-
son hafta bursaya yenilmesiyle rizeyi aşağı lige gönderen,beşiktaşa 3-4 kaybettikten sonra çok kötü oynamaya başlayan takım.feneri gs yi geriden gelip süpürür diyordum lafı içime tıktınız yani. -
benim için bitmiş takımdır. 2010-2011 şampiyonu fener'dir. -
trabzon ile hiçbir alakam olmamasına rağmen çok sevdiğim spor kulübüdür. kolay değil öyle görece küçük ve gelişmemiş bir şehirden çıkıp oligarşiye başkaldırmak ve tam yedi kere haramilerin saltanatını yıkmak.
bu güzide kulüp ile ilgili en güzel tanım ise şudur:
"trabzonspor taşralı olmaktan gelen ezikliğin, merkez karşısında, ikinci derecede veya gölgede bırakılmış olmaktan sıyrılmak isteyen kompleksli yaranma tutumunun değil, otantik inisiyatifin sembolüdür. trabzonspor'la birlikte desteklenen şey; ihmale uğramışların başarıya olan özlemleri değil, kendilerinde cevher bulunduğuna inananların inisiyatifi elden bırakmama kararlılığıdır."
son şampiyonluğunu 2010-2011 sezonunda kazanmıştır. -
Yüce Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 50 milyon USD (bkz: dolar) bulamadığı için yerli ve milli tank palet fabrikasını Katar'a özelleştirmesi veyahut satması sonrasında, ileri bir tarihte meydana gelen, Trabzonspor'un Finansal Fair Play (bkz: ffp) kapsamında uefa Kulüp Finansal Kontrol Organı Yargı Dairesi'ne sevk edilmesiyle yani ceza almasıyla vuku bulan olaydır. İş bu ceza sonrasında -Trabzonspor başkanı Ahmet Ağaoğlu cezanın geri dönüşünün olmadığını ancak 50 milyon euro'ya ihtiyaç olduğunu ve para bulunursa cezanın kaldırılabileceğini belirtmişti- devlet araya girmiştir. Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, nereden bulunduğunu bilmediğimiz 50 milyon euro'yu trabzon'a vererek cezanın ortadan kaldırılması için çalışmaların başlatılmasına öncü olmuştur.
Akıllarda tek bir soru. Bunca özelleştirme para yok diye yapılırken, üstelik devletin elinin kiri denilebilecek kadar az bir para olan 50 milyon USD için tank palet fabrikamız satılırken(özelleştirilirken), bu ekonomik ortamda Trabzonspor kulübüne bu para akışı nasıl, hangi yetki ve hangi gerekçe ile yapılıyor ?
Ayrıca trabzonspor başkanı ahmet ağaoğlu, kendisine yasaların vermiş olduğu bir yetki mi var ki bu para akışını çıkıp açıklayabiliyor? Bu bile başlı başına bir problem teşkil ediyor. Açıklanması ayrı açıklanmaması ayrı problem.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin özü Türk, sözü Türk bir vatandaşı olarak merak etmekteyim.
Günler önce Fenerbahçe'nin yürütmüş olduğu fener ol kampayasına sosyal medyada ve çeşitli TV kanallarında tepkiler yağdıranlar; Fenerbahçe halkın parasını cebinden alıyor diyenler -üstelik halk kendi isteğiyle verirken o paraları-, hiçbirinizin veya hiçbirimizin isteği olmadan Trabzonspor'a verilen para için neden seslerini çıkarmıyorlar, çıkarmıyorsunuz? Bu, iki yüzlülük değil midir?
-- spoiler --
Konuyla direkt olarak bir bağlantısı yok ama bence endirekt olarak o kadar bağlantılı ki; bugün gördüğüm bir haber.
the george washington university islama en uygun yaşayan ülkeler hakkında oldukça uzun soluklu araştırmalar sonucu oluşturduğu listeyi yayımlamış. Bu araştırma; devletten tutun, halkın yaşayışına ve davranışlarına kadar yansıma bulan detaylı bir araştırma.
