Hayatının bir döneminde yalnız yaşayan insanların sıkça başvurduğu eylem. Çoğu kişi delirme alameti olarak görse de bana göre self terapi gibidir. Konuşun kendinizle hatta kendinize sesli olarak eleştiri yöneltin. Ayrıca kendi kendine konuşmak Utangaçlığın atılmasına da yarar sağlayabilir.
buna alıştıktan sonra başka insanlarla konuşmak sıkıcı hale gelmeye başlıyor. hele bir de kişi tek başına geçirdiği zamandan daha çok keyif alıyorsa, gelsin antisosyal yaşam formu.
insanı en iyi anlayan yine kendisidir. ben seni çok iyi anlıyorum diyenlere kanmayın. kendinizle konuşun. sizin derdinize tek çare siz, mutluluğunuza tek ortak yine sizsiniz.
Kendi kendime bişeyler anlatırım genelde içimden konuşarak. Ama boş beleş olaylar yani yarın sabah uyanınca şunu şunu yaparım sonra şunu yaparım falan böle şeyler. Aslında yapacağım şeyi ya da yaptığım şeyi biliyo olmama rağmen yine de kendimi tembihler gibi anlatırım. Ve bu bazen öyle bir hal alır ki kendi kendime bişey anlatırken dışardan bi ses geldiğinde ya da dikkatım dağıldığında, bu salak anlamamıştır şimdi der bi daha anlatırım. Sonra olum mal mısın sen der ve konuyu kapatırım.
Bu yazacağımı aslında farklı bir başlık altında da yazabilirim ama hazır konusu gelmişken yazalım. Ben kendi kendimle konuşmanın ötesinde kendime öğütler verip, kendimletartışmaya bile girerim. Kazanan hep ben oluyorum bu tartışmalarda garip.
Bunun en net yaptığım zaman ise yatağa girdiğim zaman. Uyumadan önce dünyaları kurtarırım yatakta. Ne sohbetler, ne muhabbetler. Gırgır şamata. Kendime şakalar falan yapmalar. Şizofren değilim lan.
Gün içinde veya günler öncesinde yaşadığım olayları enine boyuna tartışır, keşke öyle yapmasaydın falan derim. Orada şu sözü söylesen ne güzel olurdu be, orada konuşmasan iyiydi koçum gibi gibi.
bugün bayağı bir konuştuk kendimle. benim ona anlattıklarım bana kalsın da onun anlattıklarını unutmadan yazayım bir yerlere.
kendimden fırça yedim bugün. adam haklı galiba sanki...
"Gidince ne olacak?
Bundan korkuyorum. Bu düşünceden korkuyorum.
Gidince ne olacak düşüncesinden ayrı korkuyorum, bunu düşünüyor olmaktan da korkuyorum.
Yanında işte kıymetini bilsene? Gidincesi mi var ya?
Niye gidince? Ne demek gidince? O zaman bakarsın. O zaman; gittiği zaman, gittiği zamana şarkılar yazarsın, gittiği zamana şiirler yazarsın. artık her ne yazacaksan. Veya ne söyleyeceksen gittiği zaman söylersin. Bugününü niye bunlarla harcıyorsun ki?
Yan yanayken, ellerini tutup gözlerine bakarken aklından ayrılık şarkıları geçirmek de neyin nesi?
Karmakarışık bir durum işte.
Varlığının tiryakisi yokluğunun delisiyim. "
Şahsen benim kendi kendime konuşma nedenim bu. Sohbetim artık ne kadar güzelse kendimi sohbete kaptırmış buluyorum kendimi. Bir bakmışım jest ve mimikle konuşmaya başlamışım.
İç mekanda sorun olmuyorda dış mekanda da aynısını yapıyorum. Yolda yürürken, kantinde, ekmek alırken...
Beni gören yaşlılar “ vah vah yaşı da çok genç, aklını yitirmiş, yarabbim sen şifa ver “ bakışı atıyorlar. Nispeten genç olanlar ise “ napıyor bu mal “ bakışı atıyorlar.
