o zamanlar henüz küçük bir çocuktum, kurumuş ağaçları sulayacak çağdaydım.
(25 aralık 1981)
şair, yazar, çevirmen, akademisyen. 29 ekim 1954'te ankara'da doğmuştur. ilk ve ortaokul öğrenimini de üniversite öğrenimini de ankara'da tamamlamıştır. 1978 yılında odtü mimarlık fakültesini bitirmiştir. türkiye yazıları ve yarın dergilerinin yazı kurullarında yer almıştır. ilk şiir kitabı senlere'si 1980 yılında yayımlanan ali cengizkan, şiir dışında, şiir üzerine yazılar da yazmış ve şiir çevirileri de yapmıştır, şiir ve şiir üzerine yaptığı çalışmalar, türkiye yazıları, adam sanat, broy, gösteri, oluşum, somut, türk dili, varlık, yazın, yusufçuk gibi dergilerde yer almıştır.
"suçtur çocuğun olmak. suçtu çocuk olmak. silah taşımalı ve ağlamamalıydılar. öğrenmeye, anlamaya ve yorumlamaya çalışan çocuk olmak suçtu, çünkü çocuk olduklarında bir gün büyüyebilir ve öğrenme, anlama ve yorumlama aşamalarını geçip dünyayı sahih ve sahici olarak değiştirmeye yönelebilirlerdi. onun için yolları kesildi: iki taraftan da yollar kesildi: 40'lı ve 60'lı şiirin getirdiği şair imgesini, o yüce, karşı cinse karşı biraz soğuk ve erkekçe davranan dava adamı rolünü terk ettiklerinde dışlandılar. öte taraftan, yaşamın parçası olarak yaşantının (yaşantı, bakın bu sözcüğü şimdilerde bütünüyle kesip attık içimizden, oysa ne çok kullanırdık ve ne kadar da anlamlıydı) alt parçalarına değinmeleri yeterince şairane bulunmadığı için şuara zümresinden de uzak tutuldular: ne kadar iyi. dünyayı kirletenlerden de uzak durdular böylece. uzaktadırlar hâlâ, hırgürün-hayhuyun bittiği yerde..."
(3 kasım 1992)
***
"aydınların, bu arada ozanların, devrimci rollerini fazla önemsemeleri, şiire taşıyamayacağı bazı görevleri yüklemeleri sonucunu vermiştir. oysa şiirin hakkını şiire, işçi sınıfının hakkını işçi sınıfına bırakmak lâzım."
***
"kimi zaman bir aşk için yazılır şiir. kimi zaman şiir yazmak bir aşka dönüşebilir. ikisi de tehlikelidir. ... ama aşk en büyük yaşamaktır. öyleyse şiir aşkla yazılabilir. yüreğini kanırtarak yaşar bir ozan, öyle yaşamak zorundadır. ... yaşadığını yazmalıdır şair. ama daha önemlisi, neyi yaşayıp neyi kurguladığını okura sezdirmelidir.
şairlik dürüst olabilmektir."
***
"gerçek sanat yapıtı başkasınca paylaşılır: onlarda bir dönüşüm, bir büyük değişme yaratarak işlevini yerine getirir. bir birikimi boşaltmaya değil, olumlu yönde kullanıma sokmaya çalışır. amacı bu yönde her tür ideolojik gereği yerine getirmektir. gerçek sanat yapıtı, dünyanın değişmesine, bu yolla ve çok küçük de olsa, katkıda bulunur."
