yabancı dil öğrenen güzel halkımın şiveli yabancı dilini dinleyip ne kadar tatlı olduklarını görebileceğiniz güzide memleketimiz...
dörtyol ağızlarına göbek derler ki yolunuzu kaybettirir. denedik.
araba kullananlar tek başına yaşayıp çift kişilik yatak alanlar gibi geniş geniş sürmek için mutlaka şeritleri ortalayarak kullanırlar. çift şeritli yolda sıkıntı yok da tek şeritte insan biraz duygulanıyor.
trafik kuralları neredeyse geçersizdir. kırmızı ışık yandıktan sonra üç araba daha mutlaka geçer, hemen yola atlamayın.
sağlıkta çığır açan bağzı muhteremler buraya uğramamış olacak ki devlet hastanesi tam bir kargaşa ve tüp gaz kuyruğu halindedir. devlet hastanesine giderse... gitmeyin.
ekonomik yaşam turizm ve otelciliğe dayalı olduğu için her şey pahalıya endekslidir (abi otellere veriyoruz o yüzden).
karşılaştığınız herkes neden bilmem biraz utangaç ama müthiş bir halde yardımcı olmaya çalışıyor.
30 üstü ablacıkların çoğu basma fistanlı 30 altının ise müthiş bakımlı popüler kültüre tabii olduğunu gözlemledim ki burada kuşak değişimi çırılçıplak ortada.
not: bu gözlem belek, kundu, serik ve havalimanı çevresinde yapılmıştır.
küçük bir anektod; çapkınlığıyla gururlanan birinin doğum gününü kutladık. dedim ülen bi bereket tanrılı bişey alayım da mağrur olma padişahım fikri vereyim. bi markete uğradım; -abicim hediyelik bereket tanrısı var mı? -o ney? -hani böyle pipisi olan bi heykel... -haa ya aldım onlardan ben. sonra bu ney ya deyip attım hepsini.
geçtiğimiz haftalarda gündemi meşgul eden içki yasağının beklendiği üzere uygulanamadığı şehir. arzu eden pazar günleri şirinyalı'daki falezlerden aşağı inebilir. bira müessesemizin ikramıdır.
İddia ediyorum, yaz sıcağı olmasa Türkiye'de yaşanılacak en güzel şehir. Doğası ve tarihi dokusu o kadar güzel ki anlatılmaz. Sadece şehir merkezine endeksli söylemiyorum bunu.
Yılda 10 milyona yakın turist geliyor(du) sadece denizine ve kumuna gelmiyor bu kadar insan. Mesela kaleiçi sokaklarında kaybolmanın hazzı enfes. 15 yıldır Antalya'da yaşıyorum ve hala öğrenemedim kaleiçi sokaklarını, hala kaybolurum. Sonra yine kaleiçinde dolaşırken bir meyhane görürsünüz hemen dibinde ise çok şık bir restoran bahçesinde güzel bir kadın kuyruklu piyano çalıyor... Öyle bir şehir Antalya.
Ha bana sorarsanız Konyaaltı ve muratpaşa ilçeleri haricinde oturulmaz. Kepez, o Antalya ruhunu, dokusunu hem kültürel hem şehirleşme olarak taşımaz çünkü.
Ne çok kalabalıktır ne çok az. Tam kıvamında nüfus yoğunluğu var. Ancak popülasyonu çok değişik bir yapıdadır. Seçimlerde bir akp kazanır şehri bir chp. Hiçbir parti için garanti değildir. Hiçbir partinin kalesi değildir ve olmamıştır.
Burnumda tütüyor. Varyantta Manzaraya karşı sigara içmek, gün batımında konyaaltı sahilinde yüzüne vuran deniz meltemi eşleğinde biranı yudumlamak...