1. sırada yeni zelanda, 2. sırada isveç, 3. sırada hollanda, 4. sırada izlanda ve 5. sırada isviçre bulunuyor.
Listenin ilk 40 sırasında müslüman ülke bulunmaz iken türkiye, 153 ülke arasında 95. sırada yer alıyor.
Biz bu kadarız işte. Gerçekten bu kadarız ve ötesine geçemiyoruz.
Bizde liyakat olmaz. Bizde özü sözü bir olmak diye bir şey yoktur. Güçlü olan yanlış da yapsa hata da etse, ses çıkarılmaz bizde.
Bizde korku vardır korku. Yan evdeki komşunu boğazlarlar da aman bana sıçramasın, başım belaya girmesin diye üç maymunu oynarsın. Benzer karakter ilişkileri.
Ne güzel demiş yunus emre:
Emeksiz zengin olanın
kitapsız bilgin olanın
sermayesi din olanın
rehberi şeytan olmuştur.
-- spoiler --
Edit: Devletin trabzonspor'a 50 milyon euro vermesi başlığı silinmiş ve girdi, trabzonspor başlığına taşınmış. Belirteyim. -
Bir süredir macron ile çalışıyor forma tedarikçisi olarak. Dün müthiş bir video ile sezonun alternatif formalarının sonuncusunu tanıttılar. Forma son derce güzel olması yanında çok da anlamlı. İşin güzel yanı türkiyeden çok yurtdışında ses getirmiş durumda macron ve Trabzon yaptıkları tanıtımla.
Her iki tarafı da kutlamak lazım. Umarım katalogdan forma seçip taraftarına kakalayan fenerbahçe ve adidas'a ders olur.
-
en son 1996 yılında fenerbahçe'yle şampiyonluk için kapışmış ve kaybetmişti... devran döndü, neler değişti, 23 sene sonra o sene bu sene olabilir kendileri için. ve yine fenerbahçe'yle yarışıyorlar şampiyonluk için. -
2010-2011 sezonunu ikinci bitiren takım. -
"... Trabzonspor yönetiminden, teknik yönetiminden, sporcularından hakkettiği yerlere gelmesini, Taraftarlarını şampiyonlukla tekrar tanıştırmasını ve o mutluluğu tekrar yaşatmasını bekliyoruz. Bu konuda her türlü desteği vereceğimizi ifade ettik."
Mehmet Cahit Turhan
T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı
Bir bakan bir futbol takımına şampiyon olması için nasıl bir destek verecektir acaba? -
İnsanın hangi yaşta, hangi tecrübede olursa olsun; bazen sevgisinin altında ezilebildiğini ve bu doğrultuda maksadını aşan söylemlerde bulunabileceğini gösteren takımdır. Savunurken veya eleştirirken bazen insancıl kuralları göz ardı edebiliyor insan. 9. Maddeyi yine ihlal ederek (istemeden) ifade ettim sanırım bazı şeyleri. Verilen rahatsızlıktan dolayı cidden kusura bakmamanızı diler, sisteme yönelik yılların getirdiği sinir geçene kadar bu başlıkta daha yazmayacağımı ifade etmek isterim.
(2010 2011 şampiyonu. )
Edit : bu girdideki eleştirilerimin öznesi bizzat kendimdir. -
Yine başlıyoruz. Türkiye'nin en aşağılık kompleksli ardı yanık takımıdır.
