir çok süper, über, asrın, yüzyılın projesi diye bir şeyler sıralıyor ya seçim zamanı geldiğinde.
ben size söyliyeyim bu ülke için asıl büyük proje
"istanbul şehrinin iş ve nüfus yoğunluğunun büyük kısmının, anadolu şehirlerine taşınması ve istanbul'dan, sakarya'ya kadar olan sanayi ve nüfus yoğunluğunun azaltılmasıdır."
her vatandaşın bu ülkenin geleceği için, akla gelebilecek her türlü hizmet ve beklentiden önce, bütün siyasi partilerden bunu talep etmesi, zorlaması boynunun borcudur.
benim inancım bu, keşke benim gibi düşünen insanlar artsa ve büyük çoğunluğa ulaşabilse. bunun basit bir şey olmadığını, bir çok insanın hemen itiraz edeceğini, bazılarının "ulan salağa bak ya, ne saçma bir şey" diye dalga geçeceğini ve çok ama çok zor bir şey olduğunu biliyorum. eğer bu ülke onca maliyetine, yüküne, karmaşasına, götürülerine rağmen bunu gerçekleştirebilirse, emin olun bu ülkede bir çok şey değişecektir. bu proje ülkenin düşünsel, kültürel, ekonomik yapısının bile olumlu yönde değişmesine katkı sağlayacaktır.
bir çok insan o bölgedeki yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesinden bahsediyor. hadi diyelim gerçekten istanbul'dan sakarya bölgesine kadar depreme dayanıksız bütün yapıları elden geçirdik ve dayanıklı hale getirdik. sebep? neden? neden hala bütün sermayemizi aynı bölgeye gömüyor, büyün insan kaynağımızı bir yere yığıyoruz. bir çok bahane duyar gibiyim, bence o bahaneler sadece bahaneden öteye geçmiyor.
hiç kimse düşünmüyor mu, anlamakta zorlanıyorum bazen. istanbul, izmit, sakarya, bolu bölgesinde 99 depremi gibi bir deprem olursa bu ülke ne hale düşecek farkında mısınız?
şu andan itibaren istediğiniz gelişimi gösterin, ister gebze'deki teknoloji merkeziniz dünyanın ikinci silikon vadisi olsun, isterseniz izmit ve sakarya'daki otomobil fabrikalarınız dünyanın en beğenilen otomobillerini üretiyor olsun, maliye bakanımızın bu gün söylediği gibi istanbul dünyada faizsiz bankacılığın hatta tüm dünyanın ticaret merkezi olsun, bunların hepsi boş.. çünkü olabilecek bir depremle birlikte o çok gelişmişliğinizin falan hiç ama hiç esamesi bile kalmayacak, yerle bir olacaksınız. ve biz bütün ülkenin imkanlarının, parasının, birikmiş aklının, insan kaynağının çoğunluğunu istanbul'a aktardığımız için sap gibi ortada kalan yarım bir ülke haline geleceğiz.
düşüncemin içinde eksikler, hatalar, yanlışlar olabilir ama sadece işin özünü düşünün; bu ülke sadece depremin ortaya çıkaracağı yıkımdan kurtulmuş olmayacak. istanbul'un kalabalığına, karmaşasına gömülmüş bu ülkenin içine sığamayan potansiyeli, anadolu'nun işe, devinime aç duru birikimiyle birleşince neler ortaya çıkar.
neden hiç kimse bunun için bir şey yapmıyor? neden vatandaşlar bir şey talep etmiyor? kaynayan bir kazanın içinde, onun içinden kurtulmanın dışında bir şey konuşmanın hiç anlamı var mı?
not: bunları yazarken aklımda geldi, gelişmiş ülkeler içinde (arazisi ve imkanı olmasına rağmen) neredeyse ülkeye ait bütün servetini, insan kaynağını bir bölgeye toplayan başka ülke var mı, merak ettim. araştırıcam.