"üstelik conquest ve r.medvedyevin iddia ettikleri gibi kirovla ihtilaflı olsaydı bile, stalin'in bundan dolayı öldürtmek gibi bir aşırılığa yönelmiş olması pek inandırıcı görünmemektedir. o sırada politbüro'da sıkça ihtilaflar ve sert kavgalar yaşanıyordu ve eğer stalin her anlaşmazlık halinde ölüm emri verseydi kıssa sürede bütün yöneticileri kaybederdi. medyedev ve conquest bazı abartılı dedikoduları fazla ciddiye almıştır ve bunlara başka birçok kişi de inanmıştır. a.ulam, kirovun öldürülmesi olayında stalinin sorumluluğu olmadığını yazarken şöyle demektedir: ' diyelim ki stalin, kirov'dan kurtulmaya karar vermiştir; ama o bu durumda neden böyle bir yolu tercih edecekti ki? onun, yagoda'ya güvenmemesi için ciddi nedenleri vardı. 1928de bukharin kamenevle görüşmesi sırasında yagodanın kendisini ve rıkovu desteklediğini bildirmişti. nkvdnin başında bulunan yagodayla bukharin'in çok iyi anlaştıklarını başka kaynaklardan da biliyoruz. eylül 1936'da stalin yagodayı istifa ettirdi peki 1934te stalin ona böylesi vahim bir görevi verir miydi?' " ( yuriy yemelyanov stalin iktidarın zirvesinde s.84) stalin aynı zamanda o günlerde muhalafetin siyasi olarak çaresiz olduğunu biliyordu. bazı muhalifler stalin yok edilirse sscbnin yok olacağını düşünüyordu stalinin, muhalefet çaresizken, böyle bir şeye kalkışmış olması mantıksızdır. kaldı ki kirov muhalifi değil, korumalarının anlattıklarından biliyoruz ki çok yakın arkadaşı idi. bir eşinin intiharından, bir de kirovun ölümünden çok etkilendiğini biliyoruz kirovun ölüsünü öperek 'elveda aziz dost' dediğini de. stalin, onu ogpuyu denetlemek üzere moskovaya çağırmıştı. kirov, bu sırada öldürüldü. bu sıralarda trotski, 'stalin'i defedin' çağrıları yapıyordu.. ne bu dönem ne de trotskistlerin bir geçit töreninde ellerinde trotski posterleriyle geçtiği, partiden atıldığı ve sürgüne gönderildiği 1927'de stalin'in en büyük 'muhalifi' trotski bu anlamda tasfiye edilmemişti. ünlü trotskist isaac deutscher de stalin'in trotski'yi bu anlamda tasfiye etmediğini, ihtiyacı olmadığını söyler. ne stalin'in böyle bir şeye ihtiyacı vardı, ne de gücü. ekip işi idi. ötesi bilimselliğe aykırı olurdu zaten. isaac deutscher trotski'nin clemencau tezi ile ilgili ise şunları söyler: "bu olayların ardından, 1927 yılının ilk yarısında ortalık biraz yatışır gibi oldu; ama fırtınadan önceki sessizliğe benziyordu bu. enternasyonal siyasetteki önemli gelişmelerle ilintili olarak, mücadele yeniden alevlendi. 12 mayısta, ingiliz polisi, sovyet delegasyonunun londra'da oturduğu binaya baskın yaptı. bu olaydan iki hafta sonra da ingiliz hükümeti, rusya ile siyasî ilişkilerini kesti. 7 haziranda, sovyetlerin varşova'daki sefiri voikov, bir rus mültecisi tarafından öldürüldü. yine o sırada, şan kay - şek, çin komünistlerine karşı düşmanca davranmağa başladı. oysa çin komünistleri, şan kay - şek'i desteklemişler ve komintang'a katılmışlardı rus ve çin komünizminin şan kay - şek'i desteklemesine önayak olan stalin, muhalefet tarafından şiddetli bir şekilde eleştirilmişti. ve şan kay - şek'in siyaset değiştirmesi, stalin'i kötü bir duruma sokmuştu şimdi. muhalefet karşısında savunmuş olduğu sovyet -ingiliz sendikaları anlaşmasının bozulması da zor duruma düşürmüştü stalin'i (*). bu olayların yarattığı savaşı andırır hava içinde, muhalefetin seksen üç lideri, bir bildiri yayınlayarak, son başarısızlıkların