(2010-2011 şampiyonluk kupası ) -
Türkiye'de istanbul hegomanyasına son vermiş iki takımdan biridir. Ben trabzonsporlu değilim fakat bu direniş Ruhundan dolayı Trabzonspor'a çok büyük saygı duyuyorum. Bir isyandır trabzon trabzonlulara göre köhnemiş düzenin çarklarına çomak sokmaktır. Hiç gidilmemiş istanbul'da takım tutmak değilde doğduğun, büyüdüğün, yetiştiğin şehre sadakattir.bir şehrin kavgasıdır. ligimiz avrupa'ya göre rekabet açısından kısırdır trabzonspor gibi lige yeni tatlar katacak takımların artması en büyük temennilerimdendir. Diğer bir temennim ise hiçbir spor kulübünün siyasete bulaşmamasıdır. -
fenerbahçe fk ile uzun yıllar husumeti olan takım. gerçi ben hiç fenerbahçelilerin umurlarında olduğunu da görmedim ya neyse. sanırım bu husumet biraz platonik cinsten... ve teeee ikinci şampiyonluklarının zamanına dek uzanmakta. 76-77 sezonunda trabzon ikinci şampiyonluğuna uzanırken sonraki yıl araya fenerbahçe girmiş; trabzonsporun üst üste altı şampiyonluk almasının önüne geçmiştir. üstelik o yıllara şahit olan büyüklerimizin gelen geçen tüm anadolu takımlarının trabzona yattığını söyleyip durdular. valla öle diyollaaa -
Bir yıl süreyle Avrupa kupalarından bugün itibariyle men edilen kulüp.
Yapmayın, etmeyin; siyaset futboldan ellerini çek dedik ama olmadı, başaramadık.
-
eğer bir mucize olur da bu sezon şampiyon bitiremezse bunun sebebi sadece ünal karaman'ın yerine hüseyin cimşir'i getirmeleri olacak...
bu akşam oynadığı alanya maçını izliyorum. trabzon 2-1 önde. hüseyin cimşir oyundan guilerme gibi top tutan bir adamla stoper campi'yi çıkartıp yerine iki stoper sokuyor. höseyni midir nedir, onu da ileri atıyor sanıyorum ki höseyni denen arkadaş sağ bekten asist yapacağını düşündüğü salih uçan'a tabanla dalıyor. lan olm salih uçan halı sahada sağ bekten asisti belki yapar. manası ne? bilen yok. höseyni o pozisyonda orada ne arıyor? onu da cimşir'e sormak lazım.
neyse ki el sakala mı dır nedir, cebinde sarı kartı varken, takımları eşitleme arzusu ile yanıp tutuşan hakeme istediği fırsatı sunuyor. en az höseyninin yaptığı kadar gereksiz bir faul ile ikinci sarıdan kendini attırıyor...
hakeme niye böyle diyorum? hakem kötü mü maç yönetti? asla. lakin efecan'ın ayağına en az iki kez basıldı ki öğrendiğime göre aslında en az üç kez basılmış, sadece bir tane sarı kart gösterdi. ama burada ikinci sarıyı gösterirken hiç tereddüt etmedi. ayağa basmanın cezası futbolda sarı karttır. bir adamın ayağına üç kez basılıyorsa bir sarı kart vermelisin gibi bir kural da yok. üç kez basıyorlarsa üç kez sarı verirsin. basmasınlar dersin...
maça geri dönelim. alanya bu ligin en iyi oynayan takımlarından biri. sen yine de 2-1 öndesin. 90'da abdulkadir ömür'ü dışarı alıyorsun. yerine genç bir kızan sokuyorsun. amaç? zaman geçirmek mi? peki topu ileride ayağında tutup zamanı tüketecek guilerme gibi bir adamı oyundan almışken bu işi yapabilecek bir diğer adam olan ömür'ü niye çıkartıyorsun? bilen yok...
aslında, hüseyin cimşir bu saçmalıkları hep yaptı. ilk kez yapmıyor. kimi niye oyuna aldı, kimi neden oyundan çıkardı, sanıyorum o da bilmiyor. çünkü oyunu okumak gibi bir yeteneği yok. lakin bu saçma değişiklikleri ilk kez elinde patladı.
ha bir de son bir şey yazmak istiyorum. trabzonspor ile ilgili.
2010-2011 sezonunun fenerbahçe as başkanı, günümüzün de federasyon başkanı Nihat Özdemir bakın geçenlerde ne dedi .
