1. kant believed that "all the horrors of france were unimportant compared with the chronic evil of despotism, from which france had suffered, and the jacobins were probably right in all they were doing".

    yani fransa'nın çektiği despotizmin kronik kötülüğü ile karşılaştırıldığında fransa'daki dehşet önemsizdir, ve jakobenler yaptıkları her şeyde büyük ihtimal haklıdır.

    bu arada belirtmekte fayda var jakobenlerin gücü ellerinde tuttukları dönemde on yedi bin kişi idam edilmiştir.

    kaynak
    quoted in g. p. gooch, germany and the french revolution (london: longmans, green, 1920), 269.
    #284814 uia | 2 yıl önce
    0filozof 
  2. (bkz: )
    #274793 unidentified pasta | 3 yıl önce
    0filozof 
  3. enstrümental müziğin güzel olduğunu ama nihayetinde hiçbir amaca hizmet etmediğini savunmuş olan filozof.

    ise kant'ın bu görüşüne, müziğin temelde enstrümental olduğunu savunarak karşı çıkmış.

    felsefesini kant üzerine inşa eden schopenhauer ise isimli eserinde ise enstrümental müziğin en aşkın sanat formu olduğunu dile getirmekte.
    0filozof 
  4. a priori sentetik önermeleri bulacağım diye kafayı yemiş filozof. örneğin "iki nokta arasındaki en kısa mesafe düz çizgidir"önermesine a priori şekilde ulaştığını, ancak yapının sentetik olduğu iddia ederek aklın dış dünyanın doğrularını ele geçirebileceğine inanmıştır. çabalar boşunadır, kaldı ki bükülmüş bir evrende düz çizgi bile mümkün değildir.
    #228201 psycho | 4 yıl önce
    0filozof 
  5. 'in, şairlerin ve salt duygu insanlarının karşılaşması için sakıncalı bulduğu düşünür. arkanıza bakmadan terk edin burayı demiş tasvirleriyle. demiş ama tutkulu tasvirlerinin lerde oluşturacağı çekimi hesap etmemiş büyük ihtimal. okuduğumdan beri dehasının soğukluğunu tatmak arzusu dolanıyor hücrelerimde:

    "böyle bir sırf-beyin, bir sırf-zihin, devasa bir buz kütlesine benzeyen böyle bir düşünce, hayal gücünün gerçek faunasını ve florasını nasıl dölleyebilirdi? bu kendini bir na çeviren, bu hayata en uzak kişinin, ömrü boyunca bir kere bile bir kadına dokunmamış, doğup büyüdüğü kasabadan bir kere bile ayrılmamış, gündelik hayat makinesinin her bir dişlisini her gün aynı saatte ve aynı şekilde hiç şaşmadan elli, hayır yetmiş yıl boyunca otomatik olarak çeviren bir adamın; soruyorum, böyle bir karşı doğanın, böyle bir cansız bedenin, kendisi bile donuk bir sisteme dönüşen bu zihnin, herhangi bir şekilde bir şairi, şehvetli, yaratıcılığın kutsal tesadüflerinden sarhoş olmuş, tutkudan sürekli bilinci kaybeden bir insanı desteklemesi nasıl mümkün olabilirdi ki?" (bkz: )
    #209513 asfour | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0filozof 
  6. Niethzsche nın königsbergli çinli diye adlandırdığı, 80 yıllık yaşamı boyunca seks yapmadığı söylenen titiz ve dakik filozof.
    #202946 eccehomo | 4 yıl önce
    0filozof 
  7. yaşamış en zeki felsefecilerden biridir.

    bugün halen ve sanılanın aksine bilhassa analitik felsefe içinde büyük yer kaplar. kant sonrası enteresan bir şekilde alman felsefesi bu 'alman idealizmi' denen yola girmiştir. dolayısıyla aslında kant ile bugün alman felsefesi dendiğinde akla gelen şeyler birbirine terstir. kant bugün yaşasaydı da çok yüksek ihtimalle bir analitik felsefeci olarak bilinecekti.

    bu durum, kant metinlerindeki düzgün ve sade yapıya ve tabi ki 'problem çözme' odaklı çalışma prensibine dayanır. çoğu filozofun aksine kant 'boş konuşmaz' diyebiliriz. her bir cümlesinin kurduğu yapıda bir yeri vardır. meseleyi muğlak bir şekilde problematize edip karmaşıklaştırmaz, aksine açık açık, herkesin anlayabileceği bir şekilde çözümler. elbette bu halinde bile kant'ı tam olarak anlamak uzun yıllar alır. zira ortaya koyduğu sistem bir nevi 'her şeyin' teorisidir.

    kant'la ilgili (muhtemelen çok içli dışlı olunmadan edinilen yargılardan ötürü) ortalıkta dolaşan pek çok yanlış anlaşılmadan üç tanesine değinmek istiyorum:

    1. tesadüfen tv'de denk geldiğim bir çeşit entelektüelin söylediklerinin aksine, newtoncu sistemin çökmüş olması kant'ın da çöktüğü manasına gelmez. evet, kant newtoncu dönemde yaşamış ve bu düşünce yapısını paylaşmıştır. fakat kant'ın şu an felsefede ağırlığı sürmekte olan eserlerinin bu meseleyle pek alakası yoktur. 'Metaphysical Foundations of Natural Science' adlı eseri özelinde konuşmaları lazım bu insanların. kant henüz çökmemiştir. bu da ikinci noktaya getiriyor bizi.

    2. kant'ın ahlak felsefesini 'efendim sonucunda bin kişi ölse dahi fark etmez, işte trolley problem'da bir yerine on kişiyi öldürebiliriz, kapımıza gelen nazilere yalan söylemememiz ve evde saklanan kaçağı teslim etmemiz gerekir, tüm bunlar neticesinde de kant'ın ahlak felsefesi çöptür' şeklinde yorumlayanlar var. bu saçmalıktır. bu cehalettir. bu, eğer okunduysa, okunan kitabın ismine bakmamış veya o ismi anlamamış olmaktır: metaphysics of morals, yani ahlakın metafiziği. kant'ın hiçbir noktada konu dahi edinmediği bir mecra üzerinden kant eleştirilmez. 'işte kantçı davranırsam şu kahveyi içmemem gerekir' gibi tutumlar gülünçtür. zira kant bir ahlak metafiziği sunar. ahlakın üzerine oturtulacağı zemini tartışır. bu kitaplar da kişisel gelişim kitabı değildir. ahlakın ne olduğunu, sınırlarını, en önemlisi de ahlaki meşrulaştırmanın temellerini ortaya koyar. insanlar nedense kendilerine bir dizi kural verilmesini isterler, bu kurallara göre hareket edeceklerdir. fakat bu durum da kant'ın temel savlarına aykırıdır, çünkü esasında kant'ın ortaya koyduğu her şey uygun şartlar altında herhangi bir rasyonel varlığın ulaşacağı sonuçlardır (kant'a göre tabi). kant, diğer insanlara doğru yolu bahşeden bir ahlak tanrısı olma iddiasında değildir. haliyle 'kant bunu yap diyor, çok saçma ama' şeklinde kant eleştirileri absürttür.

    3. kantçılıkla sonuççuluğu iki zıt kutup olarak lanse etmek doğru değildir. zira bu iki geleneğin tartışma konuları birbirinden bir hayli farklıdır. ikisine de eleştirel bir noktadan çalışmalarını sürdüren bir insan olarak şunu söyleyebilirim: ahlaki olarak bariz bir şekilde yanlış olduğunu varsaydığımız bir x hareketi bu iki sistemde de yerini bulacaktır. ahlaki olarak bariz olduğunu düşündüğümüz fakat esasında karmaşıklığını koruyan trolley problem gibi örneklede bu iki sistemin örtüşmesi mümkün olmayabilir, bunun sebebi de zaten bu tarz örneklerin birer 'ikilem' olmasıdır, doğası gereği ikilemlerin iki yanı da ikna edici noktalara sahiptir.
    0filozof 
  8. albert einstein'dan tam 124 yıl önce, maddenin aslında enerjinin ta kendisi olduğunu söyleyen dahi. bununla birlikte, bunu gösterebilecek kadar matematik ve fizik bilmemesi dolayısıyla, onun bu müthiş öngörüsü ancak küçük bir detay olarak düşer tarihe.

    maddenin aslında enerji olduğu öngörüsündeki doğruluğa rağmen, zamanın uzaydan bağımsız bir şekilde aktığını söylemesi(isaac newton gibi) de yaptığı en büyük gaftır.

    yine de, tarihin görüp görebileceği en büyük filozoftur kendisi.

