papağan türleri içerisinde yer alan, bakımı kolay olan evcil hayvan. yavruyken alırsanız size daha kolay alışır. tabii su içmeyi öğrenmiş olursa daha iyi olur. genelde maydanoz sapını çok sevdiklerini gözlemledim fakat zararlıymış. ekmek yemeyi de genelde seviyorlar ve bir zararı yok. yem olarak da sadece kabuksuz yem vermek kilo almalarına sebep olacağı için ya ara ara verirseniz ya da direkt kabuklu yem verirseniz daha iyi olur.
evrim zinciri içerisinde ölmesi ve soyunun tükenmesi gerekirken, tesadüfen hayatta kalmayı başarmış bir papağan türüdür. özellikleri ise çok enteresandır aslında:
-uzun mesafe uçamaz. kısa aralıklarla uçması gerekir çünkü çabuk yorulur. kanatları çok uzun süre uçmasına izin verebilecek bir yapıda değildir. ciğerleri ise hareket kabiliyetine nazaran yeteri karar soluklanmasına izin vermez. bu yüzden kısa uçuşlarda bile nefes nefese kalırlar.
-uzun süreli uçamıyor olmalarına rağmen, şahine fark atacak ve aptal yerine koyacak kadar seri manevra yapabilirler.
-erkekleri konuşmaya daha yatkındır çünkü erkek kur yapma özelliği sayesinde daha girişken ve hareketlidir. ezberleyerek ve kopyalayarak konuşurlar, sıradan bir muhabbet kuşuna 5-20 civarında kelime öğretebilirsiniz. (sanırım) dünya rekoru 150 kelimeydi.
-bazı muhabbet kuşları tek eşlidir (genelde dişiler) bazıları ise ayran gönüllüdür. (genelde erkekler); ancak her muhabbet kuşunun, insanlar gibi kendine has bir karakteri vardır. muhabbet kuşlarının huylarını, köpek hamster veya diğer kuş türleri gibi genel bir tanımlama içerisine alamazsınız.
-kendi eşlerini kendileri seçerler; özellikle dişiler istemedikleri bir erkekle aynı ortamda yaşamaya zorlanırlarsa erkeğin kafa tasını parçalayarak öldürebilirler.
-doğal ortamları tropikal kuşaktır. bu sebeple orta kuşakta yaşayan birçok muhabbet kuşunun sağlığı kırılgandır. çok çabuk hastalanır ve ölürler. sıcak tutulmaları ve rüzgar almamaları sağlanmalıdır.
-Ortalama yaşam süreleri 5-8 yıldır. çok iyi bakarsanız ve hayvan çok sağlam bir bünyeye sahipse 10+ sene yaşatabilirsiniz.
-gagaları onlar için üçüncü bir ayak gibidir. her işlerini gagalarıyla yaparlar.
-en uzun kuyruk tüyünün başlangıç yerinde/kökünde bir yağ bezeleri vardır. dilleri ile buradan yağ alarak tüm tüylerini tek tek temizler ve patlatırlar. kafalarıyla vücutlarındaki hemen her tüye ulaşabilirler; ulaşamadıkları tek yer enseleri ve kendi yanaklarıdır. kafa ve enselerine sadece güvendikleri ve inandıkları kisi veya kuşa dokundururlar.
-kemirmeyi çok severler. hele ki kağıt... keşfettiler mi .mına koyarlar ortalığın.
benim de sahip olduğum sevimli bir evcil hayvan türü.
dokuz yıldır birlikteyiz. bana geldiğinde bebek de değildi üstelik. hastalandı ve daha önce bir muhabbet kuşumun nasıl öldüğünü gördüğüm için hemen bir sorun olduğunu anladım. sabah gayet normaldi. sonra bir baktım tüneğe bile çıkamıyor. normalde elinizi yaklaştırsanız hemen kaçan hayvan kafasını bile zor kaldırıyor. önceki deneyimimden anladım ve direkt veterinere götürdüm. kayıt alan kadın da veteriner hekim de dokuz yıldır baktığımı ve aldığımda da bebek olmadığını duyunca çok şaşırdı. genelde bu kadar uzun bakan olmuyor, çok iyi bakmışsınız dedi. aslında normal baktım. bence bünyesi sağlamdı. mesela o kadar yıldır bir türlü yıkamayı beceremedim. ne yaptıysam yıkanmıyor. bir kere annem yıkamıştı ama çok korktu garibim. biz de karışmadık sonra.
