bir insan nasıl bu kadar kafatasçı aynı zamanda bu denli nahif bir romantik olur hayret ettiğim şair-yazar. bir insan hem sığ hem derin olabiliğ mi? olabiliğmiş...
sanıldığının yahut lanse edildiğinin aksine islam düşmanı değil, yobaz düşmanıdır:
"İlk önce “Tîcânîlik” diye tarikat mı, mezhep mi, ne olduğu anlaşılmayan bir garabet türedi ve bunların, memleketi kurtarmak için yaptıkları tek hareket Atatürk büstlerini kırmaktan ibaret kaldı. Arkadan Nurculuk çıktı. Saîd-i Kürdî adında cahil bir Kürd’ün Nur Risâlesi diye yazdığı herzeler odalarda topluca okunarak feyz alındı ve bu adamın medresede ancak üç ay kadar okuyarak bütün ilimleri ve fenleri yuttuğu müridleri tarafından iddia edildi. Derken bir de Süleymancılık peyda olarak ötekileri bastırdı. Bunlar, İmam Hatip Okulları öğrencilerini kâfir sayacak kadar sapıttılar. Bunlardan başka Biberiye, Kameriye adlı bir takım güruhlar da işi cinayete kadar vardırdılar.
Türkiye’de vicdan hürriyeti olduğu için bu adamların da vicdanlarına kimse karışmadı. Elde Kur’an varken başka hiçbir okula lüzum olmadığını iddia edecek kadar akıllara durgunluk veren iddialarla ortaya çıkan bu nevzuhurlar demek ki mühendisin, doktorun, kimyacının falan lüzumsuzluğu kanaatindeler ve yalnız ahret için çalışma prensibinin hâkim olması yolunda didinmekteler.
Dinle hiçbir ilgisi olmadığı halde dini inhisara alan bu zavallılara karşı çıkarılacak dinî kuvvet İmam Hatip Okulları ile İlâhiyat Fakültesi veya enstitüleridir. Bizde de, batıda olduğu gibi birkaç dil bilen, felsefeden veya matematikten yahut biyolojiden doktora vermiş din adamları çıktığı zaman Nurcu, Süleymancı, Biberci, Kamerci tayfası kendiliğinden kaybolacak, dinin tamamen bir inanç ve vicdan işi olduğu anlaşılacaktır."
mesela cengiz han'ın milyonlarca insan öldürmesi zamanında garip değilken, şimdi aynı hareketi yapsanız soykırımcı olursunuz.
milliyetçilik de, klasik komünizm de, faşizm de 20. yüzyılda kaldı. artık yeni fikirler ortaya atmak lazım.
ama şu var ki, eğer ülkücüler cidden atsız'ın çizgisinde gitseydi türk-islam sentezi denen saçmalığa prim veren çıkmayacaktı. belki siyasal islam bu kadar güçlenmeyecekti.
örneğin ırk bakımından bakacak olursak ben türklüğe daha yakın olduğum halde müslüman olmadığım için beni türk kabul etmeyenler kürtlüğe daha yakın. bunun da sebebi ülkedeki çarpık milliyetçilik. gerçi atsız'ın bazı fikirleri de çarpık orası da ayrı.
neyse daha fazla yazarsam hem ırkçı, hem faşist, hem komünist, hem türk düşmanı ilan edileceğim. burada bitireyim kendisi hakkındaki görüşlerimi.
şahsım adına ideolojisini 2017 dünyasında benimsememekle, kendisinin türk-islam ülküsünün atalarından (kendisi müslüman olmamakla birlikte onun başlattığı akım türk-islam ülküsüne önayak olmuştur) ve bu doktrinin en önemli ismi olduğunun yadsınamaz bir gerçek olduğunu kabul etmek durumunda kaldığımızı düşünüyorum. ideolojik olarak benimsememek farklı bir şeydir, tarihin önemli safhalarından biri olan bu fikir atasını değersiz addetmek ayrı.
Deli bildiğin deli. Bu herif ne kadar sıyırmışsa said nursi de o kadar uçmuştur.