Canım şehir. İyi ki Antalyaya taşınmışız diyorum sürekli.
yazın genelde ağustos ayında izne çıkıyoruz. o tarihte de bu şehir cehennem sıcağı olduğundan mütevellit yaz tatilimizi geçirmek için hiç tercih etmediğimiz bi şehir. zira denizi bile sıcak oluyor o mevsimde, girince serinleyemiyor insan. zaten pek çok bölgesinde kayalık sahil ve dalgalı bir denize sahip. geceleri bile serinlemiyor, klimasız ortamda dışarda oturup akşam yemeğinizi yemeniz imkansız, terden yapış yapış olursunuz. güney ege candır.
selçuklu döneminde en önemli ihracat limanı antalya'dadır. hem selçukluların kendi imalatı olan ipek ve yün dokumalar, halı ve kilimler, çini ve seramikler, dokumacılıkta kullanılan bir ham madde olan şap, hem de ipek yolu üzerinden gelen her türlü mal antalya limanından venedik, ceneviz ve floransa gemilerine yüklenerek ihraç ediliyordu.
son belediye seçimlerinde chp'den ak partiye geçen il. seçimden sonra erdoğan kenti ziyaret ettiğinde şöyle bir demeç vermişti: "hamdolsun, antalya'yı yeniden bir şantiye haline dönmüş olarak gördüm"
bence türkiye'nin en güzel şehri. böyle bir doğa, böyle bir deniz, böyle bir hava, böyle bir güneş yok. özellikle konyaaltı'na hastayım; konyaaltı'ndan bakınca deniz ile birleşen dağların görüntüsü eşsiz. bence türkiye'deki diğer şehirlere göre şehirleşmesi de gayet düzgün ve göze hoş geliyor. sokaklar, caddeler, meydanlar, yollar geniş.
tek kusuru kavurucu sıcaklar. ben hayatımda böyle bir sıcak görmedim.
Yazı çok sıcak olduğu gibi kışı da çok beterdir. Bir haftadır haber bültenlerini meşgul ediyor zaten Antalya kışı ama bu daha hiçbir şey!
Kar yağmaz ama sürekli yağmur ve dolu yağar. Yağmurun 10 gün aralıksız yağdığını biliyorum ben bu şehirde. Hava kapalı güneş görünmüyor ama öyle yıldırımlar çakıyor ki hava sanki yeni güneş açmış gibi aydınlık oluyor. Her yıl en az 2-3 kişinin üstüne yıldırım düşer. Hatta sınıfımdan bir arkadaşımın babası arsadan evine dönerken arsaya yıldırım çarpmış ve adam aylarca komada kalmıştı.
Çok fena rüzgar eser. Bu yüzden Antalya'nın evlerinin çatıları üçgen değildir, kiremit bulamazsınız. ( var da çok ama çok nadir) yağmurda ıslanmayayım diye şemsiye açarsınız o şemsiye kırılır, ağaçlar devrilir. Hatta bu 10 yıl önce falan rüzgarlar yüzünden kepez ilçesindeki kipa alışveriş merkezinin çatısı çökmüştü.
Yağmur ve dolu meselesine hiç girmiyorum, gerek yok çünkü. Yağmurdan 2 metre önümdeki arkadaşımı kaybettiğimi bilirim.
İşte bu nedenlerden ötürü bana sorsanız ki " Antalya kışı mı yoksa sivas kışını mı tercih edersin " diye gözüm kapalı sivas kışını tercih ederim. Burnumdaki sümükler bile donuyor ama can güvenliğim daha fazla sivas kışında.
Kışı sevimsiz,ürkünç, yazı da ölümcüldür. Hayır tatilde filan değiliz. Severim yine de.
Ünlü yemek ne diye sorana piyaz, köfte, şiş sonrası yanık dondurma ikram ediliyor.
İnsanı dersek Antalya'lı az, Burdur,Isparta'dan göçen halk çok, her yerden insan var.
Üniversite kocaman ve yeşilik, yürüyerek denize gidiliyor. Eskiden en çok Erasmus öğrencisi alan üniversiteydi, şimdi sadece Afrikalı öğrenci var.
Ünlü börekçi Tevfik var, eski bir fırında yaptığı böreğin yanında çay ve ayran ikram ediliyor, gurmeler ziyaret ettikten beridir pahalı.
Halkı yörüktür, ilçelere göre huyları, halleri değişiktir.
Geyikbayırı diye bir lokasyon var, tırmanış rotaları ile ünlü, dünyanın her yerinden insanlar gelir kış boyu, burada ağaç evde kalıp tırmanırlar.İsmi yöre halkının dağ keçisine geyik demesinden dolayı böyledir. Kapari, adaçayı boldur burada, kaynak suyu nefistir.
