beyoğlu halep pasajı'nda orta oyuncular olarak tiyatro gösterilerini devam ettiren üstad. Yaşayan en sağlam tiyatrocular'dan, yazarlardan ve meddahlardandır. Kendine özgü bir dili üretmiş, insanın zorda kalınca bulduğu parlak fikirler konusunda tiyatroda devrim yapmış kişidir. Yüzer tiyatro projesiyle ilgili anısı te amerikalara ulaşmış, kendisine pekçok sağlam teklif nedense yalnızca yurtdışından gelmiştir. Sultani'nin ona katkısı tartışılmaz tabii ki ama bilginin ve düşünce yelpazesinin bu kadar muazzam oluşu beni mest ediyor.
Tiyatroya başlama hikayesi, taklit yapma hikayeleri, fransa'daki anıları dinlemeye doyulmaz. Ki hepisini yuutubda bulabilirsiniz. Niye buraya koymuyosun olm? İnsanı uğraştırıyosun halla halla diyenler için, başkalarına da girdi şansı bırakıyorum lan! Hepsini ben mi yazayım!
fırsat buldukça tekrar tekrar oyunlarına giderim. seyirci sayısının çok çok çok az olması çok çok çok üzer beni. gelir az olduğu için zor döndürür tiyatroyu. ismail dümbüllü'den gelen ve münir özkul üzerinden kendisine devredilen kavuğu, o da rasim öztekin'e gözleri yaşlı olarak vermiştir. Gidemediğim, göremediğim, hayıflandığım an'lardan biridir.
10 şubat'tan itibaren yeni oyunu Nereye de gidiyor lan bu gemi isimli oyunu yine halep pasajı'ndaki ortaoyuncular tiyatorasında oynanacaktır.
Ne bakıyosun birader edit yapacağız. Şöyle kitapları vardır;
aklım çıkıyor solda görünce. ödüm kopuyor, karnıma ağrılar giriyor. tonlarca demir kaldırmaya çalışıyormuş gibi tıklıyorum isminin üstüne. gözümü kapatıp açıyorum sayfayı, yavaş yavaş bakıyorum. korkuyorum mübarekler adama birşey olacak diye. yapmayın. bir de lütfen gidin izleyin. tekrar tekrar izleyin. izlemeyen arkadaşlarınızı götürün. ilk üç sıradan biraz daha fazla dolsun salon. allah uzun ömür versin o'na.
beyoğlu halep pasajı'nda orta oyuncular olarak tiyatro gösterilerini devam ettiren üstad. fırsat buldukça tekrar tekrar oyunlarına giderim. seyirci sayısının çok çok çok az olması çok çok çok üzer beni. gelir az olduğu için zor döndürür tiyatroyu. gidin izleyin. muhakkak izleyin.
1951 samsun/çarşamba doğumlu, ülkemizin en önemli tiyatro üstadlarından biri. ortaoyuncular'ın kurucusu. galatasaray'da okurken şamata gecelerinde öğretmen taklitleri, eski fransa cumhurbaşkanı charles de gaulle'ün taklidini yaparken onu kenardan izleyen haldun taner'in ona "sen kaberecisin." demesi ile hayatı değişmiştir. kel hasan efendi'nin kavuğunu ismail dümbüllü'ye devretmesiyle başlayan kavuk geleneği, dümbüllü'den münir özkul'a, özkul'dan da şensoy'a geçmiştir. 2016 yılında şensoy, kavuğu rasim öztekin'e devretmiştir. 1987'de şan tiyatrosunun elektrik kontaklanmasıyla ortaya çıkan ferhangi şeyler oyununu hala oynamaktadır. kendi hayatını anlattığı "kalemimin sapını gülle donattım" ve "başkaldıran kurşunkalem" isimli iki kitabı vardır. tüm sevenlerine okumalarını tavsiye ederim.
