1. "gerçek sanat yapıtı başkasınca paylaşılır: onlarda bir dönüşüm, bir büyük değişme yaratarak işlevini yerine getirir. bir birikimi boşaltmaya değil, olumlu yönde kullanıma sokmaya çalışır. amacı bu yönde her tür ideolojik gereği yerine getirmektir. gerçek sanat yapıtı, dünyanın değişmesine, bu yolla ve çok küçük de olsa, katkıda bulunur."

    (şiir ve yaşam)

    #21296 ma icari | 8 yıl önce
    0genel terim 
  2. günümüzde büyük 's' harfiyle yazılan yüce bir sanat anlayışı var. bu şekilde tanımlanan sanat güzel sanatlar 'fine arts' olarak da isimlendirildi mazide kalan bir dönemde.
    başlangıçta sanat ve zanaat ayrımı yoktu. bugün sanatçı ile zanaatkar arasında bulunan ayrımın ortaya çıkışı oldukça geç bir döneme denk gelir. zanaatkar derken bunu açalım. fine arts kavramının daha altına yerleştirilen ve minor arts olarak tanımlanan zanaatlar daha çok süsleme ve kullanım eşyasına estetik katma amaçlı üretimlerdir.
    ortaçağ ve rönesans boyunca sanatsal üretim bu iki kavram arasında ayrım gözetmemiştir. fonksiyonu olmaksızın yalnızca estetik amaçlarla üretilen resim heykel gibi ürünlerin sanat olarak tanımlanması, daha önceleri benzer kurumların varlığından söz edilebilse bile fransız akademisinin kuruluşuyla başlatılır. www.thoughtco.com/...
    daha önceleri lonca sistemleri içinde usta çırak ilişkisi çerçevesinde verilen sanat eğitimi bu akademinin kurulmasıyla farklı bir yön kazanmış ve hem eğitim okullaşmış hem de sanat zanaat ayrımı yapılarak akademik anlamda güzel sanatlar üretimi tanımlanmıştır.
    sanatın hikayesinde bu da yalnızca bir dönemdir. değişim, dönüşüm ve gelişme hayatın her alanında olduğu gibi sanatta da etkilerini göstermiştir. akademinin tanımladığı geleneksel anlamıyla güzel sanatlar görüneni en başarılı biçimde iki boyutuyla tuvale aktarmak, ya da üç boyutuyla heykeller üretmektir. ki mimetik sanat olarak adlandırılır ve sınırları bellidir.
    zamanın getirdiği gelişimler bu tanımda kırılmalara yol açmıştır. fotoğraf makinesinin icadı bu kırılmada önemli bir faktördür. görüneni iki boyuta aktarma konusunda en iyi ressamdan bile başarılı olan, seri olarak üretilen ve çok kısa sürede ortaya bir mamul çıkaran fotoğraf makinesi bilinen anlamda resim sanatı üreterek geçinen ressamlarda büyük bir yenilgi duygusu yaratmıştır.
    bu noktada arayış başlar. bu arayışın ulaştığı ilk nokta empressionism'dir. izlenimcilik. kendini sanatçı olarak tanımlayan insan ilk kez, gözün gördüğünü değil, kendi gözüne görüneni, gördüğünün kendisinde oluşturduğu izlenimleri yerleştirir tuvale. ve tabii ki mevcut duruma tutunarak ayakta kalma konusunda azimli olan akademik anlayış tarafından reddedilir. salon de refusee bu reddedilişin semeresidir. yaptığı resmin içine bir unsur olarak kendi algısını katan sanatçıların ürünleri akademik anlayışın yıllık resmi sergilerine kabul edilmezler ve bir araya gelerek reddedilenler sergisi açarlar. en.wikipedia.org/... günümüzde pek popüler olan bohem sanatçı kavramı da bu dönemin ürünüdür. akademik sistem içinde belirli tarifelerle ve genellikle sipariş olarak iş üreten sanatçıların tuzu kurudur. reddedilenler ise sanat benim için budur, ister al, ister alma dayatmasıyla ürettikleri, bugün milyon dolarla alıcı bulan resimlerini satmakta büyük zorluk çekerler. buna rağmen, sefil hayatlar sürdürmek pahasına yaptıklarından geri adım atmayı da kabul etmezler. Kendi yorumlarıyla dahi olsa, her şeye rağmen empresyonistlerin resimleri görüneni tuvale aktarmak üzerinedir.

