arapça cem (toplamak) kelimesinin, cam'a (topladı) fiilinin, cam'i (toplayan) failidir. "bir araya getiren" anlamındadır yani. ezânın da namaz vaktini haber vermesi ve namaza davet etmesi anlamı taşıdığını düşününce basit bir mantıkla ortaya çıkıyor.
eskiden arazi mafyaları bir bölgeyi imara açtırmak için oraya ilk etapta cami yaptırırlardı. özü itibarıyla ''cami'' ve ''cem evi'' sözcükleri eş anlamlıdır. aleviliğin de yahut diğer mezheplerin de bu tür ortak ibadet alanları inanan insanların bir cemaat olarak bir araya gelip aralarındaki husumetleri çözmesi yahut yoksulun derdine deva olunmasıdır. pek tabii bir imam önderliğinde verilen vaazlarda tanrı'nın, dünyada barışa yönelik işler yapma, insan öldürmeme, kul hakkı yememe gibi mesajlarının vaaz edilmesi gereken yerlerdir aynı zamanda.
bugün bir yandan diyanet, bir yandan cem vakfı eliyle yozlaşının en çirkin örneklerinin merkezi yapılmak istenmektedir. hatta yapılmış halde de derdim ama inanan dostlarımıza bir saygısızlık etmekten sakınırım. yoksulun üç kuruşundan kesilen vergiler cemaati olmayan betonlara akıtılıyor. dinin özü yoksulların doyurulmasıyken, mütahhitlerin işkembeleri şişirtiliyor.
ondan sonra neden insanlar yığınlar halinde deizme ateizme koşuyorlar diye yanıp dövünsünler. bu hal islamcı parti iktidarında yaşanmaktadır.
orta doğu ülkesine dönmemize rağmen, hala vatandaştan toplanan parayla giderleri karşılanan ibadethaneler.
hal böyle olunca da hepsi derme çatma oluyor. öyle camiler gördüm ki, içinde bir pul kağıt (bkz: lsd) yesen ya da kendi meditasyonun neyse onu yapsan, aydınlanırsın.
not: müslüman arkadaşlar kusura bakmasın, tamamen mimari eleştiriyorum.
türkiye'de, ikinci dünya savaşı yıllarında, silo yetersizlğinden ötürü haydarpaşa garı ile birlikte toprak mahsulleri ofisi tarafından silo olarak kullanılmış olan müslüman ibadethanesi.