ritimci ve solocu joe spleen (andy kessler), basçı matt dresdner ve davulcu steve moriarty tarafından 1986'da ohio'da kurulmuş olan amerikalı punk grubu. mia zapata'nın 1993'te öldürülmesine kadar 2, sonrasında 1 ve joan jett ile birlikte zapata'yı da bol bol andıkları evil stig adıyla da 1 albüm yapmışlar.
- kings & queens ("private lubs" adıyla, 1988): albümü ohio'da kendi imkanlarıyla yapmışlar. tutmadığını anlayınca da 1989'da seattle'a göçmüşler. 16 şarkı var albümde ama zapata'nın sesi o kadar lay lay lom geliyor ki, sözlere konsantre olamıyorsunuz. ohio gibi o yıllarda iyi müzikten pek anlamayan bir eyaletten çıktığı için iyi bile denebilir ama zapata'nın vokalinin ne kadar gelişmesi gerektiğini iyi gösteren bir albüm olmuş. şarkılar genelde çok kısa ve 2 dakikayı geçen de çok az. punk genelde ne anlatmak istediğini kısacık da olsa anlatır ama burada sanki tam açıklamaya başlarken bitmiş gibi hissettiren çok şarkı var. zapata'yı da anmak için albümü 1996'da bu sefer genişletilmiş bir şekilde tekrar basmışlar.
- frenching the bully (1992): halâ the gits'in en iyi albümü olarak görülüyor. zapata'nın sesi daha net ve daha güçlü, ritimler at sırtında koştururken aralarındaki ince riffleri de anlayabildiğiniz kadar temiz, grubun zapata'yı hız olarak zorladığı şarkılarda (here's to your fuck, slaughter of bruce gibi) aralarındaki uyum nefis. zaten dönemin punk ruhunu da iyi taşıyor bu albüm. net sözler, bu sefer sona varmış ya da zaten sonda söyleyeceği şeyi başta söyleyerek her boku açıklamış gibi görünüyor. belki de bu yüzden kings & queens'teki gibi bir tamamlanmamışlık, bitirilememişlik hissi de yok. davuldaki ziller de daha sık kullanılmış, kulağınızda patlıyor moriarty her atağa kalktığında. sabahtan akşama dinlemelik albüm bu. yolda da olur, yorucu bir günün akşamında enerji depolamak için olur, eski sevgiliye küfürler ederken üzülmemek için olur; olur da olur. kullanım alanı geniş, zapata'nın sesiyle haykırmanın paha biçilemez olduğu iyi bir punk albümü. zaten bu albümden sonra atlantic records grubun kapısını çalıp "sonraki albümü bizimle yapın b'olm" diyor.
- enter: the conquering chicken (1994): zapata henüz hayattayken bir kısmı kaydedilmiş ama tamamında zapata'nın olmadığı albüm bu. atlantic records grubu zapata hariç düşünemediği için albümün yapımcılığı frenching the bully'yi de yapan c/z records tarafından yapılmış. önceki albümle arasındaki en büyük farkın, zapata'nın şarkı sözlerini söylerkenki "anlaşılır olma korkusu" olduğunu düşünüyorum. bu yüzden millet "janis joplin punka benzer bi' şeyler söylemiş" diye dalga da geçmiş zaten yer yer. grubun kolektif müzikalitesi ise baya iyi noktaya çıkmış. sololar daha uzun, şarkıların anlatmak istedikleri daha az sokak ağzıyla yazılmış, zapata "dinleyin ulan develer" modundan uzaklaştığı için grubun bütünlüğü de artmış gibi hissettiriyor. guilt within your head iyi örnek bu noktada. artık ritim gitarın üzerine atılan sololar var; önceki albümlerdeki gibi -punkın imzası olan- sürekli bir ritim kaygısı bulunmuyor. zapata akıp giderken grup onun altını doldurarak daha da yükselmesini sağlıyor. the gits'i ilk kez duyanlara dinletmelik, grubun önceki saf punk halini bilip sevenler için "biraz yumuşamışlar ama gideri var gene de" tadında bir albüm bu. hele ki zapata'nın seslendirebileceği son şarkıları dinliyor olduğunuzu düşünerek dinlerseniz, daha da etkileyici oluyor.
- evil stig (evil stig adı altında, 1995): joan jett'in the gits ile birlikte yaptığı albüm. hem albüm yapma hem de turneye çıkma fikri doğrudan moriarty'den gelmiş, jett de hemen kabul etmiş. içerdiği 13 şarkının çoğu eski the gits şarkılarının jett tarafından söylenmesi ile oluşturulmuş. jett'in kendi albümlerinden birkaç şarkı ve birkaç da cover var. the gits ile pek alakası yok bence çünkü grubun müziği kings & queens'teki tekdüzeliğe gömülmüş, jett her şeyi bastıran bir hale bürünmüş. zapata'nın neden iyi bir vokal olduğunu özellikle eski the gits şarkılarının yeni hallerinde baya iyi anlıyorsunuz. jett'ten bile iyi bir vokalmiş çünkü ne grubu boğuyor ne grubun önüne gereksiz yere geçiyor ne de ritimle birlikte akıp kendisi şarkı söylemiyor gibi yapıyormuş. dinleyicilere bunu göstermek için koca bir albüm yapmanın gereğini bilmiyorum. jett'in grupla birlikte olup the gits'in başsız kalmasını engellemesini ve turneler ile bu albümün bütün gelirini zapata'nın katilini aramak için dedektiflere gömmeyi çok saygıdeğer buluyorum ama gene de müzikal olarak the gits'in eski albümlerinden sonra bu olmamalıydı bence. tek esprisi "gits live"'ın tam tersi şeklinde yazılmış olması ve zapata'nın vokal çapını -hem de- dönemin en iyi kadın punk vokallerinden biri olan jett üzerinden göstermesi bence. bunlara değer veriyorsanız dinleyin tabii, gideri yok değil.
çok uzak bir geçmişte olmayan gerçek old school punk dinlemek istiyorsanız, the gits iyi bir tercih olarak önünüzde, ulaşılabileceğiniz bir uzaklıkta duruyor halâ. dinlerken zapata'yı da güzelce anıp valhalla'ya doğru bir öpücük atarsınız belki, kim bilir. albümler spotify'da falan vardır kesin ama ben linkleri vereyim aşağıya gene de: