1. ile birlikte ülke tarihinin en korkunç trafik "olay"larından biridir. üzerinden geçen neredeyse 60 yılda bile bazı ayrıntıları tozlanmamış, olarak bildiğimiz in ne kadar etkili bir kimyasal olduğunu beyne çakmaya devam etmektedir. bundan sonrası midesini kaldırmayacak okurlar olabilir. okumayıp girdinin sonuna atlasalar da olur, baştan uyarayım.

    istanbul-ankara seferini yapan o dönemin yerel ama bilinen firmalarından olan "civan turizm"e ait otobüs, gece 3 civarında 'nın en büyük ilçelerinden olan civarında, yolun kenarına park etmiş, uyarı levhasını da uygun bir uzaklığa dikmiş bir tankere arkadan vuruyor. dönemin şartlarında ne elektrik direği ne doğru düzgün çevre aydınlatması olan bir karayolu bölümünden bahsettiğimizi aklınızdan çıkarmayın. tanker çok büyük değil, kamyon boyutlarında. otobüs de süratli değil, tankere arkadan vurduğu gibi yolun kenarındaki bankete düşüyor ama devrilmiyor. bu sırada, otobüsün içine de nereden geldiği belli olmayan bir duman dolmaya başlıyor. dumanın yoğunluğu fazla değil ama zaten çok fazla yolcusu olmayan otobüsün içini bir yere kadar kaplıyor.

    çarpışmanın etkisiyle uykularından uyanan yolcular, otobüsün yanmaya başladığını düşünerek kapıya doğru yöneliyorlar. 20-30 civarındaki yolcu otobüsten çıkıyor ve çevrelerinin zifiri karanlık olduğunu fark ediyor. bazı yolcular otobüste çıktığını düşündükleri yangının ayaklarını yaktığını düşünerek "ayağım yanıyor" diyor. bu sırada, kazanın gerçekleştiği yerin dibinde küçük bir su birikintisi olduğunu anlıyorlar. ayağının yandığını düşünen yolcuların tamamı bu birikintiye girerek "bütün vücutlarını" yıkıyor. ama hayatın korkunç ayrıntılarından biri anında tepki veriyor ve su birikintisinin, aslında öndeki tankerden dökülen kezzapın doldurduğu bir asit çukuru olduğunu kimse fark etmiyor. çukura giren 26 yolcu saniyeler içinde eriyerek ölüyor. 17 yaralı ise, çevre köylerde yaşayanların "çığlıkları duyarak" yardıma koşmaları ve jandarmanın insanüstü çabasıyla hastanelere kaldırılıyor. köylüler önce kokuyu duyduklarını, ardından çığlıkları duyarak olay yerine geldiklerini anlatıyorlar. kemiklerine kadar erimiş olan çukurdaki bedenler, kaza yerinden çok uzak olmayan bir çukur kazılarak gömülüyor. devlet bir süre sonra burayı "trafik şehitliği"ne çevirip ziyaret edilebilmesini sağlıyor. berbat di' mi?

    ülke tarihinin en korkunç trafik kazalarından birinin sonuçlarına biraz daha yakından bakalım, gelin:

    - kaza anında yolun kenarına park etmiş, bütün güvenlik önlemlerini almış, arka şaftı kırıldığı için hareket edemeyen tanker ve sürücüsünün kabahati yok. otobüs de kapkaranlık yolda sağdan sağdan ve yavaş yavaş gidiyor zaten.

    - kezzapın ve hatta hemen hemen bütün asitlerin su ile teması her zaman kaçınılması gerek bir durummuş. hem patlayıcılığı hem yanıcılığı korkunç boyutlara ulaşabilen böyle bir bileşke, insan hayatını değil, tonlarca demiri bile gene saniyeler içinde yok edebilecek bir güce ulaşıyor rahatlıkla.

    - olayın en can alıcı kısmı olan "ayaklarının yandığını düşünen yolcular" ve "su birikintisinde ölüm banyosu" ayrıntıları ise biraz muallak. özellikle ayaklarının yandığını düşünen yolcuların gerçekte yaşadıklarının ne olduğu bilinmiyor ama şöyle bir açıklama var: otobüsün içine de kezzapın bir bölümünün girdiği, yolcuların ayakkabılarına temas eden yüzeylerin eridiği ve ayaklarının böylece yandığını düşündükleri argümanı güçlü bir kanıt gibi. ama otobüsten indikleri gibi kezzap çukuruna atlamaları mantıklı gelmiyor. zifiri karanlık olması bir neden olabilir ama insanların üstlerindeki başlarındaki hiçbir şeyi çıkarmadan böyle bir birikintiye girmeleri akıl kârı değil. gene de, birikintinin derinliğine dair de çok bilgi yok. sadece ayaklarını mı soktular, bütün vücutları içine girebilecek kadar büyük bir çukur muydu, içinde yüzmeye mi çalıştılar, bütün vücutları kezzapla birleşti mi yoksa bu çukurun gerçekten de sadece suyla dolu olmadığını erimeye başlarken anladılar ve panikle içine tamamen mi gömüldüler? bunların cevabı yok. gene en makul argüman şu oluyor: otobüsün içinde yangın çıktığını düşünen ve uykularından yeni uyanmış yolcular kapıya yöneldi. kısa süreli bir izdihamdan sonra da, otobüsün kapısından bu birikintiye "atladılar". içine düşmüş de olabilirler çünkü hepsi halâ uykulu. çevrede görebilecekleri hiçbir yer yok, sadece yanma hissi ve yerdeki bir sıvı birikintisini parlatan ayın ışığı var büyük ihtimalle. daha fazla irdelemeyeyim, hatıralarına saygısızlık ediyormuşum gibi geliyor.

    kazayla ilgili haberler dönemin gazetelerine boy boy yansımış. çukurda bulunan tamamen yanmış 18 beden ile hastaneye zar zor yetiştirildikten sonra hayatını kaybedenlerle birlikte otobüste 30-35 kişinin olduğu sanılıyormuş. otobüs şoförü hafif, tanker şoförü ağır yaralanıp kurtulmuşlar. özellikle haberlerde ifadelerine yer verilen köylülerin anlatımları, b type bir korku filminin en gerçekçi olabilecek ayrıntıları gibi görünüyor. önce kokuyu duymaları, ardından çığlıklar, olay yerine geldiklerinde bedenlerle karşılaşmaları, 10-15 metre ötede çukur kazıp bu bedenleri gömmeleri, köyün imamının cenaze namazını kıldırması... daha fazla ayrıntıya ihtiyacınız olduğunu sanmıyorum. bir miktar kaynak var elimde, aşağıya onları bırakıp uzaklaşayım:

    - olayın wiki sayfası baya iyi. en azından temel ayrıntıların hepsine yer verilmiş.

    - sakarya yeni haber'in 2 yıl önce olayı andığı haberi

    - trafik şehitliği

    - olayla ilgili 2 gazete küpürü: 1 ve 2 .

    edit: gözüme çarpan yazım yanlışlarını düzelttim.
    #288854 lake of the hell | 1 yıl önce
    0olay