1 saate dağdan denize inmeniz/çıkmanız mümkün olan, köklü kültüre sahip şehir. gece hayatıysa görüklede alası meyhaneyse, arap şükrü mirası
kendine has çarşı pazar kültürü sağcısı solcusu futbolsa coşkunun dibi futbolu kardeşlik eden yiğitlerin memleketi, paşa mirası paşa çiftliği, hacivatı karagözü Uluabatlı cengaveri, nice sanayicinin, sanatçının eşkıyanın, evliyanın memleketi, hicreti, yobazlıktan uzaksa da zikirmatiği elinde tutsak insanlarıyla,
canlarını yediğim yavşak kedileriyle, kozasıyla hanıyla, dünyada dönerin ilk döndüğü yeriyle, kızlarıyla pamuk yanaklı analarıyla, gurbetin koynunda yakan hasretiyle '' maacırıyla '' manavıyla bu yazıyı okuyup manavı anlayanıyla bir sevdadır bursa !
25 yaşından sonra bu şehre yerleşmiş ve hala şehri sevememiş insan sorar şehri seven birine: "nesini seviyorsun şu şehrin?" aldığı cevap: "eee.. denizi var, dağı var bir kere." bir başka sevene aynı soruyu sorar. aldığı cevap: "hmm.. dağı var, denizi var. daha ne olsun!" seven bir başkasına sorduğunda, gelen yanıt aynıdır. tamam arkadaşım anladık, dağı var, denizi var! olmasa kimse sevmeyecekmiş anlaşılan.
metrosunda "kadınlara özel vagon" uygulamasını başlatmış olan, büyükşehir olduğu iddia edilen şehir. "bu kadın aranıyor!" olarak nitelenen kadınlar diğer vagonları tercih etmek zorunda kalacak.
eskişehirliyim. bir eskişehirli olarak bursa çocukluğumdan beri hep büyük şehirdi benim için. oradan havlu getirip satan mahalleden bir teyze anlata anlata bitiremezdi. hanları vardı, ulu camii vardı, uludağ vardı, kayak yapardı insanlar orada. nasıl hayal ettim, ne düşündüm bilmiyorum ama okumak için oraya gitmeye karar verdim. çünkü bursa özgürlüktü, aile yanından ayrılıp kendi ayaklarımın üzerinde durmaktı, kendimi aileme kanıtlamamdı. hemen okula yakın yerden (bkz: yıldırım) ev tutup yaşamaya başladım ama hayatım zehirdi. sokağa çıkamıyordum, insanlar bakıyordu, sadece bakmakla kalmıyor, nefret ediyorlardı. beni tanımadıkları halde neden nefret ediyorlardı? hiç bilemedim. eskişehir'de üniversitenin ** sayesinde her köşede yaşıtım ya da yaşıma yakın insanlarla karşılaşmak normaldi benim için. insanlar en azından gülümserdi. gençlerin dışarıda olmaları buradaki gibi garip karşılanmazdı ya da dışarıya çıktığınızda tanımadığınız amcalar sizi önce baştan aşağı süzüp sonra küfretmezdi. "bu müzükçüler çok o.... oluyor" diye arkamdan bağıran teyzeler vardı okul yolunda. "kocalarımızı yoldan çıkarıyorsunuz" dedi bir gün birisi. korktum. dışarıya çıkmaktan, bu insanlara maruz kalmaktan çok korktum. bir yıl boyunca okuldan eve evden okula gittim ve minimum düzeyde merkeze (bkz: heykel) indim. sonra görükle'yi keşfedip öğrenim hayatımın kalanına nilüfer ve görükle'den çıkmadan devam ettim.
bursa benim için yolda tek başıma yürürken maruz kaldığım sözlü tacizlerin haddi hesabı olmayan şehirdir. sadece ramazan ayında kısa kollu tshirt giydiğim için "bu ahlaksızlar insanı dinden çıkaracak" diyen teyzelerle (bkz: acemler istasyonu) karşılaştığım şehirdir. görükle'de evimin önünde erkek arkadaşımla yürürken bana laf atan; cevabını alınca da sinirlenip bana saldıran, piyano finalimden bir gün önce parmaklarımı kıran ve okulumun bir yıl uzamasına sebep olan magandaların yaşadığı şehirdir. acıdır, gözyaşıdır, kadın olduğun için kısıtlanmaktır. elbette mükemmel insanlar yaşar ve harika anılarım da vardır ama bu kadar talihsizlikten sonra ne yazık ki özlenmeyendir.
tüm bu kötülükleri çıkardığınızda geriye gerçekten güzel insanları, nefis tarihi dokusu, tarihi hanlarındaki mis nargile kokusuyla karışmış huzur kalır.
ayrıca utanarak paylaşıyorum:
damacana ördek ve niceleri...
coğrafi olarak muhtemelen batının en harika şehridir. uludağ'ın eteğinde, orman içerisinde, iki tarafı denizle çevrili ve ağaç olmayan tek yeri otobanlarıdır herhalde. çok iyi gelişmiş, bu kadar büyük ve kalabalık olmasına rağmen ulaşım ya da trafik sorunu yok denecek kadar az.
fakat insanları sıkıntılı. şehirde iki büyük sanayi bölgesi, çok fazla göç almaya sebep verdiğinden doğu başta olmak üzere, vasıfsız, eğitimsiz birçok insana kolay iş imkanı sağlıyor. bu da beraberinde yobazlığı getiriyor. ayak uydurabilen insanlar için vazgeçilmez bir şehir olsa gerek. ben beceremedim mesela. birkaç kutu kestane şekeri alıp yanıma, atımı batıya sürdüm.
hem çok güzel, hem berbat bir şehirdir.
