-
the eagle ve marley filmlerinin yönetmeni kevin macdonald'ın yönetmenliğini üstlendiği, jude law'ın başrolünde oynadığı film, denizaltında ki hayat mücadelesini konu alıyor. eski bir denizaltıyla bir grup zengin olma hayali içinde ki insanın, altın arama çabası ve bunun sonucunun herkes için ağır olan sonucu anlatıyor.
ufak bir bütçeyle çekilen film, orta kaliteli olmuş. jude abi var diye, beklentileri yüksek tutmanın anlamı yok. phantom tarzı olmuş. seyredilse de olur seyredilmese de. sinemaya gidilecek kadar değil ama. -
denizaltı filmleri kategorisine rahatlıkla sokabileceğimiz ve hem bunun, hem jude law'ın, hem özenli görüntü yönetmenliğinin hem de bilindik denizaltı filmleri hikaye yapısının dışındaki olay örgüsüyle meraklısının oturup rahatlıkla izleyebileceği bir film black sea.
işindin kovulan bir denizaltı kaptanının, mafya için karadeniz'de 40 ton külçe altınla beraber batmış nazi denizaltısına ulaşıp altınları çıkarmasını konu ediyor. ingiliz ve ruslardan oluşmuş bir ekiple çıktıkları yolculukta ekip, para hırsının ve ölüm korkusunun peşinde sükunetlerini kaybettikçe zengin olma hayaliyle çıkılmış macera kabusa dönmeye başlıyor. filmin, başarılı kapalı mekan çekimleriyle ekrana yansıttığı denizaltı atmosferi içinde izleyeni ekrana çivileyememesinin tek nedeni ise, senaryo akışında psikolojileri bozulan karakterlerin biraz içi boş kalması ve ekip içinde ortaya çıkan gerilim ve düşmanlığın sonucuna hızlıca varılması. yani filmin süresiyle de ilgili, olay örgüsünün hızlıca çözüme kavuşuyor olması böyle bir kapalı mekan filminde sizi ekrana tam bağlayamıyor ve yaşananların oldu bittiye geldiğini hissetmenize yol açıyor. süre uzun tutulsa ve karakterlerin derinine işlendiği bir senaryo olsa film sıkar mıydı, o da başka bir soru.
filmin twist yaptığı, yani hikayenin sizi şaşırttığı bir tarafı da var.
-- spoiler --
kaptan, düzmece bir mafya bağlantısıyla, aslında kendisini kovan şirket için altınları çıkardığı bir katakulliye getirildiğini öğreniyor finale bağlanırken
-- spoiler --
ancak bu dönüş bile biraz yüzeysel geçilmiş bir ayrıntı olarak kalmış ve ne yazık ki istenen etkiyi yaratamıyor.
denizde, denizin altında, denizaltıda kalmanın getirdiği sıkışmışlık hissini başarılı görüntü yönetmenliği ile vermeyi başaran black sea, meraklısını denizaltı atmosferini de başarılı yansıtmanın getirdiği avantajla haydi haydi tatmin edecek bir film. alışık olduğumuz, genellikle ikinci dünya savaşı veya soğuk savaş dönemlerinde geçen denizaltı filmlerinde sıkça karşılaştığımız savaş manevraları, destroyerler, bir başka denizaltıyla kapışma sahneleri yok ve sırf bu bile filmi benzerlerinden ayrı bir noktaya taşıyor.
sürekli tekrar ettiğim gibi, personelin psikolojilerinin bozulduğu süreci daha ikna edici ele alabilseydi, iyi bir denizaltı filmi sıfatının yanına başarılı bir psikolojik gerilim ibaresi de eklenebilirdi.
ancak bu haliyle bile bir çok nedenden dolayı göz atılmayı hak eden bir film.