    "felsefe, bir daha asla eski sade günlerdeki kadar saf olmayacaktı; farklı ve daha derin olmak zorundaydı, çünkü 'kant' yaşadı" sözü de sonuna kadar doğrudur.

    (bkz: )
    (bkz: )
    (bkz: )
    (bkz: )
    (bkz: )
    #192888 spinsiz elektron | 4 yıl önce
    0filozof 
  9. kant'ın deontolojisi anladığım kadarıyla herkesin mutabakata varıp, yine aynı mutabakat ile değiştirilebilen/dönüştürülebilen kamusal yaşamın kurallarına uymayı, ''nedensizliği''(çıkar,kişisel menfaat) bakımından özgürlük ile bağlaması. isteğe ket vurmak, arzuyu sentetikliğine vurgu yaparak sbastırmak. zaten özel hayatı bunun en iyi örneği.

    yine çok kabaca akıl hususunda da, tanıdık olan post-modern felsefenin kavram ile ele geçirdiği, veya epistemolojik ve yorumbilgisel olarak kurcalayarak gerçeklikten muktedir olan dil ile kopardığı(kant'ın deyimiyle metafizik ile öbür dünyayı işaret etmek) ve yeniden ürettiği pek çok konuda, aklı ''olabilirliği'' noktasından eleştirerek, olanı, yani bu dünyayı ve gerçeği işret ediyor.

    evet, bazı hususları ve kaba olanı aslan ağzı gibi açmayı daha sonraya bırakıp ufak tefek ayrıntıları (baya karışık ve alakasız bir şekilde) yazayım:

    - bir büyücünün hayalleri'nde bir şeyi kavramaya çalışan anlığın, ''anlığın eylemi''nin asla tam anlamıyla yansız olamayacağını, anlığın herhangi bir ahlaksal ''ilgi''den kaçınamayacağını açıkça belirtir. öyle ki metafiziğe, metafiziksel tanrı anlayışına ve metafiziksel duyularüstü evren kavramına karşı onun açmış olduğu savaş aynı zamanda bir ''otonomi ahlakı''nın yeni ve pozitif bi şekidle temellendirilmesi yoluna verilen bir savaştır. (s.129)

    - tamamen gerçek bilgelik konusunda yüreğin akla bir buyruk koyduğunu, ukalaca büyük girişimlerden ve herşeyi içerme iddiasındaki şamatacı öğreti düzenlerinden kaçınmak gerektiğini vurgular. mongaigne'in yaşama felsefesinde ''neyi biliyorum?'' sözünün bir şiar haline ykselmesinde olduğu gibi, kant da şunları söyler: yüksek felsefe okullarının yöntemli gevezeliklerinde, çoğu kez, zor çözülecek bir sorunu sözel kurmacalarla geçiştirmek konusunda bir uzlaşım vardır: çünkü bu, daha hoş ve daha fazla kılı kırk yarmaya elverişlidir.

    - metafizik onun için hala bir bilimdir, ama metafizik artık duyular-üstü bir evrenin bilimi değil, tersine artık insan aklının sınırlarının bir bilimidir. öyle bir metafizik, insanlara kendi özel donanımları ve onlara uygun düşen konu çevreini gösterir. öte yandan sınırlarını bilen insan, ne yönde eyleyeceğini daha iyi gören insandır. çünkü kant iin insan eylemde bulunmak kiçin kendisini bir ahlaksal belirlenim içine sokma ihtiyacı duyan tek varlıktır. (s.117)

    - bir şeyin peşine düşen insan zekası hiç de tamamen yansız değildir ve bu yazıya yön veren şey, yani gelecek umudu da bir mekanik önyargı olarak yazıyı yanlı kılmaktadır ama bu benim aşamadıım ve aslında aşmayı da istemediğim tek hatadır. (s.110) -hermeneutik, paradigma eleştirisi ve psikanaliz temelleri gibi değil mi?-

    tam bir rousseau hayranı.