    bu dönemde paris kafeleri, meyhaneleri son derece üretken fikir tartışmalarına sahne olur. sanat kavramı sorgulanmaya başlar. sanatçı, kendini tanımlamaya başlar ve yaptığı işin kendini yansıttığı, böyle olması gerektiği fikrini ileri sürer. bu tartışmaların halen sürdüğü bir dönemde birinci dünya savaşı patlak verir avrupa'da. etkilenmeyen kimse yoktur. her yerde büyük acılar yaşanmaktadır. bu durum sanatçıda ve sanatta başka bir açılıma doğru ilerlemeye yol açar. bu denli büyük acılar yaşanırken kuşlar, kelebekler, dingin manzaralar, güzel kadınlarla, güzellik kavramıyla sanatçının işi olmaz. sanatçı, bu acılara dikkat çekmeli, gittikçe anlamsızlaşan hayatın anlamını sorgulamalı, biçime yönelik algıyı deforme etmeli, farklı bakış açıları getirmelidir. bunu sanat izleyicisinin dikkatini çekmek, onu irkiltmek, hayatı sorgulatmak ve zihnini zorlamak amacıyla yaparlar. nitekim bu dönemde üç beş sanatçının bir araya gelerek kurduğu çok sayıda akım ve hareket vardır. bunların herbiri kendine ait bir manifestoyla ortaya çıkar. yaptım ama hele bir bakın neden yaptım diyen metinler yayımlarlar. Manifestoyla ortaya çıkan akımların ilklerinden biri kübizmdir. en.0wikipedia.org/... devamı hızla gelir, dada, sürrealizm, fütürizm vs. bu dönem sanatını anlamlandırabilmek için manifestolardan bağımsız bakış açıları yetersizdir. Sanat izleyicisinde oluşan ‘anlaşılmıyorsa sanattır’ yargısı da yine bu dönemin sanatıyla birlikte ortaya çıkar. Manifestosuna dair bir fikriniz yoksa o sanat anlaşılmaz çünkü.
    Sanatın manifestolarla ortaya çıkması neticesinde bu dönemde yapılan esasen son derece çirkin, alıp duvara asılmayacak şeyler bugün milyon dolarla alınıp satılır metalar haline gelmiştir. bu bağlamda modern sanatı sevmek ve beğenmek gerekli değildir çünkü sanatın öyle bir amacı yoktur. aslolan manifestodur. o manifestonun yanında üretilen ve ilk kez yapılan herşeyin günümüz piyasasında inanılmaz değerlere alıcı bulmasının arkasında alınıp satılanın ortaya konan iş değil, o işi ortaya koyan fikir olduğu gerçeği vardır. yoksa sıradan sanat izleyicisinin dediği gibi, "ne var ki bunda, aynısını ben de yaparım". ve fakat yapılan aynıları, altında yeni bir zihinsel üretim temeli olmadığı için hiç bir zaman aynı değerlere ulaşmazlar.
    Hikayemize devam edelim, Avrupa’nın yaşadığı savaş öylesine yıkıcı ve izleri öylesine kalıcı oldu ki bir zaman sonra sanatçılar yeni dünya’ya, amerika’ya göç etmeye başladılar. Burada başka bir dünya vardı. Sanata, her türlü yeniliğe aç kitle, sunulan her şeyi iştahla ve süratle tüketiyordu. Bu dönemde sanat, bir yandan tuvalin sınırlarını zorlarken bir yandan da hayatın tüm alanlarına yayıldı. Alınıp satılamayacak, müzelere girip burada yaşlanıp küflenmeyecek anlık üretimler girdi devreye, performans sanatı, happening gibi canlı yaşanan şeyler, doğayı değiştirip dönüştüren land art gibi akımlar ortaya çıktı.
    bugün artık sanat, sanat adına gerek teknik uygulama, gerek fikirsel temel olarak üretilebilecek her şeyi üretmiş, tepe noktaya ulaşmış, yeni ufuklar arayışına girmiştir.
    tuvale yapılan resim her zaman alıcı bulur ama yeni değildir. geçtiğimiz yüz yıllık süreçte yeni olarak ortaya konan her şey de bugün eskimiş ve klişeleşmiştir. sanatçı bulunduğu tepe noktadan ayağını kesip yıldızlara ulaşabilmek için çabalamaktadır. son yıllarda bu alanda dikkat çekici bir adım göremedik. ama ümidi kesmemek lazım.
    #61588 laedri | 7 yıl önce (  2 yıl önce)
    0genel terim 
  3. " erkenden bir mesleğe kapağı atmış ve hiçbir zaman kendi doğasını tam olarak yaşamamış olan , buna karşılık yüreğini kemiren bir kurtla,yine de değerli olan işini yapan, bilgin, hekim , tüccar,,memur,: ve sonunda,daha yetişmemiş sanatçıların tümü: bunlardır şimdi hala içtenlikle sanata gereksinenler! peki nedir aslında sanattan istedikleri?sanat huzursuzluklarını, can sıkıntılarını, vicdanlarındaki belli belirsiz rahatsızlığı birkaç saat ya da saniye için ortadan kaldırmalı ve yaşamlarının ve karakterlerinin hatasını, dünyaların yazgısının hatası olarak abartarak yeniden yorumlamalıdır-sanatlarında kendilerinin iyi ve sağlıklı oluşlarının akıp taştığını ve kendi yetkinliklerini kendileri dışında bir kez daha görmekten hoşlanan yunanlılardan ne kadar da farklı :- kendinden haz almak yönlendirdi onları sanata bizim bu çağdaşlarımızı ise- kendinden sıkılmak"

    nietzche- insanca pek insanca.
    #91888 passageoflord | 7 yıl önce
    0genel terim 
  4. Sanat ya da toplum için değil, sanatçı içindir. Tanımını sonra konuşuruz. Şimdilik, bir çeşit "kendini ifade etme yöntemi" olarak bilebilirsiniz.
    #97693 hamlet | 7 yıl önce
    0genel terim 
  5. nde üst kademelerde yer alır. ikinci basamak bile çoğu insan için yalnızca hayal bu ülkede.
    #110526 laedri | 6 yıl önce
    0genel terim 
  6. bende bir piyona çalan sanatçıyım.kendimle gurur duyuyorum.
    #110561 simsek | 6 yıl önce
    0genel terim 
  7. Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık.

    Örnek kullanım: Bir oyunun on beş gün sürmesi bir sanat hadisesi olduğunu gösterirdi. (T. Buğra)
    #111682 tdk | 6 yıl önce
    0genel terim 
  8. Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım.

    Örnek kullanım: İtiraf edelim ki dünkü halkımız henüz sanata karşı hazırlıklı olmadığı için çok büyük müşkülata maruz kalıyordu. (A. H. Çelebi)
    #111683 tdk | 6 yıl önce
    0genel terim 
  9. Bir şey yapmada gösterilen ustalık.

    Örnek kullanım: Konuşma sanatı.
    #111684 tdk | 6 yıl önce
    0genel terim 
  10. Bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü.

    Örnek kullanım: Askerlik sanatı.
    #111685 tdk | 6 yıl önce
    0genel terim 
  11. .
    #111686 tdk | 6 yıl önce
    0genel terim 
  12. tolstoy ''sanat nedir'' adlı eserinde bu kavramın aydınlanma sonrası anlaşılış biçimine şiddetle karşı çıkmış ve özetle sanatı verdiği hazla ilişkilendirenleri topa tutmuştur.

    tolstoy içinse sanat bir iletişim biçimidir. sanat, aslında sanatçının yüksek hislerinin diğerlerinde benzer biçimde yankı bulmasından başka bir şey değildir. bunu yapabilene sanatçı denir.


    #177315 little thirty | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0genel terim 
  13. "Dünya aydınlık olsaydı, sanat olmazdı."

    -Albert Camus
    #177317 becoolnotfool | 5 yıl önce
    0genel terim 
  14. " the 'earth' without 'art' is just 'eh' " sözüne, dünyaya anlam katan oluşum, birikim, hazine.
    #177322 cassiopeia | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0genel terim 
  15. insanın yükünü hafifleten, yorgunluğunu alan şey. hayatınızdaki boşluğu doldurmuyor belki, bazen somut olarak da bir etkisi yok yaşamınıza ama o boşlukla da nasıl yaşandığını gösteriyor. bu bile sanatı başlı başına bir ihtiyaç haline getirir.

