Yurdum kebapçı ve pidecilerinin kasalarında bir tabağın içinde tohumları bulunan ve hesabı ödedikten sonra isteyen müşterilerin alması istenen tohumların müsebbibi bitki.
Karanfili alıp ağzınızı yemekten sonra yakabilir, saçma bir acılığın ve ağız uyuşmasının doruklarına bakabilir, acılık ve uyuşma azaldıkça tohumu dişlerle ezip kırıp daha yoğun acılara gark olabilirsiniz. Eee afyon içip ayfon kullanıyoruz moruq. Bağcılar çocuğu diyiliz, akıllı ol.
nedendir bilmem; bir dönem kasap vitrinlerindeki koyunların poposunu süsleyen çiçektir. şimdilerde siyasi partiler falan mitinglerde halka dağıtıyor, güceniyorum.
Hep böyle halktan bir çiçek gibi gelir bana karanfil. Yoksul ve mütevazı. Ne orkidenin kibri ne de papatyanın bohemliği vardır onda, bildiğin halktır karanfil. Kokusu ise misstir.
Kızıl karanfiller ölen devrimcileri simgeler aynı zamanda.
yârin dudağından getirilmiş bir katre âlevdir bu karanfil, rûhum acısından bunu bildi!
düştükçe, vurulmuş gibi, yer yer kızgın kokusundan kelebekler, gönlüm ona pervâne kesildi...
ahmet haşim
fakat orhan veli ustamız, haşim'in bu şiirini, yine çok güzel bir şiirle diline dolar,
hakkınız var, güzel değildir ihtimal mübalağa sanatı kadar varşova'da ölmesi on bin kişinin ve benzememesi bir motörlü kıtanın bir karanfile, "yarin dudağından getirilmiş".
iki büyük şairin tartışmasından bağımsız olarak, ismet özel'de karanfil imgesini yaz mutluluğu şiirne ustaca yerleştirmiştir.
sen bir karanfilsin, delisin içlisin de, bükersin hemen boynunu mendilimin içindeki kirazdır mendilimin içi kiraz bilmem ki ne desem, yaz mutluluğu.
nasılız ay ışığındaki dostum bütün bir gecenin uykusuzluğu bek şimdi her şey bir dengeye uydu bir domates, birkaç domates hemen hemen tartıldı bir sancı gibi yerleşti şuramıza özgürlük kirazlar kirazlar gözyaşları günbatımının karanfil kokusu da
sevgilim, canım mendilim mendilim kiraz dolu anlatamıyorum galiba hüzün değil yaz mutluluğu.
edip cansever'in yerçekimli karanfil şiiri de ne muhteşem bir şiiridir;
biliyor musun az az yaşıyorsun içimde oysaki seninle güzel olmak var örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel o başkası yok mu bir yanındakine veriyor derken karanfil elden ele.
görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk birleşiyoruz sessizce.
ahmed arif'in ''karanfil sokağı'' sevdalı yüreklerimizin başkentidir.