Hayatımın grubu diyebileceğim radiohead'in en tırt veya deneysel sayılan albümünde (bkz: the king of limbs) bile çoğu grubu donunda sallayacak ve de kendi diskografilerinin en iyilerinden bazılarını çıkarabileceğinin en somut örneklerinden olan şarkı.
İlk dinlediğimde, sanırım albümde değil de, in basement versiyonunuydu dinlediğim ve de haftalarca etkisi devam edecek şekilde şarkı kafamda çalıyordu.
Inanılmaz melankolik ve derinden yüreğe vuran bir müziğe sahiptir ve tam kış şarkısıdır çünkü o zaman da yıl 2014tü ve yanlış hatırlamıyorsam Ocak, Şubat gibi aylarda dinliyordum.
Bence müziklerin ortamları, melodileri var evrensel sanki. Bu şarkı da karlı, kışlı zamanlar için yapılmış galiba. Tıpkı 11 sene önce dinleyip depresif depresif bakarken boşluğa, şimdi baktım da albümün çıkışı da zaten 18 Şubat 2011 imiş ahahah
Ve az önce 19 Şubat 2025te yine dinledim bu şarkıyı ben. Sanki kendini çağıran bir ayin gibi, çağırdı beni birden ve dinledim yine.
Şarkının akustik gitar akorları ve perküsyon olarak gitarın kullanımı ile birleşen Greenwood'un arkada tınlayan kendine has riffi, overloop yapan Thom Yorke vokalleri ile insana başka türlü haleti ruhiyeler yaşatıyor.
İngilizce'de ruhunu teslim etmek, ölmek, hakkın rahmetine kavuşmak, öbür dünyayı boylamak, nalları dikmek, tahtalı köyü boylamak, son nefesini vermek vb ölmek ile ilgili anlamlara geldiği gibi;
Boşvermek, koyvermek, vazgeçmek gibi anlamlara da gelir.
Bunu yanısıra makinelerde bilhassa işgörmez hale gelmek, bozulmak anlamları da taşır.