    bir arkadaşımla konuşurken sormuştum her şey çok anlamsız gelirken napıyorsun diye. sanki insan boşlukta asılı kalır gibi olur ya ben o boşlukta film izliyorum, müzik dinliyorum, sanata yöneliyorum yani demişti. sonra bir trafik kazası geçirdi, hafızasını kaybetti. valla ben de sadece filmlerde olur sanıyordum. neyse. içimde bir boşluk var nasıl dolduracağımı bilmiyorum, dedi. sanat diyince hep bu olay aklıma geliyor.

    ben kendime düzenli aralıklarla sorarım, üç gün sonra, on gün sonra ya da bir yıl sonra ölecek olsam kalan ömrümde napardım diye. cevabı bulunca benim için hayatın ne anlam ifade ettiğini çözeceğim sanki. bir gün şunu dinlerken dedim ki son on dakikamı yaşıyor olsam bunu dinlemeye devam ederdim, mümkünse ağaçların arasında. şansa bak ki birkaç gün sonra okuduğum bir yazıda da şu alıntıyı gördüm: Belki de sabahları bir saat yürümek ve 5. senfoni’yi dinlemek için gelmişizdir Dünya’ya.

    #181766 pretending | 5 yıl önce
    0genel terim 
  16. henüz bugün tanıştığım birinin odasının tavanında şu yazıyor; sanat insanın doğadaki devamlılığıdır.
    #181869 toprak | 5 yıl önce
    0genel terim 
  17. sanat bir toplumun zenginliğinin göstergesidir.
    #181872 omrumun sonbaharinda | 5 yıl önce
    0genel terim 
  18. kendimizden bahsetmek ve ilerlemek için sanata ihtiyaç duyarız. insanlık tarihinin başından itibaren her zaman sanat ile kendimizi anlatmaya çalıştık. savaşıp yok olmak veya birlikte var olmak için sanatı icat ettik.

    sanat devrimdir. sanat, kitleleri harekete geçirmek, kitleleri etkilemektir. yüz binlerce kılıcın yapamadığını, sanat ve edebiyat bir nota, bir fırça darbesi veya bir kalem ile yapar veya yüz binlerce aklı ve kılıcı, harekete geçirir. dünyayı etkileyen bütün olayların ardında her zaman bu vardır; felsefe ve akıldan doğan sanat ve edebiyat. bilim ve sanatı, edebiyat ve felsefeyi de içerecek şekilde düşünürsek;

    sanatın eti budu, etkisi ve gücü nedir?
    "sanat, içinde geleceği barındıran bir silahtır."

    mesela, üstün bir sanatçıdır. sanatı; cinselliği baz alarak, dahiyane aklı ile dünyayı kökten değiştirmektir. ya da bekleyin, psikanalizi sonraya saklayıp ruslar ile başlayalım çünkü bütün sanat türleri, rus topraklarında başlamamasına rağmen, neredeyse en iyi şekilde ruslar tarafından icra edilmiştir. ; kimsenin bilmediği ama herkesin beklediği o komünist devrim, rusya semalarındadır. karşısına, dönemin en güçlü , bütün milliyetçilikleriyle dikilmişlerdir ama kendisi, elitist olmakla suçlanmasına rağmen, eserlerinde, folklor ve rus halkını en çok işleyen kişidir ve gelişini göremese de, devrimin en az lenin kadar önemli mimarıdır. belki devrimle kurulan devlet, beklediği ya da istediği kadar iyi olmadı ama yine de bütün halka bu hissi aşıladı ve halkı hazırladı. nitekim halefi diyebileceğimiz o güzel gülüşlü de devrimin en büyük destekçilerinden olsa da, yapılan yanlışları, o hayran bırakıcı eserleriyle bütün baskıya rağmen göstermeye çabalamıştır. 'nın (zapiski iz podpolya) kitabı'nda, seni de beni de yakıp kavuran o bölüm ve yer; subay'dan intikam alma istenci, . bu yer, st. petersburg'un en canlı yeri olmasının yanında, aristokrasinin bütün halkalarının bir arada bulunduğu ender yerlerdendi. dostoyevski bu bulvarı özellikle seçmiştir çünkü bir memurun, bir subayın, bir soylunun ve bir köylünün denk gelebileceği yegane yer burasıdır, yani herkesin bir arada olduğu ve eşit olmaya en yakın oldukları bir mekan. sıkı bir düellocu olan , sevdiği kadın uğrunda, sevdiği düello ile genç yaşta ölmeden evvel, ruslara bir edebiyat bahsetmiştir. şiir sanatını ve düz yazıyı o kadar ince kullanmış ve dili o denli sadeleştirmiştir ki, artık edebiyat sadece saray soylularına veya aristokratlara değil, bütün rus halkına indirgenmiştir. ile , ruslara sadece savaşı ve kıyımı değil, fransız sanatını ve aydınlanmasını da getirmiştir. savaş ve napolyon, rus topraklarında uzun süre tutunamamasına rağmen edebiyat ve sanat, o topraklarda baki kalacaktır. , aristokrasiyi ve çarlığı, hançerden daha derin yaralara neden olan kalemi ile delik deşik ediyor; hem kalemi, hem de olağana aykırı duruşu ile sanatın en güzel tepkilerinden birini veriyor; hikayeleri ile halka iniyor; ilmek ilmek halkı bilinçlendirmeye çalışıyor; batının aydınlığını, kendi nihilizmi ile ruslara sunmaya çalışıyordu. bütün bunlar, 'ın ideolojisi ile bütünleştiğinde sanat, tarihindeki en büyük olmasa da, devasa büyüklükteki bir silah haline dönüşüyordu. rus halkı, sanat, edebiyat ve fikirler ile hareket geçmişti ve artık geri dönüşü yoktu. sanatın en güçlü silaha dönüştüğü zaman, elbette rönesans'tı. ama şimdi, sanatın yolculuğunu bir başka rönesans ile sürdürelim.