bugün antibiyotik, vitamin falan verdiler. pek de ilgilenmediler. her şeye hazırlıklı olun dediler. biliyorum yaşı çok. zaten iyileşse bile yakında bu durumu yaşayacağım ama insan yine de çok kötü oluyor. götürürken yolda ağlaya ağlaya gittim. güneş gözlüğü taktım sırf o sebepten. annem de ben ağladıkça, panik yaptıkça bana kızıyor. elimde değil ki ne yapayım. bugün çok üzüldüm gerçekten. kafam kazan gibi. biraz dışarı çıkmıştım hava almak için. annem de tam apartmanın kapısına geldiğimde beni aradı. içimden öldü galiba diye düşündüm. meğerse tüneğine çıkmaya, biraz gezmeye başlamış. o kadar sevindim ki. yolda dönerken çok kötüydü çünkü. bir de suyuna karıştırdığımız şeyleri kendi içti ya dünyalar benim oldu. içmeseydi şırıngayla biz verecektik. umarım düzelir. tabii yine de yaşı çok olduğundan bugün düzelse de yakın zamanda bu durumu yaşayacağımı biliyorum. bu konuda da diyebileceğim şey hassas, duygusal bir insansanız evcil hayvanınız olmasın bence. başka insanlarınkini sevmek bu tarz insanlar için daha hayırlı olabilir.
Özledim böcüğümü ?
Dişi ve insanlarla pek anlaşamayan (genelde ısıran), elimi delik deşik ettiği halde zorla alıp öpmelere doyamadığım bir adet bebik versiyonuna sahip olduğumuz papağancık.
Dün anneanneme de yaklaşık bir iki haftalık gazdan sonra aldırdığım dünyanın en tatlı canlılarından biri.
Bu sefer yaptığımız dişi hatasından dönüp erkek aldırdık yavru. Yemin ederim erkeğe kurban olayım dedirtiyor.
Bizim dişi ilk aldığımızda yerinden dahi kıpırdamıyordu ve dokundurtmuyordu. Orospu çocukları kanatlarını kesmiş onun da baya etkisi vardır elbet ancak temelde olayı dişi olmakta.
Erkek ise o da ürkek, o da korkuyor ani harekete sıçrıyor, gece kafesin teline tutunup uyumaya çalışıyor ama kendini yerden yere de atmıyor, ısırmıyor mesela. Dokundurtuyor narin olursan.
Şimdi bir hafta falan yaşadığı şoku atlatsın sonra alışır böcük :)
Edit: gelen bildirim sayesinde şunu belirtmeliyim ki, ikisi de öldü kuşların. Biri (dişi kuşumuz) evden kaçtı, tellere çarptı (neyse bu konu farklı da), erkek olansa anneannemin ihmalkarlığı yüzünden hastalanıp ölmüş yanlış hatırlamıyosam.
Diyeceğim o ki çok narin hayvanlardır ve evde süslük niyetine alacaksınız şayet hiç almayın daha iyi. Sosyal hayvanlardır, ilgi isterler, bunalıma girebilirler ve hastalanırlar hatta. Bakamıyorsan, hayatının bir parçası haline getiremiyorsan alma.
Papağangillerden, asıl yurdu Avustralya olan, yurdumuzda da kafeslerde beslenen, basit bazı sesleri ve kelimeleri taklit edebilen, eşine çok düşkün, sarı, yeşil ve kül renginde tüyü olan, uzun ve sivri kuyruklu bir kuş (Melopsittacus undulatus).