"Nihat Özdemir, Ekonomist muhabirinin "Futbolda şike tartışmalarını bitirmek için nasıl bir strateji izleyeceksiniz?" sorusuna, "Birçok ülkede de böyle olaylar oldu. İtalya, İngiltere ve Fransa'da. Türkiye'de de böyle bir olayı yaşadık. O sezon 2010-2011 sezonudur. 9 sene geride kaldı. 9 senedir herhangi bir şekilde bir şike olayına şu ana kadar rastlamadık. Etik ve disiplin kurulumuz şikayetleri inceliyor. Tespit ettiğimiz zaman üstüne gideceğiz." cevabını verdi."
bu ne demek? o sezon şike oldu manası çıkmıyor mu? ve bu mana ortada iken yıllardır "o sezonun şampiyonu biziz!" diyen trabzonspor'un, dönemin as başkanı bu lafı etmişken "verin olm bizim kupamızı madem?" diyememesi ya da dememesi neden? kaldı ki nihat özdemir malumun ilanı olarak "söz konusu sezonun şampiyonu elbette fenerbahçedir, hem tff, hem uefa bu durumu tescil etmiştir." diyememiştir. fenerbahçe'nin gösterdiği tepkiden kat ve kat fazlasını göstermesi gereken trabzonspor bu sözlerden sonra susuyorsa şu saatten sonra hiçbir trabzon yöneticisi ve taraftarı 2010-2011 diye tatava yapmasın... -
Bugün ölüm yıl dönümü olan Kazım'dan;
"Trabzonspor’u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir. Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı. Öyle bir kahramandı ki statükoyu bile devirmişti."
Merak etme Kazım; olacağız, senin için olacağız ve bu sefer yanına sadece atkılarımızla değil, çok istediğin kupayla geleceğiz.
i.hizliresim.com/... -
Devir değişti, sistem değişti, dünya değişti; haliyle eskiden inandığımız, söylediğimiz, savunduğumuz tüm argümanlar geçerliliğini ve güncelliğini yitirdi.
50 sene önceki dönem yok, 50 seneki önceki futbol yok, 50 sene önceki toplumsal ahlak düzeyi yok, 50 sene önceki samimiyet yok, 50 sene önceki duygular yok; yok, yok, yok. 50 sene önceki hiçbir şey yok !
Trabzonspor'lu olmak her zaman benim birincil kimliğim oldu. Uğruna ölümden döndüm, sayesinde sabretmeyi öğrendim, hayal kırıklığını yaşadım, dünyanın en sessiz ama bir o kadar da ürkütücü anlara tanıklık ettim. Esasen buradaki dostlarımın da bildiği üzere yaşanan tatsız birtakım gençlik hadiselerinden ötürü 15 16 sene evvel güya bırakmıştım fanatikliği. Uzunca bir süre de gerçekten ilgilenmedim, ilgilenmemeye çalıştım ama kendimi kandırdığımı biliyordum. Şimdi sosyolojik tespitler yaparak vakit almayacağım ama ne bileyim, beynimle kalbimi ortak bir noktada buluşturamadığım tek metaydı Trabzonspor.
96'da aykut'un golünden sonraki sessizliği yaşadım, aynı aykut'un "bu kadar insan üzülüyorken, ben sevinemem" dediği günleri de gördüm,Cem papilla sezonunu gördüm. 2011'i gördüm. Ama aynı zamanda galatasaray'a yıllarca alt yapı görevi gören trabzonspor'u da gördüm. Küçük şeylerden mutlu olmayı da öğrendim; isyan etmeyi de, tükenmeyen bir şekilde kin duygusu gütmeyi de. Her şeyi yaşattı bana bu takım; iyisiyle, kötüsüyle, getirileriyle, götürüleriyle. Ama bilançoya baktığım zaman hep zarar yazdı bana trabzonspor.
Uzunca yıllar İstanbul gibi olmaya çalıştı Trabzon ve Trabzonspor. Hatta kimilerine göre Trabzonspor, istanbul'a taşınmalıydı. Her kafadan bir ses çıktı, herkes kendi sözde çözüm önerilerini sundu ama her karar, trabzonspor'u daha da geriye atmaktan başka bir işe yaramadı.
