çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane bilmecesinin cevabıdır. bir arkadaşım yılbaşı akşamları bir adet narı yüksekçe bir yerden yere çarpar. ne kadar parçalanırsa o kadar bereketli bir yıl geçireceğine inanır. inanç işte. saygı duymak lazım.
23 aralık 2011 tarihli bir ümit ünal filmidir. sinema blogları bu filmin kategorisi için dram ve gerilimi seçmiş.
Ümin ünal'ın "Hepimiz nar taneleri gibi birbirinden ayrıyız: Hem çok benzeriz, hem de çok farklıyız. Ama açılmamış bir bütün nar gibiyiz aynı zamanda." söylemi filmde de oldukça belirgin. kısa film tadında olduğunu belirtmeliyim. bu film bana çağan ırmak'ın 2001 yılında kaleme aldığı ve yönetmenliğini de yaptığı bana şans dile filmini anımsattı. ikinci defa izlenebilecek filmler arasına girdi benim için. kurgusu çok sıradan gelebilir ama o sıradanlığın kayboluşu da anlatılıyor aslında. oyuncu kadrosu zaten çok iyi.
serra yılmaz (falcı asuman) : ah garibim... ilk sahnesinden son gülümsemesine kadar kadının her hareketi bir ders konusu. her şeyi o son gülümsemede anlatıyor aslında. filmi sadece ön yargısız izlemek gerek.
idil fırat (sema) : idil fırat... bir kadına dokunabildiği sahnesi... hikayenin bir bakıma öznesi olmuş karakteri.
irem altuğ (deniz) : iyi, saf, temiz ve her defasında kandırılan kadın. hem güçlü görünmeye çalışıyor hem de çalıştığı kadar zayıf düşüyor. çok güzel kadın...
ortadaki a biraz uzun okunduğunda meyve olmaktan çıkar. eski dilde kulanılan arapça kökenli bir sözcük olur. ki ateş, bilhassa da cehennem ateşi anlamına gelir.
Bir haydar ergülen şiiri ve aynı isimli şiir kitabı ve aynı zamanda şairin kızının adı.
Şiir:
Kış büyük geliyor nara gidelim soğudu günlerin yüzü nara gidelim narın bir diyeceği olur da bize açılır yazdan binbir sıcak söz dilimiz kurudu burdan nara gidelim narın bir evi var pek kalabalık keşke biz de otursaydık orada ev büyük geliyor şimdi her oda bir ayrılık, çocuklar kapalı kutu, bahçeler dağınık: Bir salkım üzümü paylaşırken nasıl da bağ bahçe arkadaştık, meğer yapraklarından soymaya başlamış bahçeyi hırsız, bağ çıplak kalmış! Narın bahçesine bir hoyrat girse tenden önce dile yoksulluk düşer dil üşümeden daha üzülmeden ten açılıp saçılsın bize nara gidelim; ev ki nar gibi içiçe bahçe kadın aşka bahçe, deli sarmaşık tutunup aşkına hemen nara gidelim
bir emre gül kitabı. bunu yazmakla kalmamış bal ve kar gibi kitapları da yazmıştır. hatta bir tanesinin girişinde her sayfaya "bal tanelerime", "nar tanelerime", "kar tanelerime" gibisinden şeyler de yazmıştı. tamamen kağıt israfı.
okumadım ama okuyanlara bakarak insana pek bir katkısı olmayacağına karar verdim. okuyanların da sadece hikayesi için okuduğunu düşünüyorum.
yaprakları karşılıklı, çiçekleri büyük, koyu kırmızı renkte, küçük ağacın kırmızımtırak sarı sert bir kabukla örtülü, içinde çok sayıda kırmızımtırak, sulu taneler bulunduran yuvarlak yemişi.
İki baştan uçlara yakın başları kesilir. Narı elinize alıp parmağınızı bastırarak yokladığınızda meyve demetleri arasında boşluklar hissedersiniz. Baştan başa o boşluklardan çok derine inip taneleri zedelemeden keserseniz sonra ortasından portakal dilimleri gibi açmak kolay olur. Her bir dilimden taneler elinizi kana bulamış gibi olmadan ve etraf kirlenmeden ayrılır.
Marul salatasına çok yakışan bir meyve. Gerçekten ekşisini yapmak için oldukça fazla nar kullanılması gerekiyor. Suyunun bir zamanlar kalp damat hastalıkları için faydalı olduğu söylense de içmesi buruk tadından dolayı pek kolay değil. Ağacı ise her dönemde ayrı bir sanat eseri güzelliğindedir. Çiçeğinin kırmızısı ise kendine özgü bir renk adıdır.