Yunan mitolojisine göre kökenini genç bir kadına borçludur. Şöyle ki hercules'e delicesine aşık olan bir genç kız kıskançlıktan bu çiçeğe dönüşür. Yunanlılarda güzelliğin ve güzel konuşma sanatının sembolüydü. Theocritus, helen ve menelaus'un düğününde prenses için lotuslardan yapılma taç taşıyan bakirelerin olduğunu yazar.
Fiziksel özelliklerinden bahsedecek olursak: Kirli çamurlu ve pis yerlerde yetişmesine rağmen temizliğin simgesidir. Yapraklarının yapısı gereği, üzerinde en ufak toz zerresini dahi barındırmayan bir çiçektir. Yapraklarını silkerek üzerinden atar. Kökü topraktadır ama suda yaşar. Güneş tepedeyken suyun yüzeyine çıkıp, güneş batınca ise su altına iner. Nilüfer çiçeğiyle sıkça karıştırılır. Aralarındaki en belirgin fark iki çiçeğin boylarıdır. Nilüfer 20-30 cm iken lotus çiçeği 2-3 metreyi bulabilir.
Saflığın ve temizliğin simgesi olmasından mütevellit budizm için kutsal sayılabilecek nitelikte bir bitkidir.