bir tane de normal doktor çıksın. bu sefer bir arkadaşım doktora gitmiş.
doktor: bu ne lan? bir arkadaş: doktor bey bilsem size gelir miyim? doktor: dön bakayım, aa, çok ilginç? bir arkadaş: ?? doktor: dur kıpırdama bir fotoğrafını çekmem lazım. bir arkadaş: yok daha neler? doktor: hadi be, arkadaşlara göstercem sonra. demem kimin götü olduğunu.
doktorları sevmiyorum. ama bazen gitmek gerekiyor.
ll :doktor bey ben hastalık hastasıyım biraz. d: zaten iki tip hasta vardır. birinci tip her şeyi kafasına takıp evham yapanlar, ikinci tip ise gerçekten hasta olduğu halde bir şey yok diyip doktora gelmez. ll: yok benimki daha tuhaf. ben hem hastalık hastasıyım, hem doktora gelmekten hoşlanmıyorum. d: hmm. senin ki de zormuş be. bir uzan bakalım. (streteskop'la orayı burayı dinler) ll: ölecek miyim? d: ben sana bir lustral yazayım. ll: ölümsüzlük hapı mı o?
hasta ve doktoru arasında geçen komikli diyaloglardır. bir örneği .... ruh ve sinir hastalıkları hastanesi erkek servisinden geliyor.
hasta doktorun kapısını çalar.
hasta: hocam parol verir misiniz boğazım yanıyor?
doktor: olmaz!
hasta gider 5 dakika sonra tekrar gelir.
hasta: hocam başım ağrıyor parol verir misiniz?
doktor: olmaz dedik ya.
hasta: hiçbir şeye mi olmaz?
doktor: ...
yatan hasta doktor odasına girer ve doktora " doktorum canım bebeğim" üçlemesi ile selamını verir, anlatmaya başlar. görüşme bittiğinde allah ne muradın varsa versin cümleleri allah bana da sana da koca versin diye kontrolden çıkar, sonunda mevzu artık doktorun evliliği konusuna gelir.
hasta: bana bak sakın kendin gibi doktor bulma haaa! sen deli o deli allah korusun. iki deli olmaz hocaaam. bunu diyen hasta pskiyatri servisinde yatan manik atakta olan bipolar hastasıdır.
yine aynı hasta sabah viziti sırasında uzman doktora dönerek. hasta: ay çok zekiyim ben. benim iq'um çok yüksek. hiç mütevazi olamayacağım. uzman doktor: hiç merak etme ilaçlarla düşüreceğiz biz o iq'nu. hasta: ...
acil serviste gün geçmez ki serum mu iğne mi pazarlığı yapılmasın.
hasta: hocam çok kötü grip olmuşum bir serum yaparsanız doktor: arka taraf çok yoğun serum yapamam iğneye anlaşalım hasta: hocam zaten ben dün de geldim gene iğne yaptılar. iğne işe yaramıyor. serum yemeden kendime gelemiyorum. doktor: vallahi çok yoğun hemşireler yetişemiyor. yarın sabahtan gel yapalım serumu. hasta: yarın çalışıyorum sabahtan hocam. o zaman iğne yapın bu seferlik ama bir dahakine serum yaparsınız artık. doktor:...
Eli yüzü düzgün, mütebessim bir çehresi olan 19 - 20 yaşlarında bir erkek hasta; adli bir vakadan dolayı adli tıp hekiminin önüne gelir. Ve diyalog gelişir;
doktor: Şikayetin nedir delikanlı?
hasta: Polisle bir kovalamaca oldu da.
d: Anladım, olay nedir peki?
h: Çevirme vardı, polisten kaçtım ama yakaladılar sonra.
d: Hmm. Darp etme durumu var mı?
Buraya kadar her şey normal. Doktorun da içerideki diğer sağlık personellerinin de muhtemel tahmini polisin, bu temiz yüzlü çocuğa darp ettiği ve bu çocukcağız(?)ın da bize başvurduğu yönünde. Lakin çocuğun verdiği cevapla bir anda diyaloğun şekli değişiyor. Bu arada çocuğun yüzünde daimi bir gülümseme olduğunu ve hayat enerjisi ile dolu olduğunu yeniden hatırlatma fayda görüyorum;
h: Yok yok. Çok iyi polislerdi, iyi davrandılar sağolsunlar. Uyuşturucu vardı bende. Onu yakaladılar.
d: (şaşkın bir ifadeyle) Sende mi uyuşturucu vardı?
h: Evet. Arabayla giderken çevirme denk geldi. Kaçtım ben de. 7-8 km sonra mantarlara çarptım durunca yakaladılar.
d: (daha şaşkın bir ifadeyle) Eee?
h: Uyuşturucuyu buldular. 'Bu ne?' dediler. 'Neye benziyor?' dedim ben de.
Doktor artık rapor tutmayı, doktor hasta ilişkisini vs kenara bırakıp heyecanlı bir roman okurmuş gibi olayları dinlemeye koyuluyor;
d: Polisten kaçtığın, uyuşturucuyla yakalandığın ve böyle ters cevap verdiğin halde dövmediler öyle mi?
h: Yok hocam dövmediler. Vallahi ben de çok şaşırdım. Genelde arabanın kapısını açar açmaz tekmeyle dalıyorlar.
d: Genelde? Bu ilk değil yani?
h: Yok hocam ilk değil. Para çok olunca böyle ota çöpe sarıyoruz işte.
Görünüşünün, gülüşünün ve temiz yüzlülüğünün aksine verdiği cevaplarla herkesi hayretlere boğan genç, son soruya verdiği cevapla fatality darbeyi yapıp herkesi kahkahaya boğuyor;
d: Oğlum sen hiç bu işleri yapacak birine de benzemiyorsun. Annesinin sarı kuzusu, bayramda akrabalarının elini öpen, cumalara falan giden biri gibi görünüyorsun.
h: Evet hocam arada cumaya da giderim ben.
4 yaşında çocuk öksürük şikayet getirilmiştir. Sırtını dinlemek için yanaşılır. Steteskop sırtına yerleştirilir. Doktor: alo? Hasta yakını:? Doktor karşıdan bir cevap alamayınca yaptığı şeyin bir telefon konuşması değil muayene olduğunu anlar. Hızlıca muayene tamamlanır ve olaysız dağılırlar.
Olay yeri: acil servis
Saat: sabaha doğru 3 suları
Genç erkek hasta muayene olmak için gelir.
Doktor: şikayetiniz nedir?
Hasta: yüreğim ağrıyor.
D: göğsünüz mü ağrıyor?
H: hayır hocam yüreğim ağrıyor
D: göğüste sıkışma gibi mi? Çarpıntı gibi mi? Kola yansıyor mu ağrı? Nasıl yüreğin ağrıyor? Bilinen bir kalp rahatsızlığın var mı?
H: yürek hocam yürek sizin hiç yüreğiniz ağrımadı mı?
(Ve acil servis duman altı olur...)
Hastanın ekg'si rutin kanları ve kalp enzimleri istenir. Tüm sonuçları doğal gelen hasta psikiyatrik açıdan bir kontrole gelmesi önerilerek taburcu edilir.
d:hastanın nesi oluyorsunuz?
h:belki her şeyi, belki hiçbir şeyi
eveeet.
düdüt:bu doktor hasta yakını diyologu olmuş yalnız. eksileyen arkadaş kafama dank ettirtti. silmeyeceğim ama bunu. sevmediyseniz siz silin..
geçtiğimiz kış yirmilik diş ağrısı ile diş hastanesine gittim. ama çenemi söküyorlarmışçasına bir ağrı ile. ben manyak, doktor benden manyak.
d: şikayetin nedir? k: yirmilik dişim ağrıyor. d: aç bakayım. .. d: çekilmesi gerek. k: çekmesek? d: olmaz kesinlikle çekilmeli. k: ama orada kendine yer yaptı. hem apranax alınca ağrı geçiyor. d: çektirmek istemiyorsan neden buraya geldin? k: apranax'ı reçetesiz vermiyorlar. d: sana apranax vereceğimi nereden biliyorsun? k: ... d: ... k: belki verirsiniz. d: bu dişin çekilmesi lazım. k: tamam o zaman çekelim. d: ben yirmilik diş çekmiyorum. k: nasıl ya? çekelim dediniz. d: çekilmesi lazım dedim. ben çekmiyorum. hakan bey'den randevu almanı öneririm o çekiyor. k: ... d: şurada çürük var dur ona dolgu yapayım. k: yok istemiyorum. d: yirmilik çektirmekten korkan insansın. dolgu yapmazsak ileride kanal tedavisi gerekir. çok acır benden söylemesi. k: yok ya, kalsın. d: apranax ford yazarım. k: tamam yapalım dolgu.
doktor dolgu yaptı, ama ilacı yazmadı. yirmiliği çektirmedim hala ağzımda duruyor. acımıyor da. kandırıldım resmen.
aslında benim değil ama arkadaşımın küçükken başına gelmiş bir olay;
klasik muayene konuşması devam ederkene: -sen büyüyünce ne olacaksın? -doktor -neden? -çünkü insanları kurtarmayı seviyorum (^_^) -sen önce kendini kurtar (?_?)
ve o arkadaş şu an tıp ile mesafesi en uzak bölümlerden birinden mezun.