    amerika, göçmenler ile kurulmuş devasa büyüklükteki bir devlet. etnik kökenleri batı avrupa olan ilk yerleşimcilerin elbette geçmişi vardı ama yeni kurulan bu devletin bir geçmişi yoktu. kaldı ki kurulduğu yerin eski sahiplerini de zamanla kıymış ve onların kökenlerini de silinme noktasına getirmişti. ama bir devletin, her zaman bir tarihi, sanatı ve edebiyatı olmalıydı. , iyi bir başlangıçtı ama yeterli değildi. bu yeni dünya dedikleri yer, adının hakkını vermeliydi. , , ve ile ve , , , ve gibi lerin güdümü ile gümbür gümbür geliyordu ama sanki bir şeyler eksikti. bu edebiyatçılar, amerikan literatürü için çabalıyorlardı ama eserleri genelde avrupai olmakla yetiniyordu ve açıkca kendi devletlerine özgün gibi değildi. ah evet, gözümün nuru , , ve eksikti. whitman özellikle amerikan kültürü için çok çok önemli bir dönüm noktasıdır. birleşik devletlerin günümüzdeki gücüne kavuşmasında hiç şüphesiz katkısı çok büyüktür çünkü hem eleştirileri, hem de bu devletin amaçları için önerdiği şeyler devam yıllarında takıp edilmiş ve amerika, dünyanın en güçlü ülkelerinden olmuştur. poe, melville ve twain ise, o çok özenilen avrupa sanatını, kendilerine özendirir hale getirmiş ve amerika'yı bu yönde de sancak taşıyıcı kılmışlardır. sanat, bir devletin gücü ele almasını sağlamıştır ve eşitlik ilkelerinin benimsenmesini adeta hükümetlere zorunlu kılmıştır. nitekim jazz, blues ve rap gibi ardıl sanatlar da, bu ülkenin kuruluş ilkelerini hatırlatmak isteyip eşitlik ve özgürlük diye böğüren kurucu amaçlarının afroamerikanlar için de geçerli olduğunu dikte etmiştir.

    amerika'nın ardından yüzümüzü ingiltere'ye çevirelim. ingiltere, latince ve roma ile en çok içli dışlı olup, ondan en soyut kalabilen nadir avrupa ülkesidir. dönemine kadar latince hala işlevseldir ve günümüzde dünyaya hükmeden ingilizce dili, detaylı ve önemli değildir. yunanca ve latince kaynaklardan tragedya, komedya, şiir ve yazı edinen shakespeare, bu eserleri oyunlarına uyarlayıp hem saraya, hem de halka sunmuştur. bunu yaparken bir sürü yeni kelimeyi ingilizce'ye kazandırmış ve günlük dili oluşturmuştur. dildeki bu devrimlerin yanı sıra roma'nın kudretine sık sık atıfta bulunmuş ve dönemin bir süper güce ihtiyaç duyduğunu saraya benimsetmiştir. ingiltere, bu dönemin ardindan sayısız iç savaş görecek, yenilecek, yenecek, düşecek, toparlanacak ve bütün dünyayı hükmü altına alacaktır. köklü bir kültürü olan devletler, o dönemlerde her zaman genişlemeyi bir diyet olarak benimsemişlerdir ve shakespeare, ingiltere'ye bunu vermiştir. shakespeare ile birlikte , ve 'un bu konuya katkıları şüphesizdir ancak saraya bunu aşılayan bu sanatçılar, aynı zamanda halka ister istemez sorgulamayı da öğretmişlerdir ve , shakespeare döneminin arifesinde, milton'ın yazdığı ve dili güzelleştirdiği vakitlerde vuku bulmuştur. gücü ele geçirmiş, bir kralı idam etmiş ve oğlunu sürgün etmiştir. sanat, bazen kanlı sonların da çorbasına tuz atmıştır.