Geçmiste bir tane besledigim hayvan. Herkesten farkli olarak yaptigim ise...
Bir adam boyu disardan bir bulur uc bes kalinca dal haricinde temizlerdim. Suyunu yemini agaca sabitlerdim... dal parcalarindan bir ipten merdiven bir tane de salincak, agacin altin da gazete sererdim. Bildigin hayvan kendi dunyasini kuruyor.
Hep de derim, kus aq bu ucucak! Oda icinde cani istedigi zaman tur da atabiliyor hayvan. Sadece aklinizda tutun, getirdiginiz hayvani direk birakirsaniz kendi halinde yabanice yasamaya basliyor, uc hafta kadar kafeste iken kendinize alistirin derim.
Haa gorsellik dersen... o herseye deger iste... agac uzerinde gezinmesi, oynamasi vs. Agacla kafes farkini cok guzel fark ediyor insan.
Boku pusuru de gazete dusuyor, gazeteyi degistiriyor atiyorsun hepsi bu.
Icses: dur ulan bi kac ay sonra ev tuttugum da alayim yine bir tane, yoldas olur.
4 tane muhabbet kuşum oldu şimdiye kadar. bazıları çok uysal olmakla beraber bazıları aşırı yaramaz ve saldırgan olabiliyor. tabi saldırgan dediğime bakmayın öyle parmağınızı gagalıyorlar ancak. alıp bağrınıza basacağınız iletişiminiz iyi olursa sizi görünce omzunuzdan inmeyecek insanlardan daha vefalı tatlılık abidesi kuş türü.
taklit yeteneğinin güçlülüğünün kafeslere hapsettiği hayvan. sevimli bir de. insanoğlundan kaçar mı. evcil hayvan değil bunlar, seveninin nasıl sevdiğini biliyorum. bu sevgi bazen mesnetsiz itirazlara yol açıyor. ama ev ortamı sadece muhabbet kuşu değil hiçbir kuş için müsait değil. bizimkiler de çok besledi. daha geçen sene bıcır bıcır konuşan, envai çeşit cümle kuran oğlumuz öldü. geçen gün de teyzemlerin kuşu öldü, ikisi de 3 yaşındaydı. eskiden de baktılar, beslediler. daha uzun yıllar yaşadı hayvanlar, bakımını bilmeyen insanlar değil yani. yine geçtiğimiz aylarda bir ablamın muhabbet kuşu 1 yaşında öldü. artık şartlar değişti. eskiden daha uzun dayanıyorlardı, artık dayanamıyorlar. eskiden radyasyon alanı bu kadar geniş değildi. cep telefonları, modemler, fırınlar, buzdolapları, saç kurutma makineleri vs. hepsi birer radyasyon kaynağı. insan bunlara maruz kaldığında ömrü törpülenirken minicik bir vücudun strese girmeden dayanabileceğini düşünmek mantıksız. ayrıca artık havamız o kadar da temiz değil, ciğerlerine temiz hava dolmuyor bu hayvanların. sürekli sıcak tutulmaları gerekiyor, herkes beceremiyor.
stresle beraber çeşitli hastalıklar beraberinde geliyor. kaldıramıyor minik vücutları. ne satın alın, ne besleyin, ne de yaygınlaşmasına el ayak olun. onlara bakarken ben daralıyorum.
Ulan başlığı görünce yazasım geldi. 3 yaşında iken sünnetimde sana ne istersen alalım demişler. Madem bir yerlerini kestik, biçtik biraz telafi edelim diyedir herhalde. :) Ben de muhabbet kuşu istemişim. Evet, çok manidar bir istek olmuş.
