özellikle ramazanda her köşede mantar gibi türeyen, ne yazıktır ki insanların duygularını istismar ederek para isteyen insanların da gerçekleştirdiği meslek. para verilmediği takdirde "allah kabul etsin" cümlesinin saniyeler içerisinde "allah belanı versin, evin ocağın yansın" şeklinde küfür ve beddualara evrildiğine şahit oldu bu kulaklar. az evvel kapıya dayanan ve kör olduğunu iddia ederek ilahi söyleyip para isteyen bir insana para vermediğim gerekçesiyle duymadığım küfür kalmadı, bunun üzerine polis çağıracağımı söylediğimde de görmeyen gözler merdivenlerden üçer beşer atlayacak kadar açıldı nedense.
birkaç ay öncesinde akçay merkezde yürürken yaşlıca bir teyze "kızım karnım aç" dedi. insan nasıl dayansın bu lafa. açlık yahu, dünyanın en zor durumu belki. elimde, çantamda ne yiyecek varsa vermeye yeltendim, poşette ekmek vardı onu çıkarıp uzattım ve aldığım yanıt "bana yemek değil para ver" oldu. param yoktu üzerimde, son paramı fırından ekmek almak için harcamıştım ve "param yok teyzecim" dediğimde "allah senin belanı versin" yanıtını almam bu ve benzeri insanlara olan bakış açımda ciddi bir seviye atlamasına sebep oldu.
ben ki bursa'da öğrencilik yıllarımda yolda beni çevirip "çocuğum aç" diyen kadına cebimdeki son bozuklukları verip otobüse binemediğim için 1,5 saat yol yürümüştüm oysa. eminim o da çocuğu da aç değildi, ama dayanamıyor insan bazen.
neyse...
fazla hümanisttim bir zamanlar, onu da yok ettiler.
meslektir. gerçekten muhtaç durumda olan insanlar bir o kadar da gururlu oluyor. verdiğin fitre-zekatı bile benden fakiri var diyerek kabul etmek istemiyor .
teyzem üst sınıf bir semtin bankasında şube müdürüydü. dilenci müşterisi vardı. adam hesabı nedeniyle direk müdürün odasına çıkıyor, çayını kahvesini içerken işi görülüyordu. başka bankalardan hesap taşıması için teklifler vs. alıyordu sürekli.
bazıları sanıyor ki bu bir istisna. hayır, durum bu. dilenciye verdiğiniz para, garibana bile verseniz sonuçta bunların cebine gidiyor. aksine teşebbüs edeni keserler.
hani şu yabancı kanallardan içerik çalıp "sokakta köpek azarladık" tarzı dandik sözümona sosyal deney kasan yutubırlar var ya, biri gitsin işlek bir cami önünde dilenmeyi denesin bakalım. sakatlığı kalıcı olur mu bilmem ama el kremi yiyenden daha sansasyonel olur.
...XIX. yüzyılın sonlarında Osmanlı başkentinde dilencilerin bir bölümü madrabazların emrinde çalışırdı. Bu madrabazlara “Dilenci İratçıları”14 adı verilirdi. Dilenci İratçıları daha önceki asırlarda da, Anadolu’dan gelenleri veyaçevreden topladıkları sakat kişileri İstanbul’un değişik yerlerinde dilendirir, akşam hâsılatlarını toplarlardı...
...Yine kendi yöresinden gelip dilenenlerden haraç alarak geçinen kimseler de vardı ki; bunlara dilenci pehlivanı denirdi...
...Kanunen dilenmelerinde her hangi bir sakınca bulunmayanlar için devlet tarafından cerr kağıdı adı verilen bir dilenci tezkeresi düzenlenir ve bunlar ayrıca defterlere kaydedilirlerdi...
...İstanbul’da kayıtlı dilencilerin nerelerde faaliyet göstereceklerine, yetkililer tarafından karar verilir, kendilerine gösterilen yerler dışında dilenmeye kalkışmalarına izin verilmezdi. Mesela gayrimüslim dilencilerin sokaklarda dilenmeleri yasaktı, bunların yalnızca kilise kapılarında dilenmelerine izin verilmekteydi...