    rönesans daima ya da tabloları, heykelleri ve diğer sanat eserleri ile sembolize edilmiş ve akıllara böyle kazınmıştır. bunun nedeni, sanatın neredeyse hiç olmadığı kadar ön plana çıkmasıdır. yüzyıllardır engizisyon baskısı ile avrupa'yı yöneten kilise, sanatın önünü kesmiş, ve avrupa'yı karanlıklar içinde bırakmıştır. resimler ve freskler, buna karşı atılmış en büyük çığlıktı ve rönesans'ın sağladığı diğer birçok önemli şeye rağmen ön planda bu vardı. hristiyanlık, roma'nın pagan kültürünün önüne geçmiş ve zamanla devasa bir güce ulaşmıştı. roma'nın hristiyanlığa karşı oluşturduğu baskının binlerce katını, gücü eline alınca hristiyanlık bütün avrupa'ya yapmıştı. düşünmek, sorgulamak ve tereddüde düşmek yasaktı, karşı çıkmak ise imkansızdı. ailesi ile başlayalım. köklü avrupa hanedanları gibi soyları ejderhalara, kurtlara ya da aslanlara dayanmıyordu. bir bankacı ailesiydi ve zamanla önce floransa'nın devamında da italya'nın ve bütün avrupa'nın en önemli ailelerinden biri haline geldiler. bunda elbette zekalarının payı büyüktü ama asıl önemli olan bu ailenin kendilerini öne çıkarmada kullandıkları sanattı. karşılarında kökenli, gibi bir atası olan, frenk ve cermen diyarlarına hükmetmiş bir ve daha nice soylu hanedan var iken, mediciler adeta soysuz sünepelerden oluşuyordu. ama mediciler asla yerlerinde saymadılar. evvela bütün sanatçılara, kaşiflere ve bilim adamlarına kapılarını açtılar. medicilerde para, imkan ve imtiyaz vardı, sanatçılarda da onları yüceltebilecek yegane şey. güçlerini sanat ile birleştiren mediciler, avrupa'nın aydınlanmasına vesile olmuş ve reform'u besleyen nehirlerin beslenmesini sağlamıştır. bunu her ne kadar şaşa ve şöhret için yapmış olsalar da, italya artık eskisi gibi değildir ve devir artık sanatçıların devridir. sanat, kiliseyi yıkmaya, kilise ile ortaklaşa çalışarak başlamıştır. gösterişli heykeller, muazzam tavan ve duvar süslemeleri kilisenin hoşuna gidiyordu ama fark etmedikleri şey; o ilahi duyguların git gide insanın bir keyfi haline dönüşmesiydi. insanlar, korktukları o ilahi güçten sıyrıldılar önce. devamında kiliseye karşı ses çıkarmaya başladılar, hatta ve hatta , milyonlarca insanı haçlı seferlerine çıkaracak kadar büyük bir güçteki kiliseye isyan edip kendi seferini bile başlatmıştı. bruno belki düşmüştü ama bütün dünyaya, tanrının ve kilisenin korkabileceğini ve kanayabileceğini göstermişti. yılan gibiydi kilise, ve ufacık bir yara yüzünden milyonlarca karınca tarafından saldırıya uğrayıp ölecekti. artık zemin hazırdı ve kilisenin düşmekten başka çaresi yoktu. duvarlara ya da tablolara çizilen tanrı resimleri, insanların tanrıya bakış açısını değiştirmişti. tanrı, senin benim gibiydi. ama, nasıl olur? yüzyıllardır sanatla beraber uyuyan insan, sanatla beraber uyanmıştı. sanat, yokluğunda insanların en aciz kaldığı hali, varlığında ise en güçlü uyandırıcı ve kabusları bitirendir.

