homeros'un destanının bir bölümünün bana göre vasat olan uyarlaması. olaylar yunan kralı agamemnon'un kardeşi menelaus'un eşi helene'i paris'in kaçırmasıyla başlar. bu olay iki ülke arasında savaşa dek sürüklenir.
bir teoriye göre, ünlü Truva atı deprem temsilinden gelir. bitmek bilmeyen savaşın son zamanlarına doğru gerçekleşen deprem Truva şehrini çevreleyen surları tahrip eder. böylece Truva işgale hazır hale gelir. depremin Truva ile ilişkisine gelecek olursak; deniz tanrısı poseidon, depremleri ve asil hayvanlar atları da temsil ederdi.
çanakkale sahillerinde geçen bu hikayeyi ne demeye güney amerika'da çektiler bilmem. eşek bulamadıklarından olsa gerek şehir içindeki kalabalık koşuşturmalı sahnelerden birinde lamalar görülüyor. bir de özgün hikayede oldukça öne çıkan bir cassandra karakteri vardır ki hemen hemen es geçilmiş. truva kralı priam'ın kızı cassandra kahindir, ve lanetlidir. laneti kimsenin kehanetlerine inanmamasıdır. öykü boyunca cassandra'nın öngördüğü şeyler gerçekleşir, kimse de bir türlü lafını sözünü dinlemez. işte bu karakterin filmdeki yerinin yoka yakın hale getirilmesini holivut cıvıklığı olarak niteliyorum. iki yakışıklı üç güzelle kaç bin yıllık destanı kotarmaya kalkmak çok ayıp.