Neyse, bu kuşların ömrü daha sonraları öğrendiğime göre 5 ila 7 yıl arası oluyormuş. Bizim Can evet ismi can'dı 14 yıl yaşadı anasını satayım. İlk yalnızlığına merhem olsun diye dişi kuş almıştık Canan diye, az çekmedi canan'dan. Hep kagalıyordu bizimkini. Sonra Canan öldü. 2 dişi muhabbet kuşu daha aldık ama nafile. Bizimki sürekli dayak yedi, yedi, yedi. Ama hepsini gömdü diyebilirim. ben lise sondayken 14 yaşında artık dayanamadı ve öldü. Allah rahmet eylesin. :)
11-12 yaşlarında modern bilgisayar diyebileceğimiz bir bilgisayarımız olmuştu. Bu bilgisayar salonda yemek masasının üstünde dururdu. Can'ın kafesi de hemen yanında. Abimle beraber ne zaman bilgisayarın başına otursak "rekoba ders çalış, çok çalış" diye konuşmaya başlardı. Babamın işgüzarlığı tabii, kuş nereden bilsin. :)
Benimde bir tane minikim var. 4-5 ay önce deprem oldu ufak çapta oturduğum yerde. Milletin Horozu, köpeği kıyameti koparır depremden önce bizimkinde tık yok. Depremi hissetmiyorlar efenim. En azından bizimki hissetmiyor :)
Papağangillerden hafızası çok kuvvetli bıcır bıcır kuşçuk. Ciftlesmeden sonra bir ek gizli yuva yapmazsaniz, ilgi kıskanması yaşayıp kendi yumurtalarını yeme ihtimali var. Çok ötüyor diye üstünü falan örtüyorsunuz ya geceleri, küsüp, korkup ölüyor o hayvan. Ötsün diye beslemiyor musunuz? Örtmeyin olm adamın kafesinin üstünü.
şaşırtıcı derecede zeki ve çok sosyal hayvanlar. adeta bir kanka, insana taş çıkartan cinsten sıkı bir dost :) öyle ezber yetenekleri var ki, kim kuş beyinli lafını ortaya atıp da kuşlara hakaret etmişse, o kişiye tepki olarak doğmuşlar sanki swh.
muhabbet kuşlarıyla alakalı dikkat çekmek istediğim nokta (aslında tüm evcil kuş türleriyle ilgili); hava karardıktan sonra evinizde ışıkları açtığınızda sizinle oynamaya ya da kafesinde ötmeye devam edeceklerdir ancak aslında çoğu kuş türü, doğalarında gün ışığı kaybolduğu an uyurlar (martılar ne zaman uyuyor acaba? gece gündüz susmuyor bu hayvanlar :). eğer kuşlarınızı yanınızda tutup, uyumalarına engel olursanız kısa vadede anlamasanız da onların ömürlerinden çalmış oluyorsunuz. aslında daha uzun yaşamaları için yapılması gereken; akşam olduğunda kuşlarınızı karanlık ve sessiz bir odaya alıp, rahat bir uyku çekmelerini sağlamanızdır. muhabbet kuşları 10-12 saat civarı uyumaları gereken canlılardır. uykusunu yeterince alabilmiş kuşlar daha enerjik ve daha sağlıklı olacaktır.
bir de bu şirin canlılar akşam olmaya yakın gece körlüğü nedeniyle boşa bakarlar. gece körlüğünün diğer adı tam kuşlara yakışan türden tavuk karası'dır. işte o şapşal bakışı fark ettiğiniz an kuşunuzu ya karanlık bir odada uyutun ya da yok arkadaş, ben yanımda dursun istiyorum diyorsanız ışıklarınızı açın.
bugüne kadar çok tanesi bana arkadaşlık etti. küçükken limon vardı. tahmin edebileceğiniz üzere kendisi sapsarı bir arkadaştı. çok az şey hatırlıyorum kendisi hakkında. kafama konduğu için cırlamıştım bir kere. bir de biz dışarıdayken ölmüştü sonra babamla birlikte sitenin bahçesine gömmüştük. babam bir yandan beni teselli edip susturmaya çalışıyordu bir yandan da limon'un minik bedenini toprağa veriyordu. bu kadar kalmış hafızamda.
uzun bir süre ev sessiz kaldıktan sonra yine benim ısrar etmemle mavili beyazlı gökyüzü gibi bir kuş aldık. recai'ydi onun adı da. bazen saldırganlaşıp burnumu koparırmışçasına ısırsa da iyi anlaşırdık onunla. uçar uçar gelir omzuma konup kulağımın dibinde "eşşşşek" diye bağırırdı. yine bir gün ben oyun oynarken oturma odasından benim odama uçtu ama bu sefer bir gariplik vardı sanki, omzumda bi eksiklik hissedip arkama döndüğümde yerde görmüştüm recai'yi. can çekişiyordu, sonra da kurtaramadık yavrucağı. 1 yaşında var mıydı emin değilim. çok üzülmüştüm o gün.
recai'den sonra bünyamin geldi eve ama o da çok tutunamadı hayata. annem sonraki kuşumuz uzun yaşayabilsin diye yaşar koymuştu ismini. eve geldiğinde miniminnacık bir şeydi. gözleri çok güzeldi. bir de o kadar uysaldı ki anlatamam. geldiği ilk günden beri eve gelen hiçbir insandan çekinmedi, kimseyi tehdit olarak görmediği için ısırmadı da doğru düzgün. bazen kafasına esince ısırıyordu tabii eşek sıpası. Yaşar, evin en küçük çocuğu gibiydi. çok meraklı, çok oyuncu ama her şeye rağmen söz dinleyen bir çocuk. herkesin hayalindeki çocuk belki de*. bizimle birlikte sofraya oturur yemek yerdi bir de. sanırım en sevdiği yemek pirinç pilavıydı*. sürekli gelip tabaklarımızın kenarından didiklerdi. sonra, eve kimin geldiğini görmeden anlar ona göre laf atardı. annemden en çok "annnem, annecim" kelimelerini duyduğu için ve annem her gün eve belli saatlerde geldiği için ona böyle seslenirdi mesela. çok zekiydi.
tüm bunların üstüne yaşar ne zaman üzüldüğümü de anlardı. beni üzgün gördüğü zaman gelir omzuma konar sanki "geçecek" dermişçesine gagasını sürterdi yanağıma. sonra ben de dönüp öperdim. en yakın dostumdu. kaybetmekten en çok korktuğum şeylerden biriydi o zamanlar. bir gün okuldan eve döndükten yarım saat sonra babam "evde bir eksiklik hissettin mi?" demişti, o zaman onun da melek olduğunu anlamıştım.
kısacası değer verirseniz ve küçük ama can acıtıcı ısırıklarına katlanırsanız gayet güzel dostluklar kurabilirsiniz kendileriyle. dudaklarınıza burnunuza ve kulaklarınıza dikkat edin ama, çok acıtıyorlar.* gerçi pıtı pıtı yürüyüşleriyle gönlünü alamayacakları kimse yoktur diye düşünüyorum, çok tatlı yürüyorlar.
Beni yine şaşırtmış minik dostum.
Bu hafta 3 kere aldattı beni kapı sesini öğrenmiş bizim çaldığımız şekilde bu hafta onun yüzünden 3 kere kapıyı açtım bir de arkasından "kimoo" diye bağırıyor zafer kazandığından herhalde.
Dünyadaki yegane varlık amaçları 21. Yüzyıl insanını trollemek olduğunu düşündüğüm hayvan türü.
Oynaşmak için elinize alırsınız susar sizi dinler, başka bir iş ile uğraşırsanız “ bıcır bıcır” konuşur. Müzik dinleyeyim dersiniz, film izleyeyim dersiniz, avazı çıktığı kadar öter, bu işleri kulaklıkla halledeyim dersiniz gelir kulaklığı çeker, Şunun konuşmasını dinleyeyim deyip sessiz ortam yaratırsınız dut yemiş bülbüle döner. Bilgisayarda oyun oynarsınız, klavyeye gelir tuşları çeker, yanlış tuşa basar, mause kablosunu çeker, en sondada klavyeye sıçıp gider. Kitap okuyayım dersiniz gelir kitabı kıyısından, köşesinden didikler. Ayna karşısında saçınızı düzeltmek istersiniz, gelip saçınıza konar, başlar saçınızı didiklemeye, bazen de başınıza sıçarak vurucu noktayı yapar. Yemliğine en kaliteli, en besleyici yemden koyarsınız ama onun gözü, arasına peynir koyup dürüp ağzınıza götürdüğünüz ekmektedir. Kendileri için özel tatlı su alırsınız, evdeki kimseye o sudan içirtmezsiniz ama o gider musluğa gagasını dayar öyle içer suyunu.