hepsinden, stalin ve buharin'in sorumlu olduğunu açıkladılar troçki "clemenceau hakkındaki sözü" diye bilinen açıklamayı işte bu sırada yapmıştı, ikinci dünya savaşı'nın gölgesi dünya üzerine çökmeğe başladığı sırada, yani on yıl sonra ortaya çıkan birçok olayı anlamamızı sağlayacak ipucunu teşkil etmektedir bu sözler. troçki' nin bu açıklamasının temelini şöyle özetleyebiliriz: rusya kendisini savaşla karşı karşıya bulursa, muhalefet, yönetici grupa karşı, clemenceau'nun, caillaux ve malvy tarafından yönetilen fransız hükümetine karşı 1917 buhranında gösterdiği tutuma benzer bir tutumu benimseyebilir. clemeiiceau, iktidarı ele almadan ve almanya'ya karşı zaferle sonuçlanan bir savaşa girişmeden önce, hükümeti, beceriksizlik ve yenilgicilikle itham etmişti o zaman). başka bir deyişle, stalin, rykov, buharin ve voroşilov'u, kısa görüşlülük, beceriksizlik ve kararsızlıkla itham ediyordu troçki. ayrıca, acil bir durumla karşılaşılacak olursa, hükümetin değişikliğe uğratılması için harekete geçeceğini ve böyleee ülkeyi derleyip toplayarak, kaynaklarını, yine ülkenin savunulması için etkili bir şekilde organize edeceğini söylemek istiyordu. hükümetlerin birbiri ardından görev başına gelmesini kabul eden herhangi bir rejimin ölçülerine göre, troçki' nin bu tutumu normaldi. nitekim, ikinci dünya savaşının arefesinde, churchill'in de, "clemenceau taktiklerini"ingiltere'de başarılı bir şekilde uygulamış olduğu söylenebilir. ne var ki, bir başka hükümetin işbaşına geçmesi imkânının mevcut olmadığı bir rejimde, troçki'nin bu söylediklerinde hıyanete benzer bir şey vardı. genel sekreterlik, troçki'nin bu sözlerine, "chamberlain'den troçki'ye kadar uzanan birleşmiş bir sovyet düşmanı cephe" den söz ederek cevap verdi" ihaneti yakıştıramaz belki ama 'ihanete benzer bir şey vardı' ile ihanet arasında çin seddi yoktur. o yüzden alman pasaportu ile sovyetlere girip illegal gruplar kurmada bir beis görmemiştir. zamanlama konusunda da stalin daha öndeydi. kollektivizasyon döneminde trotski ' nin "bizim programimizi uyguluyorlar" demesi bundandi. trotski iyi bir entelektüeldi, hatipti, devrim sırasında ve sonrasında çok önemli görevler almıştı. aklını küçümsemedik hiç. eşitsiz gelişim tarifi muazzamdır. ama hiçbir zaman lenin'ci olmamıştı. trotski mükemmeliyetçi idi. ve aynı anlama gelmek üzere ülkesine, işçi sınıfına sosyalizme güvensizdi. mükemmeliyetçilik güvensizliği, güvensizlik de mükemmeliyetçiliği besler en nihayetinde. ihanetin yolunu döşeyen taşlardandır.
lev troçki 1879'da doğmuştur, yahudi asıllı bir siyaset ve marksizm teorisyenidir. kariyerine menşevik olarak başlamık ardından ise bolşevik partiye geçmiştir. 1905 devriminde önemli rol oynamıştır, 1917 devriminden önce lenin'in nisan tezleri ile kendi görüşü arasında bir fark olmadığını düşündüğünden bolşeviklerin saflarına katılmıştır. ekim devriminden sonra askeri komiser olarak görev almıştır, görevi sırasında kronstadt'daki sol komünist ve anarşistlerin ayaklanmasını bastırmıştır. bu olaydan daha sonra bahsederken kendisinin herhangi bir hatası olmadığını "hue and cry" yazısında belirtmiştir. buna cevap emma goldman'ın "trotsky protests too much" makalesi ile gelmiştir. görüşleri stalin'le sürtüşüp ayrılmasından önce otoriteryenken ve partiyi konseylerin üstünde tutarken, partiye duyduğu güven ileride değişmemiş lakin daha liberteryenleşmiştir.