derslerin hocalara göre çok farklı şekillerde seyredebildiği okul türü.
kendi bölümümden örnek vereceğim diğer bölümler hakkında çok malumata sahip olmadığım için.
örneğin metin okuma diye bir ders var. geçen sene giren hoca bol bol metin ezberlettiriyordu ve çoğunluğu da eski japon hikayeleriydi. sebebi ise araştırmalarını o dönem hakkında yapmasıydı.
bu sene giren hoca ise (evet kaldım geçen sene o dersten, ezberim iyi değil ne yazık ki...) japon kültürü ile ilgili araştırmalar yaptığı için daha çok japon kültürüne yönelik metinler okutuyor. bu sene daha çok hoşuma gitti bu ders bu sebeple.
aynı şekilde alanı japon siyasi tarihi üzerine olan bir hocanın girdiği sözlü anlatım dersinde ise japon yakın tarihi üzerine konuşuyorduk. belki japon kültürü veya japon yazısını araştıran bir hoca girseydi dersin gidişatı da bunlar üzerinden olacaktı.
herkesin gitmek zorunda olmadığı ama herkesin de bir şekilde iyi para kazanmak istediği için gittiği kurumlar.
ben açıkçası üniversiteye sadece gerçekten gitmek isteyen kişilerin gitmesi taraftarıyım. bunun böyle olma sebebini çok iyi anladım son günlerde.
mesela adam japon dili ve edebiyatı okuyor ama kanji öğrenmek zul geliyor adama. abi okuma o zaman japon dili ve edebiyatı? bugün derslerde oflayan puflayan adamın karşısına yarın klasik metin çıkarttıklarında ne yapacak o adam?
bir de tutturmuşlar "ya japonlar bile kanjilerde zorlanıyor, biz hayli hayli zorlanırız" diye bir şey.
külliyen yalan.
sen japon dili ve edebiyatı okuyorsan bir japondan daha iyi bileceksin japonca'nın özelliklerini. yoksa nasıl dil üzerine araştırma yapacaksın ki?
adam japon dili dördüncü sınıfa gelmiş daha manyoushu'yu, klasik japon metinlerini ingilizce çeviriden bile okumamış. neyse ki ben bu tür hatalarımı fark ettim yakın zamanda da kısa zamanda çoğu klasik metni okudum biraz kendimi zorlayarak da olsa.
umarım ben bir gün japon dili ve edebiyatı bölümlerinden birine hoca olurum. gerçi öğrencilerin çok seveceği bir hoca olacağımı düşünmüyorum. zira daha ilk yıldan japonca klasik metinlerin ingilizce/türkçe çevirilerini dayayacağım.
açıkçası nihon shoki'yi üniversitenin ilk yılı okumadığım için çok pişman oldum. başkaları da pişman olmasın benim gibi. şimdi becerebilirsem bir de japonca olarak okuyacağım önümüzdeki günlerde.
İçi boş sözde eğitim kurumları. Artık üniversitelerin gerçek yüzünü gördüğüme inanıyorum.
Dostlar ister inanın ister inanmayın üniversite bence liseden bile boş bir yer. Hocaların ego ve para kastıkları (bazen öğrencileri ile sevişen pedo piçler de oluyor) iğrenç corrupted bir mekan.
Hocaların deli gibi para kazanıyor olması yetmiyormuş gibi anlaştıkları kırtasiyeler ile kendi kitaplarını sattırmaları veya zorla öğrenciye sınav diye yaptırdığı şeyin içine kendi konferansını dinlettiği, kitabını aldırttığı gerçeği üstüne bir de gıcık, sosyal hayatta yer edinememiş, sosyal ilişkisi zayıf ve hatta belki de psikolojik sorunları olan tiplerin doçent, profesör gibi içi boş unvanlarla ego kasıp, öğrencileri geçirmemekten derin bir haz alarak işi yaz okuluna bırakıp bir de ordan parayı kırdığı iğrenç bir mekan.
Yemin ederim size, iki cümleyle olayın ana fikrini verecek iken bunu üç sayfaya ağır ağır, böyle akademik bir dille süsleyerek uzattıkça bokunu çıkaran kitaplardan ders çalışmak zorunda kalıyoruz.
Gerçekten boş bir yer. Tabi bazı hocaları tenzih ederim. Onlar gerçekten olayın farkına varmış. Muhabbeti uzatmayan ve işin temelini anlatan bir de üstüne dersi eğlenceli hale getiren hocalar.
Unutmayın öğretmekteki marifet bazı kişilere değil halktan bir adama bile bunu anlatabilmektir. (Tabi türkiye'de halk baya mal olduğu için zor ama).
Kısacası eğitim kurumu diye etiketlemekten utandığım, öğretmenlerin nerdeyse sınırsız yetki sahibi olduğu bir yer. Gidip idealist kafada bir şeyler bekleyenler hayal kırıklığına uğramıştır. Gitmeyi planlayanlara ise tavsiyem çok büyük umutlarla gitmeyin.
Daha saatlerce nefret kusabilirim ama bugünlük bu kadar yeter.
Ha bu arada toplumun her yerinden çıkan yalaka tipler (hoca yalakası, iktidar yalakası, muhalefet yalakası, güce tapanlar)
Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul vb. kuruluş ve birimlerden oluşan öğretim kurumu, darülfünun.
