hiç kimsede değişmez. iyice tiye alırlar, matrak geçerler, romantik uyuzlarını kaşırlar bi müddet, sonra baktılar iş ciddiye gidiyor, iki satır mektup, cız. boşla oltayı, al voltayı. yes orrayt! hindistan cevizi sadri alışık - zeki müren
Trajedi hayatınıza bir kasırga gibi girer, her şeyi kökünden söker ve kaos yaratır. Tozun yatışmasını beklersin ve sonra bir seçim yaparsın: O Harabede yaşayıp, oranın hâlâ o hatırladığın köşk olduğunu farz edebilirsin. Ya da enkazdan sürünerek çıkıp yavaşça yeniden inşa etmeye başlayabilirsin. Çünkü felaket vurduktan sonra önemli olan, devam etmektir.
Ama eğer benim gibiyseniz, fırtınanın peşinden koşmaya aynen devam edersiniz. Fırtınanın peşinden koşmanın sorunu, sizi yıpratması, ruhunuzu kırmasıdır. Uzmanlar bile kabul eder: bir kızın o defteri kapatmaya ihtiyacı vardır.
Çoğu kişi tarafından bilinmeyen muhteşem bir stop motion filmi olan, duygulanarak ( belki ağlayarak ) izlenen Mary and Marx filminden;
-“seni affetmemin sebebi mükemmel olmamandır. mükemmel değilsin, ben de değilim. kimse mükemmel değildir. kusurlarımızı kendimiz seçemeyiz. onlar bizim bir parçamız, onlarla yaşamak zorundayız.”
"Gülümsemeyi kafana takma ağzım neredeyse hiç gülmez... ama bu beynimin içinde gülümsemediğim anlamına gelmez."
"İnsanlar sürekli mantıksız davranıyorlardı. Hindistan'da çocuklar açken, neden yemekleri çöpe atıyorlardı? Madem oksijen ihtiyaçları vardı neden yağmur ormanlarını kesiyorlardı? Ve asla zamanında gelmedikleri halde otobüs zaman çizelgelerini neden yapıyorlardı? En sevdiğim fizikçinin söylediği söze aynen katılıyordum. 'Sadece iki şey sonsuzdur. Evren ve insanoğlunun aptallığı.' "
"İnsanlar Tanrı'ya inanıyor çünkü o birçok karmaşık soruyu cevaplıyor: Evren nasıl oluştu? Solucanlar cennete gider mi? Yaşlı kadınların neden mavi saçları var?"
- Peki atla binicisi nerede? Öten o boru nerde? Dağlardan yağmur gibi geçtiler, çayırlardan yel gibi estiler, günler batıdan battı bile, tepelerin ardından, gölgeler içine; nasıl bu hale geldik!
Hikayede durmadan inandırıcılık arayarak, bencil meraklarını tatmin etmeye çalışacağına; bari berat'ın yardım ihtiyacına cevap vermeye çabalayan ve maalesef senin gibi kendi egosunun gölgesinde yaşadığı halde etrafını bencillikle suçlayıp durmayan insanların yolunu tıkamasan, ve ayrıca üstelik bir de sencil havalarda ortalıkda dolaşmasan daha iyi olmaz mı rüya?
(bkz: yedi numara)
Tozlu bir pencere camından bakar gibi, Kaybolup giden o yılları hatırlıyor, Geçmiş, görebildiği ama dokunamadığı bir şey, Ve gördüğü herşey bulanık ve belirsiz. Fa yeung nin wah - 2000
robert de niro'nun taxi driver'daki doğaçlama repliği, ''you talkin’ to me? then who the hell else are you talkin’ to? you talkin’ to me? well I’m the only one here. who the f**k do you think you’re talking to?”
Bu anı hep hatırlayacağım, sessizliği ve alacakaranlığı Yaban çileklerini, süt çanağını, akşam ışığında yüzlerinizi, uykudaki mikail'i lily ile jof'u Konuştuklarımızı hatırlayacağım ve bu hatırayı ellerimle yeni şağılmış süt dolu bir çanak taşırmış gibi dikkatle taşıyacağım. (bkz: det sjunde inseglet)
Heyhat bu kem günler bana denk gelecekmiş. Gençler yok oluyor yaşlılar kalıyor. Bu kadar yaşamak soyumun sonunu görmek için miymiş? Babalar oğullarını gömmemeli...