Bugün muhabbet kuşlarımdan top gibi sarı renkteki Osman, elimde can vererek öldü. Rahmetlinin hikâyesini buraya yazayım. Belki yıllar sonra görürsem böyle bir oğlanla arkadaşlık ettiğim için kendisine minettar olurum. Kendisini aldığımız ablamızda hâlsizlik vardı. Bize geldiğinde dişi Mavi’yle hiç iyi geçinmez, hep kafasına gaga yerdi. Aynı ablamızdan bu sefer erkek Mavi gelince hem ondan hem de dişi Mavi’den gaga yemeye başladı. Kendi hâlinde takılır, diğerlerine zararı dokunmazdı. Son aylarda dişi Mavi’nin tüylerine bakması, onun da aynı şekilde karşılık vermesi; evdekiler tarafından güldügeçti karşılanırdı. Son haftalarda gagasından balon patlattığı için bir kuşçudan Apex Axtım adlı ilaç almış, onu kullanıyordu. Son üç gündür yaptığı dışkı olağanın dışındaydı ve hatta dışkı yığınından yayılan koku için yaz sıcağıdır deyip geçiştiriyorduk. Ta ki bu sabaha kadar. Kendisinin hareket etmeye hâli yoktu. Ayakları üstünde zor duruyordu. Tüylerini kabartarak sevimliliğine sevimlilik katan kuşun yerine bir gecede cılız mı cılız hâlsiz bugün öleceğini etrafındakilerinin suratına vuran bir kuş aldı. İlk suya soktuk, olmadı. Görmediği kuşun hastalığına güya teşhis koyarak ilaç veren kuşçuya götürdüm. Pek akıllı abimiz otomobille otuz dakika mesafedeki veterinere götürmemi önerdi. Sanki ben ondan böyle muntazam bir öneri istemişim gibi. Kafesin yanına ayrı bir alana yem ve su koyduk, gene olmadı. Açlığı susuzluğu varsa elle vererek gidermeye çalıştım, gene olmadı. 2-2,5 saat boyunca avucumun içinde başlarda derin olan solumasının yerini cılız bir soluma aldı. Dizi ve filmde gözyaşı akıtmayan, insanların ölümlerine tepki gösteremeyen benin içinden parça alıyorlarmış gibi yaşlar oluk oluk akmaya başladı. O anki çaresizlik beni yedi bitirdi ve başardı da. İki kez boynunu yukarı doğru [bu esnada bedenini de] çevirerek can vermeye çalıştı. Bu esnâda önceden gözleri cansız iken fal taşı olmaya başladı. Bir umut iyileşme kıpırtıları olmaya başladım ki gafil avladım. Üçüncüde ise boynundan bir kık sesi gelerek sessiz sedasız bu dünyayı terk etti. Rahmetli gözlerini cam gibi açık bırakarak boynu dik çehresi asil bir kahraman olarak sonsuzluğa gitti. Hâl ve hareketleri ile her türlü olumsuzluğa karşı taşak geçer gibi tepkisizliği ile beni ara ara gülümseten bu kuşu oturduğum binanın arkasında ara ara babamın baktığı ağaçlardan baştan ikincisine gireceği kadar kazıp bir güzel sararak gömdüm. Başında birkaç dakika bekledim ve onu ebedî istirâhatgâhında baş başa bıraktım. Kendisi sağ olsaydı nice yıllar geçirecektik. Yaklaşık altı ay gibi bir sürede bu kadar metni çıkartan bir kuş, yıllar yıllar geçirseydik neler neler çıkartırdı diye belirteyim. Hayatıma girdiğin için sağ ol, Osman. Sağ olsaydın beraberken ara ara dalga geçtiğimiz osmanoğullarının soyunu dişi Mavi’yle yeniden sen başlatacaktın ama başaramadın. Bu da gerçekleştiremediğimiz acı ve kötü bir hayalimiz olsun.