Tabi sevdikleri adamı eleştirince seni insanötesi önyargı becerileriyle bir kefeye koyan insancıklar kime laf etsek karşı taraftanız sanıyorlar ama afedersiniz tarafınıza sokam. Ben hiçbir tarafta değilim.
Ahmet kayayı selahattin demirtaş'ı eleştirince nasıl faşist, akpli, ülkücü olmuyorsam, bahçeli'yi, nihal atsız'ı, türkeş'i eleştirince de pkk destekçisi, kürtçü, ermeni vs olmuyorum.
Ben gerçekleri görüyorum kısmen de olsa. Kimin ne bok yediği gayet ortada, iki tarafın da asıl amaçları, yaptıkları ve neler yapabilecekleri belli. O yüzden bana gelip sosyalisti, atatürk imamları astırdıcılğı oynamayın.
düşüncelerini beğenirsiniz beğenmezsiniz fakat edebiyatımızın ve tarihçiliğimizin en önemli adamlarındandır.
günümüzün milliyetçi geçinen boş insanlar gibi değildir. türkçeyi bütün lehçeleriyle çok iyi bilir ana dili seviyesinde fransızca,arapça,farsça bilirdi. bunun yanında arşivlerinde araştırma yapabilecek seviyede çince ve ingilizce orta seviyede de almanca ve italyanca bilirdi.
araştırmaları önemlidir. kürşat gibi bir karakteri çin arşivlerinden çıkarıp bulmuştur. yazdığı bozkurt romanı da türk tarihinin en iyi romanlarındandır. pek çok arşivi türkçe'ye çevirmiştir, bu konuda ilber ortaylı hüseyin nihâl atsız süleymaniye kütüphanesini türkçe yapmıştır ve yayınladığı metinler de doğrudur. aşık paşazade’nin kitaplarını osmanlıca’dan türkçeye çeviren nihâl atsız’dır. o olmasaydı biz halen almanların, ingilizlerin çevirilerini okuyor olacaktık.” sözlerini sarfetmiştir.
şu ülkede siyasi görüşlerine göre insanların eserlerinin, çalışmalarının küçültülmesini ben anlamıyorum. ahmet kaya'nın siyasi görüşlerinden ben hoşlanmam ama şarkılarını dinlememek altın dolu bir mağaraya girip hiçbir şey almadan çıkmak gibidir. aynı şey atsız için de geçerli, ırkçıymış, şöyleymiş, böyleymiş... öyle ya da böyle hem edebiyatımızda hem tarihimize çok iyi hizmet etmiştir.
"islam düşüncesinde sömürgecilik vardır. ülkeler fethetmek, bu ülkeleri haraca bağlamak sömürmekten başka bir şey değildir."
"Bir devletin kendi sınırları dışında kalan genelde deniz aşırı toprakları askeri müdahale başta olmak üzere çeşitli yollarla ele geçirmesi ve orada hakimiyet kurup yerli toplumlar üzerinde siyasi, iktisadi ve kültürel alanlarda üstünlük sağlayarak bunların her türlü imkanlarını kendi menfaati için yağmalaması” şeklinde özetlenebilir sömürgecilik. hatta kendi dinini yerel halka empoze etmesi de eklenebilir buna. fakat tarihte hiçbir islam ülkesinin bu sayılanları yaptığını göremezsiniz. önce araplar, sonrasında biz türkler sadece allah için hareket etmiş, allah lafzını en ücra memleketlere götürmek için uğraşmış ve gittiklere her yere adalet,bolluk ve bereket getirmiş olup islamı anlatsa da asla empoze etmemişlerdir. buna örnek olarak istanbul fethi incelense yeterlidir.
