genellikle ses içerikli her türlü taşınabilir ve takip edilebilir medya. takip edilebilirlikten kasıt bir radyo tiyatrosu serisinin bölüm bölüm olması ve küçük özel programlarla abone olarak yeni içerik eklendiğinde haberdar olunmasıdır. ipod ve yayın yapmak anlamına gelen broadcast kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
2005 yılında New Oxford American Dictionary editörleri ”podcasting”i yılın kelimesi seçtiler ve anlamını "bir radyo yayını veya benzer bir programın internetten şahsi bir ses çalara indirilebilen dijital kaydı" olarak tanımladılar.
Severek takip ettiğim bazı türk podcast yayıncıları:
Deja Poo: Ben bu saçmalığı daha öncede duymuştum! hissiyatı demektir. kayıtlarına buradan buradan ulaşabilirsiniz .
dünya çapındaki istatistikleri son 3 yılda bile çığ gibi büyümüş, insanların "yolda radyo dinlemek" hobisinin yerine geçtiği düşünülen, tek kişiyle üretilenlerinin 2 ve daha fazla insan içeren örneklerine göre daha kolay dinlenebildiği sosyal medya içeriği. biraz istatistiksel bilgi vereyim, sonra kendi fikirlerimi yazayım:
- 2021 itibariyle dünya çapında 850 bin podcast var. bunlar totalde 48 milyon bölüm ediyor (podcast başına 56,5 bölüm). 2020'ye göre podcast sayısında %20 kadar artış var. 2020'de 750 bin civarı podcast varmış.
- dünya çapındaki podcastler 100'den fazla dilde yayınlanıyor.
- amerikalıların %51'i podcast dinlediğini, bu %51'in %37'si de her ay podcast dinlediğini belirtiyor. yüzdeler her yıl %5 civarında düzenli olarak artmış.
- haftalık olarak podcast dinleyenlerin alışkanlıkları arasındaki bu dinleme dönemi haftada 6 buçuk saatten biraz daha fazla tutuyor.
- podcastlerin %67'sini 18-44 yaş arasındaki insanlar dinliyor.
- podcast dinleyicilerinin %45'inin yıllık kazancı 250 bin dolar civrındaymış (aylık 21 bin civarı ediyor. liraya çevirmeye gerek yok çünkü yarın 22'yle çarpabileceğimiz gibi, 2 hafta sonra 5'e de bölebilirsiniz). bu dinleyicilerin %26'sı üniversite mezunu.
- 2019 verisine göre en çok dinlenen podcast ana başlığı müzikmiş.
- podcast dinleyicilerinin neredeyse yarısı evden, %59'u ev işi yaparken, %51'i araç kullanırken, %65'i telefondan dinliyor.
- 2021'de podcast reklamları pazar payı %35 kadar artmış ama bunun içerik açısından değerlendirildiğini düşünüyorum ben. yani, harcanan paraya karşılık edinilen dinleme sayıları bu oranın içinde değerlendirilmiyor olmalı. podcast reklamı için harcanan para 2021 için 1,1 milyar doları bulmuş.
- 2024'e kadar sadece amerika'da 100 milyon podcast dinleyicisi olacağı tahmin ediliyormuş.
- podcast dinleyicilerinin %75'i podcastleri yeni bir şey öğrenmek için dinlediklerini söylemiş. sanırım türk podcast dinleyicileri ile aralarında çok fark var. bizdekiler genelde başlığı ilgisini çeken ve ilgi alanları içinde bulunan konular hakkındaki podcastleri dinleme eğiliminde. bu noktada yeni bilgiden ziyade, aşinalık durumu ön planda bizde.
- podcast dinlemeyenlerin büyük kısmı podcast denilen naneyi ilgi çekici bulmamalarını neden olarak göstermiş. küçük bir kısmı da zamanlarının olmadığını ileri sürmüşler.