Halbuki ne alakası var kardeşim biz o esnada insanlığa bir kurtuluş yolu buluyoruz.Ne delirmesi, ne mallığı?
Büyük düşünürler ile aynı kaderi paylaşıyorum. “ deli muamelesi “ görüyorum.
Bende çokça olan şey. Çoğu zaman karşımda biri varmış gibi tartışmaya girer, o tartışmayı kazanmaya çalışırım. Biliyorum ikisi de benim ama karşıt görüşte biriymiş gibi düşündüklerimi çürütmeye çalışmak daha keyifli oluyor. Genelde karşıt görüşteki ben kazanıyor. Ne yapalım bir dahaki tartışmaya bakacağız. Kim bilir bir gün benim düşüncelerim kazanır.
bu bende olmuyor açıkçası. kendimle konuştuğumu hiç hatırlamıyorum. bende ne oluyor, kendimi geçmişteki bir olayı yeniden yaşarken buluyorum ve o olayın içindeymiş gibi, o an veremediğim tepkiyi veriyorum veya başka türlü bir tepki verip olayı yeniden üretiyorum. bu sırada mırıldandığım, bana bir şeyler anlatan karşımdaki insandan kopup kafamın içindeki anı yaşadığım oluyor. fakat bu kendi kendine konuşmak değildir. kendi kendine konuştuğunu düşünen insanların da çoğunlukla bunu yaşadığına dair bir önyargım var.
okuldan eve dönerken çokça gerçekleştirdiğim eylem. Özellikle bir konu hakkında kararsız kalmışsam kendi halimeyken bunu sesli olarak tartışmak daha kolay karar vermemi sağlıyor.
son bir yıldır evden çalışıyorum. gündüzleri evde sürekli yalnız kalmaktan, yavaş yavaş kendi kendime konuşmaya başladığımı farkettim. bu tabi böyle sohbet havasında olmuyor da içimde söylediklerimi dışardan söylemeye başladım gibi bir şey aslında. "şimdi yemek yapayım, ama önce şu maili bir cevaplayayım", "ee akşam oldu bugün mesai mi yapsam" gibi söylenir olmuşum baya. bundan çok da korkmadım açıkçası çünkü olay tartışmaya falan dönmüyor çok şükür. ha kendi kendine konuşup bir de cevap beklersen o tabi zor olabilir, aman diyim.
edebiyat tarihimize baktığımızda bu başlığa en uygun kişi cahit sıtkı tarancı olacaktır kendi kendine konuşma bir yana lise döneminde arkadaşlarına sürekli mektuplar gelir ama ona hiç mektup gelmezmiş o da kendini çok yalnız hissettiği için kendi kendine mektup yazıp sonra postadan alırmış gidip sevinçle okurmuş...
insanın kendisiyle iletişimi. Anın sıkıntısını atmak için söylenen herhangi bir şey ya da yapılan bir sakarlık karşısında sinirle kendine sövme gibi kısa süreli ve anlık şeyleri konuşmaktan saymıyorum, söylenmek diyelim onlara. Konuşmaya gelince çok fazla insan tarafından deli işi görülse de bence zaman zaman gerekli. Çok da keyifli ve yararlı bir eylem. Bazen memnun olmadığım tekrara düşen hareketlerde kendimi kenara çekip konuşuyorum. Bazen de ‘aferin kız’ diyip yanaklarımı çekiştiresim geliyor. Hüzünlü zamanlarda kendime şakalar yapıp güldürüyorum falan. zaten ömür sınırlı, öğrenilecek şeylerin, evrenin, keşfetmenin, gezilecek yerlerin, farklı kültürlerin, dillerin, kim bilir tanısak ne güzel şeyler paylaşacağımız insanların sonu yok. Ömrüm asla yetmeyecek gerçekleştirmek istediklerime. Bari kendimle sohbetim güzel olsun, bari kendimi tanıyım da şu azıcık ömrümü önüne çıkan rüzgarın savurduğu bir yaprak gibi geçirmeyim. Yoksa hayatla didişip duruyor insan.