yorum üstüne edit: İslamiyet, normal insanı köle yapmıyor. Vatana, cana, mala ve namusa kasteden düşman esir alındığında, öldürülmeyip, o da razı olursa köle oluyordu. Ayrıca dinimiz, köleyi azat etmek için çeşitli yollar koymuş ve köle azat etmeyi ibadet olarak bildirmiştir. Mesela Ramazan orucunu veya yeminini bozanın, bunun kefareti olarak, varsa bir köle azat etmesi gerekir. Dinimizin köleye verdiği hakkı, gayrimüslimler kendi halkına bile tanımıyor. bununla ilgili bir kaç ayet ve hadis de vereyim:
(Kölelere iyilik edin!) [Nisa 36]
(Bedel vererek kölelikten kurtulmak isteyenlerin bedellerini kabul edin!) [Nur 33]
(Köle günde 70 hata işlese de affedin!) [Ebu Davud]
(Kölesine kötü davranan Cennete giremez.) [Tirmizi]
(Azat edilen kölenin her uzvu için, azat edenin o uzvu cehennemden azat olur.) [Buhari]
kuzey afrikadaki ülkelerde arapça konuşuluyo olabilir. bunun sebebi müslüman olmalarındandır. kültürel emperyalizm ile alakası yoktur. türkçeye de birçok arapça kelime girmiştir mesela.
türkçülük ideolojisinin türkiye'deki sembolik isimlerinden biri olan tarihçi, yazar, düşünür. ününe altyapı hazırlayan şey bu ideoloji hakkındaki uç fikirleridir ve kendisi hakkında yıllardan beri süregelen ırkçı olup olmadığı tartışmaları devam etmektedir. hoş, bu ün de son 4-5 senedir zirveye kavuşmuştur. bunu, özellikle ölüm yıldönümlerinde sosyal medyada kendisi hakkında yapılan paylaşımların sayısından ve her sene kabri başında yapılan anmalarda artan kalabalıktan anlayabiliyoruz.
nihal atsız, daha öncelerinde sadık takipçileri ve edebiyat ilgisi olan okuyucuları dışında pek fazla bilinmezdi. bugün bu bilinirliğin artması savunduğu, belki de ömrünü adadığı düşüncesi için olumlu bir şey olarak görünse bile bu büyük bir muammadır. her diriliş ertuğrul izleyenin kendini ertesi gün türkçü olarak tanımladığı, ırkçılığı maharet sanan gencin akşam evine gidince twitter'dan nihal atsız güzellemesi yaptığı bir ortamda bu düşünce kalitesiz, dalga geçilesi bir şeyden öteye gidemez. bu ülkede türkçülüğü sadece nihal atsız savunmadı. türkçülük daha öncesinde ziya gökalp, yusuf akçura, ismail gaspıralı ve daha fazlası gibi birçok düşünürün ellerinde yükselmiş bir ideoloji oldu. savunucularının bu kısımları önemsemeyip ya da bilmeyip böyle basite indirgemesi, veya karşıt görüşteki kişilerin bu düşünceyi 'ırkçılık' diye kısaca tanımlayıp kaçması sadece nihal atsıza değil, bu ülkede yetişmiş onlarca değerimizin hatırasına saygısızlıktır.
konudan çok sapmadan kendisi hakkındaki son düşüncelerime geleyim. hüseyin nihal atsız, özellikle edebiyat açısından güzel eserleri olan bir yazardır. kelimeleri kullanma becerisi eserlerini daha etkileyici hale getirmiştir. romanları kadar şiirleri de kariyerinde önemli yer tutar. ruh adam, bozkurtlar gibi romanları tarih bilinciyle yazılmış etkileyici romanlarken, z vitamini, dalkavuklar gecesi gibi eserleri de içinde güzel eleştirilerin olduğu kitaplardır. hele ki ruh adam romanında geri gelen mektup isimli bir şiiri vardır ki kendi başına ayrı bir girdiyi hakeder.
bunların dışında ırkçı olup olmadığı, neyi hangi ölçüde savunduğu kendisinin bileceği ve varsa inancına göre hesabını verdiği/vereceği şeylerdir. ki bu hayat özelinde değerlendirmek gerekse bile bu düşüncelere sırtını yaslayıp kimseyi hedef haline getirmemiş, şiddet ve savaş çığırtkanlığı yapmamıştır. tabiri-i caizse kalemini kılıç bellemiştir. tüm bunlardan bağımsız olarak kendisi bu memleket için çabalamış, bu memlekete güzel eserler bırakmış binlerce değerden sadece bir tanesidir. düşünceleri beğenilmeyebilir, eleştirilebilir. doğru ve güzel olan da budur. fakat daha güzel olan, temsil ettiği ya da savunduğu düşünceleri gözardı edebilecek olgunluğa sahip olup ortaya çıkardığı eserleri tarafsız şekilde değerlendirebilmektir. tıpkı ahmet kaya'yı sevmeyen ama şarkılarını dinleyenler, tıpkı nazım hikmetin ideolojisine tamamen karşı olup şiirlerini okumaktan zevk alabilenler gibi...