Fotoğrafı elimde var mı diye bakarken 12 Mart 2021 tarihinde yani dört ay önce çektiğim şu fotoğraflarına denk geldim. Onları da buraya iliştireyim: 1 [Gözleri Açıkken] , 2 [Gözleri Kapalıyken]
efenim bu bıcırık yavrucaklar iletişim kurma konusunda şaşılacak derecede yetenekliler. öterler, jest kullanırlar, belli başlı taklit ettikleri kelimelerin anlamlarını kavrayıp onları söylerler ve hatta hiçbir şey yapmadıkları zaman dahi etrafındaki varlıklarla iletişim kurabilirler. isimleri sadece sesleri taklit ettikleri için muhabbet kuşu değil yani, en azından benim için öyle. e peki bunları nasıl yapıyorlar? anlatayım.
muhabbet kuşu dili ve edebiyatına giriş 101
1) kuşunuz avazı çıktığı kadar kısa kısa, sürekli ötüyorsa yüksek ihtimalle başka bir muhabbet kuşunun sesini duymuş ve onu çağırmaya çalışıyor, "buradayım gardaş/bacı kalk gel buraya" demek istiyordur. Ara ara da olsa sizi de bu yöntem ile çağırıyor olabilir.
2) kuşunuz kafesi içerisinde durduk yere "car car" bağırıyorsa şayet; "çıkar beni kafesten, ilgilen benle, daraldım yahu" demek istiyordur.
3) kuşunuz kafasını sırtına yaslamış vaziyette ya da normal bir uyku pozisyonunda "bıcır bıcır" konuşuyorsa; "keyim yerinde, bugün öğrendiğim kelimeleri iyice pekiştiriyorum" diyor yüksek ihtimalle. zaten dikkatli dinlerseniz sizin ona sürekli tekrarladığınız kelimeleri söylemeye çalışıyordur.
4) kuşunuz kafesi içinde tünekte sağa-sola hızlı hızlı gidip geliyorsa; "seni gördüğüme sevindim, neredeydin şimdiye kadar" demek istiyor yüksek ihtimalle. bu jesti yaparken aynı zamanda kafasını da sallıyorsa ya da sadece kafasını sallıyorsa "hadi çıkar beni de oyun oynayalım" demek istiyor.
5) kuşunuz gözleri kapalı gagasını gıcırtatıyorsa; "bugün çok eğlendim, keyfim yerinde, huzur doluyum" demektedir.
6) kuşunuz siz bir şeyler izlerken ya da müzik dinlerken kulağınızın dibinde avazı çıktığı kadar neşeli bir şekilde ötüyorsa "bırak şu yeteneksizi dinlemeye benim sesim daha güzel, benle ilgilen" demek istiyor. e haklı bir yerde. ancak ne zamanki müziği kapatırsınız o da ötmeyi bırakır, böyle de dengesiz bir hayvan.
7) kuşunuz elinizi, parmağınızı ya da vücudunuzun muhtelif yerlerini ısırır gibi, didikler gibi yapıyor ancak canınızı acıtmıyorsa bayağı bildiğiniz öpüyor işte. sizde onu öpebilirsiniz, caizdir.
8) kuşunuza parmağınızı uzattığınızda seri ve sinirli bir şekilde hamle yapıyorsa " o elini indir, çizerim allahıma, zaten cinlerim tepemde" demek istiyordur. böyle bir durumda hemen gidip sevdiği bir yiyeceği alıp gösteriyoruz ve ne sinir kalıyor ne afra tafra.