çevremde çok sayıda podcast dinleyicisi yok ama olanlarla da doğrudan iletişimim var. gözlemlediğim kadarıyla insanlar kulaktan kulağa yayılarak ünlü olmuş podcastlere ilgi gösterip hemen hemen hiç duyulmamış ama keşfedilmeye hazır halde önlerinde duranları görmezden gelmeye devam ediyorlar. yani, aylık 50-100 dinlenen podcastler 1 yıl sonra da aynı seviyelerde kalıyor, günlük 50-100 dinlenenler ise çığ gibi büyümeye başlıyor. bu noktada reklamın büyük önemi var. doğru reklamı doğru zaman aralığında yayınlamak altın değerinde. ayrıca bu podcast işlerine girmeden önce zaten tanınır biriyseniz, dinleyici sayınız artsın diye kıçınızı yırtmıyorsunuz çünkü zaten sizi takip edenlerin büyük kısmı doğrudan buraya kanalize oluyor. 20 bin takipçisi olan ünlü bir radyo programcısının tek başına yaptığı podcastin bir bölümünün aylık 50-100 dinlemelerde kalması beklenmiyor. buradaki doğru orantılı eğri (ünlü olan çok dinlenmeye, tanınmayan az dinlenmeye devam eder) bir noktada kırılmıyor, yıllarca böyle devam ediyor. bir doyum noktası olduğunu düşünüyorum tabii. yani, günlük 50-100 dinlenen bir ünlü, totalde bölüm başına 20 bin dinlenme civarına ulaştığında bu sayı bir sonraki bölümünde 25-30 binlere çıkmıyor, stabil hale geliyor. bu çıkarımdan da şunu anlayabiliriz: bizim ülkedeki podcast dinleyicisinin sayısal karşılığı bu sayılarda kalmaya mahkum. z kuşağı ve hatta alfa kuşağı podcast dinleyicileri arasında kemik kitleyi oluşturuyor. önümüzdeki 10 yıl içinde tamamına yakınını bu kuşaklar oluşturacak çünkü dinleyicilerin ortalama yaş grubu 3-4 yıldır sabitlenmiş durumda. bu 2 kuşağın dinleme normlarının hangi yöne doğru değişebileceğini önceden görüp ona uygun podcast bölümleri kaydeden podcast yayıncılarının ünlü olacağını ve yukarıda bahsettiğim sayılara ulaşabileceğini öngörmek mümkün.
bizim ülke için zengin hobisi ya da beyaz yaka hobisi olarak görülüyor bu podcast işleri. benimle hemen hemen aynı sosyoekonomik konumda bulunan çevremdekilerin birçoğunun podcast dinleyicilerini böyle gördüğünü biliyorum, duyuyorum. 96 yaşındaki anneanneme kendi podcastimi dinlettiğimde "radyo mu bu?", "canlı mı bu?" gibi sorular sormasını bekliyordum zaten ama ardından içeriğe bağlı sorular gelince, bu hobi çıkarımının eğitim seviyesi ve aylık/yıllık kazançla ilgili olabileceğini de düşündüm. bizim ülkede bakkal ergin abiye, fırıncı kadriye teyzeye, terzi ahmet amcaya podcastin ne olduğunu anlatmakla pr yapamıyor, dinleme sayılarını artıramıyor, bir kitle edinemiyor, sesini duyuramıyor; kısaca, podcast bölümlerini karşında biri varmış gibi yapamıyor, duvara konuşur gibi anlatmaya devam ediyorsun. böyle anlatınca da sanki ünlü olma çabası gibi görünüyor, biliyorum. ama ünlü olmaya çalışan biri ülke çapında 50 bin bile dinlenmeyen bölümler üretmeye çalışmaz, bu işten hem para hem de şöhret kazanmayı düşünecek kadar aptal olamaz. hobi yönünün iki yönlü işlediğini de aklında tutar.