    fransız ihtilali, fikirlerin en sancılı doğan çocuğuydu. hem öncesi, hem vuku buluş süreci, hem de sonrası bütün dünyayı derinden etkilemişti. rönesans olmuş ve devamında sahneye çıkmıştı. bütün bunlar fransa'nın etrafında oluyor ve fransa'yı derinden etkiliyordu. bütün almanya'yı kırıp geçirirken fransa'yı da boş geçmemişti. avrupa, mezhep savaşlarına tutuşmuş ve kan gölüne dönmüştü. ancak o kadar kan boşuna akmamıştı ve avrupa, laiklik ile kısmen tescillenmişti. bunun yanında avrupa ülkeleri ulus bilincine iyiden iyiye aşina olmuş ve fransız ihtilali için zemin doğal olarak hazırlamaktaydı. dinden iyice sıyrılan avrupa, ilerlemenin önünü açmıştı. , , , , , , , , , , , ve daha nice düşünür, ihtilalin öncesi, sırası ve sonrası için en önemli fikirleri insanlara sunmuşlardı. din, artık en öncelikli etmen değildi ve fikirler, en güçlü soyluları bile dize getirebilirdi. nitekim korsika'dan alelade bir genç, fransız ordusuna katılacak ve bütün gücü eline alacaktı. devir artık soyluların değil, herkesin devriydi. gibi şairler, sıradan insanı bilinçlendirecek, öne çıkaracak ve soyluluğun çok da önemli olmadığını kanıtlayacaktı. rönesans'ın birçok sanatçısı, o dönemde etkin bir güçte olan fransa'ya göç etmiş ve fransa'yı sanata boğmuşlardı. fransa buna kayıtsız kalamazdı. soylu olmanın hiçbir şeye yaramadığını fark eden halk, sarayın neden olduğu kötü durumlara karşı tepki göstermeye başlamıştı. bir çığ gibi büyüyen durum, ihtilale evrilmişti. soysuz sopsuz halk ayaklanmış ve soylu saraya kafa tutmuştu. ordunun içinden sivrilen korsikalı o genç, 'nı, konsil olduktan kendi adıyla anılan ile sürdürmüştü. imparator olarak taç takan bu sıradan adam, bütün kıta avrupası'nı dize getirmiş ve britanya adasını tehdit eder olmuştu. fransa, bu kadar kısa süre içinde büyük acılar içinden çıkıp en büyük güç olmuştu. dinin etkisinin azaldığı yerde milliyetçiliğin yükselişi kaçınılmazdı. günümüz avrupası'nın temeli, fransız ihtilali ile atılmış ve zamanla coğrafi, kültürel ve milletsel etmenler ışığında sınırlar belirlenmişti. sanat, dünyaya ve tarihe yön vericidir.

    "büyük hadiseler, fikirlerde büyük inkılaplar yapar."
    -

    güzide bir tablosu olan , bir bakış ile kadının artık eskisi gibi arka planda kalmaması gerektiğini, sessiz bir çığlık ile dile getirmiştir.

    güç dengelerinin çabuk değiştiği zamanlarda, rus ve alman güçleri arasında daima ezilen bir millet olan lehler, acılar içerisindeydi. , piyanosu ile dünyaya iyilikten ve güzellikten bahsederken, kendisi de bu acıdan en büyük payı alanlardandı. leh topraklarındaki insanlar için, zorla gönderildiği fransa'dan elinden geleni yaptı. dünyaya insanlık duygusunu aşılarken kendisini eritip tüketiyordu. nitekim buna dayanamadı ve erkenden göçtü gitti bu dünyadan. bedeni fransa'da kalsa da, kalbi her zaman attığı yere, memleketine gömüldü.

    'dan 'ye, 'den 'e, 'den 'ya, 'den 'e, 'dan 'a, 'den 'e ve daha adını anmadığım nice insana kadar her biri, sanatı, edebiyatı, felsefeyi, yönetimleri ve bilimi insanlığı yüceltmek adına en önemli silahları olarak kullanmışlardır. kimi başarılı ve etkili olmuş, kimi de hüsranla sonuçlanmıştır ama hepsi, önemli yankılar uyandırmışlardır.

    bütün o dinleri mitolojiye ve hikayeye çeviren akıl, edebiyat ile sanattır. evvela tanrılara baş kaldırdılar, devamında isyan ettiler, durmadılar saldırdılar ve tanrıların kanadığını gördüler, yetmedi yendiler, hepsini geçmişe gömdüler ve kendilerini o dini geçmişle beslediler. böylece varlıklarını daima sürdürmüş oldular. dünya karanlık ve kötü bir yer. ancak insan, o kötülükle savaşmak için tanrıdan ve dinlerden önce sanatı yaratmıştı ve sanat ile bugünkü haline ulaştı.

