modası hala geçmemiş albümdür kendileri. üzerinden çeyrek asır geçmiş, hâLâ çatır çatır dinleniyor. arkasında bıraktığı and justice for all, ride the lightning veya master of puppets gibi thrash metalin mihenk taşı sınıfına tür kalıpları dışında kaldığı için girmese de, kolayca metallica'nın olgunluk eseri diyebilirim. söz konusu thrash olduğundaysa, and justice for all için de metallica'nın ustalık eseri denilebilir pekala.
metallica tarihinde olduğu kadar thrash tarihinde de önemli bir yere sahip çünkü metallica adına thrash defterini kapattığını gördüğümüz albüm oldu, haliyle thrash piyasası da en önemli oyuncusunu kaybedince inişe geçti popülarite anlamında.
alt tür olarak heavy metalin hangi sınıfında sayılır bilemem (thrash diyenin ağzına terlikle vururum, bildiğin heavy metal aslında) ancak en az selefleri kadar "sert" bir albümdür.
içinde nothing else matters, the unforgiven gibi ballad kafasında şarkılar mevcut ama bu ikisini çıkardığınızda her parça ayrı ayrı taş. en sevdiğim şarkı hangisi diye ayıramıyorum dÂhi, o derece aşığım tümüne. sadece enter sandman'ın yeri apayrı. 91 senesinde albüm şehre ilk indiğinde almış, teybe takmış (evet, kaset) ufak çaplı bir şok yaşamıştım çünkü ilk şarkı olan enter sandman'da. metallica'dan beklemediğim bir sound, güçlü, ağır ama dolu dolu. ne ride, ne de master'daki o thrash'tan kalma yavanlık yoktu içinde. -bak the god that failed çalıyor şimdi, o ne güzel bir solodur, o ne yüce bir solodur, yalarım-. gençliğin verdiği toylukla, daha önce çok da duymadığım, alışık olmadığım nefis bir sounda sahip idi albüm, ki budur biraz da benim için özel kılan bu albümü. özeldir yani yeri. sad but true'da da devam etmişti bu etki biraz ilk dinlediğimde, o da ayrı sevdiğimdir. koca tiyatro sahnesi enter sandman'la açılıyor, şoku, o etkiyi tarif etmek imkansız, o tat hala kulaklarımda... bak böyle şaşırtıcı bir sound değişiminden kaynaklı sevda durumu no prayer for the dying'de de var (bunu beğenmeyenin de kafasına kürekle vururum).
kıssadan hisse, her şarkısına şu kısacık satır aralarında ayrı ayrı değinmenin boş iş olduğu, oturup sayfa sayfa anlatılası son derece güçlü, dolu dolu bir albümdür bu. arkasından gelen load, reload gibi az buçuk piyasa işi olmayan, lakin metallica'nın piyasa gurubu damgasını yemesinin yolunu açan bir albüm olsa da; değerlidir. ha, thrash defteriyle birlikte metallica'nın götü müzikalite anlamında bir daha eskisi gibi toplayamamasına yol açmasından dolayı da sevilmez bazen, ama yanlıştır.
ben heavy metal'e bunlar kadar zarar veren başka bir gurup görmedim. tamam, big 4 dedik, thrash'ın babası dedik falan ama lady gaga ile Moth into Flame söylemek ne demektir ya? söylemeyi geçtim, o klip nedir, gaga'nın o dansları, kıyafeti falan nedir allasen! ben utandım ya. sokacam yapacağınız işe be...
tarihin en büyük metal grubudur. Bunu tartışmanın anlamı da bence yok. Eğer ki en iyi albümün metal tarihinin en iyi 5 albümünden biriyse ve 40 sene boyunca çıkardığın diğer her albüm de 7/10 ve üzeriyse bu istikrara sadece şapka çıkarılır. Bu tekrarlanılabilecek türden bir başarı değil.
namı diğer alcoholica. bu abiler thrash olarak başlayıp, daha 2. albümden itibaren kendi tarzlarını oturtmuş abiler.
"lars çok kötü yeaa", "kirk wah'sız çalamaz yeaa" diyenler, zamanında the beatles elemanlarına aynı şeyleri söyleyen insanlardan farksızlar.
bu abiler 20. yüzyılın son 20 yılındaki açık ara en istikrarlı büyük grubudur. isteyen istediğini desin, dünyada halen kendi sahnesiyle yolculuk edip de stadyum konserlerini tıka basa doldurabilen (kaldı ki kaç metal grubu tek başına stadyum turnesi yapabiliyor dünya çapında?) nadir gruplardandır.
müzik konusundaki başarılarını da reklam ve halkla ilişkilerde de gösterirler. bu yüzden lady gaga'yla da çalarlar... zamanında guns n'roses'La (ki metallica bu "poser" akıma tepkilidir kuruluştan itibaren) da çalmışlardır.
grup müziği ve rock müzikle ilgiliyseniz nasıl ki chuck berry, the beatles, led zeppelin, jimi hendrix, the rolling stones gibi efsaneleri incelemeniz faydaysa, metallica'yı da es geçmemek de elzemdir. (yeah!) (hetfield tonlamasıyla okuyunuz)(tşk)
Geçen serviste giderken son albümden "Atlas,Rise!" dinliyorum.Bir anda aklımı bir düşünce sardı dedim ulan bu adamlar ölürse napcaz kim albüm çıkarcak yeni şarkı yapcak diye heycanlancaz diye uykulu halimden uyandım şarkıyı kapattım allah başka dert vermesin denilesi bir andı.
bir ara, che guevera tişörtleri gibi, gibi herkesin tişörtlerini süsleyen gruptu.
kuzenim normalde izel fanıydı (kuzenlerimin hepsi kadın bu arada nasıl olduysa artık...) ama metallica tişörtüyle gezerdi. izel dinlerken metallica tişörtü giyen bir ergen kız getirin gözünüzün önüne. öyle bir travma yaşadım ben.
Hiçkimsenin, asla "kötü müzik yapıyor" diyemeyeceği grup. Diyorsa da dalga geçiyordur ya da dinlememiştir. Metallica bir efsanedir. Günümüz zibidileri metallica'ya bok atamazlar. Attırmam demiyorum. Atamazlar. Çok afedersiniz ama o göt kimsede yok.
Bugün arabesk tutkunu, jiletsever melankoliklere dinletseniz, metallica'nın müziğine "gürültü" diyemezler.
(bkz: napster) dönemi yaptıklarını o dönem gördüğümde... "Size rockçı diyenin kafasını, metalci diyenin de özentisini zikiim, mina qoduğumun endüstiyel müzik grubu!" Şeklinde sesli bir şekilde sövdüdüğüm müzik grubu. Napster başlığında little wing hatırlattı yine cinlerim tepeme çıktı bak.
Kendileri hakkında boş beleş bir iki tespitim :
1. İlk albümleri feci şekilde punk etkisi altında
2. Ride the lightning ve master of puppets birbirinin aynısı, konsept albümler bence. Her şarkının, diğer albümde aşağı yukarı aynı sırada bir karşılığı var.
3. İlk albümün punk etkisi yanında dave mustaine ve cliff burton etkisi 91 yılına kadar sürmüş bence. Özellikle mustaine'ın ekmeğini and justice dahil yemişler gibime geliyor. 91 senesindeki albümde bambaşka bir metallica ortaya çıkmasının nedeni bu bana kalırsa.