özetle, dünya ile türkiye arasında podcast yayınlama ve podcast dinleyicisi olma karşılaştırmasında arada everest var. yayıncılığın (sosyal medya yayıncılığı ya da içerik üreticiliği değil bak, doğrudan yayıncılık) hobi olarak görüldüğü, üretilen yapımın hem ego tatmini hem de aylık geçim kapısı haline geldiği bir ülke olmamız, bu işlerin youtube'da "götümüze kola sokma challenge'ı yaptık, hastanedeyim şu anda!!!" başlıklı videolar üreten beyinsizlerin de yüce(!) katkılarıyla çocuk eğlencesine dönüşmüş olması nedeniyle kısa vadede mümkün değil. belki 2050'lerde yukarıdaki istatistikleri bizim ülkedekiler olarak okuyabiliriz, kim bilir.
aktif olarak neredeyse 7 aydır işin içinde olan biri olarak, türkçe içerikli olanlarında başarılı olarak görülmenin kıstasını halen çözemediğim hede.
bu zaman zarfında 100'e yakın türkçe podcast dinlemişimdir, onlarca saat de zaman harcamışımdır. bak, bu tamamen dinleyici olarak harcadığım zaman. daha bunun içinde aktif olarak ses editlemedir, royalty-free intro/outro belirlemedir, ne konuşacağını, nerede diğer konuşmacıya pas atacağını belirlemedir, bir topluluk karşısında konuşuyormuş gibi düşünmeyi kafaya oturtmadır falan yok. uff, şimdiden moralimi bozmayayım. girdinin başındaki mevzuya geri döneyim çünkü asıl anlatmak istediğim o.
başarı kıstasını tartışmadan önce, türkçe podcastleri kendi içinde ayırmak lazım: sponsorlu, reklamlı, birden fazla konuşmacı içeren, bir firma çatısı altında toplanmış, kullandığı üslubun değil içeriğin önemli olduğu podcastler gibi. bunların tam tersi de; kendi halinde, sponsorsuz, reklamsız, tek konuşmacının sadece geyik yaptığı, hiçbir firmanın arkasında olmadığı, üslubun öne çıkarak geyik malzemesinin altını doldurduğu podcastler. zaten podcast işini aktif olarak yapmaya karar verirken, hangi tarafı seçeceğin önemli oluyor. sponsorlu olarak bu işe başlamak, hayata zengin olarak başlamak gibi bi' şey; 1-0 önde oluyorsun. zannedilenin aksine, türkçe podcastlerin geneli böyle. bunların içinde çevresi geniş, adı duyulmuş gazeteci eskilerinden ekonomistlere, şarkıcılardan adı sanı duyulmasa da, sikko ama kalabalık bi' çevresi olduğu için arkasına sponsor alabilmiş tanınmış kişilere kadar gırla insan var. sen ben gibi insanlar ise, doğrudan ikinci yöntemle başlamak zorunda: kayıt tekniklerini araştırarak, ses editleme programlarını kurcalayarak, konu içeriklerini a4 kağıtlarına özet alarak, daha yola çıkmamışken içi şişerek. evet, 1-0 geride başlamak tam olarak bu. elin sikindirik gazeteci eskisi dip sesi bile yok edilmemiş kayıtlarını paylaştığı gibi 1000 dinlenmelere ulaşırken, sen 7. ayında bile "100 dinlenme olur mu bu bölüm ya?" gibi sorular soruyorsun. bu sikindirik ünlümsüler takip edilme, takipçi ve abone kasma işlerine kendileri bakmadığı için "kaydımı yaptım, yolladım sana ahmet. ne zamana yayınlanmış olur?"dan başka da bi' boku kafalarına takmıyorlar tabii, bu gayet açık. sen ise, kendi akrabalarına bile "biz böyle bi' şey yapıyoruz. çevrene yaysana şu linkleri be" diyerek göt yalıyor, dilenciye bağlıyorsun. ses editlerken saatlerce anan ağlamış, kulakların evdeki kedi osurduğunu bile anında duyabilecek seviyede bozulmuş; boşuna stres yaptığını her 5 dakikada bir kendine itiraf etmek zorunda kaldığın bir durumun içinde hissederken, "başarılı olmak nedir?"i sorgulamaya başlıyorsan, fikri cehennemin dibini boylamaya başlamışsın demektir, geçmiş olsun.