uyanıp içimin sesine
varsın bozuk olsun pusula
sular nereye götürürse, karalar çok sınırlıdır
dünya denizden ibaret
vira demir eyvallah
varsın sizin olsun rüşvetli, pet şişeli
kasvetli, dolarlı, doyç marklı, multi mega medyalı,
hem adm nükleer bombalı
hem kardeş kavgalı
terbiyesiz, kültürsüz, saygısız
denizinde sebzeler yüzen
yeşili traşlı keltoş
çimentosu göğü delen gökdelenler arasından denize bakan
çok arabesk
ne zırvalasan rep
çalışmak çok ayıp
hırsızlık grekoromen
kenefleri denize akan dünyanız varsın sizin olsun
oyunlarında böyle eserler geçiyor. çok zamanlı adam.
tiyatro oyunlarını çok beğensem de, aynı güzelliği ( pardon haricinde) sinema filmlerinde göremediğim aktör, orta oyuncusu.
seyircili seyir defteri isimli oyunu benim için efsanedir. ayrıca bazen, keşke kırk ambar zamanlarında yetişkin bir istanbullu birey olsaydım da o oyunları yerinde izleseydim de diyorum.
öznel ve çok güzel bir kalem evreninin aksi insanıdır. 20 yıldır sanırım izlemediğim tiyatro oyunu yoktur ustamızın. bütün oyunlarını çok sevdiğim söylenemez. bir kaç sinema filmi harici de kötüdür hatta.
ama televizyona dünyada yapılmış hiç bir tv yapımıyla kıyaslayamayacağım hatta yan yana koyamayacağım işler yapmıştır. var sayalım ismail bunlardan en bilinenidir. elin hollywod'u psikolojik gerilim yapıp parayı götürür. ustamız var sayalım ismail'de psikolojik gerilim komedisi yapmıştır.
usta iyi ki var oldun ve aramızdasın. ama o derya baykal denen yeteneksiz insana yıllarca yanında nasıl tahamül gösterdin sormadan edemiyorum.
MÜNİR ÖZKUL TARAFINDAN "MODERN KAVUKLU" OLARAK NİTELENDİRİLEN KİŞİ.
GELENEKSEL TÜRK TİYATROSUNUN SEMBOLÜ OLAN KAVUĞU, MÜNİR ÖZKUL'DAN ALMASININ VE MODERN KAVUKLU OLARAK NİTELENDİRİLMESİNİN EN BÜYÜK SEBEBİ; GELENEKSEL TÜRK TİYATROSUYLA BATI KÜLTÜRÜNE AİT ÖGELERİN SENTEZİNİ YAPTIĞI İÇİN*
Aynı zamanda yaşadığımız son iki meddahtan biriydi. Derinden gelen bir ses, sen sabahı bekleme, geceden al demiri, al demiri git dedi. Nur içinde yat, güzelliklerle dinlen ferhan abi.
Kendi ifadesiyle, kalbi "yeter bu kadar attığımız Ferhan ağbicim" demiş yazar, şair, aktör, kavuklu, beyoğlu'nun son tiyatrocusu. Tarihi ses operetini yıllarca restore ederek kullanmış, küçük sahne gibi işlevsiz bir müze olmaktan veya Emek sineması gibi yok olmaktan korumuş insan.
Daha geçen hafta, siemens tıbbi cihazlar bakım servisinde çalışan dayım Ferhan abiyle ilgili "sonuçları gözüme çarptı da gidici, yıllardır pankreatiti var ama kendine bakmaya bakmaya, sigarayla içkiyle o yarayı tümöre çevirdi" demişti. Heyhat...
Sahnede icra ettiği sanatının yanında kendi gibi davranan , sanki oturup karşılıklı 2 fincan kahve içmişsiniz hissiyatıyla izleyebildiğiniz duayen,gidişiyle göğsüme taş oturmuş gibi olduğumu anladığım büyük tiyatrocu.
En son ses tiyatrosu nda kiralık oyun da izlemiştim ustayı.
Şimdi halep pasaj ı da sensiz,o takıldığın gümüşçüler de, çaycı abi de...