Teknik olarak henüz doktor değilim ama doktor sıfatıyla bulunduğum bir ortamda geçen ilginç bir diyalogu paylaşmak istiyorum. Ozamanlar Tıp 1'dim her heyecanlı tıp öğrencisi gibi ameliyathane ortamını merak ediyordum. Tıp kulüplerinden birinin vasıtasıyla bir plastik cerrahi ameliyatına girdim yani girdik 3 yakın arkadaş. Ameliyathane çok basık bir ortamdır girenler bilir. Personel + 3 kişi demek ciddi sıkışıklık demek hocalar da hiç sevmez fazladan adamları biz de pustuk köşeye izliyoruz hocayı. Saatler ilerledikçe bir hasta geldi diğeri gitti aramızda bir samimiyet oluştu hocayla. En son bir göz kapağı anomalili hasta geldi tek gözünün kapağı şişmiş iyice, opere edilmesi gerekiyor, hoca bakın şunu şöyle yapıyorum şuan bunu yapıyorum diye anlatıyor ama biz ne anlarız daha tıp 1 iz neyse dinliyoruz sözüm ona dikkatli bir şekilde ameliyat bitti götürdüler bu adamı bekleme bölümüne. Önce oraya ordan da odasına çıkarıyorlar servise yani. Aradan bir saat geçti geçmedi hoca dedi ki gidin hastanın gözünü kontrol edin görmesiyle alakalı bir sorun var mı. Yani olmaz da diyor yine de bindebir ihtimalle bir şey olmuştur opere göz siz bir bakın. Oooov biz nasıl seviniyoruz scrubslarla (hastanede giyilen tek renk elbiseler) servise çıkacağız havalı havalı. Çıktık ameliyathaneden asansöre bindik aynadan foto falan çekiyoruz öyle havaya girdik yani. Neyse bulduk hastanın odayı ağır çekimde yürüyorum polat alemdar misali arkamda mematiyle abdülhey:) Girdik odaya oda ağzına kadar hasta yakını dolu bize yol açtılar yürümeye devam hastanın başına geldik hastabakıcı var şaşkın şaşkın bakıyor ne oldu diye. Başladım ben konuşmaya:
mb: biz R. bey'in ameliyatında bulunan hocalarız (??? Hoca ? 19 yaşındasın lan daha ne hocası ?) Bir komplikasyon var mı diye kontrole geldik Hasta bakıcı: Tabii hocam hasta yirmi dakika önce uyandı mb: Bakalım ameliyat ettiğimiz gözde görme problemi var mıııı (sonunu da uzatıyorum aynen böyle) H.B: Açıyormuyuz sargıları hocam mb: (Haydaaa açacağız heralde dedim içimden döndüm arkadaşlara baktım o dik duruştan falan eser kalmamış bir anda hiç birşey bilmediğimizi hatırladık) Tabii açın lütfen ameliyatlı gözü (Gözlerin ikisi de aynı şekilde sargılı) H.B: Hangi gözü açayım sağ mı sol mu
Tam burada bittik işte, o kadar dinledik ameliyatı hiç dikkat etmedik hangi göz olduğuna
Arkadaş 1 ve arkadaş 2 aynı anda biri sağ göz diğeri sol göz şeklinde bağırdı
Hasta: Hocam Hakan hoca nerde o yapacaktı ameliyatımı mb: Hakan hoca yok !! (Ulan heyecandan ne diyeceğimi şaşırdım) Hasta: nasıl yok Arkadaş 1: yok işte kardeşim
Lan noluyo çıldırdık iki dakikada herkes bize bakıyo bunlar ne ayak gibi
H.B: Siz asistanmısınız hocam ben sizi daha önce görmedim mb: İki gözü de açalım (ve bir hooh çektim)
İki göz de açılır hasta iki gözüyle de görmemektedir biz korkmaya devam etmekteyizdir. Ve tıp fakültesine ilk geldiğimizde bize bir intörn abi tarafından öğretilen ne diyeceğimizi bilmediğimizde söylememiz gereken o meşhur replik ağzımdan çıkıverir
Hasta: Şimdi ne olacak peki göremiyorum ben mb: İlk 24 saat çok önemli
Hocanın yanına koşar adım gidilir durum arzedilir el pençe divan durulur hoca ehehehehe diye güler tabii göremez hemen, ilaçlı o göz gelir birazdan kendine der ve siz ne dediniz peki diye sorar
Arkadaş 2: ilk 24 saat durum kritik dedik hocam Hoca : Neeeey ne dediniz siz ulen yarına kalmaz taburcu o
Hakan hoca artık cidden yok geçen sordum ayrıldı dediler çok da severdim çok kafa adamdı selam olsun Prof dr. Hakan ağır'a