    ''çalışma odasının tek süsü rousseau'nun duvara asılmış resmiydi.'' hasse, bir masa arkadaşından kant'ın son konuşmaları. (s.6)

    - kant'ın 1762 yılında o sırada yeni yayınlanmış olan emile'i okurken ilk kez gündelik alışılagelmiş düzenini nasıl aksattığını ve arkadaşlarıyla öğle sonras gezintilerinde kitap üstüne nasıl heyecan ve hayretle konuştuğunu bize aktaran bu anektodlar, rousseau'nun yapıtlarının daha en baştan onun için ne ifade ettiğini açığa çıkarır. ''rousseau'yu beni artık ondaki ifade güzelliğinin etkileyemeyeceği ana kadar uzun uzun okumak zorundayım ve onu ancak bundan sonra layıkıyla akıl yoluyla tanıabilirim. '(s.122)

    prusya yönetimiyle din konularındaki yazıları nedeniyle çatışma çıkmıştır ve 1 ekim 1794'e kraliyet kant'ı hedefe alarak yazı gönderirerek kutsal kitaba karşı yapılan alçaltma girişimlerine bir son verilmesi isteniyor ve kant herkesi şaşırtarak majestelerinin bir uyruğu olarak bu gibi yazılardan ve konular hakkında görüş beyan etmekten kaçınacağına dair açıklama yapıyor.

    1794'te biester'e gönderdiği yazının son satırlarında: ilkelerime karşı olmadıkları sürece, yei yasaların buyurduğu her şeyi noktası noktasına izlerim. yani yasalar yasaklamışsa imdiye kadar yaptığım gibi, bu yasaklara uyarım ve bu beni üzmez. yaşam kısa. (s. 512...)

    - günlük programlarına uymadığı tek gün fransız ihtilali'ni haber aldığı günlerdi.

    bir ara derlemeye toplamaya gelinir herhalde.

    ernst cassirer, ''kant'ın yaşamı ve öğretisi''
    #192458 proust | 4 yıl önce
    0filozof 
  10. Kant’ın “metafizik” diyebileceğimiz devrimleri, metafiziğin içerisinde yapılmış devrimleri söz konusu. Çünkü
    antik çağın şöyle bir dünyaya bakış tarzı var. bunu anlamanız özellikle estetik sorunlarını tartıştığımızda faydalı olacak. Antik çağda, Yunanların düşüncesinde, physis yani bir akış var, yani varlıklar akıyorlar. Zaman bu akışa boyun eğiyor, bu akışın ilkesine boyun eğiyor, zaman onun bir görünümü, tanrısal bir akışın, bir kader gibi ilerleyen bir akışın dış görünümü. Bu süreç tabii Kant’la birlikte tam tersine dönecektir. Ama bu akış içerisinde varlıklar ne yapıyor? İş varlıkların ne yaptığını düşünmeye geldiğinde antik Yunan estetik bir düşünceye başvuruyor: Aisthesis’in, yani duyumsanabilir şeylerin, bilinebilir şeylere göre, aşkın ve bilinebilir şeylere göre, özlere göre ikincil olduğu düşüncesine başvuruyor.
    bir nevi niyetçi.
    #150580 ethicaysa spinoza | 6 yıl önce
    0filozof 
  11. "Söylediklerimizden çok, söylemediklerimize pişman oluruz. Dile getirilmemiş düşünce, gidilmemiş yoldur"

    felsefe tarihi dersime giren hocam "Almanlar olmasaydı felsefe tarihi daha kolay olurdu" demişti. Bu büyük üstat bu sözün ne kadar doğru olduğunu tek başına kanıtlar nitelikte. Bu dersten 2 yıl sonra etik dersini almaya başladığımda ise gözümde daha büyük birisi haline geldi, vakti zamanında bu insanın önemini tam anlayamamışım onu anladım, düşüncelerini ise anlamakta hala daha zorluk çekiyorum.