türkçülüğünü her durumda gururla haykırabilmiş bir türk aydınıdır. bu uğurda haksız yere hapis yatmış ve işkencelere maruz kalmıştır. öte yandan kendisine hakaret davası açan sabahattin ali, bir komünist olduğunu asla dillendirmemiş, hatta bunu inkar bile etmiştir.
sabahattin ali ne kadar sinsi ise, nihal atsız da o kadar yiğit bir insandır.
nihal atsız bugün karpuz kafalı ülkücülerin ellerinde sürünen bozkurtlar serisinin yazarı olsa da, öncelikle osmanlı'nın son, cumhuriyetin ilk döneminde yaşamış o altın neslin bir mensubu idi. ne demektir bu? kültürlü, zeki, namuslu ve her şeyden önce türkçe bilir bir adamdı demektir. ciddi bir tarihçi olabilecekken üniversiteden atılmış, kendisini anlama ihtimali olmayan hayranlarına, potansiyelinin altında şeyler yazarak ömrünü geçirmiştir. elbette kendi kusurları da yok demiyorum. radikal bir adamdı atsız. duygusal, sinirli, tepkisel bir adam. ama dünyanın ve türkiye'nin o zamanki durumunu düşünüp onu mazur görmek lazım. bir tür türk mitolojisi inşa etmeye çalıştığı romanları dışında, evliya çelebi seyahatnamesinden seçmeler gibi tarihi eserleri de okunmaya değer. onun dışında psikoloji ve mitolojiyi harmanlamaya çalıştığı ruh adam gibi bir romanı da var. ki sedat peker dahil nice mafyözün başucu kitabıdır. mafyaların da duyguları vardır dostlar.
bugün ölüm yıl dönümü olan ata. "vaktiyle bir atsız varmış derlerse ne hoş, anılmakla hangi ruh olmaz ki sarhoş." sözüne karşılık olarak bu yıl da "var olsun!" diyorum.
Hem derin biri olabilmeyi hem de yüzeyde kalabilmeyi başarmış, siyasi düşünceler noktasında kendini yetiştirememiş fakat duygulu bir şair olan nihal atsız. Yukarlarda bir arkadaş yazmış, “atı yoksa at alsınlar” diye. attan daha yüce şeylere ihtiyacı varmış, olmamış :)
Kendisini siyah dünya şiiriyle tanımış, sevmiştim. Madem hoş anılmak ile derdi yok onun hakkındaki ikilemde kalan düşüncelerimle siyah dünya’ yı okuyup, kendisini analım.
“Bana gözlerini gönderme mektuplarında can,
Mavilere alışık değilim ben.
Yıllar var ki siyah bir yalnızlık büyür şiirlerimde.
Her şeyim karadır benim, kaderim gibi.
Kaç mevsim ki, zifir bir gece uzar gider;
Hiç sabah olmaz gözlerimde..
Bana gülüşlerini gönderme mektuplarında can,
Yıllar var ki, bu kalem sevinçleri hiç yazmadı.
Gamzelerini anlatamam kırık dökük mısralarımda,
Dertle bütünledim ben kendimi söylemiştim.
Ne zaman gülmeye kalksam biraz buruksu,
Tebessümler en ufak olur dudaklarımda..”
Bu ülkede ölülere saygının olmadığının bir örneğini gördüğüm kişi. Diriyken karşısına çıkacak ne kalibreye ne de cesârete erişemeyecek kişi ya da kişiler; anca ya arkasından temelsiz sallar ya da mezarına saldırır ki bu sefer ikinci seçenek geçerli.