9) kuşunuz, siz yemek yerken kafesinde hızlıca hareket ediyorsa sizinle beraber aynı sofrayı paylaşmak istiyordur. eğerki kafeste car car ötüyorsa "bensiz yiyorsun ya boğazında kalsın o lokma" demek istiyordur. kafesten çıkarıp yemeğimize ortak etsek bir dert etmesek bir dert. yağlı ve şekerli gıdaları kesinlikle vermiyoruz, sebze meyve türü yiyecekleri de çok az olmak kaydıyla verebiliriz, fazlası zarar. ama gel gör ki bunu o yavrucağa anlat!
10) kuşunuz çok tiz ve yüksek bir sesle kesik kesik ama çok, aşırı hızlı bir şekilde ötüyorsa o yavrucak bir şeyden korkmuştur ya da bir şeyi tehtit olarak algılamıştır. o tehtit unsurunu ortadan kaldırmak ise boynumuzun borcudur.
11) kuşunuz kısık ve tiz bir sesle kesik kesik ötüyorsa bir nedenden dolayı gergindir ya da köşeye sıkıştığında o sesi çıkartır. kedi gibi misafir çocuğu gibi bir tehdit unsuru vardır. böyle bir durumda kediyi kapı önüne koyuyoruz, misafir çocuğunu ise dövüyoruz. kediden beter bunlar kapı önüne koymak çare olmuyor bunlara.
12) kuşunuz hiçbir şey yapmadan, sessiz ve tüyleri kabarık bir şekilde duruyorsa, ya uyuyordur, ya hava soğuktur kendini ısıtmaya çalışıyordur ya da bu yavrucak "hastalanmıştır" hemen tüylerini, ve kakasını kontrol ediyoruz bir anormallik varsa doğrudan hekime götürüyoruz. tüyleri ve kakası normal ancak yem yemiyor, suyundan içmiyor, siz oynaşmak için parmağınıza aldığınızda oralı olmuyorsa o yavrucak kesinlikle hastadır ve vakit kaybetmeden hekime götürüyoruz, sakın bir iki gün bekleyeyim belki düzelir kafasında olmayın! çok hassas yavrucak bunlar, vakit kaybetmeye gelmez.
13) kuşunuz hemen hemen her gün tüylerini tek tek itina ile didik didik ediyorsa şayet bu yavrucağımızın günlük rutin tüy bakımıdır, korkmayın bit, pire, uyuz vs. değil. rahat bırakın hayvanı süslensin eşi yoksa sizin için süsleniyordur.
14) eğer kuşunuz kanatlarını açmış, adeta bir kartal gibi duruyorsa e serinlemeye çalışıyordur, kanatlar açık aynı zamanda hızlı bir şekilde ağzını açıp kapıyorsa hayvanın sıcaktan ciğeri kavrulmuş, bir banyo yaptırmaya çalışın, çok soğuk olmamak kaydıyla serin bir su verin de hararetini alın. sakın ama sakın "cereyan" yapan bölgelere serinlemeleri koymayın, bünyeleri zaten zayıf anında hasta olurlar.
15) kuşunuz tüylerini kabartmış, bacak tüylerini paçalarına kadar indirmişse, bir peluş anahtarlık kıvamına gelmişse, üşümüştür. kombiyi, klimayı açın da kemikleri ısınsın yavrucağın. sakın ha sakın gidip de sobanın dibine sokmayın hayvanı
Benimki tam bir yöresel karadeniz yemeği hastası pancar, turşunun her türlüsü ( buradaki turşular kızartılan turşular bildiğiniz tava yemeği), kaldirik, mısır ekmeği ne varsa; Annem iyice alıştırmış yemeklere, çok kaçırıp tansiyona falan yakalanmasın diye çok yedirmemeye çalışıyorum fakat hayvan yemeğin kokusunu alıdığında kafesteyse evi yıkıyor yöresel yemek, yemek için; o kadar seviyor.
Bir de yemekten sonra keyif Çayı da sever kendileri.