1. ve 'un başrollerinde oynadığı 2005 yapımı bilim-kurgu filmi.
    her şeyden izole edilmiş bir bölgede yaşayan koloniler için güzelin olduğu tek yer "ada" olarak tanıtılmıştır. fakat asıl amaç ortaya çıkınca 2 kişi oradan kaçar ve olaylar gelişir.
    #17684 thedirector | 8 yıl önce
    0film 
  2. Michael bay filmografisindeki en düzgün iştir bana kalırsa. Özellikle görüntü yönetmenliği tarafında (bkz: ) oldukça özgün ve stilize biter iş ortaya çıkmış olduğunu düşünüyorum. Görsel açıdan da, hikaye açısından da en sevdiğim filmlerden birisidir.
    #23637 fly | 8 yıl önce
    0film 
  3. 2005 abd yapımı filmi.

    filmde; hikayeye göre dünyanın bir şekilde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı, bir çeşit "kirlenme" ye maruz kaldığı ve bu kirlenmeden sağ kurtarılan bir kaç yüz (ya da bir kaç bin) insanın büyükçe bir tesis içerisinde koloni hayatı yaşadıkları, ve bu koloniden her gün şanslı bir kişinin dünyada henüz kirlenme yaşanmamış olan, doğa ile iç içe bir adaya gönderildiği anlatılıyor.

    tesiste hayat o kadar tıkır tıkır işliyor ki, karınca kolonisi gibi düşünebiliriz.
    herkesin hayatı o kadar tıkır tıkır işliyor ki, makine gibi, sıfır problem. eğitim desen tesiste veriliyor, sağlık hizmetleri had safhada, işediğin sırada bile idrar tahlilin yapılıyor, yemekhaneye indiğin zaman o idrar tahliline göre yemek veriliyor hatta; o derece.

    aklı başında hiç kimse bu düzenden şikayet etmez, aklı başında hiç kimse sorgulamaz.
    tek bir sorunumuz var, kadınlarla erkeklerin "yakınlaşması" yasak.

    filmin asıl hikayesi bambaşka olmasaydı, filmin ortalarına doğru öğrendiklerimizi amerikan filmi geleneklerine uygun olarak son bir kaç dakikada öğrenip filmi bitirebilirdik. "enee bu böyle miymiş laann" diyip şaşırabilirdik. işte bu "enee" yi filmin ortalarında söyletmelerinin sebebi, hikayenin gerçeğine daha fazla yer verilmiş olması sanki. zaten çok da "bulmaca" gibi değil bu kısım, bir şeylerin gizlenmeye çalışıldığı yok yani. yeri geliyor, öğreniyoruz. bazı filmlerde "ee şimdi ne olacak" dediğimiz zamanlar olur film bittikten sonra. hah! işte bu filmin asıl derdi bize "şimdi ne olacak" ı anlatmak.

    spoiler'ın sınırlarında gezen girizgahtan sonra izleyecek olanların keyfini kaçırmamak adına söylemek istediğim başka şeyleri de spoiler içinde vereyim.


    -- spoiler --

    spoiler içini açıp okumakta olduğunuza göre iki ihtimal var:
    1- filmi daha önce izlediniz.
    2- spoiler yemek sizin için bir şey ifade etmiyor.

    her iki durumda da ben yüksek müsaadenizle buradan yardırıyorum.

    gel gelelim asıl meseleye;
    tesis sakinlerinin orada bulunuş amaçlarından, bulunuş şekillerinden ziyade beni asıl düşündüren kısım çok daha başka.

    lincoln six echo kod adlı karakterimiz tom lincoln kardeşimizin klonu. bunu biliyoruz.
    daha sonradan öğreniyoruz ki klon kişide, dna sahibi kişinin gerçek anıları yerleşebiliyor zamanla.
    işte tam bu noktada beni düşünmeye sevk eden şey çıktı ortaya;
    bir insan, ömrünün sonuna geldiğinde yerine klonu geçse ne olur?