...Dilenciler Müdürlüğünün ihdas edilmesinin sebebi, sayıları giderek artan dilencileri kontrol altında tutma düşüncesiydi. Mesela bu göreve atanmış olan Süleyman Ağa devletten bu iş için 1800 kuruş maaş almaktaydı...
...Dilenci gruplarının en önemlilerinden biri Iskatçılar denilen ve cenazelerin defni esnasında mezarlıklarda dilenenlerdi. Dilencilerin en yamanı, kendi ifadeleriyle en şereflileri bunlar olup, aynı zamanda bunlara mortçular adı da verilirdi...
...Mezarlık dilencileri çeşitli yollarla daha fazla para kazanmanın çarelerini ararlardı. Bunlar mezarlıklardaki kalabalıktan istifade ederek, kollarına değişik renklerde kolluklar takarlar, kalabalığın arasından kollarını uzatıp parayı aldıktan sonra, diğer kollarına farklı renkte başka bir kolluk takmak suretiyle yeniden para almaya çalışırlardı...
...Dilencilerin başka bir grubu da, Sebilciler adı ile anılanlarıydı. Bunlar kendilerini kibar düşkünü bir şekilde göstererek, zahmetsizce bir sebilin önünü mekân tutar ve sanatlarını icra ederlerdi. Temiz elbiseler giyerek başlarına da yeşil bir sarık saran bu kişiler, kendilerine kör ve sakat görüntüsü vermeye de çalışırlardı39. Sebil ve benzeri yerlerde beklemeleri tesadüf değildi. Çünkü sebiller yoğun insan trafiğinin yaşandığı yerlerdendi. İnsanların su içerek yorgunluk attıkları ve dinlendikleri mekânlar olan bu yerlerde dilenmek onlar için tam bir fırsattı...
...Kasideciler, dilenciler arasında en kolay kazanç elde eden kesimlerden biriydi. Bazıları camilerde aşir ve kaside okuyarak, cemaatin dini duygularını istismar etmek yoluyla onlardan para alırlardı. ..
...İstanbul’da belirli dönemlerde daha planlı bir şekilde ortaya çıkıp dilenen bir kesim daha vardı ki; bunlara goygoycular denirdi...
... II. Selim zamanında İstanbul esir pazarlarında kör, topal, kambur, sarsak, veremli, cüzamlı köle ve cariyeler için çok yüksek bir piyasa vardı. Pırlanta gibi Çerkez cariyelere ve tuttuğu taşın suyunu çıkaracak kadar kuvvetli kölelere kimse para vermiyordu. Fakat bir kötürüm cariye veya köle, mezatta inanılmayacak kadar yüksek bir fiyata müşteri buluyordu....
...Genellikle taşradan gelen bazı “…â‘mâ ve sakat kul ve cariyeler” madrabazlar tarafında satın alınarak dilendirilmekte ve bu kişilerin kazançlarının önemli bir kısmına bu kişiler tarafından el konulmaktaydı. Bu durumun önüne geçmek için düşünülen çare ise bu şahısların faaliyetlerinden vazgeçmeleri için öncelikle ikaz edilmeleri, ıslah olmamaları durumunda ise kürek cezasına çarptırılmaları biçimindeydi...
...İstanbulda her sene ramazan ayının yaklaşması ile birlikte dilenci trafiğinde bir canlanma olması, bu aylarda sorunu neredeyse çözümsüz hale getirmekteydi. Böyle zamanlarda cami çevrelerinde ve avlularında, çoğu muhtemelen Müslüman olan dilenciler birikmekte ve halka rahatsızlık vermekteydiler...
adamla konuşuyoruz, hayvan gibi dövme tasarlatmış. "ablamdan para isteyeceğim onunla yaptıracağım" diyor. ya eşek boyda herifsin utanmıyor musun?
bir insan zorda kalır, kira ödeyemez, denk getiremez anlarım. hayat bu, ters gitmiştir. ama yetişkin insanların "abim dolarları ateşlesin de ege turu yapayım bunladım" diyebilmesi ters.