Yerinde rahat uyu hoca..
ustası haldun taner'le birlikte türkiye'de oyun yazarlığının en üst seviyesinde yer alan bir büyük insandır ve kendisi bugün sonsuzluğa göçmüştür. '70'li ve '80'li yıllarda doğanların ferhan abi'sidir. istanbul üniversitesi hukuk fakültesi'nin eski dekanlarından ceza hukukçusu naci şensoy'un yeğenidir. evinin bahçesindeki üç badem ağacının adını deniz, yusuf ve hüseyin koyacak kadar da nahif bir devrimcidir kendisi.
kendisini varsayalım ismail dizisiyle tanıdım. dizi trt'de yayımlandığında çok sevmiştim. tabii o zamanlar dokuz yaşında bir ilkokul bebesi olduğum için esprilerin bir bölümünü anlamamıştım ama yine de harika diziydi. dizinin yayımlanması fazla sürmemişti. keşke hiç bitmeseydi diye hayıflanmıştım. hatırladığım kadarıyla, bir süre sonra bir röportajda şensoy, tv sektörünün çürütücü ve tek taraflı olduğunu, kendisinin tiyatrocu olması nedeniyle hem seyircileriyle daha fazla bir arada olmak hem de insani olarak bozulmamak için dizinin erken bitirildiğini söylemişti. o zaman mal gibi kızmıştım ustaya ama sonradan durumu değerlendirince ne kadar doğru bir şey yaptığını anlayıp, kendisine hak verip çocuk bencilliğime küfretmiştim.
ferhan abi'yi her zaman sever ve beğenirdim fakat fazla ukala ve "saldırgan" bulurdum. fakat "kalemimim sapını gülle donattım" adlı otobiyografik eserini okuduktan sonra aslında fedakâr, vicdanlı ve özellikle fransa yılları'nda militan özellikler de içeren radikal bir solcu olduğunu öğrendim. böyle bir insanın ukala ve aşağılayıcı tavırlarının ancak bunu hak edenlere yönelttiğini düşünmeye başladım. bu kitabı ve onun davamı olan "başkaldıran kurşun kalem"i okumanızı tavsiye ederim. insana çok şey katıyor. ferhan abi'nin çocukluk dönemi, galatasaray lisesi yılları, mimar sinan'da mimarlığı bırakıp fransa'ya tiyatro okumaya gitmesi, fransa'da yaşadıkları, türkiye'ye dönünce yaptıkları bakımından mükemmel bir türkiye ve dünya panoraması çiziyor kitap. mimar sinan'da politik bir toplantıda tartışma çıkması üzerine yusuf aslan'ın salonun tavanına ateş ederek tartışmayı sonlandırması, fransa'da gauloises almak için bakkala gittiğinde yaşadığı, ibne de gaulle hikayesi, italyan komünist partisi'nin militanlarıyla nâzım'ın eserlerini sergileyip devrimciler için para toplaması favorilerim arasında.
bizim kuşak haldun taner'in kendisine yetişemedi. üstad öldüğünde dört yaşındaydım. ancak oyunlarını okuduk veya onları tiyatroda izleyebildik. ferhan abi'nin o'nu anlatışından nasıl bir insan ve oyun yazarı olduğunu anlayabilirsiniz. videoyu izlediğim ilk on kez ağlamıştım. artık izlediğimde gözlerim doluyor sadece. ferhan şensoy haldun taner'i anlatıyor . haldun taner'in aksine ferhan abi, kanlı canlı bir biçimde hep aramızdaydı. üniversite hayatım beyazıt, beyoğlu ve kadıköy arasında geçti. iü merkez bina, akm, başta emek olmak üzere beyoğlu'ndaki bilumum sinema bu dönemin hayatımda iz bırakan mekanlarıdır. bu dönemde ve sonrasında iki bin küsur kez sahnelenen ferhangi şeyler'e üç kez gittim. diğer oyunlarının büyük bir kısmına da birer kez gittim. "şahları da vururlar" müzikli oyununun hem ferhan abi hem de diğer büyüklerimiz tarafından anlatılan efsaneleriyle büyüdük. yıllarca tekrar oynanmasını bekledik. 2020 ilkbaharında oyun tam yeniden oynanacakken pandemi patladı ve gösterim halk sağlığı nedeniyle iptal edildi. oyunun galasına biletimiz vardı oysa. ömer hayyam yetim kaldı! oyun bir daha oynanırsa hayyam'ı ferhan abi yerine en az onun kadar büyük bir tiyatro insanı oynasın isterim.