    düşünüyorum...
    hayır, bu "" gibi değil.
    bugün ölmüşüm.
    ve bir klonum var.
    klonum geçen sene üretilmiş olsun, geçen seneye kadar olan bütün anılarım bir şekilde klonumun zihninde yerleşik. ve zamanla da öğreniyor aradaki 1 seneyi. hatta son 1 seneyi hatırlamayışının sebebi geçirdiği ufak çaplı bir kaza da olabilir, kısa dönemli hafıza kaybı yaşatan bir sürü durum uydurabiliriz.
    dışarıdan bakan biri için, örneğin ailem için her şey normal. ben olduğumdan kimsenin şüphesi yok.
    yine de, o adam ben olur muyum?
    tamam, benim. ama yine de ben olur muyum yani?
    ben kimim?
    ben neyim?

    bazen düşünüyorum;
    hiç var olmamış olsaydım ne olurdu?
    yine ben olsaydım, yine bu beden olsaydı ama ben var olmamış olsaydım?
    bu bedende yaşayan bu kişi yine aynı kişi mi olurdu?
    belki de ben, bu bedende yaşayan o aynı kişiyim ama hiç var olmamış ben hiç var olmamış olmaya devam ediyor.
    evet, aynı kapıya çıkıyor.

    ama klonum, benim kaldığım yerden hayatına devam ediyor olsaydı?

    filmdeki klon kişiler için bir organ besleyicisi diyebiliriz, birer saksı gibi düşünebiliriz, ancak bilinçlendiklerinde işler değişiyor, karışıyor. bu da yetmezmiş gibi, dna sahiplerinin numune alındığı güne kadarki hafızaları da yavaş yavaş yerleşiyor. aynı insandan 2 tane olmuş oluyor.
    "can" dediğimiz şey, bir yandan da "ruh" ya hani.

    bu klonlar bu "ruh" lara nasıl sahip oluyor? ruh dediğimiz şey aslında ney? klonların sahip olduğu ruh, aynı dna'ya, aynı beyne, aynı hafızaya sahip olduğuklarına göre, dna sahibinin ruhu da klonlanmış olmuyor mu?

    hayat yaşadıklarımızdan ibaretse, hatırladıklarımızdan ibaretse o halde farz eyleyelim ki teknoloji çok gelişti ve artık canlı bedene beyin transferi de yapılabiliyor. bu aynı zamanda ruhu da transfer etmek sayılabilir mi? sağlıksız vücudumdaki beynin sağlıklı bir vücuda yerleştirildiğinde çalışmaya devam ettiği ütopik bir ortamda ruhumuzu da trasnsfer etmiş olmaz mıydık?
    eğer öyle değilse; ruhun, gerçekten bedene ihtiyacı var mı? varsa niye var?

    klonumun ben öldükten sonra hayatıma devam etmesi için en makul "bağlama" şu şekilde olurdu, ben öldüğüm anda ruhum klon bedene transfer olur, aynı ama daha sağlıklı bedende, aynı ruh ile yaşamaya devam edeyim.


    hayatımı sigortalatmak için benim organlarımın "yedeği"ni yapacak bir firma ile anlaşmış olsaydım, ve organ çiftliği gibi bir yerden bana organ gelecek diye beklerken karşımda ikinci bir maraz bulmuş olsaydım ne yapardım?
    tam olarak yapmam gereken şeyi, firmayı arayıp "alın bunu burdan" derdim. bunun vicdansızlıkla alakası yok diye düşünüyorum. ruh, can barındırsın ya da barındırmasın, o aslında bir yedek parça. zaten öyle bir durumda paniklten veya şaşkınlıktan ne yapacağımı ilemezdim ama "ay canım o da insan" demezdim herhalde.
    ama klon maraz gözünden dünyaya bakınca "allah kahretsin böyle hayatı" diyebiliriz, haklı da oluruz.
    çünkü yazık günah lan.




    -- spoiler --



    filmi izlerken ve sonrasında ahlaki/etik bir çok sorgulama yapabilirsiniz.

    "öyle de yapılır mı?"
    "vay şerefsiz"
    gibi kelimeleri söylerken dürüst düşünmeye kalktığımızda "ben olsaydım" dediğimiz yerde bir aydınlanma yaşabilirsiniz. çünkü zaten belki de bir çok açıdan biz de benzer durumlarda olabiliriz.
    #253550 maraz1 | 4 yıl önce
    2film