ülkemiz genelinde üzerinde takılabilmek için, kapılarak sahip olunması gereken önemli sahil oturağı. bunun için ne savaşlar dönüyor o yazlık beldelerde, ne babalar ne neneler helak oluyor o yollarda.
sabah erkenden (epeyy erkenn) gelip de üzerinde uyuyanlar mı ararsın, geceden havlu bağlayanlar mı ararsın.
her şeyde olduğu gibi bunda da bencilin dibi olduğumuz için asla çözülemeyecek hadisedir. zira herkes yemeğe ne bileyim eve, odaya giderken pılını pırtını alsa, yeni gelen oturur, o giderken alsa, sen dönünce oturursun... böyle harika akar gider. (işliyor bu düzen ülkemiz hariç birçok ülke sahillerinde)
kelimenin orijinali chaise longue. bir yanı kolçaklı, arkalık kısmı yarım, gün içinde uzun oturup dinlenmelik, belki beş on dakika yemek üstü şekerleme yapmalık mobilya türü. ingilizce'ye de bu şekilde intikal etmiş. biraz farklı modellerine day bed de deniyor. rökamiyeler de bir tür şezlong hatta. bu tip şezlonglar bizim evlerimize pek girememiş. yer yok çünkü. şehir apartmanlarının mekanları sınırlı. o nedenle şezlong dendiğinde ilk aklımıza gelen plaj şezlongu. onlar da görsel kirlilik. canım kumsalları işgal ederek plastik çöplüğüne döndüren leş eşyalar. memleketin bütün plajları işgal edilmiş durumda. mafya çökmüş üstüne, iki şezlong bir şemsiye ebesinin nikahını istiyor. şezlong istemiyorum kumda oturacağım opsiyonun da yok. çünkü şezlonglardan kumsal kalmamış.