Örnek kullanım: Avrupa'nın meşhur üniversitelerini sayar mısınız? (F. R. Atay)
anadolu insanının mutlaka gidilmesi gerektiğini düşündükleri yer. oraya hayatın kurtuluşu ve meslek edinmek için kapı gözüyle bakılır, bu düşünce bile ileri derece cehaletten ileri gelmektedir. zira ben istemediğim bir hayatı yaşıyorum. babam oğulsuz ve ben köyümsüz yaşıyoruz.
Ülkemizdeki En Girişimci ve Yenilikçi Üniversiteler sıralaması açıklandı. En iyi üniversiteler in değerlendirildiği, TÜBİTAK öncülüğünde düzenlenen ve 23 kritere göre üniversitelerimizin değerlendirildiği Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi sıralaması belirlenmiştir. 2018 de tekrar yapılan değerlendirme ile yenisi oluşturulan listedir. youtu.be/...
bazı üniversitelerin bazı bölümlerini hiç çalışmadan bitirebilirsiniz. spesifik örneğim de var da bölüm adı verip linç yemek istemedim, üstü kapalı yazdım.
spesifik örnek dedim, arkadaşımdan biliyorum. bizim bölümün çaylarına gelirdi (evet eskiden böyle bişey vardı. çay derdik gece dışarda yapılan eğlentilere. eğlenti ne diycen sen şimdi, o da başka bir entarinin konusu olsun). ertesi gün sınavım var derdi. bir a5 kağıdına yazdığı notları gece çayda (çay içmiyoz yau, gayet alkollu şeyler tüketiliyo ama adı çay işte, niye diye sorma) çalışırdı bi yarım saat kadar, tamam bitti derdi. bütün gece bizimle eğlendikten sonra ertesi gün sınavına girer geçerdi. hiç çalışmıyo deilmiş aslında ha; şimdi yazınca fark ettim. bi a5 kağıdı kadar nota çalışmış bak, hemi de arkalı önlü.
bilimsel eğitimin temel alındığı, ezber metoduyla çalışmayan, sorgulayan ve sorgulatan insanlar yetiştirmeyi hedefleyen yükseköğretim kurumu.
tabii ki bu tanım, gelişmiş eğitime sahip ülkeler için geçerlidir. vahhabi dini ile yoğrulmuş, ortadoğu da batan arap kafası yaşayanlar için geçersizdir. eskiden doğu gelişmişti ve ilerideydi ama şimdi öyle değil işte malesef. kabullenelim lütfen.
Sayıları günden güne artan, gerçekten hak etmeyen insanların bir yerlere gelip sözde alanında uzman kişiler yetiştirdikleri, çoğunun kesinlikle bilime değil de artık neye yöneldiklerini benim de anlayamadığım kurumlar bunlar.
Her birinin kalitesi ve eğitimi maalesef aynı değil. Bu konuda kaliteyi yakalamak yerine; X okulundan mezun olan ile y okulundan mezun olan kişilerde alınan eğitim x üniversitesinde çok daha zor ve/veya kaliteli olsa bile y okulundan çıkan mezun bir yerlerde tanıdığı var diye mesela bir anda x üniversitesinde akademisyen olacak, x’ten mezun olan arkadaş da işsiz işsiz dolanacak ortada senelerce ve böyle böyle bir süre sonra hepsi kalitesizlik konusunda ortak bir paydada buluşacak galiba.
yanlış yönden eleştirilen yüksek öğretim kurumlarıdır. bu ülkedeki eğitim sistemini ilkokuldan üniversiteye kadar boktan olmasıyla eleştirebiliriz, evet. ancak ben üniversitede durumun biraz farklı olduğuna inanıyorum. üniversitelerde gerçekten kendini geliştirmek isteyen ve okula odaklanabilen bir öğrenci, gerçekten iyi bir eğitim alabilir. tabii her üniversite aynı değil. bunun için de sınav var zaten, iyi bir üniversite için çabalıyor herkes.
pek çok iyi okulda, pek çok alanında uzman okutmanlar ve yurtdışı imkanları var. çoğu da gerçekten eğitim almak isteyen öğrencilere yardımcı olmak için orada. gerçekten isteyip de kaçımız erasmus yapamadık? amaç eleştiri ise her zaman bulunur. erasmusa gider aldığın bursu eleştirirsin mesela. ancak bütün üniversite sistemini çöp olarak görmeye de gerek yok.
bence, buradaki asıl problem üniversite kültürüdür. henüz 18 yaşında bireyin, hayatında ilk kez, hep kısıtlandığı ailesinden ayrı yaşamaya başlamasıdır. hal böyleyken, yapılacak o kadar çok şey vardır ki özgürlüğün getirdiği, eğitime odaklanmak istediğin son şey olur.
o yüzden ben eğitimin değil, kültürün kalitesiz olduğuna inanıyorum. çocuklarımızı mantıklı kararlar verebilen olgun insanlar olarak yetiştirirsek, aile yanında kendilerini rahat hissederlerse, zaten üniversite hayatında onu okuldan uzaklaştıracak etkinlikler kendisine olağan gelecek ve ilgisini çekmeyecektir.
Medresenin Hristiyan versiyonu. İlk üniversiteler, katedrallerin ve manastırların bünyesinde yer almıştır.
Daha sonra prensler, krallar, loncalar vs "okumuş adamın hali de başka oluyor" deyip Avrupa'da üniversite patlamasına sebep olmuştur ki daha Rönesans kıvılcımları bile yoktur ortalarda.
Bu patlama ve ertesinde yaşanan entelektüel gelişmeler sonucunda skolastik felsefe doğmuştur.