pozitif ayrımcılık avustralya insan hakları komisyonunun tanımına göre, ayrımcılığa uğramış ya da uğramakta olan gruplara toplumun diğer paydaşlarıyla ortak haklara sahip olsunlar diye uygulanan özel önlemlerdir (kaynak ). pozitif ayrımcılık baskılanmış ırklara uygulanabileceği gibi, farklı cinsiyet mensuplarına da uygulanabilir. 8 mart dünya emekçi kadınlar günü anlam ve önemine binaen kadınlara uygulanan pozitif ayrımcılığı biraz açalım.
bazı insanlara göre, ayrımcılığın pozitifi ya da negatifi yoktur. insanlar eşittir ve herkes eşit haklara sahip olmalıdır. görünürde zararsız olan bu düşünce, yüzyıllardır ayrımcılığa uğrayan grupları -özellikle kadınları- daha da dezavantajlı bir duruma düşürür.
bunu en basit haliyle şu metaforla açıklayabiliriz: aynı anda yarışa başlamış olan iki koşucudan bir numaralı olanına ayakkabı, ya da diğer basit ekipmanlar verilirken, iki numaralı koşucuya ayakkabı dahi verilmesin. hatta öyle ki, bir numaranın koşusu tartar zeminde engelsiz koşuyken, diğerininki çakıllı zeminde ve çeşitli engellerin olduğu koşu olsun.
hal böyleyken, iki numaramız yarışın ortasında bu eşitsizliklerden yakınarak daha adil bir yarış talep ediyor. yarış komitesi de bu talebi olumlu bularak, iki numaraya bir numaranın sahip olduğu bütün olanakları sağlıyor. ancak bir hata var: yarışın ortası olduğu için bir numaralı koşucu açılamayacak kadar bir fark bindirmiş durumda. bu durumda, yarışın ortasında iki sporcuya da aynı koşulları sağlamak gerçekten iki numaraya yarışı kazanma şansı verir mi? hayır. bunu düzeltmek için önümüzde iki seçenek vardır: yarış baştan başlamalıdır, ya da iki numaraya daha fazla avantaj verecek şartlar sağlanmalıdır.
bunu gerçek hayata uygularsak eğer, birinci seçeneğin olanaksız olduğunu görürüz. yarış sıfırlanmamak üzere başladı ve kadınlar karşısında erkekler tur bindirmiş durumda. fark açılamayacak kadar büyük. peki bu farklar ne?
1) eğitim: her ne kadar şu an gelişmiş dünya ülkelerinde kadınlar açısından eğitime ulaşmak erkeklerle eşit derecede olsa da, gelişmekte olan veyahut gelişmemiş ülkelerde kadınların eğitim alma oranı erkeklere göre çok düşük. (kaynak )
2)temsil: binlerce yıllık insanlık tarihinde 1950'li yıllarda başlayan feminizm hareketine kadar kadınların toplumda temsili çok azdı. hatta 1930'lardan öncesine gidersek kadınların oy kullanma hakları dahi yoktu. dolayısıyla siyaset başta olmak üzere, önde gelen kurumlarda hala kadınların temsil oranı çok düşük seviyelerde. (kaynak )
3) ücret: kadınlar erkeklerle birebir aynı yaptıkları işlerde daha az ücret alıyorlar. 1950'lerde durum daha kötüyken -erkeklerin kazandığı her 1 dolara karşılık kadınlar 60 cent kazanıyordu aynı iş için-, günümüzde avrupa'da bile kadınlar erkeklerden %14 daha az ücret alıyorlar.
bu farkları ortadan kaldırabilmek için yalnızca fırsat eşitliği yaratmak maalesef yetmiyor yukarıdaki metaforda olduğu gibi. bunların yanında pozitif ayrımcılıkla kadınların toplumdaki haklarını erkeklere eşitlememiz gerekiyor.
bu yazı kadınlar özelinde olsa da, erkek dünyasında hemen her farklı cinsiyet ayrımcılığa uğruyor. yalnızca kadınarı değil, diğer tüm cinsiyetlere de pozitif ayrımcılık uygulayarak, tarihin başlangıcından bu yana gelmiş olan haksızlıkları ortadan kaldırmaya çalışmalıyız.
anayasanın 50.maddesinde kadınlara yapılan pozitif ayrımcılık açıkça görülür vaziyettedir. pozitif ayrımcılık kötü bir şey değildir, adaletin ve eşitliğin aynı şey olmadığı durumlarda uygulanır.
"küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar."
Günümüzde bazı insan hakları savunucuları tarafından ayrımcılık sözcüğü yerine aksiyon ifadesinin tercih edildiği kavramdır. Pozitif aksiyonlar, sosyal, ekonomik ve siyasal alanda engellerle karşılaşan dezavantajlı gruplara uzun vadede diğerleri ile eşitlenmeleri için adaleti sağlamayı amaçlar.