Öze dönelim dediler, olmadı;
Borçlanalım, sansasyonel transferler yapalım dediler, olmadı;
Kavga edelim dediler, itici oldular;
Sempatik olalım dediler; suçlu oldular;
Yan gelip yatan da oldu;
Kafasını tekmeye sokanı da oldu;
İntihar eden taraftarı da oldu;
Sevinçten kalp krizi geçireni de oldu.
80 yaşında ninesi de taktik verdi, 9 yaşındaki çocuk da.
Barcelona'yı da rakip olarak getirdi Trabzon'a, liverpool'u da; (o yıllardaki gazete küpürlerine bakın lütfen)
Hep birilerine kafa tuttu Trabzonspor;
Ve başardı da.
Trabzon'dan çıktı artık Trabzonspor; daha doğrusu çıkmıştı. Ama bir şekilde ya önü kesildi, ya da hemşehrileri tarafından gs'e kıyak geçmesi için zorlandı.
2002'de kim bilebilirdi ülkenin olduğu kadar Trabzonspor'un da kaderinin değişeceğini. Hocasından, başkanına; taraftar gruplarından, yerel medyasına kadar siyasete bulaşabileceğini kim tahmin edebilirdi ki..
Neyse;
Bak Trabzonspor, iki çift lafım var sana;
Bu insanlar senden hiçbir şey istemediler, tek dünyaları sen oldun, hayattaki tek mutluluk kriteri olduğunu zaten biliyorsun. Derdin nedir oğlum senin ? Bu insanlar senden sadece Kazım'ın dediği gibi "Dozer gibi oynamanı, Kazım gibi sevmeni" istedi.
Şampiyonluk istemedi; 3 puan istemedi;
Dik oynamanı istedi, dik.
Dön bak şimdi aynaya; sadece senden dik oynamak isteyen 80 yaşında neneye, 5 yaşında bebeye, malatya'da doğup büyüyen trabzonspor'lu insanlara neden bunu çok gördün ? Hani Trabzon'da sadece horon dik oynanmazdı, futbol da dik oynanırdı ?
Sözünü tutamadın Trabzonspor, olmadı; öküz öldü; ortaklık bitti.
-
Üç tane semt takımını yıllar sonra yine kardeş yapmış takım.
Bu arada;
Kayınpeder > Damat -
"Siyaset, futboldan ellerini çek!" diye yıllardır bağırmamıza, haykırmamıza, isyan etmemize rağmen bizi dinlemeyen, daha doğrusu dinleyemeyen, konjonktür gereği dik ve karşı duramayan ve böylece Trabzonspor'un kuruluş felsefesine ihanet eden basiretsiz yönetimlerin bedelini yine taraftarına ödeten kulüp.
2011'de eleştirdiğimiz, tüm dünyada kamuoyu oluşturmaya çalıştığımız, hala hazmedemediğimiz, unutamadığımız, isyan ettiğimiz her şeyi yüzümüze vurdurdunuz, çoluk çocuğa maskara ettiniz, saçma sapan ithamlara maruz bıraktınız, dostlarımızla kavga ettirdiniz, sidik yarıştırttınız, aleme madara ettiniz.
Bizden geçtiğini zaten söylüyordum; en sempatik sezonumuzda, üç İstanbul kulübünün yarışta olmadığı, zor deplasman maçlarını seyircisiz oynadığın böyle bir sezonda ne istediniz 5 milyon ezikten?
Şampiyon olmayabilirsin, ama dik oynayacaktın; bize değil, kendinize değil, Trabzonspor ismine ihanet ettiniz.
Dozer cemil'in de mi hatırı yoktu? Ali Koç kadar olamadınız. Rakipler bile tarihimize sizden daha çok saygı duydular. Ya siz?
Midem bulanıyor, hem de çok ..