sosyal medyadaki her işte başarının kriteri takipçi, abone, beğeni ve tıklanmadır. ben bunun gerçek olmadığını kendime kanıtlama çalışa çalışa ön yargılarımı yıktım ya. bahsettiğim şey "15 dakikalık şöhret" değil; gene içi kof, gene nitelik kaygısının yakınından uzağından geçmeyen, görünmez bir şöhret kaygısı olabilir. yukarıdaki sikko gazeteci örneğindeki de aynı bağlamda değerlendirilebilir: "dinleme de, tıklasan yeter. he, müdürün ali bey'e de selamımı söyle" mesajı vermek gibi. 1000 takipçiye ulaşmış, 500 civarı dinlenme sayılarını sabitlemiş herhangi bir türkçe podcastin başarılı olduğunu söylemek gerektiğini düşünüyorum çünkü reklamlı da olsa, arkasındaki şirketin köpeği olarak para dileniyor da olsa, türkçe podcast dinleyicisinin 1000'ini kendisine abone etmiş sadece ses üzerinden iletişim kuran bir yayın, bir şeyler başarmış demektir. sosyal medyanın tamamı görsele odaklanmışken, sen sadece sesle derdini anlatmaya çalışıyorsun ve rakiplerin çoğunlukla seninle aynı şeyi yapmaya çalışanlar değil. interaktif talk showlardan bile dinleyici çekmen gerekiyor, yoksa sikko gazetecinin boktan içeriğinin övüldüğü ortamda "biz neyi yanlış yapıyoruz ya?" diye diye kafayı yersin. evet, dilenme kısmına geri dönüş oldun, tebrikler.
eş dost ayağı da podcast pazarlamasında hiçbir boka yaramıyor, tecrübeyle sabit. kendi akrabama, eşime dostuma, en yakın arkadaşlarıma, iş arkadaşlarıma, patronuma, mahallemdeki bakkala, mandıraya dinletemiyorum kendimi ben daha; istanbul maslak'taki plaza çalışanı banu beni neden dinlesin? örneğin havada kaldığını düşünüyorsanız, değiştireyim: afyon'da okuyan, metal müziği bağrına basmaya yeni yeni başlamış gencecik öğrenci ahmet beni neden dinlesin? işte, bu soruya doğru cevabı verdiğinize gönül rahatlığıyla inandığınız zaman (ki tek bir doğru cevabın olduğunu kimse iddia edemez), "sıçayım başarı kıstasına da, dinlenmeye de. ben keyif alıyorum bundan aga" diye bas bas bağırabilirsiniz. eh, bu durumda, bunca zaman götünüzü yırtmanızı da pişmanlık kefenizin en güzel yerine sakince yerleştirmiş oluyorsunuz. bunun bir çözüm olmadığını ama nihayet doğru kararı kendinizle barışık kalarak verdiğinizi de gene kendinize ispat etmiş oluyorsunuz.
podcast işlerine girmek için hevesli olanlarınız varsa, başarı kıstasınızın ne olup ne olamayacağını önceden belirlemenizi ve bunun değişmezliği üzerinden özgüveninizi yükseltmenizin gerektiğini hiçbir zaman unutmamalısınız. kervan yolda düzülür mantığı işlemiyor, planınız başta neyse, ondan uzaklaştığınızı anladıkça kendinizle çelişmeye de başlıyor ve hakan taşıyan'dan "n'apıyoruz biz ki? " eşliğinde modern insan saçmalıkları üzerine kafa patlatmaya başlıyorsunuz.
yukarıda yazdıklarımı hali hazırda zaten düşündüyseniz, yolunuz açık olsun; 40 abone ve 100 dinlenme sayıları sizi korkutmasın.
geceleri düşüncelerin esiri olup uyumakta zorluk çekenler için çok büyük nimetmiş, daha yeni anladım. hem düşüncelerden kurtarıyor, hem zaman geçiriyor, hem de masallar anlatarak uyutuyor.