(şiir ve yaşam)
eserleri:
- senlere (1980) - çocuk ömrümüz (1982) - yunan dosyası (1983) - yürüyüşler ve duruşlar (1984) - yunan dosyası (constantine manos ile birlikte-1985) - bağımlı şiir (1986) - ankara ankara güzel ankara (1987) - yunan dosyası, yürüyüşler ve duruşlar 1994) - sürek avında dünya (1994) - şiir ve yaşam (1996) -sanatçı tanıklığı (1996) - öğle suyu (odtü ormanı'nın 40. yılı için 40 metin (1997) - ankara rüzgârı - ankara şiirleri seçkisi (hüseyin atabaş ile - 1998) - cahit külebi'ye saygı(abdülkadir budak ile birlikte- 1998) - şairin nergisi (2000) - fotoğrafın kısa tarihçesi (walter benjamin, 2001) - modernin saati (2002) - mübadele konut ve yerleşimleri (2004) - ankara'nın ilk planı 1924-25 lörcher planı (2004) - koçzade ahmet vehbi bey ve bir inşaatın öyküsü ankara hukuk mektebi (2004) - yer?in sesi: ulus işhanı?nın söyledikleri (2008) - fabrika'da barınmak 2009) - mimar kemalettin ve çağı (2009) - kırmızı gün, beyaz gece (toplu şiirler, 1977-2009) - türkiye mimarlığı ve eleştiri (2012) - modernist açılımda bir öncü: seyfi arkan (2012)
çevirileri:
- den grekiska dossieren (constantine manos ile-1988) - kartal mı, güneş mi? (octavio paz, 1990) - gölgelerden bir taslak (octavia paz-seçme şiirler, 1990) - seçme şiirler (ho şi minh, 1992) - güneş taşı (octavio paz, 1993) - bir dağ yolunda (tony curtis, 1999) - birlik uğruna ölenlere (robert lowell, 2000) - fotoğrafın kısa tarihçesi (walter benjamin, 2001) - mimari eleştiri yazıları (alan coloquhoun, 2005)
ödülleri:
- 1981 akademi kitabevi şiir başarı ödülü - 1982 odtü edebiyat kulübü ödülü - 1983 toprak şiir ödülü (hasan hüseyin jüri özel ödülü) - 1983 abdi ipekçi dostluk ve barış ödülü - 1995 ceyhun atuf kansu şiir ödülü
aşk da gelir peşimize, biz yürüyüp gideriz kumsalın en ince yerlerine basarak (çünkü hep eklemlerdedir işimiz: sevgi ve nefret, dostluk ve düşmanlık dayanmak ve çözülmek. dayanırız denizdeki konserve kutusuna, karpuz kabuklarına, fabrika artıklarına. dayanırız falakaya, elektriğe, su işkencesine. çünkü ilerde okyanus vardır, bir büyük, bir geniş, bir ferah. ondandır ki goncayı sevişimiz tazeliğine değil açışına)
aşk da gelir peşimize, biz yürüyüp gideriz kumsalın en ince yerlerine basarak kanatarak ayak izlerimizi
(çünkü kanla kazanılmıştır her şey: bir çocuğun gülüşü, akşamları kaşıkladığımız bir tas çorba. sevgili dudaklara kondurulan bir küçük, bir küçücük öpücük, başını güneşe tuttuğumuz oğullarımız, sevgililerimiz, çünkü kanla kazanılmıştır her şey ve kanla, yitirilir)
aşk da gelir peşimize, biz yürüyüp gideriz kumsalın en ince yerlerine basarak kanatarak ayak izlerimizi aşk da girer içimize, biz yürüyüp gideriz
ve canlıymışçasına, her gün onu sulardı. yağız tenindeki su buharlaşsın diye düğmeleri en bıçkın küfürlerle açardı:
çiçekçiydi, yaprak bitlerini öldürmeyen. fotoğrafçı, savaş yıllarına rötuş yapan. meddahtı, her akşam eve gülücükle gelen kumraldı, çocukları hep karısına çeken. uzun boylu, kendisine palto diktirmeyen. sebzeciydi, domatlarını hiç yemeyen. işadamı, hasırdan başka minder bilmeyen. dindardı, ezan okunurken rakı içmeyen. gözlüklüydü, gözleri daha da büyüyen. gezgin, izmir?in parkelerini denetleyen. balıkçıydı, elleri suyla nasır tutan. nikotinman, sigarası bağlanarak uzayan diplomattı, kokteyle pantolonla giden. yatırımcı, geceleri ailesini besleyen.
dayım gül takardı gömleğinin yakasına seni görse, eminim, mutluluktan ağlardı.
kaç kere yanaştın bu minyatür iskeleye kaç kere bağlandın ve çözüldün, saçlarınla kaç kere lastiklerin ezildi, palamarın koptu kaç kere düdük çaldın, bir çocuk istedi diye kaç kere öptün o kızı, dudağının üstünden kaç kere sarıydı içerisi, sıcak ve rahat kaç kere çarptı yüzüne o tuzlu yağmur kaç kere yanaştın, eli yanağında sandın kaç kere sarsıldın, bir karanfil elinde.
kaç kere yaşadın, duydun ve eskidin kaç kere merdivenlerden indin, glasgow 1859.
iskeledeyim; atlarken gördüm yeşil denizi her yan yeşil, yine de kimlik denetimi.
incir kokuşlu dar sokakları aştınsa, görmüşsündür kıyıda, küçük bir çocuk taş atıyor suya
taş da çürür.
eğil biraz, paslanmış kıyı babasına tutunarak sark suyla rıhtımın birleştiği yerlere bak
taş da çürür.
kumsalda, çam tahtasını astarlıyor sandalcı baba çocuk büyümüş; yüzmeyi biliyor, denizle oynamasını da yüreğim çürümez; gözyaşları işlemez, kurşunlarınız da