Bu da seninle ilgili son girdim olsun. -
herkesin hemfikir olduğu gibi ünal karaman'ın gönderilmesiyle şampiyonluğu kaybetmeye başlamış olan kulüp.
buna ek olarak son maçlarda çok gol yemeye başladı. ilk 7 sıradaki takımlar arasında en çok gol yiyen takım şu an. -
borsada yıl içerisinde %400 kazandırırken %400 kaybettirebilen tek hisseye sahip takım. -
Birinci transfer döneminin son saatlerinde (bkz: vitor hugo) 'u bildirerek, nihayet iyi bir stopere kavuşmuş kulüp, direniş, efsane. Şampiyonluk gibi hedeflerin gerçekçi olmadığını genç taraftarlarımız anlamıştır eminim ama olsun;
tükenmeyen isyanımızla,
öfkemizle,
inancımızla !
Hayde ! -
alexander sörloth adlı topçuyu bulup, parlatıp 10m euro kar eden futbol kulübü. -
2004-2005 sezonundaki hücum hattı türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en kaliteli ve uyumlu oyuncularını barındırmakta olan spor kulübü. -
Türk futbol tarihinde popüler tabirle çağ açmış takımdır. Bu ünvan daha önce eskişehirspor ve göztepenin avucuna kadar gelmiş fakat kavrayamamışlardır ve en nihayetinde 1976 senesinde trabzonspor'a nasip olmuştur.
Neden Trabzon diye özetlemek çok zor ama bunda coğrafi ve sosyolojik etmenler, geçmişteki gayrimüslimlerden kaynaklanan bir spor kültürü olması ve kent bilinci bu başarıya zemin hazırlamıştır denebilir. Zira İstanbul ve İzmir'den sonra futbol oynanan üçüncü kent olması, 1922'de futbol kurallarını anlatan ilk Türkçe kitabın Trabzon'da basılması, 1920 lerin sonlarında dahi mahalli derbilerin oluşması, 1970'lerin Türkiye'sinde esen devrim rüzgarlarında yeşeren Trabzonspor'u besleyen önemli arterlerdir. -
1. Lige çıktıktan sonra (1974-75 Sezonu) '3 İstanbul Kulübü' ile girdiği yarışların bilançosu, aşağıdaki gibi olan güzide kulüptür.
Türkiye ligi şampiyonluğu:
1-Galatasaray→ 10
2-Fenerbahçe→ 10
3-Beşiktaş→ 8
4-TRABZONSPOR→ 7
Türkiye Kupası Şampiyonluğu:
1-Galatasaray→ 9
2-TRABZONSPOR→ 8
3-Beşiktaş→ 8
4-Fenerbahçe→ 2
Cumhurbaşkanlığı Kupası Şampiyonluğu:
1-TRABZONSPOR→ 7
2-Galatasaray→ 7
3-Beşiktaş→ 6
4-Fenerbahçe→ 4
Başbakanlık Kupası Şampiyonluğu:
1-TRABZONSPOR→ 5
2-Galatasaray→ 5
3-Fenerbahçe→ 4
4-Beşiktaş→ 3
TFF Süper Kupa Şampiyonluğu:
1-Fenerbahçe→ 2
2-TRABZONSPOR→ 1
3-Galatasaray→ 1
4-Beşiktaş→ 1
TOPLAM:
1-Galatasaray→ 32 Kupa
2-TRABZONSPOR→ 28 Kupa
3-Beşiktaş→ 26 Kupa
4-Fenerbahçe→ 22 Kupa
Ayrıca 3 istanbul kulübü ile olan tüm maçların sonuçlarına göre;
Fenerbahçe ile : Toplam 123 / 48 Mağlubiyet / 37 Galibiyet / 37 Beraberlik;
Galatasaray ile : Toplam 126 / 56 Mağlubiyet / 43 Galibiyet / 27 Beraberlik;
Beşiktaş ile : Toplam 129 / 53 Mağlubiyet / 45 Galibiyet / 31 Beraberlik
şeklinde bir istatistiği bulunmaktadır.
Edit : "Başbakanlık, cumhurbaşkanlığı kupası da neymiş?" diye düşünecek olanların, önce ergenlik sivilcelerini patlatmalarını, sonra da araştırmalarını tavsiye ederim.