1. son yılların en iyi bilim kurgu filmlerinden birisi arrival. 2016 tarihli filmin yönetmeni, her filmini nakış gibi özenli bir şekilde işleyen .

    dil bilimci Louise Banks (amy adams) dünyanın farklı noktalarına inmiş 12 uzay aracından birisindeki yabancılarla iletişim kurmak için görevlendirilir. film de, Louise Banks'in uzaylılarla iletişim kurma tecrübesini sunuyor bize.

    film, içindeki neredeyse hiç barındırmadığı aksiyona rağmen, karşısına geçtiğiniz ilk anda biraz da 'ın etkisiyle sizi sarıyor. konuya hızlıca giriş yapıyor olması da, sakinliğine rağmen ilk andan itibaren sizi tutan başka bir etmen.

    klasik istila filmlerinin aksine, konuyu iletişim kurma temelinde zaman algımızı zorlama noktasına getirdiği için etkileyici bir film arrival. eğer filmi izlemediyseniz, izlemeden önce üzerine bir iki paragraf okumanızı tavsiye ederim. konuya yabancıysanız, ilk anda kavramak ve filmle bağdaştırmak biraz zorlayıcı olabilir ve dahası bu; filmin inandırıcılığı üzerinde negatif etki yaratabilir. film de, Sapir-Whorf Hipotezi'ni oldukça kısa bir tanımla geçiştirdiği için yaşananlara tam kendini verememek olası bir süre.

    filmde:
    "konuştuğumuz lisan, düşünce şeklimizi belirler.(Kendini yabancı bir dile tamamen adarsan düşünce tarzını değiştirebilirsin)" olarak tanımlanıyor.
    benim gibi ilk kez duyuyorsanız ve ikna edici bulmayıp kafa karışıklığı yaşarsanız, film açısından bir süre ciddi inandırıcılık problemi ortaya çıkabilir. sıkıntı şu ki, Denis Villeneuve sinemasının alametifarikası sahiciliği benim açımdan. bu nedenle, yaşananları kafamda oturtana kadar film benim adıma biraz tekledi.
    ancak;

    filmin sunduğu en parlak fikirlerden birisi heptapod adı verilen ziyaretçilerin anlam taşıyan ama sesi temsil etmeyen işaretlerle yazıyor olması. yani heptapodların yazdıkları ve konuştukları arasında bir ilişki yok. daha da önemlisi yazılı dillerinin ileri - geri istikameti yok (). ki, bu da bizi sapir-whorf hipotezi'ne tekrar bağlıyor: "Acaba böyle mi düşünüyorlar?


    -- spoiler --


    ben açıkçası oldukça etkilendim bu yaklaşımdan. ki filmde etkileyiciliğini bunun üzerine inşaa etmeye devam ediyor. çünkü aynı yazı dilleri gibi, ve bu yazı dillerinden gelişen düşünce sistemlerinin sonucu olarak zaman da heptapodlar için farklı işliyor; doğrusal değil.
    sonuç olarak, "heptapod'ların yazı dilini özümseyerek öğrenebilirseniz, sizde zamanı idrak edebiliyor duruma geleceksiniz demektir" diyor film; bu da, filmin başından beri Louise Banks'ın neden/nasıl olup da flashforwardlar gördüğünü anlatıyor bize. Louise Banks, geçmişi, geleceği ve şimdiyi yaşıyor (görüyor) film boyunca.
    uzaylılılarla iletişim çabasının bu doğal sonucu, istilanın nedenini de açık ediyor bizlere.


    -- spoiler --



    görsel olarak, Denis Villeneuve sinemasından aşina olduğumuz özenli çalışma bu filmde de karşımızda. açık alan çekimleri oldukça etkileyici. görsel efekt kullanılmadan şu tip sahneler yakalanabilmiş.

    #24248 fly | 8 yıl önce
    0film 
  2. hikayesi oldukca ozgun bir film olmus gercekten. dil uzerinden insa ettikleri o zaman algisi on numaraydi. bir de denis villeneuve bu yasta cok ust duzey film cekti. bu filmin de sinematografisi enfes. izlerken ciddi anlamda zevk aldim ben.
    #24250 pokilertoner | 8 yıl önce
    0film 
  3. ses kurgusu dalında akademi ödülü almış, ki zaten filmin konusu direkt ses/dil ile ilgili de olduğundan şaşırtıcı olmadı.
    lakin ben, her ne kadar ödül kazanan filmi izlememiş olsam da, aday olduğu görüntü yönetmenliği dalında da şansı olur diye düşünmüştüm.
    #27086 fly | 8 yıl önce
    0film