Sahili Konyaaltı ve Lara olmak üzere iki tanedir. Konyaaltı taşlıdır biraz daha ve hareketli temiz bir suyu vardır.Lara kumseverlerin mekanıdır.Kıyısında köpük partilerinin filan yapıldığı keyifli yerler vardır. Konyaaltı kenarında çay, bira içilecek kafeler vardır. Daha aile mekanıdır. Konyaaltı'nın sonunda Sarısu kadın plajı vardır. Üstsüz ablalarla kapalı ablalar yanyana 2387283 tane bebeyle birlikte yüzer. İçinde minik hamam,spa merkezi, restorant ve kafeler vardır. 7 yaşından büyük erkek giremiyor, sadece kışları açık galiba erkeklere.
Spor için güzel bir kent, bisiklet yolu ile boydan boya bisikletle şehri gezmek mümkün. Tırmanış, trekking için de süper rotalar var. Şehirde bir tane sulaltı roket, ragbi takımı var. Büyük turnuvalar, triatlon yarışları filan oluyor.
Kaleiçi tarihi bir yer, ilk akla gelen burayı ziyaret etmiş herkesin beğendiği nokta. Her daldan takılacak yerler var, türkü bar, rock bar, kafeler, balık restoranları vb.
gün sonu itibariyle resmen yanmış olan şehir. sanki şehrin ortasına görünmeyen bir ateş yakmışlar gibi bir havası vardı bugün. allahım temmuz ve ağustos'un şerrinden sana sığınırım amin.
ekimin 8'i saat: 19:47 olmasına karşın merkezinde hala boğuk, basık ve nemli havayı bünyesinde barındıran tatil şehri. bu şehirde doğup büyümüş ve aynı zamanda kökleri bu şehire dayanan birisi olarak bu şehirden nefret ediyorum. öyle bir şehir düşünün ki sürekli göç alarak suç oranlarının arttığı, trafikte hal ve hareketleri ile sizi potansiyel katil ya da ölü yapacak kekoların normalleştiği, cadde üzerinde oturduğumuz evde her gece en az bir egzoz bağıttıran kepez kekosunun sizi sinir ettiği.. bu şehir tatilciler için cennet ancak yıl boyu yaşayanlar için zulüm..
3 gündür süren ve perşembeye kadar sürecek olan yağmurların gök gürültüleri kadar, geçen hafta olan 6 şiddettindeki deprem sallamadı şehri. çok tuhaf bir şehir.
ekleme: hayır bir şey değil o esnada perdeleri didik didik etmek suretiyle kendini eğlendirmeye çalışan kuş, şimşeğin parıltısı ve gök gürültüsünün şiddetiyle korkup yere düşüyor. kuş korkudan ya ölecek ya uçmayı unutacak.
Her sene artık daha fazla sıcak olamaz dedikten sonra her sene bizleri yanıltan şehir. Bugün itibariyle normal sıcaklık 45 santigrat derece, gölgede hissedilen sıcaklık 51 santigrat derece, kemer beldibi bölgesinde konuşlu termometrenin 61 dereceyi göstermesiyle bütün şehir cehennem azabının demosunu yaşadı.
Trafik lambaları eridi, yol kenarındaki plastik dubalar eridi ve trafik çilesi bugün yaşanmadı. Sokak hayvanı sorunu bugün kendisini göstermedi, bırakın kediyi, köpeği, uçan, cikcik öten kuş yoktu sokaklarda. Sivasta-37 santigrat derece soğuğu gördüm, o koşullarda bile hayvanlar çevreye uyum saplayıp günlük rutinlerini yapıyorlardı ancak bugün antalya'da bu yaşanmadı.
Havanın sıcaklığından dolayı denize girip serinlemek isteyen turistler deniz çok sıcak diye denizden kaçtılar. Klimanın olmadığı herhangi bir ortamda bırakın uyumanın, nefes almanın imkanı yok.
Allah willis haviland carrier'a gani gani rahmet eylesin. Onun sayesinde bugünlerde yaşamımıza devam edebiliyoruz. Ruhuna el fatiha!