    Bana göre onun hakkında bilmemiz gereken ilk şey onun yaşamıdır. Çünkü nasıl düşünüyorsa, neyi savunuyorsa birebir ona göre yaşayan bir insan kendisi. Kant çok dakik ve rutinlerine bağlı yaşamış birisi. Hayatının son 40 yılının her dakikasını biliriz, kendisinin tanınmaya başlaması ise 40 yaşından itibarendir, 80 yaşında ölmüştür zaten. Her zaman aynı saatte uyumuş, aynı saatte yemek yemiş, tuvalete gitmiş, aynı saatte işe gitmiş, işten dönmüş ve aynı saatte uyumuştur. Bu rutinini ise sadece 2 kez bozmuştur. ilki fransız ihtilalinin gerçekleşmesi yüzünden, ikincisi ise adını ve yazarını hatırlayamadığım bir pedagoji kitabını okumaya daldığı içindir. işte böyle bir adam kant. Hatta hayatı boyunca hiç ayrılmadığı Königsberg şehrinin sakinleri, saatlerini kant'ın bu dakikliğine ve rutinlerine göre ayarlarlarmış. Zamanı öğrenmek için saatlerinden çok kant'ın rutinlerine güvenirlermiş.

    kendisi için "bin yıldır uyuyan felsefeyi uyandırdı" , "modern felsefenin ve hatta bütün felsefenin babası" gibi iddialı cümleler kurulmuştur ve haklılardır. daha önce üzerine sayısız kez tartışılmış alanlarda daha önce kimsenin söylemediği cümleler kurmuş ve bu cümlelerini yıkılması çok zor argümanlar ile desteklemiştir.

    Kant'ın felsefesini henüz kendim tam olarak analiz edip anlayamadığım için çok kısa ve net cümleler ile değinmem daha doğru olacaktır, zira sizleri de yanlış bilgilendirmek istemem.

    Kant hakkında benim en çok dikkatimi çeken nokta şu oldu, Tanrının varlığını teorik olarak kabul etmez anca pratik olarak tanrının varlığını kabul etmemiz gerektiğini söyler. Hayır, kant dualist bir düşünce yapısına sahip değil, kendisi rasyonalist bir filozof. Tanrının varlığını teorik olarak kabul etmez çünkü tanrının varlığını ispatlamak olanaksızdır bu yüzden tarının varlığı hakkında da tartışmak saçmadır, pratik hayatta tanrının varlığını kabul eder çünkü kabaca anlatmak gerekirse toplumsal hayatın ve ahlakın düzenli ve sağlam bir şekilde devam edebilmesi için tanrı varlığını kabul etmek gerekir, çünkü tanrının varlığını kabul etmemek toplumsal yaşamın devamı için bize bir yarar sağlamaz.

    Kant'ın bu düşüncelerinden yola çıkarsak bu konudan daha önemli iki noktaya geliyoruz. 1. Ahlak ve Etik 2. ise Akıl ve Özgürlük. Çok ama çok değişik bir özgürlük anlayışı var ona göre özgürlük, bir eylemi yapma ve yapmama arasında, toplumsal kurallar çerçevesinde yapmamamız gereken davranışları yapmamayı tercih ettiğimiz zaman özgür olduğumuzu söyler, yaptığımız zaman değil. Toplumsal düzenin devam etmesi için de kuralların olması gerektiğini ancak bu kurallara uymanın bir zorunluluktan ziyade bir ödev olduğundan bahseder.

