skype'ta konuşurken ekranın önüne gelip ağır adımlarla geçmeleri... ve sanki belediye onun ırkının kullanımına kamu yararı kararı alıp klavye arazisinde istimlak yapmış da, biz onların kamu yararına aykırılık teşkil eden bir haldeymişiz tavırları... bıyığına sıçtığım gb
Aylaklık ettiğim zamanlar da ne kadar çok istesem de kucağıma gelmeyip; ders çalışmaya başladığım an gelip kucağımda gitmesi. Sanırım masada adamakıllı oturup ders çalışmayacağımı bildiği için kucağımda yatıp kalkmamam için bana baskı yapıyor. Ben ona kızım diyorum ama galiba o bana analık yapıyor.
ondan sakladığım ne varsa bulduğu an benden saklamak için kumuna gömmesi. kumunu temizlerken bulduklarım toka, top, biber, bulaşık süngeri ve lahana sarması şu an hatırlayabildiğim kadarıyla.
baktı ki kum ile istediği sonuca ulaşamadı mamasına deniyor bu sıralar.
birinin kristal kumunu yemesi epeyce kafamı karıştırdı. kendini evden kovdurtmak istiyor da olabilir ama öyle olsaydı bir an önce iyileşip sümüğünden kurtulurdu diye tahmin ediyorum. "bok ye" dedik, yanlış anladı hayvan.
benimkilerden bir tanesinin su manyağı olması. her gördüğü su bardağına musallat oluyor. evin her odasında onlar için dev su kapları var. elini sokup, sokup su içiyor devamlı. başı boş bardak gördüğü anda eli daldırıyor içine. hayır deyip itersen de, mızırdanıyor, itiraz ediyor. oyuncaklarını da devamlı yıkıyor. oyuncağı kutusundan aldığı gibi hooop cumburlop suyun içinde. bulaşık yıkarken devamlı dibimde bitiyor. duşa girmeye korkuyor henüz ama kalan sularla şıpır şıpır oynamaya bayılıyor. aileden biri balıktı herhalde. *
öğle aralarında şirketin bahçesine çıkınca yanımıza gelen ara ara beslediğimiz hayvanın tikli olduğuna ikna oldum.normal dört ayağı üstünde yürürken aniden arka iki ayağı üzerine kalkıyor.olduğu yerde sabit dururken de ön ayaklarını sırayla kaldırıp içe doğru bükmesi bana bunu düşündürttü.
gözlerini dikip saatlerce bir şeye odaklanabilmeleri. sonra da hiçbir şey olmamış gibi gözlerini yumup uyumaları. eve geleceğiniz zamanı bilip kapıda beklemeleri.
yıllar önce bir iran kedim vardı. yavruyken veterinerden bulmuştum, patisini köpek parçalamıştı. her şeyden çok korkuyordu dolayısıyla ve korkuyu hiç atamadı ama acayip geveze bir kediydi. bıcır bıcır konuşurdu benimle, kuşlarla falan. bi ara oturduğum ev 3. kattaydı. 20 metre kadar önünde kargaların yuva yaptığı dev bir ceviz ağacı vardı. kargalar yavrularımı yiyecek korkusuyla, pisicik balkona çıktığında pike yaparlardı üstüne. o da çok korkardı tabii. bir gün balkona çıktığında arkasından kapı kapanmış, kalmış balkonda. karga da gelmiş balkon demirlerinin üstüne konmuş, benimki de yerde. başladı konuşmaya kargayla. sesine geldim, izledim. 10 dakika falan konuştu o kargayla. karga da dinledi. sonra da uçtu gitti. ve bir daha balkona pike yapmadılar. kızım da rahat rahat korkmadan oturdu balkonda. tabii bu "kargaların şaşırtan davranışı" da olabilir ama konuşan kediydi. ne dediyse artık kargaya...
Kill Bill'in soundtracki "the lonely shepherd" çalınca önce bir aranıyor ve evde dolaşıyordu. Bir gün yine açtım bu şarkıyı ve uzun süre ortalıkta gözükmedi. Evde onu ararken, mutfak tezgâhının altına girip en uzak noktada pusmuş halde buldum. Sonra kendisiyle anlaştık ve bir daha açmadım şarkıyı.
genel örneklere bakılırsa ilk kez ayna gördüklerinde sergiledikleri davranışlar bir hayli şaşırtıcıdır,
ancak tecrübemden dolayı, her kedinin farklı farklı şaşırtan davranışları olabileceğine inanıyorum. misal diş fırçalarını ısıran mı dersin, girdiği odaya beni çağıran mı dersin bayağı kendi kişiliklerine has özellikleri var bu hayvanların.
her birinin ayrı karaktere sahip olmaları ve buna uygun davranmaları. şimdiye kadar bir düzine kediyle dostluk yaptım 4 tanesiyle (şimdi 3 oldu) aynı evde yaşadım hiç biri diğerine karakter olarak benzemiyordu. bütün kediler için ortak olan bir miktar özelliği dışarıda bırakırsak hepsi farklı "kisiler", bunu bir kaç kediyle dostluk yapanlar hemen anlayacaktır. aslında bu bütün hayvanlar için (kedi, köpek, domuz, inek vs) geçerli olsa gerek. durum kediler için bile böyleyken insanların gözümde giderek birbirine benzemesi hayvanlara sevgimden mi yoksa insanlara kızgınlığımdan mı kaynaklanıyor, bilmiyorum.
Bir kaç gündür sulamadığım çiçeklerimin saksılarından birisinin toprağının nemli olması.
4 büyük saksıda salon çiçeklerim var. Bugün sulamak için başlarına gittiğimde sadece 1 tanesinin nemli olması aklıma başka bir şey getirmiyor. Gün içinde evde yalnızken can sıkıntısından değişiklik aramış belli ki! "Bunlarla hep oynuyorum. Bir de işeyim"
Diğer en büyük keyfi kitaplıktaki kitapları yere saçmak. Daha önce de - 2-3 gün üst üste- eve geldiğimde bu manzara ile karşılandım.
3 kedi ile bir evi paylaştığınızda sizi değil 3. kişileri şaşırtan davranışlardır.
örnek olarak, belgesel izlemek verilebilir. Evde en çok izlenen şey kedi belgeseli. çünkü neden? kavgayı engelliyor. ya da kalabalık bir arkadaş grubunun bende kaldığı gece saat 4te herkesi uyandırmaya çalışan bir kedi. çok büyük bir kelebek yakalamış hanımefendi, hava atmak istemiş hepimize. ayrıca bu entryi yazmamın sebebi hasta ve yaşlı olan kedimin moralini yerine getirmek için aldığım cips. 14 yaşındaki kedi şu anda 14 yaşındaki bir çocuktan çok daha hareketli.