    "dünya karanlık olmasaydı, sanat olmazdı."
    -
    #204369 beren and luithen | 4 yıl önce
    0genel terim 
  19. sanat alıcısı kimse onun içindir.
    2genel terim 
  20. hayatın en güzel, farklı ve anlamlı şekilde değişik şekillerde sunumu. ses olur, renk olur, kelimeler olur, şekil olur hiç fark etmez hissedilenin, yaşanılanın, görülenin ve anlaşılanın en güzel anlatımı, aktarımı. insanlığın en onurlu ve kutsal eylemi. kültürlerin birikiminin görkemli veya yalın ama illaki güzel ve estetik şekilde bir sanatçının elinden sunumu. zeka farklı, algı farklı ve anlatış çok farklı, sanatçı olmak çalışmak ve disiplin gerektirir ama illaki özel olmayı da gerektirir.
    #238796 babavura | 4 yıl önce
    0genel terim 
  21. "sanat sonsuz, hayat ise kısadır" sözcükleriyle tanımı yapılan, insanoğlunun yeryüzünde icat ettiği yararlı ve uzun ömürlü tek mevcudiyet.
    (bkz: )
    #242710 stockholmare | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0genel terim 
  22. Bazı kurumların, grupların ve kişilerin kıyısından köşesinden bulaşmaması gereken kavram, terim.
    Özellikle heykelcilik alanında.
    #258244 migfer tokmakel | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    2genel terim 
  23. anlașılabilme umududur. etrafındaki insanlar seni yeterince anlamadığı zaman seni anlayabilecek insanlara ulaşabilme çabasıdır.
    #262435 krupp | 4 yıl önce
    6genel terim 
  24. Sanat insanın bir ürünüdür, insan olarak dürtülerimizi, hazlarımızı harcayacağımız, giderebileceğimiz bir ihtiyaç arayışındaydık. Söze gelim bu arayış da bizi sanata yönlendirdi. İnsanlığın modernleşmeye başlamasından itibaren sanat vardır, mağara duvarını boyamakla başlayan bu serüven günümüzde çok farklı, büyük boyutlara ulaşmış ve hala devam etmektedir. Benim nezdimde sanat, estetik duygu oluşturan, haz veren, duyguyu yaşatan her şeydir. Bu bir ağaç, taş, yaprak da olabileceği gibi gökyüzündeki ufak bir bulut parçası da olabilir. Bu bakımdan sanat'ın her şey olabileceğini söylemek mümkündür.

    Sanat'ın en sevdiğim tanımını E. Gombrich yapar: “Sanat” diye bir şey yoktur aslında. Yalnızca sanatçılar vardır. Bir zamanlar bazı adamlar renkli toprakla bir mağaranın duvarına kabaca bizon resimleri çiziktiriyordu; bugün de bazıları boya satın alıp duvar ya da tahta perdeleri resimliyor ve daha birçok başka şeyler üretiyorlar.

    Sanatın birçok farklı tanımı ve özü vardır. Sanatın insandan doğduğunu ve zamanla geliştiğini, değiştiğini bilmemiz gerekmektedir. Sanatın genel tanımını yapmak hatalıdır, toplumlar içerisinde sanat, kültür ile bağlantılıdır, her toplumun kendine özgü bir kültürü olduğundan yine sanatları kendilerine özgü olacaktır. Bu durumdan da sanatın genel tanımını yapmak yerine tek bir topluma özel tanım yapmak daha az hata içerir. Bu yüzden de dediğimiz gibi bizim nezdimizde sanat, estetik olan her şeydir.
    #272072 yavuzthehun | 3 yıl önce
    0genel terim 
  25. Sanat için midir, yoksa toplum için mi sorusunun cevabı aslında seks içindir olan hede.

    Nicedir hede dememiştim. iyi oldu
    #276579 unidentified pasta | 3 yıl önce
    9genel terim