çok seviyorum diyeni de anlarım, hakkında sokmalı çıkarmalı yorum yapanları da.
şehir çok büyük ve çok kalabalık olmasına rağmen %45'i tamamen ormanla kaplıdır.
şehrin her yerinden uludağı görürsünüz, ki şehir dağın eteğinden ovaya doğru yayılmıştır.
aynı zamanda iki tarafı mudanya ve gemlik olmak üzere denizle çevrilidir.
öyle ankara gibi, istanbul gibi koca koca gökdelenler yoktur bursa'nın her yerinde. varsa yoksa tek semtte üç beş tane.
ulaşımı, havası, trafiği rahattır büyüklüğüne göre.
şimdi bunlar güzel kısımları.
ancak iki büyük sanayi bölgesi sebebiyle istanbuldan sonra en çok göç alan şehirdir.
göç sebebi sanayi bölgesi olduğundan, genelde doğudan ve işçi kesim göçer buraya.
bu da buradaki toplumu ve ''bursa insanı'' kavramını tamamen etkiledi hep. hatta acaba bursa'da tamamen bursalı olan kaç kişi kaldı acaba?
istanbul'a çok yakın olduğundan, ulaşım 20 dakikalara kadar düşürülmüştür iki şehir arası. uçakla, helikopterle 100 liraya 10 dakikada bursa-istanbul yapabiliyorsunuz. deniz otobüsüyle de 1 buçuk saat kadar sürüyor.
bu yüzden de istanbulun taşını toprağını sikip bitiren iş adamlarımız, müteahhitlerimiz artık buraya el atmaya başlamıştır.
yani güzel sayılan güzelliği de günden günde eritilmektedir.
velhasıl kelam güzel ama boktan şehirdir bursa.
taşı toprağı, doğası mükemmel, insanı yobaz şehirdir.
sosyolojik olarak bir türlü anlamlandıramadığım şehir. muhafazakarlığın etkisinin azalması için çok güçlü yapay ve doğal faktörler varken bu kadar uzun süre akp'nin kalesi olması çok tuhaf.
her şeyden önce bir sanayi şehri bursa. zaten son yerel seçimde görebileceğiniz gibi büyükşehirler de gene muhafazakarlığın güç kaybettiği bölgelerdendir. 3 milyon nüfusuyla türkiyenin en büyük 4. şehri olup, hayvan gibi sanayi bölgesi olan ve otomotivin kalbi olarak anılan bir şehir bursa. bu cepte.
ikinci bir diğer nokta da göç. bursa'nın ciddi bir kısmı balkan göçmenlerinden oluşur (hatta bulgaristan'ın bursa'da konsolosluğu vardır). bunların da büyük çoğunluğu akp'yi desteklemez. hatta erdoğan da zamanında bulgaristan göçmenlerine gelmemesi muhalefet etmiştir.
en önemli nokta ise denizi var yahu. kıyı kesimleri tarihin her döneminde muhafazakar etkinin kıstlı olduğu alanlar olmuştur. bunu sadece mevcut türkiye seçim haritalarına dayanarak söylemiyorum. brezilya, amerika aklınıza neresi gelirse bakabilirsiniz. kıyı kesimlerinde seküler partiler hep daha güçlü olmuştur.
ancak bu etkinin azalmasını sebebi şehir merkezinin denize uzak bir bölgede konumlanması olabilir. gemlik, mudanya, karacabey gibi nispeten daha seküler bölgeler merkez ilçeler olsaydı deniz etkisini daha çok hissedebilirdik. hem de liman şehri olarak da gelişebilirdi, çok da güzel olurdu. şu anda şehir merkezi sürekli kayarken biraz daha denize yakın bölgelere yönlendirilirse uzun vadede ekonomik olarak da fayda sağlar şehre (ayrıca oraya şehir mi kurulur amk. utanmasalar uludağa kurcaklarmış).
sosyologlara çağrımdır. bu kadar güçlü faktörler var iken neden hala bursa muhafazakarlığın kalesi durumundadır? sadece yukarda açıkladığım şehir merkezinin denize uzaklığı gayet mantıklı da olsa yeterli değil. başka sebepleri de olmalı.
güzel bir şehirdi/r. talan ve tecavüz edilmiş ovasına rağmen hala yeşil, hala mavi; içinde her türlü insanı barındıran şehirdir. en fazla yarım saat içinde ormana, gölete, denize ulaşabilirsiniz. tabi, trafiğe yakalanmazsanız! istanbul, izmir, kocaeli, eskişehir gibi şehirler elinizin altındadır. nilüfer ve mudanya en yaşanası ilçeleridir.
Tanıştığım birkaç bursa'lı arkadaşım vardı. Valla elemanlar taş gibiydi. Kızlarını bilmiyorum ama güzel diyorlar. Galiba Tekirdağ, Zonguldak ile beraber türkiyenin gizli cevherleri burdalar.
Göçmen muhabbeti çokmuş ama ondan sanırsam. Bölgedeki fenotipi olumlu yönde etkilemiş. İskender mi yesek ne?
adam akıllı iskender yemek için çekirge'deki mekanlardan birini iyi seçmeniz gereken, marmara bölgesi şehri. bir de bursa çocukları var, her yerde çalışan. ama sanırım o konu dışı. sonuçta tüm bursa'ya mâl edilemez, ahlak dışı olur.
aynı zamanda bir anatomi terimidir. kemiklerin yumuşak dokulara zarar vermemeleri için arada bulunan yapılara denir. yastık gibi. mesela diz eklemi. veya omuz eklemi.