ses tiyatrosuna ve ortaoyunculara çok büyük emek verdi. hem tiyatro binasının köhneyip yok olmasını önledi hem de orada birçok tiyatrocu yetiştirdi. salonun fiziki koşullarının sağlığı konusunda çok titizdi. salonun akustiği vb. niteliklerine zarar verilmemesi şartıyla devrimci partilerin kongrelerini ve konferanslarını tiyatro salonunda yapılmasını sağladı. ne yazık ki kendi sağlığı konusunda titiz değildi. çok içki ve sigara içerdi. şaka mı gerçek mi emin değilim ama, ferhangi şeyler oyununda doktorunun günde en fazla bir paket sigara içmesini söylemesi üzerine kırk sigara alan bir kutu/paket yaptırdığını böylece doktorun tavsiyesine uyduğunu söylerdi!
2000'li yılların ilk yarısında istiklal caddesi üzerinde galatasaray lisesi'nin çaprazında bulunan şarabi isimli şarap evi'ne ara ara giderdik. ferhan abi'yi de orada görürdük. genellikle de yanında genç kadınlar olurdu. küçük bir baş selamı verip yerimize geçerdik. herkes de öyle yapardı. bir kere bile yanına gidip konuşmak isteyen veya fotograf çektirmek isteyen olmadı. biz "adam zaten oyundan çıkmış veya yorgun kafasını ütülemeyelim." derdik. diğerleri de aynı biçimde düşünürdü herhalde. yoksa ferhan abi o zamanlar bugüne göre daha fazla tanınan ve değer gören biriydi.
"beyoğlu'nda şarabi
hoş geldin feran'ağbi
yüreğim pek harabi
boşver be feran'ağbi
şarap verin hanıma
orda hanım yok ağbi
...hassiktir be sezai"
dizelerinin gerçek olmadığı zamanlar da olurdu anlayacağınız.
kendi yaşadığım çağda benim için bu dünya üzerinde yaşayan insanların en büyüğü fidel'di. küçücük, kaynakları sınırlı bir ülkede yıllarca yanı başındaki abd emperyalizmine kafa tutan, sovyetler birliği'nin çözülüş sürecinde gorbaçov ve diğer hainlerin niyetini erken sezen, onların yolundan gitmeyip küba'yı kapitalizme teslim etmeyen bir büyük devrimciydi. o'nun ölümünde bir tek damla göz yaşı dökmedim. çünkü hazırlıklıydım. çünkü fidel doksan yaşındaydı ve ölmeden önce bazı konuşmalarında uzak olmayan bir gelecekte öleceğini ama küba devrimi'nin ideallerinin yaşayacağını söylüyordu. ferhan abi uzun zamandır hasta olmasına rağmen hazırlıklı olmadığım bir ölüm oldu bu. o yüzden hüngür hüngür ağladım. oysa çok kısa bir zaman önce usta, türkiye'nin aydınlık yarınlarına dair inancını belirten bir açıklama yapmıştı. aklıma ferhan abi'nin ölümünü hiç getirmemiştim bu nedenle. benimki de biraz saflık tabii. sanki biri aniden rahatsızlanıp ölemezmiş gibi ya da ferhan abi gibi uzun zamandır hasta olup son hastalığın son aşamasına geldiğinde konuşamazmış gibi. benim için ferhan abi, öldüğünde ağlanacak kadar büyük bir insandır.
güle güle git abi! ölümsüzleştin demiyorum. çünkü sen yaşarken de ölümsüzdün zaten!