"mahşer günü bütün binaları denizler geri isteyecek, batan bütün memleketler gibi... deniz, kumu eninde sonunda geri alacak. çaresi yok bunun?"
sinemamızdaki "temsili" durumunu zamanın şartları dolayısıyla güzelce veren bir dram filmdir. serdar akar yazmış ve yönetmiştir. 1998'de vizyona girmiştir. özellikle dili ve replikleri dillere pelesenk olup kült film haline gelmiştir. ne yazık ki pek araştırmacı olmadığımızdan tek film olduğu sanılır. devam filmi laleli'de bir azize 'dir. üçüncü bir film çekilmesini de düşünmüşler ki keşke çekselermiş, vazgeçmişler.
film bir çok ödül almıştır; en iyi kurgu (35. antalya film şenliği -1998) en iyi erkek oyuncu (35. antalya film şenliği-1998) en iyi 2. film (35. antalya film şenliği-1998) seçiciler kurulu özel ödülü (11. ankara film festivali -1999) en iyi erkek oyuncu (11. ankara film festivali-1999) en iyi yardımcı erkek oyuncu (11. ankara film festivali-1999) umut veren yeni yönetmen (11. ankara film festivali-1999) umut veren yeni senaryo yazarı (11. ankara film festivali-1999) en iyi yönetmen (35. antalya film şenliği-1998) en iyi film (10. orhan arıburnu ödülleri -1999) en iyi yönetmen (10. orhan arıburnu ödülleri-1999) en iyi erkek oyuncu (10. orhan arıburnu ödülleri-1999)
erkan can'ın başarılı oyunculuğu ve dillerden düşmeyen birkaç repliği dışında çok da sevilecek bir yapım olmadığını düşündüğüm, kadına bakış açısı acayip derecede sorunlu olan bir serdar akar filmi.
alt metninde belirli bir iktidar eleştirisinin yattığı, oyuncuların gayet iyi oynadığı bir filmdir. “Bir memleket gibidir gemi.” repliğidir duyduğumuz en başta, İdris Kaptan, uçuk kafasıyla anlatmaya başlar, geminin başbakanını, başbakan yardımcısını ve vatandaş – memurlarını. Bir başbakan olarak, kararları verme gücü ondadır, bu kararların sorumluluğunu üstlenme zorunluluğu da. “Başbakan Yardımcısı” olarak tanıttığı Kamil ise, vatandaşlar ile başbakanın iletişimini sağlayan, Ali’ye, Boksör’e görevlerini bildirir, tutanak tutar, yazışmalarla, bilgi – işlem ile uğraşır. Bürokrasiye benzetilebilir bu yönüyle. Ali normal vatandaştır, sönük, başkaldırmayan, sadece bir başkası başkaldırdığında, onun açtığı yoldan nemalanmaya çalışan. Boksör ise, başkaldırır, kendi çıkarı için zira. Belki bireysel bir devrimci ya da bireysel bir anarşist olarak görülebilir boksör, işleri yokuşa sürüp düzeni bozan vatandaştır.
Gemiye sonradan dahil olan kız ise, devridaim halinde çark gibi işleyen düzeni bozan, düzene yabancı, “Öteki” olandır. Bu “ötekileşmenin” düzenin içinde ortaya çıkmasına sebep olan ise düzenin sorunlu çarkı Boksör’dür. Ötekileşme ortaya çıkınca, sürekli işleyen çark işlemez hale gelince, İdris ve Kamil artık bir çözüm bulmaya çalışmak durumunda kalırlar. Bu çözüm bulma arayışı, yöneten ile yönetilen arasındaki iletişimi sağlayan mekanizmanın aslında ne kadar çürümüş olduğunu ya da bu mekanizmanın ne kadar kolay bir şekilde yozlaşabileceğini göstermek dışında bir işe yaramaz. “Öteki” olanı bile kendisi gibi sayıp koruduğunu söyleyen bu mekanizma, aslında ancak kendi çıkarını düşünmektedir.
Yönetilenler ve yöneten aslında birbirlerinin yansımaları gibidir. Yönetilenler, ancak yönetenin onlara sunduğu ile var olabilirler. Zira, hayal dünyaları bile yönetenin, İdris Kaptan’ın, kafası iyiyken anlattığı hikaye ile çalışır, cinsel ihtiyaçları bu hikaye ile tatmin olur. Ali, kız ile sevişmenin hayalini kurarken bile, İdris’in anlattığı hikayeyi yaşamaktadır hayalinde. Yöneten ise, ancak yönetilenlere kendini anlatarak, ancak onları yöneterek var olabilmektedir.
Sistem öylesine yozlaşmıştır ki, bir gün denize atmayı planladıkları “Öteki” olanı, ertesi gün kendi içki masalarında oturtup, içki, yemek ikram edebilirler.
(etilen'de kaleme aldığım yazımı buraya kopyaladım. etilen.net/...