    Eserleri (yıldızlar okumanızı kesinlikle ama kesinlikle tavsiye ettiklerim);

    Kritik der reinen Vernunft (Saf Aklın Eleştirisi), 1781
    - Prolegomena zu einer jeden künftigen Metaphysik / Gelecekte Bir Bilim Olarak Ortaya Çıkabilecek Her Metafiziğe Prolegomena
    - Grundlegung zur Metaphysik der Sitten / Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi ****************
    - Kritik der praktischen Vernunft / Pratik Aklın Eleştirisi **********
    - Kritik der Urteilskraft / Yargı Gücünün Eleştirisi
    - Religion innerhalb der Grenzen der bloßen Vernunft / Salt Aklın Sınırları İçinde Din
    - Metaphysik der Sitten / Ahlâk Metafiziği********
    #150578 biri beni silksin | 6 yıl önce (  6 yıl önce)
    1filozof 
  12. (bkz: )
    2filozof 
  13. david hume'dan ciddi şekilde etkilenmiş ve ona "beni dogmatik uykumdan uyandırdın" diyerek atıf yapmış filozof. ancak dönüp tekrar uyudu diye espriye malzeme olur.
    #121585 arkan90 | 6 yıl önce
    0filozof 
  14. dakikliğiyle meşhurmuş kendisi, esnaf saatini ona göre ayarlarmış. sabah düzeninden şaştığı tek dönemin emile isimli kitabı okuduğu sıralar olduğu söylenirmiş.
    #79839 passageoflord | 7 yıl önce
    0filozof 
  15. anayasa profesörü sami selçuk'un anlattığı bir hikayede, ödev ahlakına ilişkin çok kıymetli dersler barındıran alman filozof kişisi.

    (bkz: )

    hikaye şöyle: selçuk, bir gün katıldığı bir sempozyum dolayısıyla bulunduğu fransa'da, karısıyla bir otelde kalır. gecenin 1'inde odadaki musluğun su damlatıp şıp şıp ses çıkarmasından rahatsız olan selçuk ve eşi resepsiyonu arayıp ilgilenilmesini rica ederler. otel, hemen bir musluk tamircisi gönderir. tamirci kısa bir sürede sızıntıyı bulur ve arızayı giderir. ancak bir sorun vardır, tamirci işini bitirdikten sonra odadan ayrılmamakta, bilakis musluğun başında oyalanmaktadır. bu durumdan rahatsız olan selçuk ve eşi durumu kibarca fransız musluk tamircisine belirtirler. tamirci, sami hocayı yanına çağırır ve musluğu açar, suyun akış hizasını mesleğiyle ilgili bir alet ile ölçer ve der ki, "su musluktan akması gerektiğinin 1 (bir) mm soluna doğru akıyor, ben bu musluğun bu şekilde yapılıp hizmetime sunulmasını kabul etmezdim, siz de etmezsiniz, o yüzden bunu düzgün bir biçimde yapmadan gitmeyeceğim izniniz olursa..." selçuk, fransız musluk tamircisinin tavrından çok etkilenir ve katıldığı konferanslarda, sohbetlerde lafı açılırsa, kant'ın ödev ahlakını anlatırken bu hikayeden bahseder ve der ki, "gençler bir düşünün, türkiye'de hangi hakim, savcı, öğretmen, mühendis, doktor, asker, polis işini bu denli titizlikle icra ediyor? işte batı'nın bizden ileride olmasının sırrı tam da burda. bakın, ben kant'ın ödev ahlakına dair binlerce sayfa makale okumuşumdur ama aslında kant'ın ödev ahlakını, belki de hayatında kant'ın ödev ahlakına ilişkin tek bir makale dahi okumamış bir fransız musluk tamircisinden öğrendim."
    #25909 hakiki tosun pasa | 8 yıl önce
    0filozof 
  16. ahlak üzerine ne lazımsa söylemiş feylozof

    şimdi diyceksiniz ki "okudun mu". derdimi anlatacak kadar. yetti. artık o temel üzerine kaç kat çıkacak, sonra inşallah. ben konunun genelini anladım. ben tatmin oldum.

    - insanlara araç muamelesi yapmayacaksın
    - başkasına "yap" demeyeceğin şeyi kendin yapmayacaksın.
    - eylemin iyi ya da kötü olmasını sonucu değil niyeti belirler.

    tabi adam kalın kalın kitaplar yazmış daha neler düşünmüş taşınmış ama bana bu kadar ahlak yeter.
    #25897 son kurtadam | 8 yıl önce
    0filozof